27 Mart 2014 Perşembe

CUMHURİYET (İNKILÂPLAR) DÖNEMİ

CUMHURİYET (İNKILÂPLAR) DÖNEMİ
I. TBMM savaş yıllarında yıprandığı için 1 Nisan 1923’te meclisin seçimle yenilenmesi kararı alınmış, 11 Ağustos 1923’te de II. TBMM açılmıştır.
 11 Ağustos 1923’ten 1 Ekim 1927’ye kadar çalışan II. TBMM’ye “İnkılâp Meclisi” de denilmiştir.

A. SİYASİ ALANDA YAPILAN İNKILÂPLAR
Ø Siyasi alanda yapılan inkılâplar şunlardır;

    Siyasi alanda yapılan inkılâplar şunlardır;

   I. TBMMnin Açılması
   Saltanatın Kaldırılması
   Cumhuriyetin İlanı
   Halifeliğin Kaldırılması
   Partiler    ve    Çok    Partili    Hayata    Geçiş
Denemeleri
   1921 ve 1924 Anayasaları
CUMHURİYETİN İLANI
(29 EKİM 1923)
Ø Cumhuriyet’in ilanına ortam hazırlayan gelişmeler şunlardır;

Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)
II. TBMM’nin açılması (11 Ağustos 1923)
 Lozan Barış Antlaşması’nın II. TBMM’de onaylanması (23 Ağustos 1923)
 Yeni Türk Devleti’nin ilk siyasi partisi olan Halk Fırkası’nın kurulması (9 Eylül 1923)
 Türk ordusunun İtilafların boşalttığı İstanbul’a girmesi (6 Ekim 1923)
 Ankara’nın başkent olması (13 Ekim 1923)
 Mecliste meydana gelen hükümet bunalımı (25 Ekim 1923)

NOT-1: Bakanların tek tek meclis içerisinden seçilmesi, hükümeti oluşturmayı ve sürdürmeyi zorlaştırmaktaydı (Meclis Hükümeti Sistemi). Bu yüzden bir an önce Cumhuriyeti ilan edip Kabine Sistemi’ne geçmek gerekmekteydi.
NOT-2: Ülkenin işgalden kurtarılması ve saltanatın kaldırılmasından sonra milletvekilleri arasındaki görüş ayrılıkları artmaya başladı. Bu da hükümet bunalımını iyice arttırdı.
Ø Cumhuriyet’in ilanını gerektiren nedenler şunlardır;

 I. TBMM’nin açılmasıyla başlayan rejim konusundaki tartışmalar
 Saltanatın kaldırılmasından sonra oluşan Devlet Başkanlığı Sorunu
 Yeni Türk Devleti’nin yapacağı inkılâplara en uygun rejimin Cumhuriyet olması
 Meclis Hükümeti Sistemi’nin zamanla işleyemez hale gelmesi ve yaşanan hükümet bunalımları (1923 sonbaharında Fethi Okyar Hükümeti’nin çekilmesi sonucu)

F 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. Anayasanın birinci maddesinin sonuna yapılan ekle, “Türkiye Devleti’nin yönetim şekli Cumhuriyettir.” denildi.

Ø Cumhuriyet’in ilanı ile Yeni Türk Devleti’nin Şu Önemli Sorunları Çözümlenmiştir;

 Yeni Türk Devleti’nin adı konuldu. Böylece rejim konusundaki tartışmalar sona erdi.

Þ Gazi Mustafa Kemal Paşa Cumhurbaşkanı seçilerek Devlet Başkanlığı sorunu da kesin olarak çözüme kavuştu.
 Meclis Hükümeti Sistemi’nden Kabine Sistemi’ne geçildi (Başbakan’ı olan hükümetlerin kurulması sağlandı.). Böylece Meclis’te yaşanan hükümet bunalımları da sona erdi. Ayrıca devlet işleri ivme kazandı ve yapılacak inkılâplara ortam hazırlandı.
İlk Cumhuriyet Hükümeti’ni kurma görevi İsmet Paşa’ya (Başbakanlık) verildi.
 Fethi (Okyar) Bey de TBMM Başkanlığı’na seçildi.
NOT: Cumhuriyet’in ilanı ile ulusal egemenliğin sağlanması yönünde en önemli adımlardan biri daha atılmış oldu.
è Teşkilat-ı Esasiye (1921 Anayasası) Kanunu’nda, 1923 yılında yapılan değişiklikler;

    Türkiy Devletinin   rejim cumhuriyettir.”
maddesi anayasaya eklenmiştir.
    Devletin başkanı Cumhurbaşkanıdır.
     Cumhurbaşkanının, TBMM tarafından kendi üyeleri arasından seçilmesi kararı anmıştır.
     Cumhurbaşkanlığı  süresinin  4  yıl  olması  ve aynı  kişinin  tekrar  Cumhurbaşkanı seçilebilmesi karara bağlanmıştır.
    Bbakan,    Cumhurbaşkanı    tarafından    ve
TBMM üyeleri arasından seçilir.
     Bakanlar bbakan tarafından TBMM üyeleri arasından seçilecek ve Cumhurbaşkanı tarafından meclisin onayına sunulacaktır.
            Devletin dininin İslam ve resmi dilinin Türkçe olduğu hükmü getirilmiştir



F Kabine Sistemi’nde;

ü    Cumhurbaşkanı,    Meclis    üyeleri    arasından
Bbakanı seçer,

    Bbakan  da  Meclis  üyeleri  arasından  diğer
bakanları seçer,
    Seçilen    Bakanlar    Kurulu,    Cumhurbaşkanı
tarafından Meclisin güvenoyuna arz olunur ve
güvenoyu alan Hükümet göreve başlardı.


CUMHURBAŞKANLARIMIZ
1) M. Kemal Atatürk 6) Fahri Korutürk
2) İsmet İnönü 7) Kenan Evren
3) Celal Bayar 8) Turgut Özal
4) Cemal Gürsel 9) Süleyman Demirel
5) Cevdet Sunay 10) A.Necdet Sezer
11) Abdullah Gül




HALİFELİĞİN KALDIRILMASI
(3 MART 1924)
Ø Hz. Muhammed’in vefatından sonra devlet ve hükümet işlerini yürütmek amacıyla seçilen idarecilere “Halife” denilmiştir.
Ø İlk dört halife seçimle belirlenmiş, ancak Emevilerden itibaren halifelik saltanata dönüşmüştür.
Ø Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’nden sonra Halifelik, Osmanlı padişahlarına geçmiştir (1517).
Ø I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti bütün Müslümanları İtilaf Devletleri’ne karşı birleştirebilmek için “Kutsal Cihat” ilan etmiş ancak başarılı olamamıştır. Bu çağrı İslam Dünyası’nda destek görmemiş hatta İngilizlerin kışkırtması ile Araplar Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmışlardır.
Ø 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılırken ortam müsait olmadığından halifelik makamına dokunulmamış, TBMM, Vahdettin’in yerine hanedandan Abdülmecit Efendi’yi halife olarak tayin etmiştir.

§ Halifeliğin Kaldırılma Nedenleri:

 Halifeliğin ulusal egemenlikle (Cumhuriyetle) bağdaşmaması
 Halifeliğin laik düzene geçişte en önemli engel olması
 Halifenin yasa dışı davranışları, politikaya karışması, padişah gibi davranması
 Bazı çevrelerin halifeye yeniden siyasi haklar sağlamaya çalışmaları
 Dış güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda halifelik kurumunu savunmaları ve desteklemeleri

Ø TBMM, 3 Mart 1924’te çıkardığı yasa ile Halifeliği resmen kaldırdı. Aynı yasa ile Osmanlı Hanedanı’nın yurt dışına çıkarılması kabul edildi.

Ø Aynı gün şu kanunlar da kabul edilmiştir;

Tevhid-i Tedrisat Kanunu: Eğitim ve öğretim birleştirilerek devlet denetimine alınmıştır. Tüm okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır, Medreseler kapatılmış, çağdaş okullar açılmıştır.

Şer’iyye ve Evkaf Vekaleti kaldırılarak yerine Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Böylece laik devlet olma yönünde önemli bir adım atılmıştır. Ayrıca yönetimdeki iki başlılık da sona ermiştir.
NOT: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulması ile Şeyhülislamlık sona ermiştir.
Erkan-ı Harbiye Vekaleti kaldırılarak yerine Genel Kurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı kurulmuştur. Böylece ordunun siyasetten ayrılması yönünde ilk adım atılmıştır.

§ Halifeliğin Kaldırılmasının Önemi:

 Laik düzene geçişte önemli bir adım atılmış oldu (en önemlisi).
Ulusal egemenlik ilkesi pekiştirildi.
 Türkiye Cumhuriyeti’nin karakteri tam olarak ortaya çıktı.
 Eski rejim yanlılarının yuvalandığı zararlı bir odak noktası yok edildi.
 Yapılacak inkılâplara zemin hazırlandı.
 Devlet yönetimindeki ikili yapı ortadan kalktı.
 Türkiye’deki ümmetçilik arayışları sona erdi ve milliyetçiliğin temelleri güçlendirildi.
ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ DENEMELERİ
Ø Siyasi Parti; Aynı siyasi görüşü benimseyen insanların bir araya gelerek oluşturdukları, halkın istek ve görüşlerinin yönetime yansımasını sağlayan demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biridir.
Ø I. TBMM döneminde, meclis içerisinde partileşme yoktu. Meclis içerisinde siyasi görüş ayrılıklarından dolayı çeşitli gruplar meydana gelmişti.
Ø İlk mecliste bütün milletvekillerinin tek amacı yurdu düşmandan kurtarmak ve Misak-ı Milli’yi gerçekleştirmekti. Ancak 1921 Anayasası’nın hazırlanması sırasında gruplar oluşmaya başladı.
Ø Bu grupların başlıcaları; Tesanüt, İstiklal, Islahat, Halk zümreleri, Yeşil Ordu ve Mustafa Kemal’in kurduğu Meclis’teki en etkili grup olan Müdafaa-i Hukuk Grubu idi (Sivas Kongresi sırasında Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu olarak temelleri atılmıştı.).
Ø Mustafa Kemal bu grupları birleştirme konusunda başarılı olamayınca 151 arkadaşıyla birlikte 10 Mayıs 1921’te Müdafaa-i Hukuk grubunu kurmuştur. Bu gruba “Birinci Grup” muhalif gruba ise “İkinci Grup (Muhafaza-i Mukaddesat Grubu)” denilmiştir.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ
(9 EYLÜL 1923)
Ø Mustafa Kemal çalışmaları sırasında Müdafaa-i Hukuk grubuyla birlikte hareket etmiştir ve bu grubun bir uzantısı olarak 9 Eylül 1923’te “Halk Fırkası”nı kurmuştur (İlk siyasi parti). Cumhuriyetin ilanından sonra adı Cumhuriyet Halk Fırkası olarak değiştirilmiştir (1924). 1935’te de Cumhuriyet Halk Partisi ismini almıştır.
Ø Mustafa Kemal Atatürk 1938’e kadar Cumhuriyet Halk Partisi’nin başkanlığını  yapmıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra ise bu görevi 1950’ye kadar İsmet İnönü yerine getirmiştir.

Ø Cumhuriyet Halk Partisinin kurulma nedenleri:

F İnkılâpların yapılması için organize olmuş disiplinli bir örgüte gerek duyulması
F Yenilikleri, halkın katılmasıyla kurulacak bir parti aracılığı ile halka benimsetme düşüncesi
F Halkın istek ve görüşlerinin Meclise daha kolay yansımasını sağlamak ve demokrasiyi kurum ve kurallarıyla işletme düşüncesidir.

Ø Cumhuriyet Halk Fırkası, Atatürk’ün 6 temel ilkesini parti felsefesi olarak kabul etmiştir. Ekonomide devletçilik ilkesini benimsemiştir.
NOT: Devletçilik; sermayenin devlet eliyle kullanılması, devletin üretim faaliyetlerinde yer almasıdır. Özel sektörün elinde yeterli sermaye olmadığı için kabul edilen ekonomik sistemdir.
Ø 1946 yılına kadar Meclisteki tek parti; 1950 yılına kadar da iktidar partisidir.
Ø Cumhuriyet Dönemi’nde yapılan inkılâpların ve Atatürk ilkelerinin uygulayıcısı da Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur.

NOT: Türkiye Cumhuriyeti’nin en uzun iktidarda kalan partisi Cumhuriyet Halk Partisi’dir.
TERAKKİPERVER CUMHURİYET PARTİSİ
(17 KASIM 1924 - 5 HAZİRAN 1925)
Ø Kurtuluş Savaşı yıllarında Mustafa Kemal'in Milli Mücadeleyi birlikte yürüttüğü yakın silah arkadaşları tarafından kurulmuştur (İlk şubesini Urfa’da açmıştır.).
Ø Partinin kurucuları Kazım Karabekir (Partinin başkanı), Refet Bey (Bele), Rauf Bey (Orbay) Ali Fuat Bey (Cebesoy), Adnan Bey (Adıvar)’dır.
Ø Bu partinin kurulmasında Mustafa Kemal Paşa ile silah arkadaşları arasında meydana gelen siyasi görüş ayrılıkları etkili olmuştur.
Ø Partinin kurucuları aynı zamanda ordu mensubu subaylardı. Bu nedenle 19 Aralık 1924’te bir yasa çıkartıldı. Bu yasaya göre ordu mensubu olanlar siyasi partilere üye olamayacaklardı. Bu nedenle Terakkiperver Fırkasının kurucuları ordudan istifa etmek zorunda kalmışlardır.

NOT: Bu yasanın çıkmasında 1924’te Hakkâri’de çıkan Nasturi Ayaklanması’nı ordunun güçlükle bastırması da etkili olmuştur (Bunun nedeni ordunun siyasete karışmasıdır.). Ayrıca bu isyanda Musul konusunda Türkiye’yi zayıf düşürmek isteyen İngiltere’nin de etkisi vardır.
NOT: Bu yasanın çıkarılmasındaki amaç; ordunun siyasete karıştırılmamasıdır. Ayrıca bu uygulamayla ulus egemenliği ilkesi pekiştirilmiş oldu.
Ø Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın Programı ve İlkeleri;

   Bireysel özgürlükler korunacak
   Vekil     seçimlerinde     tek     derece     usulü
uygulanacak
 Milletin açık vekâleti alınmadıkça, Anayasa değiştirilmeyecek
   Âdem-i    Merkeziyet   esası    kabul    edilecek
(yerinden yönetim uygulanacak)
Cumhurbaşkanı olan kişinin milletvekilliği kaldırılacak
   Bütçeden maaş alan devlet görevlilerinin siyasi partilere üye olması engellenecek
   Dini düşünce ve inançlara saygılı olunacak
   Serbest     ekonomi     politikası     (liberalizm)
uygulanacak
Hükümete ait çiftlik ve araziler topraksız köylülere verilecek

NOT: Liberalizm; ekonomi alanında sermayenin kişilerce kullanılması ve ekonomik teşebbüslerin özel sektörce gerçekleştirilmesidir.
Ø Terakkiperver Fırka ülke genelinde örgütlenmeye başlayınca rejim ve laiklik karşıtı olanlar da bu partiye girmeye başlamıştır.
Ø Bu sıralarda, parti, Doğu’da çıkan Şeyh Sait Ayaklanması’yla ilgisi olduğu gerekçesiyle 5 Haziran 1925'te kapatılmıştır. Böylece çok partili hayata geçişin ilk denemesi başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

NOT: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, kurulan ikinci siyasi parti ve ilk muhalefet partisidir.
ŞEYH SAİT AYAKLANMASI
(13 ŞUBAT – 3 HAZİRAN 1925)
Ø Halifeliğin kaldırılmasından sonra, laikliğe ve Cumhuriyet yönetimine karşı olanlar tarafından çıkarılmıştır.
Ø Ayaklanmanın çıkmasında, Musul konusunda Türkiye'yi zayıf duruma düşürmek isteyen İngiltere’nin Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nde yaptığı çalışmalar da etkili olmuştur.
Ø İngiltere bu ayaklanmayı çıkartmakla Sevr Antlaşması’nda kurulması istenen Kürdistan Devleti’ni tekrar gündeme getirmiştir.
Ø Şeyh Sait Ayaklanması, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da birçok ili (Diyarbakır’da başladı) içerisine alacak şekilde genişlemiştir.

Ø Ayaklanmanın bastırılması için alınan önlemler şu şekildedir;

F  Fethi Okyar Hükümeti istifa etti. İsmet İnönü yeni hükümeti kurdu.
F Takrir-i Sükûn (Huzuru Sağlama) Yasası çıkartıldı (4 Mart 1925). Bu kanun 1929’a kadar yürürlükte kaldı.
NOT: Takrir-i Sükûn Kanunu, ilk defa Şeyh Sait Ayaklanması’nın bastırılmasında kullanılmıştır.
F İstiklal Mahkemeleri kuruldu (üçüncü kez)
   lgede kısmi seferberlik ilan edildi.
   Basına sansür uygulanmıştır.
Ø Bu önlemlerin alınması ve uygulanması sonucu ayaklanma 3 Haziran 1925'te bastırıldı.

Ø Sonuçları;

F Türkiye’nin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası isyanda rolü olduğu gerekçesiyle kapatılmıştır (5 Haziran 1925).
F Şeyh Sait isyanı, Türkiye’de çok partili hayata geçiş için ortamın uygun olmadığını ve henüz demokrasinin tam anlamıyla uygulanamayacağını göstermiştir.
F İngiltere bu isyanı kullanarak Musul sorununun Türkiye aleyhine çözümlenmesini sağlamıştır.

NOT: 1926 Ankara Antlaşması’yla Musul, İngiltere’nin mandası Irak Hükümeti’ne bırakılmıştır. Ayrıca bu durum Misak-ı Milli’ye aykırıdır.
NOT: Bu olay iç politikada yaşanan sorunların dış politikayı olumsuz etkilediğini göstermiştir.
F Cumhuriyet rejimini yıkmaya yönelik ilk isyan bastırılmıştır.
MUSTAFA KEMAL’E SUİKAST GİRİŞİMİ (16 HAZİRAN 1926)
Ø Eski İttihatçılar tarafından planlanan bu suikast Mustafa Kemal’in İzmir gezisi sırasında gerçekleştirilecekti.
Ø Ancak, olay daha önceden haber alınınca (Mustafa Kemal’in İzmir’e bir gün gecikmeli gitmesi ve suikastçileri kaçıracak olan Giritli Şevki’nin durumu İzmir valisine bildirmesi üzerine öğrenilmiştir) gerçekleştirilememiş ve suikastı planlayan 13 kişi yakalanarak İstiklal Mahkemeleri’nde (dördüncü kez) yargılanmıştır.

NOT: Bu olaydan sonra İttihat ve Terakkiciler, devlet kadrolarından tamamen tasfiye edilmişlerdir.
NOT: Bu olay aynı zamanda ulus egemenliğine dayalı rejime karşı bir tepki niteliğindedir.
Ø Mustafa Kemal’in bu olaydan sonra söylediği şu sözler, onun Türkiye Cumhuriyeti’ne verdiği önemi bir kez daha ortaya koymuştur: “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”

SERBEST CUMHURİYET FIRKASI
(12 AĞUSTOS - 18 ARALIK 1930)
Ø Mustafa Kemal’in isteğiyle Fethi Okyar tarafından kurulmuştur. Bu Partinin kurulma nedenleri;

F 1929’da dünya genelinde görülen ekonomik krizden Türkiye’nin de etkilenmesi ve bu nedenle ekonomik alanda mevcut hükümet uygulamalarına seçenek olacak yeni görüşler üretme düşüncesi
F Demokrasiyi tüm kurum ve kurallarıyla işletme isteği
F Mevcut hükümetin uygulamalarının daha iyi denetlenmesi gereği
F Halkın istek ve görüşlerinin Meclise tam olarak yansımasını sağlama düşüncesidir.

Ø Fethi Bey tarafından kurulan Serbest Cumhuriyet Partisi;

Ekonomide liberalizmi (serbest piyasa ekonomisi) savunmuştur.
Tek dereceli seçim sistemine geçilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Cumhuriyet’e bağlı ve laik düşünceden yana olacağını belirtmiştir.
Kadınlara da siyasal haklar verilmesini savunmuştur.
Limanlarda uygulanan tekel sisteminin kaldırılmasını, Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun tamamen uygulanmasını, yabancı sermayenin ülkeye girişinin sağlanmasını, Türk parasının değerini koruyacak tedbirlerin alınmasını ve vergilerin halkın durumuna göre toplanmasını savunmuştur.

Ø Serbest Cumhuriyet Partisi ülke genelinde teşkilatlanmaya başlayınca, bu partiye de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nda olduğu gibi rejim karşıtı olanlar girmeye başlamıştır.
Ø Fethi Okyar bu gelişme üzerine o dönemde yapılan yerel seçimlerde büyük başarı kazanmasına rağmen partisini feshetmek zorunda kalmıştır (18 Aralık 1930).
Ø Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılması ile Cumhuriyet’in ilanından sonraki ikinci çok partili hayata geçiş denemesi de başarılı olamadı. Bundan sonra Atatürk döneminde bir daha çok partili hayata geçiş girişiminde bulunulmamıştır.
NOT: Serbest Cumhuriyet Fırkası, kurulan üçüncü siyasi parti ve ikinci muhalefet partisidir.
MENEMEN OLAYI
(23 ARALIK 1930)
Ø Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasından sonra, İzmir’in Menemen ilçesinde rejim karşıtlarının çıkarmış olduğu olaydır.

Ø Bu olay sırasında Derviş Mehmet ve yandaşları tarafından Menemen’de askerlik görevini yapan öğretmen Asteğmen Kubilay şehit edilmiştir.
Ø Ayaklanma kısa sürede bastırılmış, Derviş Mehmet ve yandaşları yakalanarak İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanarak (beşinci kez) cezalandırılmışlardır.
NOT-1: Menemen Olayı, Şeyh Sait İsyanı’ndan sonra rejime karşı çıkan ikinci isyandır.
NOT-2: Hem Şeyh Sait İsyanı, hem de Menemen Olayı, Türkiye’de henüz demokrasi ortamının oluşmadığını göstermiştir.
NOT-3: Cumhuriyet’in ilanından sonra bir süre tek partili bir yönetimin sürdürülmesinin en önemli nedenleri; yapılacak olan inkılâpların ülkeye yerleşmesini sağlama ve halkın gerekli olan siyasal olgunluğa erişmesini beklemektir.
Ø Atatürk döneminde çok istenmesine rağmen çok partili hayata geçilememiştir. Çok partili hayata ancak 1946’da Demokrat Parti’nin kurulmasıyla geçilmiştir (üçüncü çok partili hayat). Bu parti de Cumhuriyet Halk Fırkası’nın devletçi politikasına karşı liberalizmi savunmuştur. Demokrat Parti 1950’deki genel seçimler sonrasında da iktidar partisi olmuştur (29 Eylül 1960’ta da kapatılmıştır.).

NOT-1: Böylece cumhuriyetin ilanından sonra ilk defa yönetime başka bir parti gelmiştir.
NOT-2: Demokrat Parti’nin kurucuları; Cumhuriyet Halk Partisi’nden ayrılan Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’dır.
BURSA OLAYI (1 ŞUBAT 1933)
Ø Bursa’da ezanın Türkçe okunmasına karşı gösterilen tepkidir.
Ø Olaya Atatürk’ün müdahale etmesiyle isyan bastırılmış, reisleri bir süreliğine çeşitli karakollarda “misafir” edilmişlerdir.

VAGON-Lİ OLAYI (22 ŞUBAT 1933)
Ø Vagon-Li Şirketi (Yataklı Vagonlar) Osmanlı Dönemi’nden beri Türkiye’de demiryollarını işleten bir Fransız şirketiydi.
Ø 22 Şubat 1933’te şirketin telefonda Türkçe konuşan memuru Naci Bey’e Belçikalı müdür Jannoni tarafından şirkette resmi dilin Fransızca olduğu belirtilerek, 25 Kuruş para cezası ve 15 gün işten uzaklaştırma cezasının verilmesiyle olay patlak verdi.
Ø Bu gelişme üzerine İstanbul Üniversitesi öğrencileri şirket bürosu önünde olaylar çıkarmışlardır.
Ø Yaşanan bu durumlar üzerine şirket, Naci Bey’i tekrar işe başlatmıştır. Ayrıca “Vatandaş Türkçe Konuş” Kampanyası başlatılmıştır.

RAZGARD OLAYI (20 NİSAN 1933)
Ø Bulgaristan’ın Razgard bölgesinde bulunan Türk mezarlıklarının Bulgarlar tarafından tahrip edilmesiyle İstanbul’da bu olaylara tepki gösterilmiştir.
Ø Türk gençliğinin milliyetçiliğiyle Türkiye’de Bulgarların mezarları onarılmış ve Bulgarlara kültür dersi verilmiştir (20 Nisan 1933).

ANAYASALAR
§ Anayasa: Bir devletin rejimini, işleyişini, kişi hak ve hürriyetlerini ortaya koyan temel kanunlar olup bir ülke sınırları içerisinde uygulanan kanunların dayanağıdır. Anayasaya aykırı bir kanun çıkarılamaz.

§ Yeni Türk Devleti’nin ilk Anayasası 1921’de hazırlanmıştır (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu).
TEŞKİLAT-I ESASİYE
(20 OCAK 1921)
Ø I. İnönü Zaferi’nden sonra hazırlanarak yürürlüğe konmuştur. 23 temel madde ve bir geçici maddeden oluşan özet bir anayasadır.
Ø Savaşın zor şartları altında hazırlanmış olmasından dolayı olağanüstü özellikler taşıyan bir anayasadır.

Ø Başlıca maddeleri şu şekilde sıralanabilir;

F Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.
F Yasama, yürütme, yargı yetkileri TBMM'ye aittir.
F Meclis başkanı aynı zamanda hükümetin de başkanıdır (Meclis Hükümeti Sistemi).
F Din ve şeriat işleri TBMM aracılığıyla gerçekleştirilir.
F Seçimler 2 yılda bir yapılır.
F Seçimler çift derecelidir, çoğunluk sistemi benimsenmiştir.
F Seçmen yaşı 18’dir.

NOT-1: Tek dereceli veya çok dereceli seçim; Tek dereceli seçimde, seçmen doğrudan doğruya yöneticilik için aday olanlara oyunu kullanır. Çok dereceli seçimde ise, seçmen, yöneticileri tayin veya seçecek olan temsilci seçmeni seçer. Tek dereceli seçim demokrasiye en uygun seçimdir.
NOT-2: Çoğunluk Sistemi; Çok partili sistemde bir seçim bölgesinde en çok oyu alan parti listesinin seçimi kazanmasını sağlayan seçim sistemidir.
NOT-3: 1921 Anayasası’nda bütün güçlerin kaynağı millettir (TBMM’dir.). Güçler birliği ilkesi esas alınmıştır. Tek meclis ve meclisin üstünlüğü ilkeleri kabul edilmiştir. Laik bir anayasa özelliği taşımaz.
NOT-4: Cumhuriyetin ilanından sonra 1921 Anayasası yetersiz kalmış, bu nedenle 1924 Anayasası’nın hazırlanması zorunlu hale gelmiştir.
NOT-5: 1921 Anayasası, ilk ve tek yumuşak (kolay değiştirilebilir) anayasamızdır.
1924 ANAYASASI
(20 NİSAN 1924)
Ø 20 Nisan 1924’te yürürlüğe girmiştir. 6 bölüm olup, 105 maddeden meydana gelmektedir.

Ø 1924 Anayasasına göre;

F Türkiye Devleti bir cumhuriyet’tir (ilk kez).

NOT: İlk kez Kabine Sistemi’ne geçilmiştir.
F Devletin dini İslam, dili Türkçe, başkenti Ankara’dır.
F Bütün güçlerin kaynağı millettir, egemenlik hakkı millete aittir.
F Milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimleri 4 yılda bir yapılır.
F Cumhurbaşkanı meclis içinden ve meclis tarafından seçilir ve aynı kişi birden fazla dönem, Cumhurbaşkanı seçilebilir.
F Her 40 bin erkek seçmene bir milletvekili seçme hakkı tanınmıştır.
F  Seçmen yaşı 18dir. Seçilme yaşı ise 30dur.
F Seçimler çift derecelidir; çoğunluk sistemi benimsenmiştir.
F Seçme ve seçilme hakkı sadece erkekler tarafından kullanılır.
F Bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları kanun önünde eşittir.
F İlköğretim zorunlu ve parasızdır.
F Yasama ve yürütme yetkisi TBMM’de belirir ve toplanır.
F Yürütme yetkisi Meclisin seçtiği cumhurbaşkanı ve onun atayacağı Bakanlar Kurulu’nca yerine getirilir. Yargı yetkisini ise, bağımsız mahkemeler kullanır.

NOT-1: 1924 Anayasası’nda güçler ayrılığı kısmi olarak gerçekleştirilmesinde (ilk kez) güçler birliği korunmuştur. Bu uygulamanın nedeni yapılacak inkılâpları kolaylaştırmaktır.
NOT-2: 1924 Anayasası’nda da ulusal egemenlik, güçler birliği, tek meclis ve meclisin üstünlüğü ilkeleri 1921 Anayasası’nda olduğu gibi devam etmiş hatta daha da geliştirilmiştir (Kabine Sistemi’ne geçilmiştir.).
Ø 1924 Anayasası Üzerinde Yapılan Değişiklikler:

ü 1928’de Anayasa’dan “Devletin dini İslam’dır” ibaresi çıkarılmıştır. Böylece laiklik ilkesi benimsenmiştir.
ü 1928’de Milletvekilleri ve Cumhurbaşkanı’nın yemin şekli değiştirilmiş “Vallahi” ifadesi yerine “Namusum üzerine söz veriyorum.’’ ibaresi getirilmiştir.
ü 1929’da ormanların devletleştirilmesi ve toprak reformu anayasaya konulmuştur.
ü Kadınlara; 1930’da belediye, 1933’te muhtarlık seçimlerine katılma hakkı, 1934’te de milletvekili seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.
ü 5 Aralık 1934’te seçmen yaşı 18’den 22’ye çıkarılmıştır.
ü 1937’de Atatürk ilkeleri anayasaya konulmuştur. Böylece Anayasa’nın laikleşme aşaması da tamamlanmış oldu.
ü 1945 yılında da anayasa dili sadeleştirilmiştir. Ancak 1952’de yeniden eski haline çevrilmiştir.
ü 21 Temmuz 1946 genel seçimleri sonucunda tek dereceli seçim sistemi kabul edildi.
ü 1924 Anayasası bütün bu değişikliklerden sonra 1960’a kadar devam etmiştir (en uzun süre yürürlükte kalan anayasadır.).

NOT-1: 1924 Anayasası, en fazla değişikliğe uğrayan anayasadır.
NOT-2: 27 Mayıs 1960 hareketiyle 1924 Anayasası’nın bazı hükümleri yürürlükten kaldırıldı. Yeni bir anayasa hazırlama çalışmalarına geçildi. Temsilciler Kurulu oluşturuldu. Bu kurul Milli Birlik Komitesi ile birlikte Kurucu Meclis (Cemal Gürsel başkanlığında) adı altında yeni anayasayı hazırladı.
1961 ANAYASASI
(9 TEMMUZ 1961)
Ø 1960’ta 27 Mayıs Askeri Darbesi sonunda yeni bir anayasa hazırlandı. Bu anayasa atanmış Kurucu Meclisi’nce hazırlanıp halkoylaması ile yürürlüğe girmiştir (ilk defa).
Ø Buradaki temel değişiklik güçler birliği ilkesinin terk edilerek, güçler ayrılığı ilkesinin benimsenmiş olmasıdır.

Ø Buna göre;

F Yasama yetkisi meclise,
F Yürütme yetkisi hükümete,
F Yargı yetkisi ise bağımsız mahkemelere verilmiştir.

Ø Ayrıca sendikal haklar genişletilmiştir. Temel hak ve özgürlüklere de daha geniş yer verilmiştir (Siyasi parti, üniversite, sendika ve derneklere özerklik verilmiştir.).
Ø Devletin sosyal bir hukuk devleti olduğu ilk defa belirtilmiştir.

NOT: Anayasa daha demokratik bir hale getirilmiştir.
Ø 1961 Anayasası’nda iki meclisin varlığı esas alınmıştır. Bunlar;

ü Senatörlerden oluşan Cumhuriyet Senatosu ile,
ü Milletvekillerinden oluşan TBMM’dir.

Ø Yasaların kabulünde ise son söz Millet Meclisi’nindi.
Ø Seçimler tek derecelidir, Nispi Temsil Sistemi benimsenmiştir.

NOT: Nispi Temsil Sistemi; Seçime katılan her partinin aldığı oy oranına göre mecliste temsil edilmesini sağlayan sistemdir.
Ø Devlet Planlama Örgütü kurulmuştur.
Ø Anayasa Mahkemesi ve Danıştay gibi üst mahkemeler ilk defa kurulmuştur.
Ø 1961 Anayasası 1980’e kadar devam etmiştir.
Ø 12 Mart 1971 Muhtırası’yla başlayan ve iki yıl kadar süren yarı askeri rejim döneminde parlamento dışından destek olan hükümetlerin ön ayak olmasıyla 1971 - 1973 yıllarında Anayasa’da önemli değişiklikler yapıldı.
1921, 1924, 1961 ve 1982 ANAYASALARI’NIN ORTAK ÖZELLİKLERİ
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Bütün güçlerin kaynağı millettir.
Cumhuriyet rejiminin ve temel niteliklerinin değiştirilemez olmasıdır.
Savaş ve barışa karar verme yetkisi TBMM’ye aittir.
Süresi dolmadan seçimlerin yenilenmesi kararı TBMM’ye aittir.

B. HUKUK ALANINDA YAPILAN İNKILÂPLAR

§ Hukuk Devrimi’nin Nedenleri:

F Osmanlı Devleti’nde uygulanan hukuk sisteminde birliğin olmayışı (en önemlisi)
F Osmanlı hukuk sisteminin din esaslarına göre düzenlenmiş olması ve laik ve demokratik esaslara dayalı yönetim anlayışıyla bağdaşmaması
F Halkçılık ilkesine paralel olarak herkesi kanunlar önünde eşit duruma getirme düşüncesi (Kadın – erkek eşitliğinin tam olarak sağlanmak istenmesi)
F Milli birlik ve bütünleşmeyi hızlandırma düşüncesi

NOT: Yenilikler yapılırken kanunların Batı’dan alınmasının nedenleri; savaştan yeni çıkmış toplumda bu kanunları hazırlayabilecek yeterli kadronun olmayışı ve hukuk kurallarının hazırlanmasının uzun zaman almasıdır.
§ Devlet Yapısındaki Laikleşmenin Aşamaları:

    Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
    Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
    Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
    Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Eğitim Öğretim
Birliği Yasası) (3 Mart 1924)
    Şeriye ve Evkaf Vekâletinin Kaldırılması ( 3
Mart 1924)

NOT: Bu kurumların yerine Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
ü 1924 Anayasası’nın Kabulü (1924)

ü Medreselerin Kapatılması (11 Mart 1924)

ü Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)

ü Kılık Kıyafet Kanunu’nun Çıkarılması (1925)

ü 10 Nisan 1928’de Anayasa’dan “Devletin dini İslam’dır” maddesinin çıkarılması
ü 1928’de Cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin yemin biçiminin değiştirilmesi ve yemin içindeki dinsel kelimelerin kaldırılması
ü 5 Şubat 1937’de anayasaya Türk devletinin laik olduğu ilkesinin konulması (Böylece laikliğe geçiş aşaması tamamlanmıştır.)

§ Hukuk Kurallarının Laikleştirilmesi:

Ø 17 Şubat 1926’da, İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak Türk Medeni Kanunu kabul edildi; 4 Ekim 1926’da da yürürlüğe girdi.
NOT: İsviçre Medeni Kanunu’nun örnek alınmasının nedenleri; Bu alanda hazırlanan en son kanun olması, sade olması, sorunlara pratik yollardan çözüm getirmesi, kadın ve erkek eşitliğine önem vermesi, laik ve demokratik olmasıdır.
Ø İsviçre Borçlar Kanunu (İcra, İflas Hukuku) da aynı gün kabul edildi.
Ø 1926’da Alman Ticaret Hukuku, İtalyan Ceza Hukuku, Alman Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Fransa İdare Hukuku kabul edildi.

§ Türk Medeni Kanunu’nun Kabulü (17 Şubat 1926):

Ø Medeni Kanun: Toplumdaki bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerini; bireylerin mal ve mülkleriyle olan ilişkilerini düzenleyen kurallardır.
Ø Osmanlı Devleti’nde bu alanda hazırlanan ilk kanun “Mecelledir. Mecelle İslam dinine göre hazırlanmış (1869 – Ahmet Cevdet Paşa) ancak tamamlanamamıştır. Ayrıca çağın koşullarına ve toplumun ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktı.
Ø Cumhuriyetin ilanından sonra da yeni medeni kanunun hazırlanması için gerekli zamanın olmamasından dolayı İsviçre Medeni Kanunu alınmış, Türk Medeni Kanunu olarak kabul edilmiştir.

Ø 17 Şubat 1926da kabul edilen Türk Medeni Kanunu’yla şu gelişmeler sağlanmıştır;

ü Tek eşli evlilik ve resmi nikâh zorunluluğu getirildi.
ü  Kadına da boşanma hakkı tanındı.
ü Kadınlara mirasta eşitlik ve mahkemede şahitlik hakları tanındı.

    Aile     kurma     konusunda     erkeğin     bütün ayrıcalıkları kaldırılmıştır.
    Kadınlara istediği  mesleği seçme  ve  çaşma hakları sağlandı.
    Anneye    çocuğun    vesayetini    alma    hakkı tanınmıştır.
    Herkese din ve vicdan özgürlüğü tanınmıştır.
    Ayrıca hukuk birliği sağlanmıştır.
NOT: Bu haklarla Türk kadını ekonomik ve sosyal haklar yönünden toplum içerisinde layık olduğu yeri almıştır.
 Türk kadınının siyasal alanda erkeklerle olan eşitsizliğini gidermek amacıyla da;

   30 Nisan 1930da belediye seçimlerine katılma hakkı,
26 Ekim 1933te köy muhtarı ve heyeti seçimlerine katılma hakkı,
   5 Aralık 1934de milletvekili seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.


NOT-1: Bu değişikliklerle kadınlara da yönetime katılma hakkı yani siyasi haklar verilmiştir (Türk kadını seçme ve seçilme hakkını birçok Avrupa ülkesinden önce elde etmiştir).
NOT-2: Medeni Kanun’un kabulü ile “ümmet” toplumundan “ulus” toplumu anlayışına geçilmiştir.
NOT-3: 1 Ocak 2002’de yürürlüğe giren yeni Türk Medeni Kanunu’yla birlikte kadınlara isterse eşlerinin soyadıyla birlikte kızlık soyadlarını kullanabilme hakkı da tanınmıştır.

kalması sağlanmıştır (Azınlıkların haklarını koruma yetkileri sona erdi.).
NOT: Türk Medeni Kanunu, akla dayanan hukuk kurallarını getirmekle Atatürk'ün laiklik; kadınları erkeklerle eşit duruma getirmesi yönüyle halkçılık; tabuları yıkması yönüyle de inkılâpçılık ilkesiyle yakından ilgilidir.

C. EĞİTİM - ÖĞRETİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILÂPLAR

Ø Bu alanda yenilik yapılmasını gerektiren nedenler;

 Eğitim ve öğretim kurumlarında laikleşmenin sağlanabilmesi

Þ Osmanlı’dan kalan eğitim kurumlarının birbirlerinden kopuk hareket etmesi ve bunun sonucu ortaya çıkan toplum içerisindeki kültür çatışmalarının ortadan kaldırılması gerekliliği
 Eğitim ve öğretimin çağdaş esaslara göre düzenlenmesi gereği
 Eşitlikçi ve demokratik esaslara dayalı bir eğitim sisteminin oluşturulması düşüncesi
 Milli değerleri ön planda tutan, bilimin ve teknolojinin verilerinden en iyi şekilde yararlanmasını bilen bir neslin yetiştirilmesi

v Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924)

 Bu yasayla eğitim ve öğretim faaliyetleri birleştirilmiştir.
Medreseler kapatılmış (11 Mart 1924); yabancı okullar da (Batı tarzı eğitim yapanlar, azınlık okulları), Türk Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır. Böylece toplum içerisinde eğitim ve öğretim faaliyetlerinden kaynaklanan kültür çatışmaları önlenmeye çalışılmıştır.

 Ayrıca bu kanunla;

F Devlet eğitimin her çeşidiyle uğraşmaya başlamış, Milli Eğitim Bakanlığı bütün eğitim ve öğretim işlerinin tek sorumlusu haline gelmiştir.

F  Şeriye ve Evkaf Vekâletinin bütçesine ayrılan eğitim payı, Milli Eğitim Bakanğı’na devredilmiştir.
F Din eğitimi veren bazı eskimiş okullar kapatılarak yerlerine modern ilahiyat fakültesi, imam hatip okulları açılmıştır.
F Yabancı okulların ders programlarına Türkçe, Tarih ve Coğrafya gibi kültür dersleri konul-muş ve bu derslerin Türk öğretmenler tarafından okutulması sağlanmıştır.
F Yabancı okulların dini ve siyasi amaçlı öğretimi durdurulmuştur. Bu okulların sınıflarında ve ders kitaplarındaki dini işaret ve semboller kaldırılmış, böylece yabancı ve azınlık okullarının zararlı faaliyetleri engellenmiştir.
F Türkiye'de eğitimin çağdaşlaşması ve laikleşmesi sağlanmıştır.

v Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun (Milli Eğitim Temel Kanunu - 2 Mart 1926)

 Laik ve çağdaş eğitim sistemine uygun bir anlayışla ilk ve orta öğretimin esasları tespit edilmiştir.

Þ Bütün okul açma işlem ve faaliyetleri devletin tasarrufuna alınmıştır.
 İlköğretim parasız ve zorunlu hale getirilmiştir.
 Eğitim hizmetlerinin modernleştirilmesi amaçlanmıştır.
 Öğretmen okullarının sayısı artırılmıştır.
 Yabancı okulların da bu kanuna uyması zorunlu tutulmuştur.

v Harf İnkılabı (1 - 3 Kasım 1928)

 Harf inkılâbıyla ulaşılmak istenen temel amaç, okuma yazmayı kolaylaştırarak okur - yazar oranını arttırmak ve konuşma dili ile yazı dili arasındaki farkı ortadan kaldırmaktır.
 Bu inkılâp hareketiyle Arap alfabesi kaldırılıp Türk diline daha uygun olan Latin alfabesi kabul edilmiştir.
 Bu inkılâptan sonra okuma yazma bilenlerin sayısında artış olmuş ve bilimsel çalışmalar hızlanmıştır.
 Ayrıca basılan kitap sayısı artmış, batılılaşma ve çağdaşlaşma yolunda önemli bir adım atılmıştır.
 Milli kültürümüz daha da gelişmeye başlamıştır.
NOT: Yeni harflerle basılan ilk gazete “Mardin Gazetesidir.
v Millet Mekteplerinin Açılması (1928)

 Bu okulların açılmasındaki amaç; okuma yazma çağını geçirmiş olan yetişkinlere de okuma yazma öğretmek ve yeni Türk harflerinin tanıtılmasını sağlamaktır.
 Bu okulların açılmasıyla ülke genelinde okuma - yazma seferberliği başlatılmıştır.

NOT: 24 Kasım 1928’de Atatürk’e Millet Mektepleri’nin “Başöğretmeni” ünvanı verilmiştir.
v Türk Tarih Kurumu’nun Açılması (15 Nisan 1931)

Ø Nedenleri:

F Osmanlı Devleti’nde görülen Türk tarihinin sadece Osmanlı ve İslam tarihiyle sınırlı tutulması anlayışını değiştirmek
F Türk milletinin menşeini (kökenini) belirleyip İslamiyet öncesi Türk tarihini de aydınlatmak
F Türklerin dünya uygarlığına yaptıkları hizmetleri ve katkıları ortaya koymak

F Türklerden önceki Anadolu tarihinin de aydınlatılmasını sağlamak
F Hanedancı, ümmetçi tarih anlayışından uzaklaşarak milli tarih anlayışını oluşturmak
F Türkler hakkında bilgi veren kaynakların çoğunluğunun yabancılar tarafından hazırlanmış olmasından dolayı; bu bilgilerin doğruluğunu tespit etmek, Türklerle ilgili yanlış bilgilerin düzeltilmesini sağlamaktır.

Ø Türk Tarih Kurumu’nun açılmasıyla Türk tarihi ile ilgili çalışmalar hızlanmış; ümmetçi ve hanedancı tarih anlayışından milli tarih anlayışına geçilmiştir.
Ø Arkeoloji ve müzecilik çalışmaları hızlandırılmıştır. Atatürk’ün tarihe ve tarih öğretimine verdiği önem şu sözleriyle daha iyi anlaşılacaktır; “Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”

v Türk Dil Kurumu’nun Açılması (12 Temmuz 1932)

Ø Nedenleri:

F Türk dilini yabancı dillerin etkisinden kurtarmak
F Türk diline yeni kelimeler kazandırmak ve sadeleştirmek
F Konuşma ve yazı dili arasındaki birlikteliği sağlamak
F Türk dilini bir bilim dili haline getirerek dünya dilleri arasındaki saygın yerine kavuşturmak
F Türk diliyle ilgili araştırmalar yapıp Türk dilinin zenginliğini gün ışığına çıkarmaktır.
NOT: Türk Dil ve Tarih Kurumları’nın açılması Atatürk’ün milliyetçilik ilkesiyle doğrudan ilgilidir.
v Eğitim, Öğretim ve Kültürel Alanda Yapılan Diğer Yenilikler

Þ 1925 yılında Ankara Hukuk Mektebi açılmıştır (İlk Yüksekokul).
 1926’da Yüksek Ziraat Enstitüsü açılmıştır.
 1932’de Halkevleri (Halk Eğitim Merkezleri) kurulmuştur (Türk Ocakları’nın yerine).

NOT: Atatürk’ün ölümünden sonra da kasaba, nahiye gibi küçük yerleşim birimlerinde “Halk Odaları” açılmıştır.
 1933’de Darülfünun’un yerine Cumhuriyet’in ilk üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi

kurularak Avrupa modeline göre örgütlendirilmiştir (Üniversite Reformu).
 1936’da Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi açılmıştır.
 1939’dan itibaren Köy Enstitüleri açılmaya başlanmıştır.
 Atatürk döneminde ayrıca Güzel Sanatlar Akademisi (Sanayi-i Nefise Mektebi’nin yerine - 1928) ve Ankara Devlet Konservatuarı (1936) da açılmıştır.

v Atatürk Dönemi’ndeki diğer kültürel ve sosyal gelişmeler şunlardır;

   1924te   Topkapı   Sarayı’nı Müze   Haline
Getirilmesi
   1924te Etnografya Müzesinin açılması
   1926da       Gazi       Eğitim       Enstitü’nün
(Fakültesinin) açılması
    1927de Köy Öğretmen Okulunun açılması 
stanbul Hukuk Fakültesinin açılması
*1936da Siyasal Bilgiler Fakültesinin açılması
*Milli Musiki ve Temsil Akademisi’nin açılması
*Mesleki      Teknik      Öğretim     Tkilatının
Kurulması
*1936da Eğitmen Kurslarının açılması
*1937de Köy Eğitim Yurtlarının açılması
*Karma eğitime geçilmesi
F 1937’de Dolmabahçe Sarayı’nda Resim ve Heykelcilik Müzesi’nin açılması
NOT: Atatürk’ün kendisinin kaleme aldığı Nutuk; 1919 – 1927 arası olayları kapsamaktadır (I. Cilt: 1919 – 1924) (II. Cilt: 1924 – 1927).

D. TOPLUMSAL ALANDA YAPILAN İNKILÂPLAR

Ø Devletin yapısı ve hukuk kuralları laikleştirilirken buna paralel olarak toplumsal yaşayış da düzenlenmiştir.

Kılık Kıyafette Yenilik (25 Kasım 1925)

Şapka Kanunu olarak da geçen bu yenilik hareketinin amacı, topluma çağdaş bir görünüm kazandırma ve Batı ile bütünleşme düşüncesidir.
 Şapka İnkılâbı’nda kadınlarla ilgili yasal bir düzenleme yapılmamıştır.
 Mustafa Kemal bu inkılâp hareketini ilk defa gittiği Kastamonu’da uygulamaya koymuştur.
 3 Aralık 1934’te çıkarılan bir kanunla da hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun din adamlarının mabetler ve ayinler haricinde dini kıyafetle dolaşmaları yasaklandı. Sadece Diyanet İşleri Başkanı, Rum ve Ermeni Patrikleri ile Yahudi Hahambaşısı her zaman dini kıyafet giyebileceklerdi.

Tekke - Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)

 Tekke ve zaviyeler, aynı tarikatta olanların toplandığı, çalışmalar yaptığı yerlerdir.
 Halkın dinsel duygularını sömürü aracı yaparak politik ve ekonomik çıkar sağlayan bu çağ dışı kurumlar kapatılarak laik devlet düzeni pekiştirilmiştir.
 Yine aynı kanunla “şeyhlik, dervişlik, dedelik, seyyitlik, çelebilik, müritlik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, muskacılık, türbedarlık” gibi ayrıcalık bildiren unvanlar da kaldırılmıştır.
NOT: Bu inkılâplar toplumda laiklik ilkesinin yerleştirilmesiyle ilgilidir.

Soyadı Kanunu’nun Kabulü (24 Haziran 1934)

 Toplumsal alanda ve resmi işlerdeki kargaşayı sona erdirmek ve ayrıcalık ifade eden unvanlara son verme zorunluluğundan kabul edilmiştir.
 Soyadları Türkçe olacak; rütbe, memurluk, yabancı ırk ve millet adları ile ahlâka aykırı ve gülünç kelimeler soyadı olarak kullanılmayacaktı.
 Osmanlı Dönemi’ndeki sivil rütbe, nişan ve madalyalar kaldırıldı.
 Ayrıca ağa, hacı, hafız, hoca, molla, şeyh, efendi, paşa vb. ayrıcalık ifade eden unvanlar ve hitaplar da kaldırılmıştır.
NOT-1: Böylece toplumsal alanda ayrıcalığa ve kargaşaya neden olan unvanlar yasaklanarak herkesin kanun önünde eşit olması sağlanmıştır.
NOT-2: Bu inkılâp, Atatürk’ün halkçılık ilkesiyle doğrudan ilgilidir (ayrıca milliyetçilik ve laiklik).
NOT-3: Soyadı Kanunu ile Türk toplumu, çağdaş ve batılı bir görünüm kazanmıştır.
NOT-4: 24 Kasım 1934’te çıkarılan özel bir yasa ile TBMM tarafından Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verildi. Kanun gereği bu soyadını başka kimse alamayacaktı.
Uluslararası Saat, Ölçü, Rakamlar ve Takvim Değişiklikleri

Þ 1 Ocak 1926’dan itibaren Miladi Takvim kullanılmaya başlandı. Aynı tarihte ayrıca uluslararası (alafranga) saat sistemine de geçilmiştir.
 20 Mayıs 1928’de uluslararası rakamlara geçildi.
 1 Nisan 1931’de çağdaş uzunluk ve ağırlık ölçü birimlerine geçildi.
 Böylece bu kanunla eski ağırlık ve uzunluk ölçüleri değiştirilerek, uygar ölçü birimleri sayılan onlu yönteme (metrik sistem - ondalık rakamlara) uygun ölçüler kabul edildi.
 Yurdun her yerinde tek bir ölçü sistemi uygulanmaya başlanmış, böylece tam bir ölçü düzeni, ölçü birliği kurulmuştur.

Hafta Sonu Tatilinin Cuma Gününden Pazara Alınması (1935)

Ø Böylece devletlerarası ilişkilerde çalışma ve ticari hayatımızdaki Batı dünyası ile olan tatil günü farklılığının yarattığı karışıklıklar ve aksaklıklar giderilmiş oldu.
NOT: Tatil gününde, ölçü birimlerinde, takvim, ve saat düzenlemelerindeki temel amaç; Batı’yla olan ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesidir.

E. EKONOMİ ALANINDA YAPILAN İNKILÂPLAR

Ø Osmanlı Dönemi’nde ulusal bir ekonominin kurulamamasının nedenleri;

   Kapitülasyonlar
Bankacılık,  ticaret,  ulaşım  sektörlerinin yabancıların elinde olması
   Sanayi İnkılâbının gerçekleştirilememesi
   Duyun-u Umumiye (Genel Borçlar İdaresi)
   Tarımın ilkel yöntemlerle yapılması
Balkan ve I. Dünya Savaşlarının yarattığı bunalımlar
   Yeraltı ve  yerüstü kaynaklarının yabancıların
eline geçmesi

Ø Lozan Barış Antlaşması’yla (24 Temmuz 1923) Kapitülasyonların kaldırılması bağımsız ve milli bir ekonominin kurulması için gerekli olan ortamı hazırlamış oldu.
Ø Çünkü Atatürk'e göre; “Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferler ile taçlandırılmazlarsa kazanılan zaferler yaşayamaz, az zamanda söner.”di.

§ İzmir İktisat Kongresi (18 Şubat 1923)

 Çiftçi, tüccar, sanayici ve işçi temsilcilerinin katılımı ile düzenlendi. Amacı, ulusal ekonomik politikalar hakkında ulusal görüş ve ilkeleri ortaya çıkarmak; ekonomik bağımsızlık konusundaki kararlılığı göstermekti.

 Kongrede alınan kararlar;

ü En önemli karar, temel düşüncesi ekonomik bağımsızlık olan Misak-ı İktisadi (Ekonomi Andı – Milli Ekonomi İlkesi)’dir.
NOT: Ekonomik bağımsızlık için izlenecek yol; yabancıların ekonomik boyunduruğuna girmeden, ulusal kaynaklarımızı, ulusal güçlerimizle yine ulus için değerlendirmektir.
ü Küçük işletmelerden büyük işletmelere (fabrikalara) geçilmelidir.
ü Demiryolu ulaşımına öncelik verilmelidir.
ü Vergi ve toprak reformu yapılmalıdır.
ü Girişimcileri destekleyen bir banka kurulmalıdır.
ü Anonim şirketlerinin kurulması kolaylaştırılmalıdır.

ü Özel teşebbüsün yapamadıklarını devlet üstlenmeli; devlet ekonomik görevleri de olan bir organ olmalıdır.
ü Hammaddesi yurt içinde olan ürünlerle ilgili sanayi dalları kurulmalıdır.
ü Çalışma koşulları iyileştirilmeli; çalışanların sendikalaşması sağlanmalıdır.
ü Yabancıların elinde bulunan işletmeler satın alınarak millileştirilmelidir.
ü Kapitülasyonlar kaldırılmalıdır.
NOT: İzmir İktisat Kongresi’nde daha çok liberal (serbest piyasa ekonomisi) bir ekonomik kalkınma politikası benimsenmiş, devletin ekonomik alanda özendirici, koruyucu ve düzenleyici bir rol üstlenmesi hedeflenmiştir.

Ø Kapitülasyonlar kaldırıldıktan sonra ekonomik bağımsızlığımızı sağlamlaştırmak için devlet, köklü tedbirler almaya başlamıştır.
Ø Kapitülasyonların Lozan Antlaşması ile kaldırılmasından sonra yabancı şirketler ulusallaştırıldı.
Ø 26 Ağustos 1924’te ticaret sektörüne kredi vermek amacıyla ilk özel banka olan İş Bankası kurulmuştur.
Ø 1925 yılında Ticaret ve Sanayi Odaları kuruldu.
Ø 1 Temmuz 1926’da Kabotaj Kanunu çıkarılarak karasularımızdaki ticaret ve ulaşım hakkının Türkiye’ye ait olduğu kabul edilmiştir (Ulusallaştırma).
Ø Özel girişimcileri özendirmek amacıyla 1927’de Teşvik-i Sanayi Yasası çıkarıldı. Buna göre özel girişimciler, özel gümrük indiriminden yararlanacak, bedelsiz hazine arazileri alabilecek, bazı vergilerden de muaf tutulacak, ucuz kredi alabileceklerdi.
NOT: Bu kanunun etkisiyle sadece Uşak Şeker Fabrikası açılabilmiştir.

Ø Ancak özel sermaye yasanın sağladığı olanakları tam olarak değerlendiremedi. Bunda (1929 - 1931) Dünya Ekonomik bunalımının da etkisi oldu. Türkiye’yi de etkisi altına alan ekonomik bulanım sanayileşme hareketini de yavaşlattı.
Ø Yerli sanayinin korunması için 1929da yüksek gümrük uygulaması başlatılmıştır.
Ø 20 Şubat 1930’da Türk Parası’nı Koruma Kanunu kabul edildi.

Ø Devletin kuruluşundan 1933’e kadar geçen dönemde sanayileşme istenilen seviyede gerçekleşmemiştir. Bunun nedenleri şunlardır;

F Özel sektörün ve teknik bilgilerin yetersizliği,
F  Gelir seviyesinin çok düşük olma  
F 1929’a kadar sanayinin dışa karşı himaye edilmemesi,
F Özel sektörün Teşvik-i Sanayi Kanunu’na rağmen yapabildiği yatırımların miktar ve çeşit itibariyle yeterli olmaması,
F 1929 Dünya Ekonomik bunalımının olumsuz etkileridir.

Ø Teşvik-i Sanayi Kanunu istenen sonucu vermeyince 1933’te I. Beş Yıllık Kalkınma Planı uygulanmaya konularak, devlet eliyle önemli tesisler açılmıştır. Sümerbank, merinos, cam, kâğıt, deri, şeker ve demir - çelik fabrikaları kuruldu (KİT'ler).
NOT-1: 1934 yılında uygulamaya konulan bu planla ilk defa planlı ekonomiye geçildi. 1934 - 1939 yılları arasında “Birinci Beş Yıllık Plan” uygulandı.
NOT-2: II. Beş Yıllık Kalkınma Planı ise II. Dünya Savaşı’ndan dolayı uygulanamadı. Bu savaş Atatürk’ün Devletçilik ilkesinin uygulanmasını aksatan en önemli etken oldu.
Ø 1935’te Metalürji Endüstrisi’ni oluşturmak amacıyla Etibank kurulmuştur.
Ø 1933 Sümerbank (Sanayi alanındaki yatırımları desteklemek amacıyla), Halk Bankası, Emlak - Eytam Bankası (1926) ve Merkez Bankası (1930) kurulmuştur.

NOT-1: 11 Haziran 1930’da kurulan Merkez Bankası’nın kuruluş amacı Türk para politikasına yön vermek ve ulusal bankacılığa destek olmaktır.
NOT-2: 1926’da Emlâk ve Eytam Bankası’nın kurulmasının amacı; yoksul kesime konut kredisi vererek destek sağlamaktır.
Ø Kayseri, Ereğli, Nazilli ve Malatya’da açılan pamuklu dokuma fabrikaları ile Bursa merinos yünlü dokuma sanayi bu dönemde kurulmuş önemli işletmelerdir.
Ø İzmit selüloz fabrikası, Gemlik suni ipek fabrikası, İstanbul - Paşabahçe şişe ve cam fabrikası, Beykoz’da deri fabrikası gibi önemli işletmeler kurulmuştur.
Ø Osmanlı Devleti döneminden kalan yıpranmış ekonomik kurum ve tesisleri geliştirmek amacıyla 1925 yılında Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuş, 1937 yılında Sümerbank’a devredilmiştir.
Ø 1935’te MTA (Maden Tetkik Arama) kurulmuştur. Maden - sanayi alanında ilk defa Karabük Demir - Çelik Fabrikası açılmıştır (1939).
Ø TPAO (Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı) kurularak rafineriler açılmıştır.
Ø MKE (Makine Kimya Endüstrisi) Kırıkkale silah fabrikası kurulmuştur.
Ø 1937’de Denizbank kuruldu (denizyollarını ve ticaret filosunu güçlendirmek için).

NOT-1: Özel sektörün sermayesizlik nedeniyle gerçekleştiremediği alanlar, devlet tarafından düzenlenmeye başlamıştır.
NOT-2: Devletçilik ilkesi ile Türk Tarihi’nde ilk kez planlı ekonomiye geçilmiştir.

Ø Çalışanların sosyal güvenlik kurumları olan, Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Kurumları açılmıştır.

F. BAYINDIRLIK VE ULAŞTIRMA ALANINDA YAPILAN İNKILÂPLAR

 Modern kentleşme çalışmaları başlamış, okul, hastane ve kamu binaları yapılmıştır.
 1925’te Türk Hava Kurumu (Türk Tayyare Cemiyeti) kurulmuştur.
 1927’de Devlet Demir Yolları, 1939’da Devlet Deniz İşletmeleri, 1938de Devlet Hava Yolları Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
 Özellikle demiryolu olmak üzere yol, köprü, liman ve iskele yapımına hız verilmiştir.
Baraj yapımına başlanmıştır.

G. SAĞLIK VE TIP ALANINDA YAPILAN İNKILÂPLAR

 Sağlık işleri devletin görevi sayılmıştır. Çünkü daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce ilk TBMM Hükümeti’nde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na yer verilmiştir (2 Mayıs 1920).
 Milletin sağlığını korumak ve güçlendirmek, bulaşıcı ve salgın hastalıkları önlemek ve sağlıklı nesiller yetişmesini sağlamak politikası esas alındı.
 Bunun için de sağlık teşkilatı geliştirildi. Hastane ve hekim sayısı artırıldı. Sağlık okulları ve Tıp fakülteleri ile Millet (Devlet) Hastaneleri açıldı.
 1922’de Numune Hastaneleri kuruldu (Ankara, İstanbul, Sivas, Erzurum, Trabzon ve Diyarbakır’da).
 21 Şubat 1925’te Kızılay Hemşire Okulu açılmıştır.
 1931 yılında Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi kurulmuştur.
Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü, Çocuk Esirgeme Kurumu, Yeşilay ve Kızılay kurulmuştur.
 Sıtma, frengi, verem gibi hastalıklarla mücadele edilmeye başlanmıştır.

H. TARIM ALANINDA YAPILAN İNKILÂPLAR

 Köylünün vergi yükünü hafifleterek üretimi arttırmak için 17 Şubat 1925te Aşar (Öşür) vergisi kaldırılmıştır.
NOT: Yeni Türk Devleti’nin Aşar vergisini kaldırması halkçı özellik taşıdığını göstermektedir.
 Çiftçiye kredi sağlamak için Ziraat Bankası’nın çalışmaları yeniden düzenlenmiştir
(1924’te Tarım Kredi Birlikleri Yasası çıkarılmıştır.).
Tarım - Kredi Kooperatifleri (1929) kurularak makineleşmeye önem verilmiştir. Ayrıca bununla çiftçinin ürettiği ürünleri aracısız ve gerçek değeriyle satabilmesi amaçlanmıştır.
 Çiftçilere ucuz tohum sağlanmış ve Tohum Islah (İyileştirme) İstasyonları kurularak tohumların depolanması ve tarımsal hastalıklarla mücadele edilmesi yolunda önemli çalışmalar yapılmıştır.
 1925’te köylüye düşük ücretlerle traktör dağıtımı yapılmıştır.
 Tarımda bilimsel araştırmalar için 30 Ekim 1933’te Yüksek Ziraat Enstitüsü kurulmuştur. Ayrıca buna paralel olarak da Veteriner Yüksek Okulu açılmıştır.
 Çiftçiye öncülük etmek için Devlet Üretme Çiftlikleri (Numune Çiftlikleri) kurulmuştur. Yeni ürünlerin üretimine başlanmıştır (Çay, pancar, turunçgiller).
 24 Haziran 1938’de Toprak Mahsulleri Ofisi kurulmuştur.
 26 Haziran 1944’te Türkiye Zirai Donatım Kurumu da kurulmuştur.
 Atatürk, toprağı olmayan çiftçinin toprak sahibi yapılmasını devletin önemli bir politikası olarak görmüş ve bunun için toprak reformu çalışmaları başlatılmıştır (1929). Ancak, amacına uygun bir şekilde gerçekleştirilememiştir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder