CUMHURİYET
(İNKILÂPLAR) DÖNEMİ
I. TBMM savaş yıllarında yıprandığı için 1 Nisan 1923’te meclisin
seçimle yenilenmesi kararı alınmış, 11 Ağustos 1923’te de II. TBMM açılmıştır.
11 Ağustos 1923’ten
1 Ekim 1927’ye kadar çalışan II. TBMM’ye “İnkılâp Meclisi” de
denilmiştir.
A.
SİYASİ ALANDA YAPILAN İNKILÂPLAR
Ø Siyasi
alanda yapılan inkılâplar şunlardır;
Siyasi alanda yapılan inkılâplar şunlardır;
I. TBMM’nin Açılması
Saltanatın Kaldırılması
Cumhuriyetin İlanı
Halifeliğin Kaldırılması
Partiler
ve Çok Partili Hayata
Geçiş
Denemeleri
1921 ve
1924 Anayasaları
CUMHURİYETİN
İLANI
(29
EKİM 1923)
Ø Cumhuriyet’in
ilanına ortam hazırlayan gelişmeler şunlardır;
Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)
II. TBMM’nin açılması (11 Ağustos 1923)
Lozan Barış Antlaşması’nın II. TBMM’de onaylanması (23
Ağustos 1923)
Yeni Türk Devleti’nin ilk siyasi partisi olan Halk
Fırkası’nın kurulması (9 Eylül 1923)
Türk ordusunun İtilafların boşalttığı İstanbul’a girmesi (6
Ekim 1923)
Ankara’nın başkent olması (13 Ekim 1923)
Mecliste meydana
gelen hükümet bunalımı (25 Ekim 1923)
NOT-1:
Bakanların tek tek meclis içerisinden seçilmesi, hükümeti
oluşturmayı ve sürdürmeyi zorlaştırmaktaydı (Meclis Hükümeti Sistemi).
Bu yüzden bir an önce Cumhuriyeti ilan edip Kabine Sistemi’ne geçmek
gerekmekteydi.
NOT-2:
Ülkenin işgalden kurtarılması ve saltanatın kaldırılmasından sonra
milletvekilleri arasındaki görüş ayrılıkları artmaya başladı. Bu
da hükümet bunalımını iyice arttırdı.
Ø Cumhuriyet’in
ilanını gerektiren nedenler şunlardır;
I. TBMM’nin açılmasıyla başlayan rejim konusundaki
tartışmalar
Saltanatın kaldırılmasından sonra oluşan Devlet Başkanlığı
Sorunu
Yeni Türk Devleti’nin yapacağı inkılâplara en uygun
rejimin Cumhuriyet olması
Meclis Hükümeti
Sistemi’nin zamanla işleyemez hale gelmesi ve yaşanan hükümet bunalımları
(1923 sonbaharında Fethi Okyar Hükümeti’nin çekilmesi sonucu)
F 29
Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. Anayasanın birinci maddesinin sonuna
yapılan ekle, “Türkiye Devleti’nin yönetim şekli Cumhuriyettir.” denildi.
Ø Cumhuriyet’in
ilanı ile Yeni Türk Devleti’nin Şu Önemli Sorunları Çözümlenmiştir;
Yeni Türk
Devleti’nin adı konuldu. Böylece rejim konusundaki tartışmalar sona erdi.
Þ Gazi Mustafa Kemal Paşa Cumhurbaşkanı
seçilerek Devlet Başkanlığı sorunu da kesin olarak çözüme kavuştu.
Meclis Hükümeti Sistemi’nden Kabine Sistemi’ne geçildi (Başbakan’ı
olan hükümetlerin kurulması sağlandı.). Böylece Meclis’te yaşanan hükümet
bunalımları da sona erdi. Ayrıca devlet işleri ivme kazandı ve yapılacak
inkılâplara ortam hazırlandı.
İlk Cumhuriyet Hükümeti’ni kurma görevi İsmet
Paşa’ya (Başbakanlık) verildi.
Fethi (Okyar) Bey
de TBMM Başkanlığı’na seçildi.
NOT:
Cumhuriyet’in ilanı ile ulusal egemenliğin sağlanması
yönünde en önemli adımlardan biri daha atılmış oldu.
è Teşkilat-ı
Esasiye (1921 Anayasası) Kanunu’nda, 1923 yılında yapılan değişiklikler;
“Türkiye Devleti’nin rejimi cumhuriyettir.”
maddesi anayasaya eklenmiştir.
Devletin başkanı Cumhurbaşkanı’dır.
Cumhurbaşkanı’nın, TBMM tarafından kendi
üyeleri arasından seçilmesi kararı alınmıştır.
Cumhurbaşkanlığı süresinin
4
yıl
olması ve
aynı kişinin tekrar Cumhurbaşkanı
seçilebilmesi karara bağlanmıştır.
Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından
ve
TBMM üyeleri arasından seçilir.
Bakanlar başbakan tarafından TBMM üyeleri
arasından seçilecek ve Cumhurbaşkanı
tarafından meclisin onayına sunulacaktır.
Devletin dininin İslam ve resmi dilinin Türkçe olduğu hükmü getirilmiştir
F Kabine
Sistemi’nde;
ü Cumhurbaşkanı, Meclis üyeleri arasından
Başbakan’ı seçer,
Başbakan da
Meclis
üyeleri arasından
diğer
|
bakanları seçer,
|
Seçilen Bakanlar
Kurulu,
Cumhurbaşkanı
|
tarafından Meclis’in güvenoyuna arz olunur ve
|
güvenoyu alan Hükümet göreve başlardı.
|
CUMHURBAŞKANLARIMIZ
1) M.
Kemal Atatürk 6) Fahri Korutürk
2) İsmet
İnönü 7) Kenan Evren
3) Celal
Bayar 8) Turgut Özal
4) Cemal
Gürsel 9) Süleyman Demirel
5) Cevdet
Sunay 10) A.Necdet Sezer
11) Abdullah
Gül
HALİFELİĞİN
KALDIRILMASI
(3
MART 1924)
Ø Hz. Muhammed’in
vefatından sonra devlet ve hükümet işlerini yürütmek amacıyla seçilen
idarecilere “Halife” denilmiştir.
Ø İlk dört halife
seçimle belirlenmiş, ancak Emevilerden itibaren halifelik saltanata
dönüşmüştür.
Ø Yavuz Sultan Selim’in
Mısır Seferi’nden sonra Halifelik, Osmanlı padişahlarına geçmiştir (1517).
Ø I. Dünya Savaşı
sırasında Osmanlı Devleti bütün Müslümanları İtilaf Devletleri’ne karşı
birleştirebilmek için “Kutsal Cihat” ilan etmiş ancak başarılı
olamamıştır. Bu çağrı İslam Dünyası’nda destek görmemiş hatta İngilizlerin
kışkırtması ile Araplar Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmışlardır.
Ø 1
Kasım 1922’de saltanat kaldırılırken ortam müsait olmadığından halifelik
makamına dokunulmamış, TBMM, Vahdettin’in yerine hanedandan Abdülmecit
Efendi’yi halife olarak tayin etmiştir.
§ Halifeliğin
Kaldırılma Nedenleri:
Halifeliğin ulusal egemenlikle (Cumhuriyetle) bağdaşmaması
Halifeliğin laik düzene geçişte en önemli engel olması
Halifenin yasa dışı davranışları, politikaya karışması, padişah
gibi davranması
Bazı çevrelerin halifeye yeniden siyasi haklar sağlamaya
çalışmaları
Dış güçlerin kendi
çıkarları doğrultusunda halifelik kurumunu savunmaları ve
desteklemeleri
Ø TBMM,
3 Mart 1924’te çıkardığı yasa ile Halifeliği resmen kaldırdı. Aynı yasa ile Osmanlı
Hanedanı’nın yurt dışına çıkarılması kabul edildi.
Ø Aynı
gün şu kanunlar da kabul edilmiştir;
Tevhid-i
Tedrisat Kanunu: Eğitim ve öğretim birleştirilerek devlet denetimine
alınmıştır. Tüm okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır, Medreseler
kapatılmış, çağdaş okullar açılmıştır.
Şer’iyye ve
Evkaf Vekaleti kaldırılarak yerine Diyanet İşleri Başkanlığı ve
Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Böylece laik devlet olma
yönünde önemli bir adım atılmıştır. Ayrıca yönetimdeki iki başlılık da sona
ermiştir.
NOT: Diyanet
İşleri Başkanlığı’nın kurulması ile Şeyhülislamlık sona ermiştir.
Erkan-ı
Harbiye Vekaleti kaldırılarak yerine Genel Kurmay Başkanlığı ve
Milli Savunma Bakanlığı kurulmuştur. Böylece ordunun siyasetten
ayrılması yönünde ilk adım atılmıştır.
§ Halifeliğin
Kaldırılmasının Önemi:
Laik düzene geçişte önemli bir adım atılmış oldu (en
önemlisi).
Ulusal egemenlik ilkesi pekiştirildi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin karakteri tam olarak ortaya çıktı.
Eski rejim yanlılarının yuvalandığı zararlı bir odak
noktası yok edildi.
Yapılacak inkılâplara zemin hazırlandı.
Devlet yönetimindeki ikili yapı ortadan kalktı.
Türkiye’deki
ümmetçilik arayışları sona erdi ve milliyetçiliğin temelleri
güçlendirildi.
ÇOK
PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ DENEMELERİ
Ø Siyasi
Parti; Aynı siyasi görüşü benimseyen insanların bir araya gelerek
oluşturdukları, halkın istek ve görüşlerinin yönetime yansımasını sağlayan demokrasinin
vazgeçilmez unsurlarından biridir.
Ø I. TBMM döneminde,
meclis içerisinde partileşme yoktu. Meclis içerisinde siyasi
görüş ayrılıklarından dolayı çeşitli gruplar meydana gelmişti.
Ø İlk mecliste bütün
milletvekillerinin tek amacı yurdu düşmandan kurtarmak ve Misak-ı
Milli’yi gerçekleştirmekti. Ancak 1921 Anayasası’nın hazırlanması
sırasında gruplar oluşmaya başladı.
Ø Bu grupların
başlıcaları; Tesanüt, İstiklal, Islahat, Halk zümreleri, Yeşil
Ordu ve Mustafa Kemal’in kurduğu Meclis’teki en etkili grup olan
Müdafaa-i Hukuk Grubu idi (Sivas Kongresi sırasında Anadolu ve
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu olarak temelleri atılmıştı.).
Ø Mustafa
Kemal bu grupları birleştirme konusunda başarılı olamayınca 151 arkadaşıyla
birlikte 10 Mayıs 1921’te Müdafaa-i Hukuk grubunu kurmuştur. Bu gruba “Birinci
Grup” muhalif gruba ise “İkinci Grup (Muhafaza-i Mukaddesat
Grubu)” denilmiştir.
CUMHURİYET
HALK PARTİSİ
(9
EYLÜL 1923)
Ø Mustafa Kemal
çalışmaları sırasında Müdafaa-i Hukuk grubuyla birlikte hareket etmiştir ve bu
grubun bir uzantısı olarak 9 Eylül 1923’te “Halk Fırkası”nı
kurmuştur (İlk siyasi parti). Cumhuriyetin ilanından sonra adı Cumhuriyet
Halk Fırkası olarak değiştirilmiştir (1924). 1935’te de Cumhuriyet Halk
Partisi ismini almıştır.
Ø Mustafa
Kemal Atatürk 1938’e kadar Cumhuriyet Halk Partisi’nin başkanlığını yapmıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra ise bu
görevi 1950’ye kadar İsmet İnönü yerine getirmiştir.
Ø Cumhuriyet
Halk Partisinin kurulma nedenleri:
F İnkılâpların
yapılması için organize olmuş disiplinli bir örgüte gerek
duyulması
F Yenilikleri, halkın
katılmasıyla kurulacak bir parti aracılığı ile halka benimsetme düşüncesi
F Halkın
istek ve görüşlerinin Meclise daha kolay yansımasını sağlamak ve
demokrasiyi kurum ve kurallarıyla işletme düşüncesidir.
Ø Cumhuriyet
Halk Fırkası, Atatürk’ün 6 temel ilkesini parti felsefesi olarak
kabul etmiştir. Ekonomide devletçilik ilkesini benimsemiştir.
NOT:
Devletçilik; sermayenin devlet eliyle kullanılması,
devletin üretim faaliyetlerinde yer almasıdır. Özel sektörün elinde
yeterli sermaye olmadığı için kabul edilen ekonomik sistemdir.
Ø 1946 yılına kadar
Meclisteki tek parti; 1950 yılına kadar da iktidar
partisidir.
Ø Cumhuriyet
Dönemi’nde yapılan inkılâpların ve Atatürk ilkelerinin uygulayıcısı da
Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur.
NOT:
Türkiye Cumhuriyeti’nin en uzun iktidarda kalan partisi Cumhuriyet
Halk Partisi’dir.
TERAKKİPERVER
CUMHURİYET PARTİSİ
(17
KASIM 1924 - 5 HAZİRAN 1925)
Ø Kurtuluş Savaşı
yıllarında Mustafa Kemal'in Milli Mücadeleyi birlikte yürüttüğü yakın
silah arkadaşları tarafından kurulmuştur (İlk şubesini Urfa’da
açmıştır.).
Ø Partinin kurucuları Kazım
Karabekir (Partinin başkanı), Refet Bey (Bele), Rauf Bey (Orbay)
Ali Fuat Bey (Cebesoy), Adnan Bey (Adıvar)’dır.
Ø Bu partinin
kurulmasında Mustafa Kemal Paşa ile silah arkadaşları arasında meydana gelen siyasi
görüş ayrılıkları etkili olmuştur.
Ø Partinin
kurucuları aynı zamanda ordu mensubu subaylardı. Bu nedenle 19 Aralık 1924’te
bir yasa çıkartıldı. Bu yasaya göre ordu mensubu olanlar siyasi partilere
üye olamayacaklardı. Bu nedenle Terakkiperver Fırkasının kurucuları ordudan
istifa etmek zorunda kalmışlardır.
NOT: Bu yasanın çıkmasında 1924’te Hakkâri’de çıkan Nasturi
Ayaklanması’nı ordunun güçlükle bastırması da etkili olmuştur (Bunun
nedeni ordunun siyasete karışmasıdır.). Ayrıca bu isyanda Musul konusunda
Türkiye’yi zayıf düşürmek isteyen İngiltere’nin de etkisi vardır.
NOT:
Bu yasanın çıkarılmasındaki amaç; ordunun siyasete
karıştırılmamasıdır. Ayrıca bu uygulamayla ulus egemenliği ilkesi
pekiştirilmiş oldu.
Ø Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkası’nın Programı ve İlkeleri;
Bireysel özgürlükler korunacak
Vekil seçimlerinde
tek derece usulü
uygulanacak
Milletin açık vekâleti alınmadıkça, Anayasa
değiştirilmeyecek
Âdem-i
Merkeziyet esası kabul
edilecek
(yerinden yönetim uygulanacak)
Cumhurbaşkanı
olan
kişinin milletvekilliği
kaldırılacak
Bütçeden maaş alan devlet görevlilerinin siyasi
partilere üye olması engellenecek
Dini düşünce ve inançlara saygılı olunacak
Serbest ekonomi politikası
(liberalizm)
uygulanacak
Hükümete
ait çiftlik ve araziler topraksız köylülere verilecek
NOT:
Liberalizm; ekonomi alanında sermayenin kişilerce
kullanılması ve ekonomik teşebbüslerin özel sektörce gerçekleştirilmesidir.
Ø Terakkiperver Fırka
ülke genelinde örgütlenmeye başlayınca rejim ve laiklik
karşıtı olanlar da bu partiye girmeye başlamıştır.
Ø Bu
sıralarda, parti, Doğu’da çıkan Şeyh Sait Ayaklanması’yla ilgisi
olduğu gerekçesiyle 5 Haziran 1925'te kapatılmıştır. Böylece çok partili
hayata geçişin ilk denemesi başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
NOT:
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, kurulan ikinci siyasi
parti ve ilk muhalefet partisidir.
ŞEYH
SAİT AYAKLANMASI
(13
ŞUBAT – 3 HAZİRAN 1925)
Ø Halifeliğin
kaldırılmasından sonra, laikliğe ve Cumhuriyet yönetimine
karşı olanlar tarafından çıkarılmıştır.
Ø Ayaklanmanın
çıkmasında, Musul konusunda Türkiye'yi zayıf duruma düşürmek isteyen
İngiltere’nin Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nde yaptığı çalışmalar da
etkili olmuştur.
Ø İngiltere bu
ayaklanmayı çıkartmakla Sevr Antlaşması’nda kurulması istenen Kürdistan
Devleti’ni tekrar gündeme getirmiştir.
Ø Şeyh
Sait Ayaklanması, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da birçok ili (Diyarbakır’da
başladı) içerisine alacak şekilde genişlemiştir.
Ø Ayaklanmanın
bastırılması için alınan önlemler şu şekildedir;
F Fethi Okyar Hükümeti istifa etti. İsmet İnönü yeni hükümeti kurdu.
F Takrir-i
Sükûn (Huzuru Sağlama) Yasası çıkartıldı (4 Mart 1925). Bu
kanun 1929’a kadar yürürlükte kaldı.
NOT:
Takrir-i Sükûn Kanunu, ilk defa Şeyh Sait
Ayaklanması’nın bastırılmasında kullanılmıştır.
F İstiklal Mahkemeleri
kuruldu (üçüncü kez)
Bölgede kısmi seferberlik ilan edildi.
Basına sansür uygulanmıştır.
Ø Bu
önlemlerin alınması ve uygulanması sonucu ayaklanma 3 Haziran 1925'te
bastırıldı.
Ø Sonuçları;
F Türkiye’nin ilk
muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası isyanda rolü
olduğu gerekçesiyle kapatılmıştır (5 Haziran 1925).
F Şeyh Sait isyanı,
Türkiye’de çok partili hayata geçiş için ortamın uygun olmadığını ve
henüz demokrasinin tam anlamıyla uygulanamayacağını göstermiştir.
F İngiltere
bu isyanı kullanarak Musul sorununun Türkiye aleyhine çözümlenmesini sağlamıştır.
NOT:
1926 Ankara Antlaşması’yla Musul, İngiltere’nin
mandası Irak Hükümeti’ne bırakılmıştır. Ayrıca bu durum Misak-ı Milli’ye
aykırıdır.
NOT:
Bu olay iç politikada yaşanan sorunların dış politikayı olumsuz
etkilediğini göstermiştir.
F Cumhuriyet
rejimini yıkmaya yönelik ilk isyan bastırılmıştır.
MUSTAFA
KEMAL’E SUİKAST GİRİŞİMİ (16 HAZİRAN 1926)
Ø Eski İttihatçılar
tarafından planlanan bu suikast Mustafa Kemal’in İzmir gezisi sırasında
gerçekleştirilecekti.
Ø Ancak,
olay daha önceden haber alınınca (Mustafa Kemal’in İzmir’e bir gün gecikmeli
gitmesi ve suikastçileri kaçıracak olan Giritli Şevki’nin durumu İzmir valisine
bildirmesi üzerine öğrenilmiştir) gerçekleştirilememiş ve suikastı planlayan 13
kişi yakalanarak İstiklal Mahkemeleri’nde (dördüncü kez)
yargılanmıştır.
NOT:
Bu olaydan sonra İttihat ve Terakkiciler, devlet kadrolarından tamamen
tasfiye edilmişlerdir.
NOT:
Bu olay aynı zamanda ulus egemenliğine dayalı rejime karşı
bir tepki niteliğindedir.
Ø Mustafa
Kemal’in bu olaydan sonra söylediği şu sözler, onun Türkiye Cumhuriyeti’ne
verdiği önemi bir kez daha ortaya koymuştur: “Benim naçiz vücudum elbet
bir gün toprak olacaktır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar
kalacaktır.”
SERBEST
CUMHURİYET FIRKASI
(12
AĞUSTOS - 18 ARALIK 1930)
Ø Mustafa
Kemal’in isteğiyle Fethi Okyar tarafından kurulmuştur. Bu
Partinin kurulma nedenleri;
F 1929’da
dünya genelinde görülen ekonomik krizden Türkiye’nin de etkilenmesi ve bu
nedenle ekonomik alanda mevcut hükümet uygulamalarına seçenek olacak yeni
görüşler üretme düşüncesi
F Demokrasiyi
tüm kurum ve kurallarıyla işletme isteği
F Mevcut
hükümetin uygulamalarının daha iyi denetlenmesi gereği
F Halkın
istek ve görüşlerinin Meclise tam olarak yansımasını sağlama
düşüncesidir.
Ø Fethi
Bey tarafından kurulan Serbest Cumhuriyet Partisi;
¶ Ekonomide liberalizmi
(serbest piyasa ekonomisi) savunmuştur.
¶ Tek
dereceli seçim sistemine geçilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
¶ Cumhuriyet’e bağlı ve
laik düşünceden yana olacağını belirtmiştir.
¶ Kadınlara da siyasal
haklar verilmesini savunmuştur.
¶ Limanlarda
uygulanan tekel sisteminin kaldırılmasını, Teşvik-i Sanayi
Kanunu’nun tamamen uygulanmasını, yabancı sermayenin ülkeye
girişinin sağlanmasını, Türk parasının değerini koruyacak tedbirlerin
alınmasını ve vergilerin halkın durumuna göre toplanmasını savunmuştur.
Ø Serbest Cumhuriyet
Partisi ülke genelinde teşkilatlanmaya başlayınca, bu partiye de Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkası’nda olduğu gibi rejim karşıtı olanlar girmeye
başlamıştır.
Ø Fethi Okyar bu
gelişme üzerine o dönemde yapılan yerel seçimlerde büyük başarı kazanmasına
rağmen partisini feshetmek zorunda kalmıştır (18 Aralık 1930).
Ø Serbest
Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılması ile Cumhuriyet’in ilanından sonraki ikinci
çok partili hayata geçiş denemesi de başarılı olamadı. Bundan sonra
Atatürk döneminde bir daha çok partili hayata geçiş girişiminde
bulunulmamıştır.
NOT:
Serbest Cumhuriyet Fırkası, kurulan üçüncü siyasi parti ve
ikinci muhalefet partisidir.
MENEMEN
OLAYI
(23
ARALIK 1930)
Ø Serbest
Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasından sonra, İzmir’in Menemen ilçesinde rejim
karşıtlarının çıkarmış olduğu olaydır.
Ø Bu olay sırasında
Derviş Mehmet ve yandaşları tarafından Menemen’de askerlik görevini yapan
öğretmen Asteğmen Kubilay şehit edilmiştir.
Ø Ayaklanma
kısa sürede bastırılmış, Derviş Mehmet ve yandaşları yakalanarak İstiklal
Mahkemeleri’nde yargılanarak (beşinci kez) cezalandırılmışlardır.
NOT-1:
Menemen Olayı, Şeyh Sait İsyanı’ndan sonra rejime karşı
çıkan ikinci isyandır.
NOT-2:
Hem Şeyh Sait İsyanı, hem de Menemen Olayı, Türkiye’de henüz
demokrasi ortamının oluşmadığını göstermiştir.
NOT-3:
Cumhuriyet’in ilanından sonra bir süre tek partili bir yönetimin
sürdürülmesinin en önemli nedenleri; yapılacak olan inkılâpların
ülkeye yerleşmesini sağlama ve halkın gerekli olan siyasal
olgunluğa erişmesini beklemektir.
Ø Atatürk
döneminde çok istenmesine rağmen çok partili hayata geçilememiştir. Çok partili
hayata ancak 1946’da Demokrat Parti’nin kurulmasıyla geçilmiştir
(üçüncü çok partili hayat). Bu parti de Cumhuriyet Halk
Fırkası’nın devletçi politikasına karşı liberalizmi savunmuştur.
Demokrat Parti 1950’deki genel seçimler sonrasında da iktidar partisi olmuştur
(29 Eylül 1960’ta da kapatılmıştır.).
NOT-1:
Böylece cumhuriyetin ilanından sonra ilk defa yönetime
başka bir parti gelmiştir.
NOT-2:
Demokrat Parti’nin kurucuları; Cumhuriyet Halk Partisi’nden
ayrılan Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik
Koraltan’dır.
BURSA
OLAYI (1 ŞUBAT 1933)
Ø Bursa’da ezanın
Türkçe okunmasına karşı gösterilen tepkidir.
Ø Olaya
Atatürk’ün müdahale etmesiyle isyan bastırılmış, reisleri bir süreliğine
çeşitli karakollarda “misafir” edilmişlerdir.
VAGON-Lİ
OLAYI (22 ŞUBAT 1933)
Ø Vagon-Li Şirketi
(Yataklı Vagonlar) Osmanlı Dönemi’nden beri Türkiye’de demiryollarını
işleten bir Fransız şirketiydi.
Ø 22 Şubat 1933’te
şirketin telefonda Türkçe konuşan memuru Naci Bey’e Belçikalı
müdür Jannoni tarafından şirkette resmi dilin Fransızca olduğu belirtilerek, 25
Kuruş para cezası ve 15 gün işten uzaklaştırma cezasının verilmesiyle olay
patlak verdi.
Ø Bu gelişme üzerine
İstanbul Üniversitesi öğrencileri şirket bürosu önünde olaylar çıkarmışlardır.
Ø Yaşanan
bu durumlar üzerine şirket, Naci Bey’i tekrar işe başlatmıştır. Ayrıca “Vatandaş
Türkçe Konuş” Kampanyası başlatılmıştır.
RAZGARD
OLAYI (20 NİSAN 1933)
Ø Bulgaristan’ın
Razgard bölgesinde bulunan Türk mezarlıklarının Bulgarlar tarafından
tahrip edilmesiyle İstanbul’da bu olaylara tepki gösterilmiştir.
Ø Türk
gençliğinin milliyetçiliğiyle Türkiye’de Bulgarların mezarları onarılmış ve
Bulgarlara kültür dersi verilmiştir (20 Nisan 1933).
ANAYASALAR
§ Anayasa:
Bir devletin rejimini, işleyişini, kişi hak ve hürriyetlerini
ortaya koyan temel kanunlar olup bir ülke sınırları içerisinde uygulanan
kanunların dayanağıdır. Anayasaya aykırı bir kanun çıkarılamaz.
§ Yeni
Türk Devleti’nin ilk Anayasası 1921’de hazırlanmıştır (Teşkilat-ı
Esasiye Kanunu).
TEŞKİLAT-I
ESASİYE
(20
OCAK 1921)
Ø I.
İnönü Zaferi’nden sonra hazırlanarak yürürlüğe
konmuştur. 23 temel madde ve bir geçici maddeden oluşan özet bir
anayasadır.
Ø Savaşın
zor şartları altında hazırlanmış olmasından dolayı olağanüstü
özellikler taşıyan bir anayasadır.
Ø Başlıca
maddeleri şu şekilde sıralanabilir;
F Egemenlik,
kayıtsız şartsız milletindir.
F Yasama, yürütme,
yargı yetkileri TBMM'ye aittir.
F Meclis başkanı aynı
zamanda hükümetin de başkanıdır (Meclis Hükümeti Sistemi).
F Din
ve şeriat işleri TBMM aracılığıyla gerçekleştirilir.
F Seçimler 2 yılda
bir yapılır.
F Seçimler çift
derecelidir, çoğunluk sistemi benimsenmiştir.
F Seçmen
yaşı 18’dir.
NOT-1:
Tek dereceli veya çok dereceli seçim; Tek dereceli seçimde,
seçmen doğrudan doğruya yöneticilik için aday olanlara oyunu kullanır.
Çok dereceli seçimde ise, seçmen, yöneticileri tayin veya seçecek olan
temsilci seçmeni seçer. Tek dereceli seçim demokrasiye en uygun
seçimdir.
NOT-2:
Çoğunluk Sistemi; Çok partili sistemde bir seçim
bölgesinde en çok oyu alan parti listesinin seçimi kazanmasını
sağlayan seçim sistemidir.
NOT-3:
1921 Anayasası’nda bütün güçlerin kaynağı millettir
(TBMM’dir.). Güçler birliği ilkesi esas alınmıştır. Tek
meclis ve meclisin üstünlüğü ilkeleri kabul edilmiştir. Laik
bir anayasa özelliği taşımaz.
NOT-4:
Cumhuriyetin ilanından sonra 1921 Anayasası yetersiz kalmış, bu
nedenle 1924 Anayasası’nın hazırlanması zorunlu hale gelmiştir.
NOT-5:
1921 Anayasası, ilk ve tek yumuşak
(kolay değiştirilebilir) anayasamızdır.
1924
ANAYASASI
(20
NİSAN 1924)
Ø 20
Nisan 1924’te yürürlüğe girmiştir. 6 bölüm olup, 105 maddeden meydana
gelmektedir.
Ø 1924
Anayasasına göre;
F Türkiye
Devleti bir cumhuriyet’tir (ilk kez).
NOT:
İlk kez Kabine Sistemi’ne geçilmiştir.
F Devletin dini İslam,
dili Türkçe, başkenti Ankara’dır.
F Bütün güçlerin
kaynağı millettir, egemenlik hakkı millete aittir.
F Milletvekili ve
cumhurbaşkanlığı seçimleri 4 yılda bir yapılır.
F Cumhurbaşkanı meclis
içinden ve meclis tarafından seçilir ve aynı kişi birden fazla dönem,
Cumhurbaşkanı seçilebilir.
F Her 40 bin
erkek seçmene bir milletvekili seçme hakkı tanınmıştır.
F Seçmen yaşı 18’dir. Seçilme yaşı ise 30’dur.
F Seçimler çift
derecelidir; çoğunluk sistemi benimsenmiştir.
F Seçme ve seçilme
hakkı sadece erkekler tarafından kullanılır.
F Bütün Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları kanun önünde eşittir.
F İlköğretim zorunlu
ve parasızdır.
F Yasama ve yürütme
yetkisi TBMM’de belirir ve toplanır.
F Yürütme
yetkisi Meclisin seçtiği cumhurbaşkanı ve onun atayacağı Bakanlar Kurulu’nca
yerine getirilir. Yargı yetkisini ise, bağımsız mahkemeler kullanır.
NOT-1:
1924 Anayasası’nda güçler ayrılığı kısmi olarak
gerçekleştirilmesinde (ilk kez) güçler birliği korunmuştur. Bu
uygulamanın nedeni yapılacak inkılâpları kolaylaştırmaktır.
NOT-2:
1924 Anayasası’nda da ulusal egemenlik, güçler birliği, tek
meclis ve meclisin üstünlüğü ilkeleri 1921 Anayasası’nda
olduğu gibi devam etmiş hatta daha da geliştirilmiştir (Kabine Sistemi’ne
geçilmiştir.).
Ø 1924
Anayasası Üzerinde Yapılan Değişiklikler:
ü 1928’de Anayasa’dan “Devletin
dini İslam’dır” ibaresi çıkarılmıştır. Böylece laiklik ilkesi benimsenmiştir.
ü 1928’de
Milletvekilleri ve Cumhurbaşkanı’nın yemin şekli değiştirilmiş “Vallahi”
ifadesi yerine “Namusum üzerine söz veriyorum.’’ ibaresi getirilmiştir.
ü 1929’da ormanların
devletleştirilmesi ve toprak reformu anayasaya
konulmuştur.
ü Kadınlara; 1930’da belediye,
1933’te muhtarlık seçimlerine katılma hakkı, 1934’te de milletvekili
seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.
ü 5 Aralık 1934’te
seçmen yaşı 18’den 22’ye çıkarılmıştır.
ü 1937’de Atatürk
ilkeleri anayasaya konulmuştur. Böylece Anayasa’nın laikleşme
aşaması da tamamlanmış oldu.
ü 1945 yılında da
anayasa dili sadeleştirilmiştir. Ancak 1952’de yeniden eski haline çevrilmiştir.
ü 21 Temmuz 1946 genel
seçimleri sonucunda tek dereceli seçim sistemi kabul edildi.
ü 1924
Anayasası bütün bu değişikliklerden sonra 1960’a kadar devam etmiştir (en
uzun süre yürürlükte kalan anayasadır.).
NOT-1:
1924 Anayasası, en fazla değişikliğe uğrayan anayasadır.
NOT-2:
27 Mayıs 1960 hareketiyle 1924 Anayasası’nın bazı hükümleri
yürürlükten kaldırıldı. Yeni bir anayasa hazırlama çalışmalarına geçildi. Temsilciler
Kurulu oluşturuldu. Bu kurul Milli Birlik Komitesi ile
birlikte Kurucu Meclis (Cemal Gürsel başkanlığında) adı altında
yeni anayasayı hazırladı.
1961
ANAYASASI
(9
TEMMUZ 1961)
Ø 1960’ta 27
Mayıs Askeri Darbesi sonunda yeni bir anayasa hazırlandı. Bu anayasa
atanmış Kurucu Meclisi’nce hazırlanıp halkoylaması ile yürürlüğe
girmiştir (ilk defa).
Ø Buradaki
temel değişiklik güçler birliği ilkesinin terk edilerek, güçler ayrılığı
ilkesinin benimsenmiş olmasıdır.
Ø Buna
göre;
F Yasama yetkisi meclise,
F Yürütme yetkisi hükümete,
F Yargı
yetkisi ise bağımsız mahkemelere verilmiştir.
Ø Ayrıca sendikal
haklar genişletilmiştir. Temel hak ve özgürlüklere de daha geniş
yer verilmiştir (Siyasi parti, üniversite, sendika ve derneklere
özerklik verilmiştir.).
Ø Devletin
sosyal bir hukuk devleti olduğu ilk defa belirtilmiştir.
NOT:
Anayasa daha demokratik bir hale getirilmiştir.
Ø 1961
Anayasası’nda iki meclisin varlığı esas alınmıştır. Bunlar;
ü Senatörlerden oluşan Cumhuriyet
Senatosu ile,
ü Milletvekillerinden
oluşan TBMM’dir.
Ø Yasaların kabulünde
ise son söz Millet Meclisi’nindi.
Ø Seçimler
tek derecelidir, Nispi Temsil Sistemi benimsenmiştir.
NOT:
Nispi Temsil Sistemi; Seçime katılan her partinin
aldığı oy oranına göre mecliste temsil edilmesini sağlayan sistemdir.
Ø Devlet
Planlama Örgütü kurulmuştur.
Ø Anayasa
Mahkemesi ve Danıştay gibi üst mahkemeler ilk defa kurulmuştur.
Ø 1961 Anayasası 1980’e
kadar devam etmiştir.
Ø 12
Mart 1971 Muhtırası’yla başlayan ve iki yıl kadar süren yarı
askeri rejim döneminde parlamento dışından destek olan hükümetlerin ön
ayak olmasıyla 1971 - 1973 yıllarında Anayasa’da önemli değişiklikler
yapıldı.
1921,
1924, 1961 ve 1982 ANAYASALARI’NIN ORTAK ÖZELLİKLERİ
¶ Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir.
¶ Bütün güçlerin
kaynağı millettir.
¶ Cumhuriyet rejiminin
ve temel niteliklerinin değiştirilemez olmasıdır.
¶ Savaş ve barışa karar
verme yetkisi TBMM’ye aittir.
¶ Süresi
dolmadan seçimlerin yenilenmesi kararı TBMM’ye aittir.
B.
HUKUK ALANINDA YAPILAN İNKILÂPLAR
§ Hukuk
Devrimi’nin Nedenleri:
F Osmanlı
Devleti’nde uygulanan hukuk sisteminde birliğin olmayışı (en önemlisi)
F Osmanlı
hukuk sisteminin din esaslarına göre düzenlenmiş olması ve laik
ve demokratik esaslara dayalı yönetim anlayışıyla bağdaşmaması
F Halkçılık
ilkesine paralel olarak herkesi kanunlar önünde eşit duruma getirme
düşüncesi (Kadın – erkek eşitliğinin tam olarak sağlanmak istenmesi)
F Milli
birlik ve bütünleşmeyi hızlandırma düşüncesi
NOT:
Yenilikler yapılırken kanunların Batı’dan alınmasının nedenleri;
savaştan yeni çıkmış toplumda bu kanunları hazırlayabilecek yeterli
kadronun olmayışı ve hukuk kurallarının hazırlanmasının uzun
zaman almasıdır.
§ Devlet
Yapısındaki Laikleşmenin Aşamaları:
Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Eğitim – Öğretim
Birliği Yasası) (3 Mart 1924)
Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’nin Kaldırılması ( 3
Mart 1924)
NOT:
Bu kurumların yerine Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar
Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
ü 1924 Anayasası’nın Kabulü (1924)
ü Medreselerin Kapatılması (11 Mart
1924)
ü Tekke, Zaviye ve Türbelerin
Kapatılması (30 Kasım 1925)
ü Kılık Kıyafet Kanunu’nun Çıkarılması
(1925)
ü 10
Nisan 1928’de Anayasa’dan “Devletin dini İslam’dır” maddesinin
çıkarılması
ü 1928’de
Cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin yemin biçiminin değiştirilmesi ve yemin
içindeki dinsel kelimelerin kaldırılması
ü 5
Şubat 1937’de anayasaya Türk devletinin laik olduğu ilkesinin
konulması (Böylece laikliğe geçiş aşaması tamamlanmıştır.)
§ Hukuk
Kurallarının Laikleştirilmesi:
Ø 17
Şubat 1926’da, İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak Türk
Medeni Kanunu kabul edildi; 4 Ekim 1926’da da yürürlüğe girdi.
NOT:
İsviçre Medeni Kanunu’nun örnek alınmasının nedenleri; Bu alanda
hazırlanan en son kanun olması, sade olması, sorunlara
pratik yollardan çözüm getirmesi, kadın ve erkek eşitliğine önem vermesi, laik
ve demokratik olmasıdır.
Ø İsviçre Borçlar
Kanunu (İcra, İflas Hukuku) da aynı gün kabul edildi.
Ø 1926’da
Alman Ticaret Hukuku, İtalyan Ceza Hukuku, Alman Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu, Fransa İdare Hukuku kabul
edildi.
§ Türk
Medeni Kanunu’nun Kabulü (17 Şubat 1926):
Ø Medeni
Kanun: Toplumdaki bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerini; bireylerin
mal ve mülkleriyle olan ilişkilerini düzenleyen kurallardır.
Ø Osmanlı Devleti’nde
bu alanda hazırlanan ilk kanun “Mecelle”dir.
Mecelle İslam dinine göre hazırlanmış (1869 – Ahmet Cevdet Paşa)
ancak tamamlanamamıştır. Ayrıca çağın koşullarına ve toplumun
ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktı.
Ø Cumhuriyetin
ilanından sonra da yeni medeni kanunun hazırlanması için gerekli zamanın
olmamasından dolayı İsviçre Medeni Kanunu alınmış, Türk Medeni Kanunu
olarak kabul edilmiştir.
Ø 17
Şubat 1926’da kabul edilen Türk Medeni Kanunu’yla
şu gelişmeler sağlanmıştır;
ü Tek eşli evlilik ve
resmi nikâh zorunluluğu getirildi.
ü Kadına da boşanma hakkı tanındı.
ü Kadınlara
mirasta eşitlik ve mahkemede şahitlik hakları tanındı.
Aile kurma
konusunda
erkeğin bütün
ayrıcalıkları kaldırılmıştır.
Kadınlara istediği
mesleği seçme ve
çalışma hakları sağlandı.
Anneye çocuğun vesayetini alma
hakkı tanınmıştır.
Herkese din ve vicdan özgürlüğü tanınmıştır.
Ayrıca hukuk birliği sağlanmıştır.
NOT:
Bu haklarla Türk kadını ekonomik ve sosyal haklar yönünden toplum
içerisinde layık olduğu yeri almıştır.
Türk kadınının siyasal
alanda erkeklerle olan eşitsizliğini gidermek amacıyla da;
30 Nisan 1930’da belediye seçimlerine katılma hakkı,
26 Ekim
1933’te köy muhtarı ve heyeti seçimlerine katılma hakkı,
5 Aralık 1934’de milletvekili seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.
NOT-1:
Bu değişikliklerle kadınlara da yönetime katılma hakkı yani siyasi
haklar verilmiştir (Türk kadını seçme ve seçilme hakkını birçok
Avrupa ülkesinden önce elde etmiştir).
NOT-2:
Medeni Kanun’un kabulü ile “ümmet” toplumundan “ulus” toplumu
anlayışına geçilmiştir.
NOT-3:
1 Ocak 2002’de yürürlüğe giren yeni Türk Medeni Kanunu’yla
birlikte kadınlara isterse eşlerinin soyadıyla birlikte kızlık soyadlarını
kullanabilme hakkı da tanınmıştır.
kalması sağlanmıştır
(Azınlıkların haklarını koruma yetkileri sona erdi.).
NOT:
Türk Medeni Kanunu, akla dayanan hukuk kurallarını getirmekle
Atatürk'ün laiklik; kadınları erkeklerle eşit duruma getirmesi
yönüyle halkçılık; tabuları yıkması yönüyle de inkılâpçılık
ilkesiyle yakından ilgilidir.
C.
EĞİTİM - ÖĞRETİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILÂPLAR
Ø Bu
alanda yenilik yapılmasını gerektiren nedenler;
Eğitim ve öğretim
kurumlarında laikleşmenin sağlanabilmesi
Þ Osmanlı’dan kalan eğitim
kurumlarının birbirlerinden kopuk hareket etmesi ve bunun sonucu ortaya çıkan
toplum içerisindeki kültür çatışmalarının ortadan kaldırılması
gerekliliği
Eğitim ve öğretimin çağdaş esaslara göre düzenlenmesi
gereği
Eşitlikçi ve demokratik esaslara dayalı bir eğitim
sisteminin oluşturulması düşüncesi
Milli değerleri ön
planda tutan, bilimin ve teknolojinin verilerinden en iyi
şekilde yararlanmasını bilen bir neslin yetiştirilmesi
v Tevhid-i
Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924)
Bu yasayla eğitim ve öğretim faaliyetleri
birleştirilmiştir.
Medreseler
kapatılmış (11 Mart 1924); yabancı okullar da (Batı tarzı eğitim
yapanlar, azınlık okulları), Türk Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır.
Böylece toplum içerisinde eğitim ve öğretim faaliyetlerinden kaynaklanan kültür
çatışmaları önlenmeye çalışılmıştır.
Ayrıca bu kanunla;
F Devlet
eğitimin her çeşidiyle uğraşmaya başlamış, Milli Eğitim Bakanlığı bütün
eğitim ve öğretim işlerinin tek sorumlusu haline gelmiştir.
F Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’nin bütçesine ayrılan
eğitim payı, Milli Eğitim
Bakanlığı’na devredilmiştir.
F Din eğitimi veren
bazı eskimiş okullar kapatılarak yerlerine modern ilahiyat fakültesi,
imam hatip okulları açılmıştır.
F Yabancı okulların
ders programlarına Türkçe, Tarih ve Coğrafya gibi kültür dersleri konul-muş ve
bu derslerin Türk öğretmenler tarafından okutulması sağlanmıştır.
F Yabancı okulların dini
ve siyasi amaçlı öğretimi durdurulmuştur. Bu okulların sınıflarında ve
ders kitaplarındaki dini işaret ve semboller kaldırılmış, böylece yabancı ve
azınlık okullarının zararlı faaliyetleri engellenmiştir.
F Türkiye'de
eğitimin çağdaşlaşması ve laikleşmesi sağlanmıştır.
v Maarif
Teşkilatı Hakkında Kanun (Milli Eğitim Temel Kanunu - 2 Mart 1926)
Laik ve çağdaş
eğitim sistemine uygun bir anlayışla ilk ve orta öğretimin esasları
tespit edilmiştir.
Þ Bütün okul açma işlem ve
faaliyetleri devletin tasarrufuna alınmıştır.
İlköğretim parasız ve zorunlu hale getirilmiştir.
Eğitim hizmetlerinin modernleştirilmesi amaçlanmıştır.
Öğretmen okullarının sayısı artırılmıştır.
Yabancı okulların
da bu kanuna uyması zorunlu tutulmuştur.
v Harf
İnkılabı (1 - 3 Kasım 1928)
Harf inkılâbıyla ulaşılmak istenen temel amaç, okuma
yazmayı kolaylaştırarak okur - yazar oranını arttırmak ve konuşma dili
ile yazı dili arasındaki farkı ortadan kaldırmaktır.
Bu inkılâp hareketiyle Arap alfabesi kaldırılıp Türk diline daha
uygun olan Latin alfabesi kabul edilmiştir.
Bu inkılâptan sonra okuma yazma bilenlerin sayısında artış
olmuş ve bilimsel çalışmalar hızlanmıştır.
Ayrıca basılan kitap sayısı artmış, batılılaşma ve
çağdaşlaşma yolunda önemli bir adım atılmıştır.
Milli kültürümüz
daha da gelişmeye başlamıştır.
NOT:
Yeni harflerle basılan ilk gazete “Mardin Gazetesi”dir.
v Millet
Mekteplerinin Açılması (1928)
Bu okulların açılmasındaki amaç; okuma yazma çağını geçirmiş
olan yetişkinlere de okuma yazma öğretmek ve yeni Türk
harflerinin tanıtılmasını sağlamaktır.
Bu okulların
açılmasıyla ülke genelinde okuma - yazma seferberliği başlatılmıştır.
NOT:
24 Kasım 1928’de Atatürk’e Millet Mektepleri’nin “Başöğretmeni”
ünvanı verilmiştir.
v Türk
Tarih Kurumu’nun Açılması (15 Nisan 1931)
Ø Nedenleri:
F Osmanlı
Devleti’nde görülen Türk tarihinin sadece Osmanlı ve İslam tarihiyle
sınırlı tutulması anlayışını değiştirmek
F Türk
milletinin menşeini (kökenini) belirleyip İslamiyet öncesi Türk tarihini
de aydınlatmak
F Türklerin
dünya uygarlığına yaptıkları hizmetleri ve katkıları ortaya koymak
F Türklerden
önceki Anadolu tarihinin de aydınlatılmasını sağlamak
F Hanedancı,
ümmetçi tarih anlayışından uzaklaşarak milli tarih anlayışını oluşturmak
F Türkler
hakkında bilgi veren kaynakların çoğunluğunun yabancılar tarafından hazırlanmış
olmasından dolayı; bu bilgilerin doğruluğunu tespit etmek, Türklerle
ilgili yanlış bilgilerin düzeltilmesini sağlamaktır.
Ø Türk
Tarih Kurumu’nun açılmasıyla Türk tarihi ile ilgili çalışmalar hızlanmış;
ümmetçi ve hanedancı tarih anlayışından milli tarih anlayışına
geçilmiştir.
Ø Arkeoloji
ve müzecilik çalışmaları hızlandırılmıştır. Atatürk’ün tarihe ve tarih
öğretimine verdiği önem şu sözleriyle daha iyi anlaşılacaktır; “Türk
çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet
bulacaktır.”
v Türk
Dil Kurumu’nun Açılması (12 Temmuz 1932)
Ø Nedenleri:
F Türk
dilini yabancı dillerin etkisinden kurtarmak
F Türk
diline yeni kelimeler kazandırmak ve sadeleştirmek
F Konuşma
ve yazı dili arasındaki birlikteliği sağlamak
F Türk
dilini bir bilim dili haline getirerek dünya dilleri arasındaki saygın
yerine kavuşturmak
F Türk
diliyle ilgili araştırmalar yapıp Türk dilinin zenginliğini gün ışığına
çıkarmaktır.
NOT:
Türk Dil ve Tarih Kurumları’nın açılması Atatürk’ün milliyetçilik
ilkesiyle doğrudan ilgilidir.
v Eğitim,
Öğretim ve Kültürel Alanda Yapılan Diğer Yenilikler
Þ 1925 yılında Ankara
Hukuk Mektebi açılmıştır (İlk Yüksekokul).
1926’da Yüksek Ziraat Enstitüsü açılmıştır.
1932’de Halkevleri
(Halk Eğitim Merkezleri) kurulmuştur (Türk Ocakları’nın yerine).
NOT:
Atatürk’ün ölümünden sonra da kasaba, nahiye gibi küçük yerleşim
birimlerinde “Halk Odaları” açılmıştır.
1933’de
Darülfünun’un yerine Cumhuriyet’in ilk üniversitesi olan İstanbul
Üniversitesi
kurularak Avrupa modeline göre örgütlendirilmiştir (Üniversite
Reformu).
1936’da Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi açılmıştır.
1939’dan itibaren Köy Enstitüleri açılmaya
başlanmıştır.
Atatürk döneminde
ayrıca Güzel Sanatlar Akademisi (Sanayi-i Nefise Mektebi’nin
yerine - 1928) ve Ankara Devlet Konservatuarı (1936) da
açılmıştır.
v Atatürk
Dönemi’ndeki diğer kültürel ve sosyal gelişmeler şunlardır;
1924’te Topkapı Sarayı’nın Müze
Haline
Getirilmesi
1924’te Etnografya Müzesi’nin açılması
1926’da Gazi Eğitim
Enstitüsü’nün
(Fakültesi’nin) açılması
1927’de Köy Öğretmen Okulu’nun açılması
*İstanbul Hukuk Fakültesi’nin açılması
*1936’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin açılması
*Milli Musiki ve Temsil Akademisi’nin açılması
*Mesleki Teknik
Öğretim Teşkilatı’nın
Kurulması
*1936’da Eğitmen Kursları’nın açılması
*1937’de Köy Eğitim Yurtları’nın açılması
*Karma eğitime geçilmesi
F 1937’de
Dolmabahçe Sarayı’nda Resim ve Heykelcilik Müzesi’nin açılması
NOT:
Atatürk’ün kendisinin kaleme aldığı Nutuk; 1919 –
1927 arası olayları kapsamaktadır (I. Cilt: 1919 – 1924) (II. Cilt: 1924 –
1927).
D.
TOPLUMSAL ALANDA YAPILAN İNKILÂPLAR
Ø Devletin
yapısı ve hukuk kuralları laikleştirilirken buna paralel olarak toplumsal
yaşayış da düzenlenmiştir.
¶ Kılık
Kıyafette Yenilik (25 Kasım 1925)
Şapka Kanunu olarak da geçen bu yenilik
hareketinin amacı, topluma çağdaş bir görünüm kazandırma ve Batı ile bütünleşme
düşüncesidir.
Şapka İnkılâbı’nda kadınlarla ilgili yasal bir düzenleme
yapılmamıştır.
Mustafa Kemal bu inkılâp hareketini ilk defa gittiği
Kastamonu’da uygulamaya koymuştur.
3 Aralık 1934’te
çıkarılan bir kanunla da hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun din
adamlarının mabetler ve ayinler haricinde dini kıyafetle
dolaşmaları yasaklandı. Sadece Diyanet İşleri Başkanı, Rum ve Ermeni
Patrikleri ile Yahudi Hahambaşısı her zaman dini kıyafet giyebileceklerdi.
¶ Tekke
- Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)
Tekke ve zaviyeler, aynı tarikatta olanların toplandığı,
çalışmalar yaptığı yerlerdir.
Halkın dinsel duygularını sömürü aracı yaparak politik ve
ekonomik çıkar sağlayan bu çağ dışı kurumlar kapatılarak laik devlet
düzeni pekiştirilmiştir.
Yine aynı kanunla “şeyhlik,
dervişlik, dedelik, seyyitlik, çelebilik, müritlik, falcılık, büyücülük,
üfürükçülük, muskacılık, türbedarlık” gibi ayrıcalık bildiren unvanlar
da kaldırılmıştır.
NOT:
Bu inkılâplar toplumda laiklik ilkesinin
yerleştirilmesiyle ilgilidir.
¶ Soyadı
Kanunu’nun Kabulü (24 Haziran 1934)
Toplumsal alanda ve resmi işlerdeki kargaşayı sona
erdirmek ve ayrıcalık ifade eden unvanlara son verme zorunluluğundan
kabul edilmiştir.
Soyadları Türkçe olacak; rütbe, memurluk, yabancı ırk ve millet
adları ile ahlâka aykırı ve gülünç kelimeler soyadı olarak kullanılmayacaktı.
Osmanlı Dönemi’ndeki sivil rütbe, nişan ve madalyalar
kaldırıldı.
Ayrıca ağa,
hacı, hafız, hoca, molla, şeyh, efendi, paşa vb. ayrıcalık ifade eden
unvanlar ve hitaplar da kaldırılmıştır.
NOT-1:
Böylece toplumsal alanda ayrıcalığa ve kargaşaya neden olan unvanlar
yasaklanarak herkesin kanun önünde eşit olması sağlanmıştır.
NOT-2:
Bu inkılâp, Atatürk’ün halkçılık ilkesiyle doğrudan
ilgilidir (ayrıca milliyetçilik ve laiklik).
NOT-3:
Soyadı Kanunu ile Türk toplumu, çağdaş ve batılı
bir görünüm kazanmıştır.
NOT-4:
24 Kasım 1934’te çıkarılan özel bir yasa ile TBMM tarafından Mustafa
Kemal’e “Atatürk” soyadı verildi. Kanun gereği bu soyadını başka
kimse alamayacaktı.
¶ Uluslararası
Saat, Ölçü, Rakamlar ve Takvim Değişiklikleri
Þ 1 Ocak 1926’dan
itibaren Miladi Takvim kullanılmaya başlandı. Aynı tarihte ayrıca
uluslararası (alafranga) saat sistemine de geçilmiştir.
20 Mayıs 1928’de uluslararası rakamlara geçildi.
1 Nisan 1931’de çağdaş uzunluk ve ağırlık
ölçü birimlerine geçildi.
Böylece bu kanunla eski ağırlık ve uzunluk ölçüleri
değiştirilerek, uygar ölçü birimleri sayılan onlu yönteme (metrik sistem
- ondalık rakamlara) uygun ölçüler kabul edildi.
Yurdun her yerinde
tek bir ölçü sistemi uygulanmaya başlanmış, böylece tam bir ölçü düzeni, ölçü
birliği kurulmuştur.
¶ Hafta
Sonu Tatilinin Cuma Gününden Pazara Alınması (1935)
Ø Böylece
devletlerarası ilişkilerde çalışma ve ticari hayatımızdaki Batı
dünyası ile olan tatil günü farklılığının yarattığı karışıklıklar ve
aksaklıklar giderilmiş oldu.
NOT:
Tatil gününde, ölçü birimlerinde, takvim, ve saat
düzenlemelerindeki temel amaç; Batı’yla olan ticari ve ekonomik
ilişkilerin geliştirilmesidir.
E. EKONOMİ
ALANINDA YAPILAN İNKILÂPLAR
Ø Osmanlı
Dönemi’nde ulusal bir ekonominin kurulamamasının nedenleri;
Kapitülasyonlar
Bankacılık,
ticaret, ulaşım sektörlerinin
yabancıların elinde olması
Sanayi İnkılâbı’nın gerçekleştirilememesi
Duyun-u Umumiye (Genel Borçlar
İdaresi)
Tarımın ilkel yöntemlerle yapılması
Balkan ve I. Dünya Savaşları’nın yarattığı
bunalımlar
Yeraltı ve
yerüstü kaynaklarının yabancıların
eline geçmesi
Ø Lozan Barış
Antlaşması’yla (24 Temmuz 1923) Kapitülasyonların kaldırılması bağımsız ve
milli bir ekonominin kurulması için gerekli olan ortamı
hazırlamış oldu.
Ø Çünkü
Atatürk'e göre; “Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun,
ekonomik zaferler ile taçlandırılmazlarsa kazanılan zaferler yaşayamaz, az
zamanda söner.”di.
§ İzmir
İktisat Kongresi (18 Şubat 1923)
Çiftçi, tüccar,
sanayici ve işçi temsilcilerinin katılımı ile düzenlendi. Amacı,
ulusal ekonomik politikalar hakkında ulusal görüş ve ilkeleri ortaya çıkarmak; ekonomik
bağımsızlık konusundaki kararlılığı göstermekti.
Kongrede alınan
kararlar;
ü En
önemli karar, temel düşüncesi ekonomik bağımsızlık olan Misak-ı İktisadi
(Ekonomi Andı – Milli Ekonomi İlkesi)’dir.
NOT:
Ekonomik bağımsızlık için izlenecek yol; yabancıların
ekonomik boyunduruğuna girmeden, ulusal kaynaklarımızı, ulusal
güçlerimizle yine ulus için değerlendirmektir.
ü Küçük işletmelerden
büyük işletmelere (fabrikalara) geçilmelidir.
ü Demiryolu ulaşımına
öncelik verilmelidir.
ü Vergi ve toprak
reformu yapılmalıdır.
ü Girişimcileri
destekleyen bir banka kurulmalıdır.
ü Anonim
şirketlerinin kurulması kolaylaştırılmalıdır.
ü Özel teşebbüsün
yapamadıklarını devlet üstlenmeli; devlet ekonomik görevleri de olan bir organ
olmalıdır.
ü Hammaddesi yurt içinde
olan ürünlerle ilgili sanayi dalları kurulmalıdır.
ü Çalışma koşulları
iyileştirilmeli; çalışanların sendikalaşması sağlanmalıdır.
ü Yabancıların elinde
bulunan işletmeler satın alınarak millileştirilmelidir.
ü Kapitülasyonlar
kaldırılmalıdır.
NOT:
İzmir İktisat Kongresi’nde daha çok liberal (serbest piyasa
ekonomisi) bir ekonomik kalkınma politikası benimsenmiş, devletin
ekonomik alanda özendirici, koruyucu ve düzenleyici bir
rol üstlenmesi hedeflenmiştir.
Ø Kapitülasyonlar
kaldırıldıktan sonra ekonomik bağımsızlığımızı sağlamlaştırmak için devlet,
köklü tedbirler almaya başlamıştır.
Ø Kapitülasyonların
Lozan Antlaşması ile kaldırılmasından sonra yabancı şirketler
ulusallaştırıldı.
Ø 26 Ağustos 1924’te
ticaret sektörüne kredi vermek amacıyla ilk özel banka olan İş
Bankası kurulmuştur.
Ø 1925 yılında Ticaret
ve Sanayi Odaları kuruldu.
Ø 1 Temmuz 1926’da Kabotaj
Kanunu çıkarılarak karasularımızdaki ticaret ve ulaşım hakkının
Türkiye’ye ait olduğu kabul edilmiştir (Ulusallaştırma).
Ø Özel
girişimcileri özendirmek amacıyla 1927’de Teşvik-i Sanayi Yasası çıkarıldı.
Buna göre özel girişimciler, özel gümrük indiriminden yararlanacak, bedelsiz
hazine arazileri alabilecek, bazı vergilerden de muaf tutulacak, ucuz kredi
alabileceklerdi.
NOT: Bu
kanunun etkisiyle sadece Uşak Şeker Fabrikası açılabilmiştir.
Ø Ancak
özel sermaye yasanın sağladığı olanakları tam olarak değerlendiremedi. Bunda
(1929 - 1931) Dünya Ekonomik bunalımının da etkisi oldu.
Türkiye’yi de etkisi altına alan ekonomik bulanım sanayileşme hareketini
de yavaşlattı.
Ø Yerli
sanayinin korunması için 1929’da yüksek gümrük
uygulaması başlatılmıştır.
Ø 20
Şubat 1930’da Türk Parası’nı Koruma Kanunu kabul edildi.
Ø Devletin
kuruluşundan 1933’e kadar geçen dönemde sanayileşme istenilen seviyede
gerçekleşmemiştir. Bunun nedenleri şunlardır;
F Özel sektörün ve
teknik bilgilerin yetersizliği,
F Gelir seviyesinin çok düşük olması
F 1929’a kadar
sanayinin dışa karşı himaye edilmemesi,
F Özel sektörün
Teşvik-i Sanayi Kanunu’na rağmen yapabildiği yatırımların miktar ve çeşit
itibariyle yeterli olmaması,
F 1929
Dünya Ekonomik bunalımının olumsuz etkileridir.
Ø Teşvik-i
Sanayi Kanunu istenen sonucu vermeyince 1933’te I. Beş Yıllık Kalkınma
Planı uygulanmaya konularak, devlet eliyle önemli tesisler açılmıştır. Sümerbank,
merinos, cam, kâğıt, deri, şeker ve demir - çelik fabrikaları kuruldu
(KİT'ler).
NOT-1: 1934 yılında uygulamaya konulan bu planla ilk
defa planlı ekonomiye geçildi. 1934 - 1939 yılları arasında “Birinci
Beş Yıllık Plan” uygulandı.
NOT-2:
II. Beş Yıllık Kalkınma Planı ise II. Dünya
Savaşı’ndan dolayı uygulanamadı. Bu savaş Atatürk’ün Devletçilik
ilkesinin uygulanmasını aksatan en önemli etken oldu.
Ø 1935’te Metalürji
Endüstrisi’ni oluşturmak amacıyla Etibank kurulmuştur.
Ø 1933
Sümerbank (Sanayi alanındaki yatırımları desteklemek amacıyla), Halk Bankası, Emlak
- Eytam Bankası (1926) ve Merkez Bankası (1930) kurulmuştur.
NOT-1:
11 Haziran 1930’da kurulan Merkez Bankası’nın kuruluş amacı Türk
para politikasına yön vermek ve ulusal bankacılığa destek olmaktır.
NOT-2:
1926’da Emlâk ve Eytam Bankası’nın kurulmasının amacı; yoksul
kesime konut kredisi vererek destek sağlamaktır.
Ø Kayseri,
Ereğli, Nazilli ve Malatya’da açılan pamuklu dokuma fabrikaları ile Bursa
merinos yünlü dokuma sanayi bu dönemde kurulmuş önemli işletmelerdir.
Ø İzmit
selüloz fabrikası, Gemlik suni ipek fabrikası, İstanbul
- Paşabahçe şişe ve cam fabrikası, Beykoz’da deri
fabrikası gibi önemli işletmeler kurulmuştur.
Ø Osmanlı Devleti
döneminden kalan yıpranmış ekonomik kurum ve tesisleri geliştirmek amacıyla
1925 yılında Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuş, 1937 yılında
Sümerbank’a devredilmiştir.
Ø 1935’te MTA
(Maden Tetkik Arama) kurulmuştur. Maden - sanayi alanında ilk
defa Karabük Demir - Çelik Fabrikası açılmıştır (1939).
Ø TPAO
(Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı) kurularak rafineriler
açılmıştır.
Ø MKE
(Makine Kimya Endüstrisi) Kırıkkale silah fabrikası
kurulmuştur.
Ø 1937’de Denizbank
kuruldu (denizyollarını ve ticaret filosunu güçlendirmek için).
NOT-1:
Özel sektörün sermayesizlik nedeniyle gerçekleştiremediği alanlar,
devlet tarafından düzenlenmeye başlamıştır.
NOT-2:
Devletçilik ilkesi ile Türk Tarihi’nde ilk kez planlı
ekonomiye geçilmiştir.
Ø Çalışanların
sosyal güvenlik kurumları olan, Emekli Sandığı ve Sosyal
Sigortalar Kurumları açılmıştır.
F.
BAYINDIRLIK VE ULAŞTIRMA ALANINDA YAPILAN İNKILÂPLAR
Modern kentleşme çalışmaları başlamış, okul, hastane ve
kamu binaları yapılmıştır.
1925’te Türk Hava Kurumu (Türk Tayyare Cemiyeti) kurulmuştur.
1927’de Devlet Demir Yolları, 1939’da Devlet
Deniz İşletmeleri, 1938’de Devlet Hava Yolları
Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
Özellikle demiryolu olmak üzere yol, köprü, liman
ve iskele yapımına hız verilmiştir.
Baraj yapımına
başlanmıştır.
G.
SAĞLIK VE TIP ALANINDA YAPILAN İNKILÂPLAR
Sağlık işleri devletin görevi sayılmıştır. Çünkü daha Cumhuriyet
ilan edilmeden önce ilk TBMM Hükümeti’nde Sağlık ve Sosyal Yardım
Bakanlığı’na yer verilmiştir (2 Mayıs 1920).
Milletin sağlığını korumak ve güçlendirmek, bulaşıcı ve salgın
hastalıkları önlemek ve sağlıklı nesiller yetişmesini sağlamak politikası
esas alındı.
Bunun için de sağlık teşkilatı geliştirildi. Hastane ve hekim
sayısı artırıldı. Sağlık okulları ve Tıp fakülteleri ile
Millet (Devlet) Hastaneleri açıldı.
1922’de Numune Hastaneleri kuruldu (Ankara,
İstanbul, Sivas, Erzurum, Trabzon ve Diyarbakır’da).
21 Şubat 1925’te Kızılay Hemşire Okulu açılmıştır.
1931 yılında Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi kurulmuştur.
Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü, Çocuk Esirgeme Kurumu,
Yeşilay ve Kızılay kurulmuştur.
Sıtma, frengi,
verem gibi hastalıklarla mücadele edilmeye başlanmıştır.
H.
TARIM ALANINDA YAPILAN İNKILÂPLAR
Köylünün vergi
yükünü hafifleterek üretimi arttırmak için 17 Şubat 1925’te Aşar
(Öşür) vergisi kaldırılmıştır.
NOT:
Yeni Türk Devleti’nin Aşar vergisini kaldırması halkçı özellik
taşıdığını göstermektedir.
Çiftçiye kredi sağlamak
için Ziraat Bankası’nın çalışmaları yeniden düzenlenmiştir
(1924’te Tarım Kredi Birlikleri Yasası çıkarılmıştır.).
Tarım - Kredi Kooperatifleri (1929) kurularak
makineleşmeye önem verilmiştir. Ayrıca bununla çiftçinin ürettiği
ürünleri aracısız ve gerçek değeriyle satabilmesi amaçlanmıştır.
Çiftçilere ucuz tohum sağlanmış ve Tohum Islah
(İyileştirme) İstasyonları kurularak tohumların depolanması ve tarımsal
hastalıklarla mücadele edilmesi yolunda önemli çalışmalar yapılmıştır.
1925’te köylüye düşük ücretlerle traktör dağıtımı yapılmıştır.
Tarımda bilimsel araştırmalar için 30 Ekim 1933’te Yüksek
Ziraat Enstitüsü kurulmuştur. Ayrıca buna paralel olarak da Veteriner
Yüksek Okulu açılmıştır.
Çiftçiye öncülük etmek için Devlet Üretme Çiftlikleri
(Numune Çiftlikleri) kurulmuştur. Yeni ürünlerin üretimine başlanmıştır
(Çay, pancar, turunçgiller).
24 Haziran 1938’de Toprak Mahsulleri Ofisi kurulmuştur.
26 Haziran 1944’te Türkiye Zirai Donatım Kurumu da
kurulmuştur.
Atatürk, toprağı
olmayan çiftçinin toprak sahibi yapılmasını devletin önemli bir politikası
olarak görmüş ve bunun için toprak reformu çalışmaları
başlatılmıştır (1929). Ancak, amacına uygun bir şekilde
gerçekleştirilememiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder