İKİNCİ
DÜNYA SAVAŞI
(1939–1945)
1. SAVAŞIN GENEL
NEDENLERİ
II. Dünya Savaşı çıktığında Avrupa’da
birçok devlet diktatörlükle yönetiliyordu. Avrupa’da demokrasilere karşı Üçlü
Totaliter (baskıcı) rejim büyük bir tehlike oluşturuyordu (Stalin’in
SSCB’si, Hitlerin Nazi Almanya’sı, Mussolini’nin Faşist İtalya’sı).
a) İtalya ve
Almanya’nın Saldırgan Tutumları (1936–1939): İtalya’da ortaya çıkan Faşizm, Mussolini’nin
siyasetiyle tehlikeli bir boyut kazanmıştır. Almanya’da aşırı milliyetçi
düşüncelere sahip Nazilerin iktidara gelmesi (1933) Hitlerin Büyük
Almanya, üstün Alman ırkı idealleri yolunda yaptığı çalışmalar dünya barışını
tehdit etmeye başlamıştır. Hitler, bütün Alman dilini konuşan toplulukları tek
bir Alman devleti etrafında toplamayı amaçlamıştır.
Hayat
Sahası: Bu ifade Naziler tarafından Alman halkının yaşamını sürdürebilmek
için ihtiyaç duyduğu ve özellikle de Slav halklarından alınması gereken
toprakları anlatmak için kullanılmıştır (Kısaca Almanya, Avrupa’yı hayat sahası
olarak görmektedir).
Bu doğrultuda, Almanya, Versay
Antlaşmasına göre askersiz bölge olan Ren’e asker çıkartmış, İtalya ise
Almanya’dan destek alarak Habeşistan’a saldırmıştır. Almanya ve
İtalya’nın hızla silahlanarak yeni sömürge arayışına girmeleri, sömürgeleri
tehlikeye giren İngiltere’yi tedirgin etmiştir. Bu arada Nazizm ve
Faşizm gibi katı totaliter rejimlerin uzlaşmaz tavırları İngiliz ve Fransızları
savunma güçlerini arttırmak için bazı önlemler alma yoluna itmiştir.
b) Komünizm rejiminin Rusya’ya
yerleşmesiyle bu ülkede silahlanma yarışı başlamış, komünist rejimle Rusya, yayılmacı
bir politika izlemeye başlamıştır. Bu arada savaş sonunda artan sorunlar ve
işsizlik nedeniyle Avrupa’da komünizmin gelişmesi sonucunda bu duruma İtalya ve
Almanya tepki duymaya başlamıştır.
c) I. Dünya savaşı
sonunda yapılan ağır antlaşmalar ile Avrupa’da siyasi ve ekonomik
dengelerin tamamen bozulması, özellikle de Almanya ile yapılan 1919 Versay
Antlaşması’nın Almanya’nın büyümesini ve güçlenmesini önlemeye yönelik
olması Almanya’nın bu antlaşmanın hükümlerini tanımamasına yol açmış ve bu
durum II. Dünya Savaşının çıkış noktası olmuştur.
d) İtalya’nın I. Dünya Savaşından galip bir devlet olarak
çıkmasına rağmen yeterince menfaat elde edememesi: İtalya’nın, 1919
Paris Barış Konferansı’nda istediğini alamaması ve itilaf devletleriyle ilk
görüş ayrılıklarını yaşaması.
İtalya’da iktidarı ele geçiren aşırı
milliyetçi faşist partinin, yayılmacı bir politika izlemesi 1935’te
İtalya’nın, Habeşistan’a saldırması.
Bizim
Deniz: Mussolini’nin Akdeniz’de Roma İmparatorluğunu yeniden canlandırma
projesidir.
e) Japonya’nın
Sömürgeci faaliyetlere girişi ve Çin’e ait Mançurya’yı işgali (1931): Milletler
Cemiyetinden ayrılan Japonya II. Dünya savaşı öncesinde Mançurya’yı işgale
yönelerek yayılmacı bir politika izlemiş, gücünü sürekli arttırmıştır.
Ortak
Refah Alanı: Japonya, yayılmacı politikasını Asya devletlerinin dayanışması
üzerine kurmuştu. Bu politikaya göre bazı Asya bölgeleri, Japonya’nın
denetiminde olmalıydı.
f) Devletlerarasında
Bloklaşma ve Hızlı Silahlanma yarışının tekrar başlaması: İtalya, Almanya ve
Japonya’nın yakınlaşarak aralarında ittifak kurmaları, I. Dünya Savaşı
öncesindeki gibi pazar ve hammadde arayışının beraberinde getirdiği silahlanma
yarışı 1930’lu yıllarda dünya barışını tehlikeye düşürmüştür.
g) I. Dünya Savaşı
sonunda imzalanan barış antlaşmaları ile sınırların çiziminde “milliyetçilik”
ilkesine dikkat edilmemesi ve yeni milliyetçi akımların ortaya çıkması da
savaşın çıkışında etkilidir.
2. SAVAŞ ÖNCESİNDE
YAŞANAN GELİŞMELER (BLOKLAŞMALAR)
a) MİHVER GRUBU (ÜÇLÜ
PAKT): 1936 da Almanya ve İtalya tarafından kurulmuş,
sonradan bu gruba Japonya’da dâhil olmuştur. Daha sonra bu gruba
Bulgaristan, Macaristan, Finlandiya, Romanya da katılmıştır.
b) MÜTTEFİK GRUBU:
İngiltere ve Fransa tarafından kurulmuştur. Rusya ve ABD’de
bu gruba dâhil olmuştur. Müttefik devletlere daha sonra 30 civarında devlet
katılmıştır.
c)
Savaşı Durdurma Çabası: Savaş başlamadan önce İngiliz Başbakanı Chamberlain Neville’nin
yatıştırma politikası da Almanya’yı durduramadı. Almanya’nın, Çekoslovakya’yı
işgal etmesi üzerine, İngiltere yatıştırma politikasını terk etti. Böylece
İngiltere büyük bir savaşı önleyemeyeceğini anlamış oldu.
3. SAVAŞIN BAŞLAMASI
Savaş, 1 Eylül 1939’da Almanya’nın, Polonya’ya
saldırmasıyla başlar. Polonya’nın bir bölümünün Alman toprağı olduğunu iddia
eden Hitler, Sovyetlerle anlaşarak Polonya’yı işgal etmiştir. Bunun üzerine
Polonya’ya güvence veren İngiltere ve Fransa’da savaşa girmiştir.
Başlangıçta Almanya; Danimarka, Norveç, Hollanda, Belçika ve Fransa’nın
başkenti Paris’i ele geçirerek Mihver devletler üstün duruma getirmişken, ABD’nin
müttefik devletler grubuna katılmasıyla savaşın seyri değişmiştir.
a)Barbaros’sa
(Tayfun) Harekâtı:
SSCB, başlangıçta Almanya’nın yanında
yer alırken daha sonra Almanya’nın “Barbaros’sa Harekâtı” ile Rusya’ya
saldırması üzerine, Rusya Müttefikler grubuna geçmiştir. Sovyet Rusya’nın Doğu
Avrupa’da genişleme siyaseti izlemesini çıkarlarına aykırı gören Hitler,
1940’da ani bir kararla Sovyetlere saldırmıştır. Hitlerin amacı, hayat sahasını
genişletmek, komünizmi yok etmektir. Ayrıca SSCB’nin doğal zenginliklerini
almak, alt sınıf olarak gördüğü Slav halklarını sömürgeleştirmekti.
b)Pearl
Harbour Saldırısı:
Japonya’nın, Pasifik
okyanusundaki (Hawaii’deki) Amerikan üssü olan Pearl Harbour’a 1941’de
saldırması üzerine ABD müttefiklerin yanında savaşa girmiştir. ABD,
Japonya’nın Pearl Harbour baskınına karşılık savaşın bitişini hızlandırmak için
Hiroşima ve Nagazaki kentlerine tarihte ilk kez atom bombası
atmasıyla Japonya bir süre daha dirense de teslim olmuştur. Bunun üzerine savaş
1945 yılında sona ermiştir.
c) Atlantik
Sözleşmesi (1941):
İngiliz Başbakanı Churchill ile ABD Başkanı Roosevelt arasında
imzalanmıştır. Bu iki lider savaştan sonra dünyayı nasıl düzenleyeceklerine
dair 8 maddelik bir sözleşme yapmışlar, dünya haritasını nasıl
düzenleyeceklerine dair kararlar almışlardır. Bu sözleşme ABD, henüz savaşa
girmeden yapılmıştır (Bu sözleşme ABD’nin artık tarafsızlık politikasını terk
ettiğini göstermektedir).
NOT: ABD’nin savaşa
katılmasından sonra Almanya’ya karşı savaşa giren 26 devletin katılımıyla Atlantik
Sözleşmesi esas olmak üzere BM bildirisi yayımlanmıştır. Böylece
savaş sonrası kurulacak olan BM’nin temelleri atılmıştır.
d) Normandiya
Çıkarması:
ABD, İngiltere ve
Kanada kuvvetlerinin 100 bin kişiyle Fransa’daki Almanlara ait üsse
yaptığı askeri çıkarmadır. Avrupa’nın kuzey kesiminde yapılan Normandiya
çıkarması tarihin gelmiş geçmiş en büyük çıkarması olmuştur.
Bu çıkarma, 1000 uçak, 4 bin çıkarma gemisi ile yapılmıştır.
Böylece Almanlar ağır kayıplar vermiş, Fransa’nın başkenti Paris
kurtarılmıştır. Rusya’nın da ileri harekâtıyla Almanya ve İtalya yerle bir
edilmiştir. Bu gelişmeler üzerine Mihver devletler grubu yetersiz kalmıştır.
Rusya’nın ileri harekâtıyla Balkanları ele geçirip Almanya’ya kadar ilerlemesi
üzerine müttefikler Berlin’e girmiştir. Böylece Almanya çaresiz kalarak teslim
olmuştur. Hitler ise bu durum karşısında intihar etmiştir.
4. SAVAŞIN SONU
1 Eylül 1939’da Almanya’nın, Polonya’ya
saldırmasıyla başlayan 2. Dünya Savaşı, Mayıs 1945’e kadar devam etmiştir.
Japonya’nın da teslim olmasıyla 10 Ağustos 1945’de yaklaşık 6 yıl süren 2. Dünya
Savaşı müttefik devletlerin galibiyetiyle sona ermiştir. 10 Şubat 1947’de
Paris Antlaşmasıyla savaş resmen bitmiştir.
II.
Dünya Savaşında Türkiye’nin Tutumu:
1939–45 yılları Türkiye için de
sıkıntılarla dolu bir dönem olmuştur. Türkiye savaşa girmemekte kararlı olduğu
halde çevresi bir ateş çemberi ile sarılmıştı. Bu nedenle Türkiye ordusunu sürekli
olarak savaşa hazır halde tuttu. Bütün ekonomik gücünü askeri
harcamalara ayırmak zorunda kaldı. Bunun sonucunda Türkiye’nin kalkınma ve
sanayileşme çabaları oldukça zayıfladı, üretim düştü. Temel maddeler
bile güç temin edilir duruma geldi. Her olasılığa karşılık önemli sayıda askeri
birikim yapıldı. Savaş boyunca 2 milyon insanı silah altında tutan Türkiye
ekonomik gücünü askeri yatırımlara ayırmak zorunda kaldığı için 2. ve 3. Beş
yıllık Kalkınma Planlarını uygulayamadı.
Savaşta Türkiye için en büyük tehlike
Almanya’nın Balkanlara yayılmasıydı. Yunanistan’ı işgal eden, SSCB’ye
saldırmayı planlayan Almanya, Türkiye’nin kendi yanında savaşa girmesini istemiş
ancak bunu başaramayınca iki ülke 1941’de “Saldırmazlık Antlaşması” yapmışlardı.
Buna göre Türkiye savaşta tarafsız kalacaktı
(Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün
politikalarıyla Türkiye savaşta yer almamıştır). Ancak Türkiye’nin stratejik
önemi nedeniyle hem Müttefik hem de Mihver devletler,
Türkiye’nin kendi yanlarında savaşa girmesi için çaba harcamışlardır.
İsmet İnönü, prensip olarak
savaşa girmeyeceğimizi açıklamış ancak Türkiye’nin ihtiyaçları olan araç
gereçlerin temin edilmesiyle savaşa girilebileceğini belirtmiştir. Savaşın
gidişatının netleşmesi üzerine Türkiye, 2 Ağustos 1944’te Almanya ile diplomatik
ilişkilerini kesmiş, 1945 yılı başlarında ise Almanya’nın yenilgisinin
kesinleşmesi üzerine Türkiye, 23 Şubat 1945 tarihinde Almanya ve Japonya’ya
savaş ilan etmiştir
NOT: Türkiye’nin savaşa girişinin en büyük nedeni savaş sonrası
oluşturulacak uluslararası kuruluşlara kolayca girebilmek ve imtiyaz alabilmek
içindir.
Yalta Konferansı’nda,
BM’nin
kurulması için hazırlık konferansının ABD’nin San Francisco kentinde
yapılması ve 1 Mart 1945’ten önce Almanya’ya savaş açan ülkelerin bu konferansa
kurucu üye olarak katılabilmesi esasları belirlenmiştir. Bu nedenle Türkiye 1
Marttan önce Almanya’ya savaş ilan etmiş, 27 Şubatta BM Beyannamesi’ni
imzalayarak, San Francisco Konferansı’na resmen davet edilmiştir.
Böylece, 1945 yılında San Francisco Konferansı toplanmış, Türkiye’nin de
katıldığı bu konferansta BM kurulmuştur. Türkiye’de bu örgütün kurucu
üyelerinden biri olmuştur.
5. SAVAŞ SIRASINDA
YAPILAN ÖNEMLİ KONFERANSLAR
a)Adana
Mülakatı (1943):
Türkiye adına İsmet İnönü ile
İngiltere Başbakanı Churchill arasında Türkiye’yi savaşa sokmak için
yapılan bir görüşmedir. Almanya’ya karşı Balkanlarda cephe açılması
gerektiğini, böylece Sovyet Rusya’nın yayılmacı politikasının da önlenebileceği
görüşülmüştür. Özellikle bu görüşmede müttefikler Türkiye’yi stratejik önemi
nedeniyle savaşa sokmak için büyük uğraş vermişlerdir. Ancak Türkiye
tarafsızlığını bir süre daha korumuştur.
b)
Eden Menemencioğlu Görüşmesi (1943):
İngiltere ile Türkiye arasında,
Türkiye’yi savaşa sokmak için yapılmıştır. Ancak Türkiye bu teklifi
reddetmiştir.
c) Tahran
Konferansı (1943):
İngiltere-ABD ve Rusya arasında
yapılmıştır. Bu konferansta yeni bir cephe açılması görüşülmüştür. Ancak
Balkanlar yerine Normandiya çıkarması yapılmasına karar kılınmıştır.
Ayrıca bu konferansta Sovyet Rusya, Türkiye’nin kendi yanlarında savaşa
girmesinde ısrar etmiştir.
d) Kahire
Konferansı (1943):
ABD Başkanı Roosevelt ile
İngiltere Başbakanı Churchill ve Türkiye’den İsmet İnönü arasında
yapılmıştır. Türkiye’nin müttefiklerin yanında savaşa katılmasını yeniden
istemişlerdir. Türkiye ilke olarak öneriyi kabul etse de askeri
ihtiyaçlarımızın karşılanması durumunda savaşa girebileceğini belirtmiştir.
e) Yalta Konferansı (Kırım–1945):
İngiltere-ABD- SSCB arasında
yapılmıştır. Artık II. Dünya savaşının sonu hemen hemen bellidir. Amaç savaş
sona ererken müttefikler arasında artan sürtüşmeleri ve görüş ayrılıklarını
sona erdirerek, ortak barış sistemi kurmaktır. Konferansta Almanya’nın
silahsızlandırılması, Almanya’nın işgalinin nasıl gerçekleştirileceği, hangi
bölgelerin kimin kontrolünde olacağı Avrupa’da nasıl bir düzenin kurulacağı
görüşülmüştür.
NOT: Konferanstan en karlı
çıkan devlet Rusya olmuştur. Çünkü Rusya bütün doğu Avrupa’yı işgal etmiştir.
Rusya’ya izin vermelerindeki amaç Nazizmi ortadan kaldırmaktır.
f) Postdam
Konferansı (1945):
Bu konferansta Almanya’nın teslim olmasından sonra ortaya çıkan
sorunlar görüşülmüştür. Bu konferansın diğer konferanslardan farkı; savaşın
nasıl biteceği değil barışın nasıl sağlanacağı konularının
görüşülmesidir. Berlin’de toplanan bu konferansa göre yapılacak barış
antlaşmalarının temel ilkeleri belirlenmiştir. Barışın nasıl sağlanacağı,
kaybeden Mihver devletleri ile bazı stratejik bölgelerin kaderi görüşülmüştür.
Konferansta, Almanya’nın kaderinin ne olacağını belirlediler. Ayrıca bu
konferansta SSCB, Türkiye’nin asla kabul etmeyeceği Karadeniz ve boğazlarla
ilgili isteklerde bulunmuştur. SSCB, boğazlardan üs talep etmiştir. Konferansta
boğazların yeni bir yönetime kavuşturulması ve ABD’nin, boğazlarda söz sahibi
olması konusunda uzlaşmaya varılmıştır.
6. SAVAŞ SIRASINDA
TÜRKİYE’DEKİ GELİŞMELER
II. Dünya Savaşı yıllarında özellikle
erkeklerin silah altında olmasından dolayı Cumhuriyet döneminin en düşük
nüfus artış hızı gerçekleşmiştir. Bu dönemde ekonomik sıkıntılara rağmen,
okul sayısını arttırmak, insan faktörünü geliştirmek amacıyla eğitime harcanan
para da artmıştır.
Savaşın
Türkiye’ye Ekonomik etkileri: Türkiye’de yarı seferberlik havası ile yetişkin nüfusun askere
alınması üretimde düşüşe neden olmuştur. Savunma harcamalarının artması
yatırımların yapılamamasına yol açmış, mevcut yatırımların korunması temel
politika haline gelmiştir. Savaş bittiğinde Türkiye ekonomisi 1934’te
bulunduğu gelişme düzeyinin altına düşmüştür. En önemli gerileme tarımda
olmuştur. Devletçilik politikası gereği 1940’ta “Milli Korunma Kanunu”
çıkartılmıştır. Bu kanun Türkiye’nin ekonomik politikalarını belirlemiştir. Bu
kanun hükümete, ekonomiye müdahalede sınırsız yetki vermiştir. Bu dönemde
dünyada üretim düştüğünden ithalatımız da azalmıştır. Böylece kıtlık ortaya
çıkmıştır.
Devletin para basması üzerine enflasyon artmıştır. Bu arada Varlık
Vergisi ile özellikle gayri Müslimlerden, biriken servetleri alınarak
seferberliğe harcanmış, böylece yerli tüccarların azınlıkların yerini alması da
kolaylaşmıştır. Savaşın sona ermesiyle çıkartılan “Çiftçiyi Topraklandırma
Kanunu” (1945) bir süre uygulandıktan sonra kaldırılmıştır. Ayrıca “Toprak
Mahsulleri Vergisi” de çıkarılmıştır.
Savaş sonunda Türkiye, Devletçilik
ilkesi doğrultusunda hazırladığı İkinci 5 yıllık Kalkınma Planını
ortadan kaldırmış, yerine Marshall Planına katılmayı sağlayacak “Türkiye
İktisadi Kalkınma Planı”nı 1947’de hazırlamıştır. Dış kredilere dayanan bu
plan Türkiye’nin gelişmesine özellikle de tarımsal gelişmesine katkı
sağlayacaktı. Sonuçta Türkiye, 1948’de yardım kapsamına alınarak OEEC’ye
üye olmuştur.
Köy
Enstitüleri:
İlkokul öğretmeni yetiştirmek amacıyla 1940
tarihli yasa ile tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde
açılmıştır. Köylülerin kendi yörelerinde pratik bilgilerle eğitilmesi için
açılan okullardır. Önceleri “iş içinde eğitim” ilkesi ile hareket eden
bu okullar, giderek geleneksel, ezberci eğitimin yerleştiği öğretmen okullarına
dönüştüler ve 1954’te kapatıldılar.
Varlık
Vergisi:
Olağanüstü savaş koşullarının yarattığı
yüksek karlılığı engellemek amacıyla 1942’de çıkartılan, varlıklı
zenginlerden alınan servet vergisidir. Bu vergi 1942 bütçesinin % 80’ni oluşturmuştur.
Verginin %87’si gayri müslimlerden alınmıştır.
Ekmek
Karnesi:
II. Dünya savaşı, kıtlık gibi olağanüstü
bir durum yaşattığı için halkın günlük ekmek ihtiyacını karşılamak amacıyla
çıkartılan karnedir.
NOT: Savaş yıllarında
Türkiye’de kamu güvenliğini sağlamak için tüm illerde karartma uygulanmış,
Karadeniz’de Türk gemi seferleri durdurulmuştur.
7. SAVAŞIN GENEL
SONUÇLARI
1)Mihver devletler yenilmiş, bunlardan
Almanya, İtalya, Japonya sömürgelerini kaybetmişlerdir.
2) Savaştan sonra
Almanya doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılmıştır (Bu iki Alman
devleti 1990’da birleşmiştir).
3) Savaştan sonra
İtalya’nın K.Afrika’dan çekilmesiyle Libya devleti kuruldu. Fransa’nın
sömürgesi olan Cezayir bağımsız oldu.
4) İngilizlerin
sömürgesi durumunda olan Mısır, Pakistan ve Hindistan bağımsızlıklarına
kavuştular.
5) 12 Ada savaştan sonra
Yunanistan’a verildi (Böylece yapılan paylaşımda Türkiye umduğunu bulamadı).
6) Milyonlarca Yahudi’nin öldürülmesi üzerine BM desteği ile
Yahudilere, Filistin’de devlet kurma hakkı tanındı. Böylece Amerika ve
İngiltere’nin desteği ile 1948’de işgalci İsrail devleti kuruldu.
7) Çin’de komünist rejim iş
başına geldi.
8) Savaş sonunda dağılan
M.C. yerine 46 devletin katılımıyla BM kuruldu (24 Ekim 1945).
BM, 1948’de II. Dünya Savaşının kötü sonuçlarını göz önüne alarak “İnsanlar
Hakları Evrensel Beyannamesi”ni hazırladı.
9) Savaşta yaklaşık 56
milyon insan hayatını kaybetmiş ve milyonlarca insan sakat kalmıştır.
Avrupa, tarihinin en büyük nüfus hareketiyle karşı karşıya kalmıştır.
10) II. Dünya Savaşı
sonrası Emperyalist Devletler sömürgelerini kaybetmişlerdir. Bu nedenle II.
Dünya savaşını kazanmasına rağmen İngiltere savaştan zararlı çıkan devletlerden
biri olmuştur.
11) Savaştan sonra Avrupa
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) kuruldu (1949’da ise Avrupa
Konseyi kuruldu). Çünkü bu savaş, sanayi kuruluşlarının yıkılmasına ve
devletlerin ekonomilerinin bozulmasına yol açmıştır. Savaşın getirdiği maddi
zarar 2 trilyon doları aşmış, dünya ticareti durma noktasına gelmiş, tarım ve
sanayi %70’lere kadar düşüş göstermiştir.
12) Atom bombasının gücü
ilk kez bu savaşlar sonucunda görülmüş, ABD dünya siyasetinde söz sahibi
olmuştur.
13) Savaştan sonra
ABD’nin başını çektiği grup aşırı akımların (Nazizm, Faşizm vb.) dünyaya
verdiği zararları görerek demokratik yönetimleri yaygınlaştırmak istemişlerdir.
14) Dünyadaki bu
gelişmelerin de etkisi ile Türkiye’de çok partili hayata geçilmiştir
.
15) ABD-İngiltere-Rusya,
Kırım’daki “Yatla Konferansı” ile dünyayı nüfuz alanlarına bölerek
denetim altına almaya çalıştılar. ABD ve İngiltere’nin Rusya’yı serbest
bırakması üzerine Rusya bütün Doğu Avrupa’yı işgal etmiş, işgal ettiği
yerlerde rejimini yaymış, buraları sömürmüştür. Bu durum birçok ülkenin
Komünizm baskısına uğramasına yol açmıştır. Bunun üzerine ABD uyanmış, böylece
dünya devletleri iki bloğa ayrılmış, Soğuk Savaş Dönemi başlamıştır.
16) Bu dönemde gizli istihbarat çalışmaları, teknoloji ve bilgi
casusluğu gibi çalışmalar devletler arasında önemli hale gelmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder