İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK DEVLETLERİ’NDE
KÜLTÜR VE UYGARLIK
DEVLET YÖNETİMİ
Eski Türklerde devlet “il” veya
“el” olarak isimlendirilmiştir.
Devlet boyların bir bayrak altında toplanması ile oluşan federal
(federatif) bir yapıya sahipti.
Devletin başında
hanedana mensup Han, Hakan, Kağan, İdikut, Şanyü, Tanhu,
Yabgu (kanat yöneticisi), İlteber (Uygur), İlteriş, Erkin, gibi
ünvanları kullanan bir hükümdar bulunurdu.
Þ Hükümdarlık (bağımsızlık)
sembolleri ise; Otağ (hükümdarlık çadırı), Örgin (taht), Tuğ (sancak), kotuz –
sorguç – Tabl (şapkaya takılan at kuyruğu - miğfer), Nevbet (davul),
Yarlığ (ferman - buyruk), Yay’dır
(Ok; hükümdarlık sembolü değildir, bağlılığı gösterir.)
Devleti yönetme yetkisinin tanrı tarafından
hanedana verildiğine inanılırdı, bu yetkiye de “Kut” denirdi
(Tanrı – Kral anlayışı görülmezdi.).
“Kut”un
babadan oğula geçtiğine inanılırdı. Bu nedenle
hanedana mensup her erkek çocuğun devleti yönetme hakkı olduğu gibi, kanı da
kutsal sayılmıştır. Yani kut anlayışına göre ülke
(devlet) hanedanın ortak malıdır.
NOT: Bu anlayışa aynı zamanda veraset
(saltanat) sistemi deniyordu.
Bu durum taht
kavgalarına ve kurulan Türk devletlerinin kısa sürede yıkılmasına
neden olmuştur.
Þ Türk
hükümdarlarının tahta çıkışları çeşitli şekillerde oluyordu. Bunlar;
F Hanedan
üyeleri arasında siyasi ve askeri mücadeleyi kazanan hükümdar olarak tahta
çıkıyordu. (En sık rastlanan durum).
F Hükümdarın rakipsiz
aday olması (Bu durumda taht kavgası olmadan başa geçiyordu).
F Seçim Usulü (Kengeş,
Toy veya Kurultay denilen devletin ileri gelenlerinden oluşan meclisin
toplanarak hanedan üyelerinden birini tahta geçirmesi)
F Ekber
ve Erşâd (En yaşlı ve Olgun) olanın başa geçmesi. Bu
yöntem I. Ahmet zamanından itibaren sadece Osmanlı
Devleti’nde uygulanmıştır.
Hükümdarın görevleri; Orduya komuta etmek, töreyi
uygulamak, adaleti sağlamak, halkı korumak, toy düzenlemek ve Kurultaya
başkanlık etmektir.
Devlet merkezine “Ordu”
denilmiştir.
İkili Devlet Teşkilatı: Bu yönetim tarzında hükümdar
yönetimi kolaylaştırmak için ülkeyi Sol (Doğu) ve Sağ
(Batı) olmak üzere ikiye ayırırdı (Federal devlet
anlayışı).
İkili devlet
yönetiminde hükümdarlar genelde Doğu (merkez) bölümünden devleti yönetirken Batı
bölümünde de hanedana mensup Yabgular bulunurdu.
Devletin
ikiye bölünerek yapılandırılmasında;
Taht kavgalarını
engellemek isteği,
Yönetimi
kolaylaştırmak düşüncesi, etkilidir.
NOT:
İkili Yönetim ilk kez I. Göktürk Devleti tarafından uygulanmıştır; Doğu’yu Bumin Kağan,
Batı’yı İstemi Yabgu yönetmiştir.
Þ Eski Türklerde ülke topraklarının bu şekilde hanedan üyeleri
arasında paylaştırılarak yönetilmesi taht
kavgalarını ve iç karışıklıkları arttırmış,
Türk devletlerini dış müdahalelere açık hale getirmiştir.
Þ Devlet
yönetiminde Hakanın yanında “Hatun” adı
verilen eşleri de yer almıştır. Hatunların elçi kabul
törenlerine ve Kurultay toplantılarına katıldıkları görülmüştür.
NOT: Bu durum Eski Türk
Devletlerinde kadının da yönetime katıldığını ve hükümdarı
temsil etme haklarının olduğunu göstermektedir.
Eski Türklerde önemli devlet işleri Kurultay
(Toy, Kengeş, Keneş, Moğoka) adı verilen mecliste
görüşülürdü.
Kurultay boy beyleri, hakan, hatun, hanedan
mensupları, hükümet üyeleri, halk (kün) ve zaman zaman da bağlı
devletlerin yöneticilerinden oluşurdu.
Meclise katılma hakkına sahip olanlara “Toygun”
denirdi.
Meclis, devlet müşaviri anlamına gelen “Aygucı”
tarafından yönetilmekteydi (hakan katılmadığı zamanlarda).
Kurultay’da son söz hükümdara aitti. Bu
yönüyle Kurultay bir danışma meclisine benzemektedir.
Meclis her yılın dokuzuncu ayında genel
toplantı yapardı. Bu toplantıda hayvanların ve halkın (Kün) sayım
sonuçları, ordunun durumu ve genel sorunlar görüşülürdü.
Meclis yılda iki kez ilkbahar
ve sonbaharda toplanırdı.
Kurultayın aynı zamanda hakanı seçme, yargılama
ve dini törenlere katılma gibi görevleri de vardı.
Devlet yönetiminde
hakan sonsuz yetkilere sahip olarak görünse de yetkileri “Töre”
adı verilen yazısız hukuk kurallarıyla sınırlandırılmıştır.
Hakanın töreye göre en önemli görevi halkının huzur ve
refahını sağlamaktı.
NOT:
Ülke yönetiminde kağanın belirlenmesinde belli ölçütlerin olması
ve Kurultayın varlığı demokratik uygulamalara örnektir.
Þ Önemli
devlet görevlileri ve kurumları şunlardır;
F Ebi: Hükümet
konağı
F Ayuki:
Üyeleri kağan tarafından atanan Hükümet
F Aygucı:
Hükümet başkanı (Başbakan - vezir)
F Buyruk:
Bakan
F İçbuyruk:
Saray işlerinden sorumlu bakan
F Tamgacı:
Dış siyaset işlerini yürüten görevliler
F Tigin:
Hükümdar çocukları (Tekin)
F Şad: Kağanın
çocuklarından taşrada yönetimle görevlendirilenlere verilen isim
F Tarkan
(General): Askeri yönetici (ordu komutanı)
F Apa: Sarayın
sivil yöneticisi
F Tudun
– Todun (vali): Vergi işlerinden sorumlu görevli olup aynı zamanda idari
yöneticidir.
F Subaşı:
Ordu Komutanı
F Bitigci:
Katip, Memur, Bürokrat Sınıfı
F Ağılıg:
Hazine görevlisi
F Yargucı:
Yargıç, Tercüman, Elçi
TOPLUM YAPISI
Türk toplumu;
F Oguş: Aile
F Urug: Soy
(Aileler birliği)
F Bod
(Boy): Kabileler
F Bodun:
Millet denilen birimlerden oluşuyordu.
Boyların başında “Bey”ler
bulunurdu. Boyların birleşmesiyle (siyasi olarak örgütlenmesiyle) devlet (il)
oluşurdu.
Her boyun ayrı bir damgası (hayvan,
eşya ve mezar taşlarında bulunan işaret), Ongun’u (saygı
duyduğu bir hayvanı – Totemcilik) ve savaş narası vardı.
Budunlar boylar birliği olarak
da bilinir. Akbudun (Yöneten), Karabudun (Yönetilen) şeklinde
ayrımı vardır.
Eski Türk toplumlarında göçebe yaşam tarzı,
(yaylak – kışlak anlayışı) sosyal yaşantıyı ve ekonomik
etkinlikleri de doğrudan etkilemiştir.
Eski Türklerde “köleci” bir toplum yapısı
yoktu. Bundaki temel etken; toprak üzerinde özel mülkiyet anlayışının
olmamasıdır, yani toprağın devletin malı sayılmasıdır.
Ekonominin
hayvancılığa dayanması, göçebe hayatın benimsenmiş olması, toprak üzerinde
aristokratik yani imtiyazlı bir sınıfın doğmasını engellemiştir (Hanedan
dışında). Ayrıca din adamları sınıfı da yoktu.
Þ Şölenlerde düzenlenen “Hanı
Yağma” geleneği sosyal devlet anlayışının örneğidir.
Eski Türk
toplumlarında Ataerkil bir aile yapısı vardı, tek
eşle evlilik esastı. Kadın da erkek gibi sosyal hayatta ve ekonomik
etkinliklerde yer alırdı. Evliliklerde kadının da miras hakkı
bulunurdu.
ORDU
Eli silah tutan herkes asker kabul edilmiştir. Askeri bir toplum
yapısının ortaya çıkmasında Türklerin bozkırlarda sürdürdükleri göçebe
hayat tarzı etkili olmuştur.
Ordu, Mete Han
tarafından oluşturulan “Onluk Sistem”e
göre oluşturulmuştur. En küçük askeri birim 10
kişiden (Manga), en büyüğü 10 bin kişiden oluşmaktaydı, buna da “Tümen”
denilmekteydi.
NOT: Düzenli ve disiplinli ilk
Türk ordusunun kurucusu Mete Han’dır. Bu nedenle
Mete’nin tahta çıkış tarihi olan M.Ö. 209 yılı Türk
Kara Kuvvetleri’nin kuruluş tarihi olarak kabul edilmiştir.
Ordu genelde atlı ve gönüllü
birliklerden oluşmaktaydı. Halk için askerlik ayrı
bir meslek sayılmamış ve ücretli askerlik
uygulaması görülmemiştir.
Savaş silahları; Süngü, Kargı, Mızrak, Kalkan,
Kılıç, Yay ve Oktur.
Askeri birliklere boy beyleri komuta etmekteydi.
Savaş zamanı Hakanın komutasında birleşirlerdi.
Savaşlarda Bozkır (Turan – Sahte Ricat –
Hilal – Kurt Oyunu) taktiği uygulanmıştır.
Türklerde savaştan
dönen yiğitler için “Toy” adı
verilen şenlikler düzenlenirdi. Bu uygulamanın amacı halk
arasında dayanışmayı sağlamaktır.
NOT-1: Ordu - Millet anlayışı Türk
milletinin günümüze kadar getirmiş olduğu bir
özelliktir.
NOT-2: Türklerin farklı
kültürlerden en az etkilendikleri alan askerlik ve ordudur.
İkinci olarak da devlet teşkilatı gelmiştir.
NOT-3:
Çin, Roma, Bizans, Rus ve Moğol ordularının teşkilatlanma biçimlerinde Türk ordu teşkilatının
etkisi büyüktür.
DİN VE
İNANIŞ
Tabiat güçleri kutsal kabul edilmiştir (Totemizm).
Totemlerine “Ongun” adını vermişlerdir. Bunlar; çift başlı
kartal, bozkurt, kartal ve ejderhadır.
Bununla birlikte ölmüş büyüklere ve atalara ait hatıralar kutsal
sayılır ve saygı gösterilirdi. Buna da Atalar Kültü denirdi.
En büyük tanrı, Gök –
Tanrı idi (Tek tanrılı inanç).
Eski Türklerde yaygın olarak görülen Şamanizm
inanışı ise bir din olmaktan ziyade Şaman,
Kam, Baksı adı verilen din adamları tarafından gerçekleştirilen yeraltı ve
yerüstünde yaşadığına inanılan ruhlarla temasa geçmek için
yapılan ayinlerdir.
Eski Türklerde Tanrı (Gök – Tanrı) sonsuz,
soyut ve herhangi bir şekle sokulamaz. Bundan dolayı
Türklerde putçuluk olmadığı gibi putları korumak için yapılan tapınaklar da
yoktu. Ayrıca tapınak inanışları Türklerin klasik göçebe yaşam tarzına da
aykırıydı.
Ölümden sonraki hayata inanılmıştır.
Türkler bu nedenle ölülerini değerli eşyalarıyla birlikte gömmüşlerdir. Bunun
yanında Mumyacılık da gelişmemiştir, çünkü bedenen değil ruhen dirilmeye
inanılmıştır.
Cennet’e “Uçmağ”,
cehenneme ise “Tamu” denilmiştir.
Cenaze törenlerine “Yuğ”,
mezarlarına “Kurgan”, ölen kişinin mezarı başına konulan ve
hayattayken öldürdüğü düşman sayısını gösteren taşlara da “Balbal”
adı verilmiştir.
Eski Türklerde ölünün arkasından yakılan ağıtlara da “Sagu”
denilmiştir.
Yuğ törenlerinde
ayrıca “yuğ aşı” denilen ziyafetler verilmiştir.
Þ Türklere ait bilinen en
eski kurganlar Altaylar’da bulunan “Pazırık” ile
Alma Ata yakınlarında bulunan “Esik” kurganlarıdır.
Pazırık kurganında; Lahitler, at koşumları, metal araçlar,
dokumalar, Esik kurganında ise ünlü “Altın Elbiseli Adam
Heykeli” bulunmuştur.
Bu kurganlar Asya Hunları’na
aittir.
Kurgan mezar tipinin Anadolu’daki biçimine Höyük denilmiştir.
Zamanla Türkler arasında
Maniheizm, Budizm, Taoizm, Hıristiyanlık, Musevilik gibi
dinler de yayılmıştır.
NOT-1: Uygurlar Mani
ve Budizm dinlerini, Türgişler Budizm’i,
Avarlar, Macarlar, Tuna Bulgarları, Peçenekler, Kumanlar
ve Uzlar Hıristiyanlığı benimserken, Hazarlar Museviliği;
Oğuzlar, Karluklar, İdil Bulgarları ve Yağmalar
İslamiyet’i kabul etmişlerdir.
NOT-2: Din değiştiren ilk
Türk devleti Uygurlardır.
NOT-3:
Türklerin yaşayışına en uygun din İslamiyet olmuştur. Bu nedenledir ki diğer dinleri kabul eden Türk
topluluklarının birçoğu milli benliğini
kaybetmiştir.
HUKUK
Töre adı verilen yazısız hukuk kuralları geçerliydi.
Törenin kuralları kesindir, töreye hükümdar başta olmak
üzere kimse karşı gelemezdi.
Bütün devlet işleri töreye göre yapılırdı.
Günlük hayatta ve aile içinde bile törenin dışına çıkılamazdı.
Devlete başkaldırma, ordudan kaçma, adam öldürme ve namusa
tecavüz etme gibi büyük suçların cezası idamdı. Hırsızlara çaldığı
nesnenin on katı ödetilirdi (tazminat alınırdı.).
Daha hafif suç işleyenler ise on
güne kadar hapis cezasına çarptırılırdı. Bunun nedeni göçebe
yaşamdır.
Törenin değişmez kuralları; Adalet, Eşitlik
(Tüzlük), İyilik (Könilik), Yararlı Olma (Uzluk) ve İnsanlık
(Kişilik)’tır.
Töre, Türklerin örf, adet, gelenek ve göreneklerinin
getirmiş olduğu kurallar bütünüydü, şartlara göre töreye yeni
kurallar koyulabilirdi.
Törenin kaynakları; örf, adet ve gelenekler,
Kurultayın kararları ve hakanın emirleridir.
Uygurlar Dönemi’nde hukuk daha sağlam ve şekilci bir nitelik
kazanmıştır. Ticaret hayatının gelişmesi, kişiler
arasındaki ilişkilerin “kanıtlanabilir” nitelikte olmasını gerektirdiğinden yazılı
ve tanıklı sözleşmeler önem kazanmıştır.
Bu sözleşmelerin
başlıcaları; Trampa (hukuki sözleşme), Velayet Hakkı, Faiz, Kefalet, Yarıcılık
(tarımsal ortaklık biçimi)’tır (Bu belgelere daha çok Turfan
Şehri’nde rastlanmıştır.).
NOT: Yazılı hukuku başlatan ilk
Türk devleti Uygurlardır.
Töreyi korumak ve uygulamak devletin, dolayısıyla da hükümdarın
göreviydi.
Hükümdarın başkanlık ettiği ve siyasi suçlara bakan mahkemeye “Yargu
(Yüksek Devlet Mahkemesi)” adı verilirdi.
Yarganlar
(Yargucılar) idaresindeki mahkemeler ise adli suçlara bakarlardı.
EKONOMİK
HAYAT
Uygurlara gelinceye kadar göçebe hayat nedeniyle hayvancılık
ve hayvan ürünleri ekonomik etkinliklerin ve ticaretin
temelini oluşturuyordu.
Ekonomik yaşama bağlı olarak çeşitli kültürel etkinlikler
düzenlenmiştir. Bunlar; Nevruz, Örüs - Sara ve Bahar
bayramlarıdır.
Hayvancılığa bağlı
olarak dokumacılıkta gelişmiştir. Dünyanın en eski halısı Altaylarda
Pazırık Kurganı'nda ortaya çıkarılmıştır.
NOT-1: Türklerin dünya medeniyetine
en büyük katkılarından biri olan halı dokumacılığını ilk
başlatanlar Asya Hunları’dır.
NOT-2: Türklerde uzun süre para kullanılmamıştır;
miktarı oldukça sınırlı olan hükümdarın mührünü taşıyan “Kamdu”
denilen bez parçaları para yerine kullanılmıştır.
NOT-3: II. Göktürk (Kutluk)
Devleti; kendilerine ait ilk ipek para’yı
kullanmışlardır.
NOT-4: Türgişler; kendilerine ait ilk
madeni para’yı (Yarmak) bastırmışlardır (Bazı kaynaklarda
Göktürkler).
Bunun yanında demirden yapılmış araç ve
gereç de ticarette büyük öneme sahipti. Bunlara karşılık Çin’den ipek,
ipekli dokuma, tahıl maddeleri ve porselen
alınmıştır.
Asya Hunları, Göktürkler ve Uygurlar Çin ile; Avrupa Hunları
Bizans ve Sasaniler’le ticari ilişkiler kurmuşlar ve ticaret antlaşmaları
imzalamışlardır.
Uygurlara gelinceye
kadar genelde göçebe hayat biçimi benimsenmişse de Hunlar döneminde tarımla
uğraşıldığına kanıt olarak sulama kanalları, saban ve orak gibi
buluntulara rastlanmıştır.
Þ Ayrıca
Türk dilinde yer alan arpa, buğday ve darı sözcükleri
tarımın yapıldığını göstermektedir.
NOT: “Tötö Kanalı”; Hunların
açtığı ve Göktürkler tarafından kullanılan sulama kanalıdır.
Savaşlarda elde edilen ganimetler ve
devletlerden alınan vergiler de
önemli gelir kaynakları arasındaydı.
Türklerde verginin temelini göçebe yaşamdan dolayı hayvan
vergisi oluşturmuştur. Uygurlarla birlikte toprak
ve mesken vergisi de eklenmiştir.
Orta Asya’da hüküm süren Türk devletlerinde ekonomik alanda İpek
Yolu’nun da büyük önemi vardı. Bu yoldan gelen kazanç için çevre ülkelerle
yoğun mücadeleler yapılmıştır.
Ayrıca Hazar ve
Bulgar ülkelerinden başlayıp, Ural, Sibirya ve Altaylar üzerinden Çin’e giden
yola “Kürk Yolu” deniliyordu. Türkler bu yolun üzerinde
de olduklarından samur, kunduz, başak gibi av hayvanlarının kürklerinin
ticaretini yapıyorlardı.
YAZI
VE EDEBİYAT
Orhun
Kitabeleri’ne kadar yazılı bir esere rastlanmamaktadır. Bunun yerine sözlü
edebiyat gelişmiştir, özellikle Savlar, Sagular, Koşuklar ve Destanlar
önemli bir yere sahiptir;
§ Savlar:
Atasözleridir.
§ Sagu: Ölüler
için yakılan ağıtlardır.
§ Koşuk:
Kopuz denilen müzik aleti eşliğinde söylenen şiirlerdir.
§ Destanlar:
Manzum halk hikâyeleridir. İslamiyet öncesi Türk kültürü hakkında
bilgiler verir.
Eski
Türklere ait önemli destanlar:
Oğuz Kağan Destanı (Asya Hunları)
Ergenekon ve Bozkurt Destanları (Göktürkler)
Türeyiş ve Göç Destanları (Uygurlar)
Alp Er Tunga ve Şu
Destanları (Sakalar - İskitler)
Manas Destanı (Kırgızlar) (En
uzun Türk destanıdır.).
Dede
Korkut Hikâyeleri (Oğuz -Kıpçak mücadeleleri)
NOT: Uygurlara ait “Kutlu
Dağ” ve Hunlara ait “Sihirli
Geyik” destanları da bulunmaktadır.
Türkler başka
ulusların destanlarında da yerlerini almıştır. Bu
destanlar şunlardır;
F İgor
Destanı (Rus – Kuman)
F Şehname
(İran – Saka)
F Nibelüngen
(Alman – Hun)
NOT-1: Eski Türklerde yazılı
kültüre geç başlanmasında en önemli etken; göçebe
yaşamdır.
NOT-2: Yazılı kültüre geç
başlanmasından dolayı Türklerin ilk dönemleriyle ilgili
bilgilere daha çok Çin, Bizans ve Sasani
kaynaklarından ulaşılmaktadır.
Türkler tarih boyunca Göktürk, Uygur, Soğd, Brahmi,
Süryani, Arap, Kiril ve Latin alfabelerini
kullanmışlardır.
Göktürk (Orhun) Alfabesi 38 harflidir ve Orhun Kitabeleri bu
alfabeyle yazılan ilk belgelerdir (Türk Tarihi’nin ilk alfabesi).
Uygur Alfabesi 18 harflidir ve hazırlanmasında Soğd
Aalfabesi’nden yararlanılmıştır.
Arap Alfabesi İslamiyet’in kabulüyle birlikte ilk
defa Karahanlılar ve Gazneliler tarafından kullanılmaya başlanmıştır.
Selçuklular, Beylikler ve Osmanlılar da bu alfabeyi kullanmışlardır.
Latin Alfabesi, Cumhuriyet’in ilanı sonrasında kabul edilmiştir.
Kiril Alfabesi, SSCB hâkimiyeti altında yaşayan Türk
toplulukları tarafından kullanılmıştır.
Uygurlar döneminden kalan en önemli eserlerden biri olan “Altın
Yaruk”, Çince’den Uygur Türkçesi’ne çevrilmiştir, dini bir eserdir.
Ayrıca “Sekiz
Yükmek” ve “İki Kardeş Hikâyesi” de ünlü Uygur metinleri
arasında yer alır.
Eski
Türklere ait başlıca kitabeler şunlardır;
F Yenisey
Kitabeleri: Kırgızlara aittir. VI. yüzyılda yazılmıştır. Kırgızların mezar
taşlarına yazdıkları yazılardan oluşmaktadır.
F Göktürk
(Orhun) Kitabeleri: VIII. yüzyılda, Kutluk (II. Göktürk)
Devleti zamanında Bilge Kağan, Kültigin ve Vezir Tonyukuk adına dikilmiştir.
Türk adının geçtiği ilk yazılı belgedir.
Ayrıca Türk Tarihi’nin ve Türk Edebiyatı’nın ilk yazılı
belgesidir. Yolluğ Tigin tarafından taşa kazınarak yazılmıştır. Bu nedenle
Yuluğ Tigin Türklerin ilk tarihçisi ve edebiyatçısıdır.
F Karabalasagun
(Ordu Balık) Yazıtları: Uygurlara aittir. Mani dini
hakkında bilgi verir. Türkçe, Çince ve Soğdça yazılmıştır.
F Moyen
Çör (Şine Usu Yazıtı) Kitabesi: Uygurlara aittir.
Uygur Kağanı Moyen Çör’ün Çin’e karşı yaptığı seferlerden bahseder (759 – 760).
BİLİM VE SANAT
İslamiyet öncesi Türk toplumlarında Uygurlara gelinceye kadar
sanat, taşınabilir eşya üzerinde yoğunlaşmıştır,
bunun nedeni; göçebe yaşam tarzıdır.
Sanatta hayvan figürleri ve
bunların birbirleriyle mücadelesi önemli yer tutmuştur (sanat yaşam koşullarını
yansıtmıştır.). Buna Türk resim sanatında “Hayvan Üslubu” denilmiştir.
İlk defa İskitler (Sakalar) tarafından
kullanılmıştır.
Eski Türkler kemer, kılıç, mızrak, ipekli -
yünlü kumaşlar ve kadın süs eşyaları üzerine pars, kurt, kaplan,
kuş, geyik, at gibi hayvanların şekillerini işlemişlerdir (Göçebe
yaşamın izlerini yansıtır.).
Madencilikte özellikle de demircilikte ileri
gitmişlerdir (Kazakistan'ın başkenti Alma Ata yakınlarında bir kurgandan
çıkarılan “Altın Adam Heykeli” Türk maden sanatının ne kadar geliştiğini
gösterir.).
Dokumacılıkta da (halı) oldukça
ileri gidilmiştir.
Uygurlardan önce çadır sanatı, maden
işlemeciliği ve deri işlemeciliği gelişmiştir. Uygurlarla
birlikte yerleşik hayatın etkisiyle kalıcı mimari eserler meydana
getirilmiştir. Bunlara örnek olarak saray, tapınak ve ev
kalıntıları gösterilebilir.
Minyatür sanatının
temelini de Uygurlar atmıştır (kağıt – tahta üzerine yapılan resim).
Þ Anadolu’da da örnekleri
görülen “Orta Oyunu (tiyatro)” Uygurlara ait bir özelliktir.
Müzik ve resim de gelişmiştir. En
önemli çalgıları Kopuzdur. Uygurlarda ressamlara Bedizci
denilirdi. İlk dönemlerde keçe üzerine
resim yapılmıştır.
Uygurlarda resim ve heykelcilik (Burkan)
Mani ve Budizm dinlerinin etkisiyle çok gelişmiştir.
Türk sanatındaki ilk heykel örnekleri balbal
taşları olarak kabul edilir.
Fresk (duvar resmi) sanatına da Uygurlarda
rastlanmıştır.
Türklerde Astronomi bilimi
gelişmiştir (12 Hayvanlı Türk Takvimi).
Bu takvim Güneş
Yılı esaslıdır ve 1 yıl 365 gün 6 saatten oluşur.
Her yıla bir hayvan adı verilmiştir. Aylar rakamla ifade edilmiştir.
Türklerin
günümüze kadar kullandıkları takvimler ise şunlardır:
FOniki
Hayvanlı Türk Takvim
F Hicri
Takvim
F Celali Takvim
(Melikşah Dönemi’nde hazırlanmış ve B. Selçuklu Devleti tarafından
kullanılmıştır.)
F Rumi
Takvim (Osmanlı Devleti tarafından mali işlerde kullanılmıştır.)
F Miladi
Takvim
Þ Bilim adamlarına
değer verilmiş olup, hükümdarların yanında Keneşçi (Tayanç) adı
verilen danışmanlar yer almıştır.
Ayrıca bu bilim adamlarından oluşan ve hükümdarların da
katıldığı “Kengeş (Keneş) Meclisi” bulunmaktaydı. Keneş Meclisi
yılın belirli günlerinde toplanırdı.
Uygurlar tahta harflerden matbaayı (hareketli harf sistemi) ve
pamuktan kâğıdı yapmışlardır. Bu matbaada Uygurlar, Çin ve Hint
eserlerini tercüme etmişlerdir.
Matbaayı ve kâğıdı
kullanan ilk Türk devleti Uygurlardır.
ÖNEMLİ
HATIRLATMALAR
Orta Asya’nın Tarih Öncesi Devirlere ait ilk
kültür merkezleri; Anav, Kelteminar, Afanasyeva, Andronova, Karasuk ve Tagar’dır.
Türk kelimesinin
devlet adıyla tarihte ilk kez kullanılması 6.
asrın içerisinde başlamıştır (Göktürkler).
Coğrafi bir ad olarak Türkiye - Türkia şeklinde
ilk defa Bizans kaynaklarında Orta Asya için kullanılmıştır.
Þ Tarihteki ilk
atlı göçebe Türk topluluğu İskitler (Sakalar)’dır.
Tarihte Türkler tarafından kurulduğu bilinen ilk
devlet Büyük (Asya) Hun Devleti’dir.
Asya Hunları’nın bilinen ilk hükümdarları Teoman’dır
(Çin Seddi Teoman Dönemi’nde yapılmıştır.)
Tarihte ilk defa Türkleri
tek bayrak altında toplayan Türk Devleti, Asya Hun (Büyük Hun) Devleti’dir
(Orta Asya’da ilk siyasi birlik sağlandı).
Çin’le yapılan M.Ö. 318 tarihli antlaşma Asya Hun Devleti
hakkındaki ilk antlaşmadır (Türkler hakkındaki ilk
belge).
Mete Han Dönemi Asya Hunları’nın en
parlak dönemidir (M.Ö. 209 - 74).
Mete Han orduda “onluk
sistemi” ve yönetimde “veraset sistemi”ni
getirmiştir (ilk kez).
Türk toplumlarında millet ve devlet
olma bilinci ilk defa Asya
Hunları’yla başlamıştır.
Asya Hunları’nın kolu olan Kuzey Hunları ilk
kez Avrupa’ya göç ederek Kavimler göçü’nü başlatmıştır (375).
Anadolu’ya ilk Türk akınları Avrupa
(Batı Hun) Hunları tarafından yapılmıştır. İkinci akın Sibirler
tarafından yapılmıştır.
Avrupa’da kurulan ilk Türk Devleti Avrupa
Hunları’dır (Kuzey Hunları).
Avrupa Hunları en parlak dönemlerini Atilla Dönemi’nde
yaşamışlardır (434 -453).
Türklerle Bizanslılar arasında imzalanan ilk
antlaşma Margus Barışıdır (Avrupa Hun Dönemi).
Avrupa’nın etnik, siyasi, sosyal ve kültürel yapısında
değişikliğe neden olan ilk Türk devleti Avrupa
Hunlarıdır (ikinci devlet de Avarlardır.).
İkili devlet teşkilatını ilk uygulayan devlet
I. Göktürk Devleti’dir (Bumin Kağan – İstemi Yabgu).
İkili devlet teşkilatını kardeşler dönemi olarak uygulayan ikinci
devlet II. Göktürk Devleti’dir (Bilge Kağan – Kül Tigin). Üçüncü
kardeşler dönemi ise Büyük Selçuklu Dönemi’ndedir (Tuğrul
– Çağrı Beyler).
Tarihteki ilk Türk – Bizans İttifakı’nı
I. Göktürk Devleti yapmıştır.
Çin’e karşı bağımsızlık savaşını yapan ilk
Türk Devleti II. Göktürk (Kutluk) Devleti’dir.
Tarihte Türk adıyla
kurulan ilk devlet I. Göktürk Devleti’dir.
Göktürklerle ilgili
ilk bilgiler Ergenekon Destanı’na dayanmaktadır.
Bu nedenle ilk dönemlere ilişkin bilgiler net
değildir.
Þ I. Göktürk Devleti’nde en
parlak dönem Mukan Kağan Dönemi’dir.
İlk Türk Alfabesi’ni yapanlar II. Göktürk
Devleti’dir.
II. Göktürk Devleti’nde en parlak dönem Bilge
Kağan ve Kültigin kardeşler döneminde yaşanmıştır. Bu dönemde devlet en geniş
sınırlarına ulaşmıştır.
Bilge Kağan ve Kültigin kardeşler Dönemi’nde Orta Asya’daki Türkler
ikinci kez tek bir bayrak etrafında toplanmışlardır (Üçüncü
kez Moğollar-Cengiz Han Dönemi’nde olacaktır.).
Türk tarihinin
bilinen en eski Türkçe yazılı belgeleri Orhun
Kitabeleri’dir.
NOT: Kitabelerin konusu; Türklerin
siyasi yaşantıları ve Türk hükümdarlarının halka karşı sorumluluklarıdır (Sosyal
Devlet anlayışı). Kitabeler Yolluğ Tigin tarafından
dikilmiştir. Danimarkalı W. Thomson tarafından
okunmuştur..
Türkler arasında millet ve devlet olma bilinci en üst
düzeye Göktürkler döneminde ulaşmıştır.
Türklerde ilk Posta teşkilatını kuran,
II. Göktürk Devleti’dir.
İlk ipek parayı basan II. Göktürk
Devleti’dir.
İl İtmiş Bilge Kağan, Türklerin şehir
kuran ilk hükümdarıdır.
İlk Türk şehri Ordu – Balık’tır.
Uygurlar yerleşik hayata geçen ilk
Türk topluluğudur. Yerleşik hayatın bir sonucu olarak ilk
kez saraylar, tapınaklar gibi kalıcı mimari eserler bırakmışlardır.
Din değiştiren ilk Türk devleti Uygurlardır
(savaşçı özelliklerini kaybetmişlerdir).
Uygur siyasi tarihinin ilk ve en önemli olayı 751
Talas Savaşı’dır.
Kâğıt ve matbaayı kullanan (Hareketli harf
sisteminin ilk örneği) ve Türkçe kitapları basan ilk
Türk devleti Uygurlardır.
Uygurlara ait buluntu merkezleri; Hotan,
Bezelik, Kara Hoço, Turfan, Kızıl, Kuça’dır.
Uygurların en önemli yazılı kaynakları “Karabalsagun
Yazıtları”dır.
Anadolu’da da örnekleri görülen “Orta Oyunu” Uygurlara ait bir özelliktir.
Uygurlardan sonra ikinci olarak yerleşik yaşama geçen
(Tam anlamıyla yerleşik hayata geçen ilk Türk topluluğu) ve
hükümdarları adına para bastıran Türk topluluğu Türgişler’dir.
Türgişler Emevilerle
mücadele ederek İslamiyet’in doğuya (Orta Asya) yayılmasını geciktirmişlerdir (ilk
kez).
Þ Cengiz Han’a bağlanan ilk
Türk kavmi Kırgızlardır.
İlk kez İstanbul’u kuşatan Türkler, Avarlardır (ikinci
kez kuşatan Türk topluluğu Tuna Bulgarlarıdır.).
Türk tarihinde en fazla etki
bırakan Türk topluluğu Oğuzlardır.
Museviliği benimseyen ilk ve tek Türk devleti Hazarlardır.
Hazarlar İslamiyet’in Kafkaslara girmesini ve Rusya’da
yayılmasını engellemişlerdir (ilk kez).
İslamiyet’i benimseyen ilk Türk boyu Karluklardır.
Hıristiyanlığı benimseyen ilk Türk devleti Avarlardır.
Macarlar, Hıristiyanlığın Katolik mezhebini
benimseyen tek Türk boyudur. Dinlerindeki değişim
devlet yapılarına yansımış, boylar birliğine dayalı siyasi yapıdan, krallık
sistemine dayalı bir yapıya geçmişlerdir.
Peçenekler, Bizans ordusu içerisinde paralı asker olarak görev
yapmış; 1071 Malazgirt Savaşı’nda saf değiştirerek Selçuklu
ordusu tarafına geçmiş ve savaşın Türkler tarafından
kazanılmasında etkili olmuşlardır.
Düzenli ve disiplinli ilk Türk ordusunun kurucusu Mete
Han’dır.
Türk Hâkimiyet anlayışını (ikili yönetim, veraset sistemi) ilk
getiren hükümdar Mete Han’dır.
Türklerin farklı kültürlerden en az
etkilendikleri alan askerlik ve ordudur.
Eski Türklerde En büyük tanrı,
Gök – Tanrı idi.
Türklere ait bilinen en eski kurganlar Altaylar’da
bulunan “Pazırık” ile Alma Ata yakınlarında bulunan “Esik” kurganlarıdır.
Türklerin yaşayışına en uygun din İslamiyet
olmuştur.
Yazılı hukuku başlatan ilk Türk devleti Uygurlardır.
Dünyanın en eski halısı Altaylarda Pazırık
Kurganı’nda ortaya çıkarılmıştır.
Halı dokumacılığını ilk başlatanlar Asya
Hunları’dır.
Manas Destanı
(Kırgızlar) en uzun Türk destanıdır.
İslamliktan önceki Türk devletlerinin ülkenin hanedanın ortak malı sayılması neden yönetimi kolaylaştırmadı??????
YanıtlaSilBirde kokturk devleti kuruluşundan itibaren doğu ve batı olarak iki koldan yönetildi devletin ekonomik yönden zenginleşmesine katkıda bulunmasını bu durum
YanıtlaSilEmevilerin yıkılmasına etki eden dış nedenler arasında Şiilerin çalışmaları neden gösterilemez?
YanıtlaSilefso bişey oolmuş ellerine sağlık admin
YanıtlaSilElinize sağlık.Detaylı ve güzel bir şekilde yazmışsınız.
YanıtlaSil