KURTULUŞ SAVAŞI MUHAREBELER DÖNEMİ
§ DÜZENLİ
ORDUNUN KURULMASI
Ø Kurulma
nedenleri;
Askeri disiplinden yoksun olan Kuva-i Milliye birliklerinin işgalleri
önleyememesi
Kuva-i Milliye birliklerinin halktan zorla asker ve
para toplamaları, buna karşı gelenleri kendi yöntemleriyle
cezalandırmaları
Kişisel çıkar peşinde koşan Kuva-i Milliye şeflerini
engelleme düşüncesi
Ulusal hareketi yasal bir çerçeve içine alarak, halkın
TBMM’ye olan güvenini arttırma düşüncesi
Düzenli ordularla
yapılan işgallerin, ancak düzenli birlikler tarafından önlenebileceğinin
anlaşılması
Ø Sivas
Kongresi sonrasında Batı Cephesi Kuva-i Milliye Komutanlığı’na atanan Ali Fuat
Paşa Yunanlılarla yaptığı 24 Ekim 1920 Gediz Muharebesi’nde
başarılı olamadı ve TBMM’de ilk defa tartışmalar yaşandı. Bunun
üzerine Albay İsmet Paşa, Batı Cephesi Komutanı olarak atandı ve
kuva-i milliye birliklerini dağıtarak yerine düzenli ordu birlikleri oluşturdu (8
Kasım 1920).
NOT:
Gediz Muharebesi’nden sonra 9 Kasım 1920’de Batı Cephesi
batı ve güney olmak üzere yeniden teşkilatlandırılarak Genelkurmay
Başkanlığı’na bağlanmıştır. Batı Cephesi Komutanlığı’na Albay İsmet
Bey, Güney Cephesi Komutanlığına Albay Refet Bey getirilmiştir.
Ø TBMM,
düzenli orduyu kurmak ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere de şunları yapmıştır;
F Asker
kaçaklarını cezalandırmak için “Firariler Kanunu”nu çıkardı ve İstiklal
Mahkemeleri’ni devreye soktu.
F Askeri eğitim ve
subay yetiştirmek için “Ankara Subay Mektebi” açıldı.
F Ankara’da merkez
ordusu diğer bölgelerde ise seyyar jandarma birlikleri kuruldu.
F Yeni vergiler
uygulamaya koyuldu, Anadolu’daki tüm gelirlere el koyuldu.
F Avrupa’daki bazı
insani kuruluşların gönderdiği parasal yardımlar kabul edildi.
F Hint
ve Afgan Müslümanlarından gelen parasal yardımlar kabul
edildi.
F İtilaf Devletleri
depolarından silah ve cephane kaçırılarak Anadolu’ya
ulaştırıldı.
F Sovyet
Rusya’dan askeri ve ekonomik yardım sağlandı.
F İtalya
ve Fransa’dan, Anadolu’dan çekilirken, askeri malzeme alımı yapıldı.
KURTULUŞ
SAVAŞI’NDA CEPHELER
Ø Ulusal
Kurtuluş Savaşı, dört cephede gerçekleşmiştir;
F Doğu
Cephesi: Ermenilere karşı açılmıştır. TBMM bu cephede Ermenilere karşı,
Osmanlı’dan kalma son düzenli ordularla (XV. Kolordu) savaşmıştır.
F Güney
Cephesi: Fransız – Ermeni işbirliğine karşı Güneydoğu Anadolu ve
Çukurova’da halk direnişi (Kuva-i Milliye) yapılmıştır.
F Batı
Cephesi: Yunanlılara (dolayısıyla da İngiltere’ye) karşı açılan cephedir.
Bu cephede TBMM tarafından kurulan düzenli ordularla savaşılmıştır.
F İç
Cephe: İstanbul Hükümeti’ne ve padişaha karşı ulusal egemenlik mücadelesi
verilmiştir.
CEPHELERİN
AÇILIŞ SIRASI
Güney Cephesi (1919)
Batı Cephesi (1919)
Doğu Cephesi (TBMM
açmıştır -1920)
CEPHELERİN
KAPANIŞ SIRASI
Doğu cephesi (Gümrü
Antlaşması - Ermeniler ile)
Güney Cephesi (Ankara
Antlaşması - Fransa ile)
Batı Cephesi (Mudanya
Antlaşması - İtilaf devletleriyle)
DOĞU
CEPHESİ
Osmanlı Tarihi’nde “Millet-i Sadıka” (Sadık Millet) olarak
nitelenen Ermeniler, XIX. yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı Devleti’ne bağlılıklarını
sürdürmüşlerdir.
1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rusya, Osmanlılara
bağlı Ortodoksların haklarını koruma yetkisi kazanınca, Ermeniler
üzerinde de etkili olmaya başlamıştır.
Daha sonra Ermeniler, Tanzimat (1839) ve Islahat
(1856) Fermanları ile diğer azınlıklar gibi geniş yasal haklar elde
etmişlerdir.
1878 Berlin Antlaşması’yla “Ermeni Sorunu” ilk kez resmi
belgelerde yer almıştır (İngiltere ve Rusya’nın etkisiyle).
İngiltere, Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermenistan kurarak
Rusya’nın Akdeniz’e ulaşmasını engelleme politikasını izlerken; Rusya
kendine bağlı bir Ermenistan kurdurarak, bu devlet üzerinden Akdeniz’e ulaşmayı
amaçlamıştır.
I. Dünya Savaşı
yıllarında Ermeniler, Doğu Anadolu’da Ruslarla birlikte hareket ederek
katliamlarda bulundular. Osmanlı Devleti bu katliamları engellemek amacıyla 14
Mayıs 1915’te “Tehcir (zorunlu göç) Kanunu”nu çıkararak, Ermenileri
Suriye dolaylarına sürmüştür.
NOT: Avrupa Devletleri, bu olayı kendi çıkarları doğrultusunda, günümüze
kadar politik malzeme olarak kullanmışlardır.
Þ Rusya, 3 Mart 1918’de
Brest – Litowsk Antlaşması’yla Kafkaslardan çekildi (1917 Bolşevik
İhtilali’yle sonucu Çarlık rejimi yıkılmış, yerine Sovyet Rusya kurulmuştur.).
Ayrıca Rusya bu antlaşmayla Kars, Ardahan ve Batum’u Osmanlı’ya geri verdi.
Osmanlı Devleti de I. Dünya Savaşı’ndan yenik ayrılınca
Kafkaslarda oluşan otorite boşluğunda üç yeni devlet ortaya çıkmıştır. Bunlar; Gürcistan,
Ermenistan ve Azerbaycan’dır (28 Mayıs 1918).
Osmanlı Devleti’nin
güçsüzlüğünden ve Mondros’un getirdiği karışıklıktan yararlanan Ermeniler ve
Gürcüler Wilson İlkeleri’ni ve Mondros Ateşkes Antlaşması’nı
kendilerine göre yorumlayarak Doğu illerini işgale başladılar (Ermeniler
Kars’ı, Gürcüler Artvin, Ardahan ve Batum’u işgal etmiştir.).
NOT:
Bu dönemde Doğu Anadolu’da incelemelerde bulunan General
Harbord hazırladığı raporda; Ermenilerin Doğu Anadolu’da
soykırıma uğramadığını ve nüfusça çoğunlukta olmadıklarını ortaya
koymuştur. Böylece Ermeniler ve işbirlikçilerinin
propagandalarının gerçek dışı olduğu tarafsız incelemelerle kanıtlanmış oldu
(Harbord Raporu).
Sevr Antlaşması sonrasında işgal ve katliamlarını
iyice arttıran Ermeniler, Erzurum, Oltu ve İspir dolaylarına
kadar ilerlediler.
TBMM, 10 Haziran 1920’de Osmanlı Devleti’nden kalma birliklerin
başına Kazım Karabekir Paşa’yı Doğu Cephesi Komutanı olarak
atayıp ilk askeri cephesini açtı ve Ermenilere savaş ilan
edildi.
Doğu Cephesi
birlikleri Sarıkamış ve Kars çevresini kurtararak Gümrü’ye kadar ilerlediler.
Zor durumda kalan Ermeniler ateşkes istediler. Ateşkesin ardından Ermenilerle Gümrü
Antlaşması (3 Aralık 1920) imzalandı.
Buna göre;
a) Doğu sınırı Aras nehri Çıldır Gölü hattına kadar uzatılacaktır.
b) Kars, Sarıkamış, Kağızman, Kulp ve Iğdır Türk Devleti’ne
verilecektir.
c) Ermenistan Türk toprakları üzerindeki iddialardan vazgeçecek ve
Sevr Antlaşması’nı tanımadığını ilan edecektir.
d) Düşman
ordusuna katılarak Türklere karşı silah kullanmış veya öldürme olaylarına
katılmış
olanların dışında kalan Ermeniler, isterlerse altı ay içinde
Türkiye’ye dönebileceklerdir.
e) Ermenistan,
TBMM Hükümeti’ne düşmanca harekette bulunmayacaktır.
Antlaşmanın
Önemi ve Sonuçları
F TBMM’nin
imzaladığı ilk antlaşmadır.
F TBMM’nin
ilk askeri ve uluslararası alandaki ilk siyasi başarısıdır.
F TBMM’yi
ve Misak-ı Milli’yi tanıyan ilk devlet Ermenistan olmuştur.
F Sevr’i
geçersiz sayan ilk uluslararası siyasi belgedir.
F Doğu
Cephesi ilk çözüme kavuşan cephe olup bölgedeki birlikler Batı ve
Güney cephelerine kaydırılarak bu cephelerin güçlenmesi sağlanmıştır.
F TBMM
bu antlaşmada “Türkiye” adını kullanmıştır.
F Ermeni
sorunu çözüme kavuşturulmuştur.
F Antlaşma
Türkiye’nin Sovyet Rusya ve Gürcistan’la dış ilişkiler kurmasını
kolaylaştırmıştır.
NOT:
Gürcistan ile de sınır olunduğundan, 23 Şubat 1921’de Gürcistan’la
Ankara (Batum – Gürcü) Antlaşması imzalanmış; Gürcistan, Artvin,
Ardahan ve Batum’u Türkiye’ye bırakmıştır.
Ayrıca Gürcistan’ın Ankara’da bir elçilik açması
kararlaştırılmıştır (ilk kez).
Doğu sınırlarımızla alakalı bir diğer antlaşma da I. İnönü
Savaşı’ndan sonra Sovyet Rusya ile imzaladığımız 16 Mart
1921 tarihli Moskova Antlaşması’dır. Buna göre; Batum
Gürcistan’a bırakılmıştır.
Doğu sınırımızı kesin olarak
belirleyen son antlaşma ise 13 Ekim 1921’de Ermenistan, Azerbaycan
ve Gürcistan’la imzaladığımız Kars Antlaşması’dır.
Bu antlaşmada Moskova Antlaşması’ndaki hükümler aynen kabul edilmiştir.
GÜNEY
CEPHESİ
Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandıktan sonra Suriye’de bulunan
İngiliz birlikleri Hatay, Antep, Maraş, Adana ve Urfa
illerini işgal etmişse de daha sonra Fransa ile bir protokol
imzalayarak (15 Eylül 1919 - Suriye İtilafnamesi) Musul’a
karşılık buraları Fransızlara bıraktılar.
Fransızların Suriye’den toplayıp getirdikleri “Ermeni
İntikam Alayı” (10 bin kişi) ile Türk halkını yok etmeye kalkışması
üzerine, bölgede milli teşkilatlanma (Kuva-i Milliye) ve toplu
direnişler ortaya çıktı.
Sivas Kongresi’nden sonra bölgeye gönderilen gönüllü
subaylar direnişleri örgütlemeye çalıştılar.
Yöre halkının yoğun direnişi sonunda; Maraş 11
Şubat 1920’de, Urfa 10 Nisan 1920’de Fransız işgalinden
kurtulmuştur.
Antep üstün Fransız kuvvetlerine karşı on bir aya yakın
kahramanca mücadele etmiş, 6.000 evladını ve Üsteğmen Mehmet Said Bey’i (Şahin
Bey’i) şehit vermiş ancak 9 Şubat 1921’de Antep Fransızların eline
geçmiştir.
Fransa, Güney
Cephesi’ndeki bu halk direnişi karşısında burada kalınamayacağını anlamış ve
Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra TBMM Hükümeti ile Ankara
Antlaşması’nı (20 Ekim 1921) imzalayarak Hatay dışında işgal
ettiği yerlerden çekilmiştir. Böylece Güney Cephesi’ndeki askeri
mücadele sona ermiştir.
NOT:
TBMM, düşmana karşı üstün bir şekilde savunma yapan Antep’e “Gazi”
(6 Şubat 1921), Maraş’a “Kahraman” (1973), Urfa’ya “Şanlı”
(1984) ünvanlarını vermiştir.
NOT:
Güney Cephesi, diğer cephelerden farklı olarak düzenli
ordunun katkısı olmadan, yöre halkının bölgesel güçleriyle Fransız
işgalinden kurtarılmıştır. Yani Kuva-i Milliye’nin en etkili
olduğu cephe Güney Cephesi’dir.
Antalya ve Konya
çevresini işgal eden İtalyanlar ise Yunanlılarla aralarındaki
anlaşmazlıklardan dolayı kısmen Milli Mücadele’ye destek vermişler ve
II. İnönü Muharebesi’nin kazanılması üzerine, işgal
bölgelerini boşaltmaya başlamışlardır (5 Temmuz 1921).
Türk Ordusu’nun Kütahya
– Eskişehir Muharebeleri’nde yenilmesi üzerine İtalyanlar çekilmeyi
yavaşlatmışlar; ancak Sakarya Zaferi üzerine Yunanlıların
başarılı olamayacağını anlamışlar ve işgallerine kesin olarak son
vermişlerdir.
BATI
CEPHESİ
Kurtuluş Savaşı’nın kaderinin çizildiği cephedir.
Bu cephede Yunan işgallerine ve onların en büyük
destekçileri İngilizlere karşı dolaylı bir mücadele verilmiştir.
I. İnönü Muharebesi’ne kadar, Kuva-i Milliye birliklerinin
mücadelesi şeklinde devam eden Batı Cephesi, Balıkesir – Alaşehir
Kongreleri sonucu resmen kurulmuştu (Temmuz 1920).
Bu cephe, Temsil Kurulu’nun Ali Fuat Paşa’yı komutan olarak
atamasıyla Ulusal Hareketin kontrolüne girmiştir.
Batı Cephesi’ndeki düzenli ordular daha sonra İsmet Paşa (8
Kasım 1920 - düzenli ordunun kurulması) ve Refet Paşaların son
olarak da Mustafa Kemal Paşa’nın komutasında savaşmışlardır.
Yunanlıların, İzmir’in işgalinden Sevr Antlaşması’nın
imzalanmasına kadar ki ileri hareketinin temel amacı, öncelikle Sevr’i
kabul ettirmek, bundan sonrasında da antlaşmayı uygulamaya
koydurmaktır.
Bu cephedeki
savaşlar 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın
imzalanmasıyla sona ermiştir.
I.
İNÖNÜ MUHAREBESİ
(6 –
10 OCAK 1921)
Ø Yunanlılar,
Çerkez Ethem Ayaklanması’ndan da (27 Aralık 1920) yararlanarak 6
Ocak 1921’de ileri harekâta başladılar (savaşın özel nedeni).
§ Amaçları:
TBMM Hükümeti’ne Sevr’i zorla kabul ettirmek
Eskişehir’i alarak Ankara yolunu açmak ve Milli
Mücadele’yi engellemek
Yeni kurulan Türk ordusunu fazla güçlenmeden ortadan
kaldırmak
İngiltere’nin
kendilerine verdiği desteği devam ettirmek
§ Savaş:
10 Ocak 1921’de İsmet Paşa komutasındaki ordu birliklerimiz,
İnönü mevzilerinde kendilerinden hem sayıca hem de silah yönünden güçlü olan Yunan
ordusunu mağlup etti.
Diğer taraftan
Çerkez Ethem ile olan mücadele de 20 Ocak 1921’de düzenli ordunun başarısıyla
sonuçlandı. Çerkez Ethem, Yunanlılara sığındı.
§ Sonuçları:
§ İç
Siyasetteki Sonuçları:
TBMM’nin kurduğu düzenli orduların Batı Cephesi’ndeki ilk
başarısıdır.
Türk milletinin TBMM’ye ve düzenli orduya
olan güveni artmış, askere kayıt olanların sayısı fazlalaşmıştır.
TBMM’nin otoritesi artmıştır.
Yeni Türk Devleti’nin ilk Anayasası (Teşkilat-ı Esasiye
Kanunu) kabul edilmiştir (20 Ocak 1921).
12 Mart 1921’de İstiklal Marşı kabul edilmiştir.
Batı Cephesi
Komutanı Albay İsmet Bey’in rütbesi Generalliğe (Paşalığa) yükseltildi
(1 Mart 1921).
§ Dış
Siyasetteki Sonuçları:
Ø Londra
Konferansı (23 Şubat – 12 Mart 1921)
Doğu ve Güney
cephelerinde kazanılan başarılardan sonra I. İnönü Savaşı’nın da
kazanılması ve TBMM’nin Sovyet Rusya’ya yakınlaşması üzerine
İtilaf Devletleri (özellikle Fransa ve İtalya)
tarafından düzenlenmiş bir konferanstır.
Þ Amaç; Sevr’i biraz
yumuşatarak TBMM’ye kabul ettirebilmek ve Yunan
ordusuna toparlanması için zaman kazandırmaktır.
İtilaf Devletleri, TBMM’yi
resmen tanımamak için görüşmelere Türk tarafını temsilen sadece
İstanbul Hükümeti’ni çağırdılar. Ayrıca İstanbul ve Ankara arasındaki
rekabeti arttırmak amacıyla da İstanbul’dan gelecek görüşmeciler içinde
Mustafa Kemal’in ya da TBMM’yi temsilen bir başka delegenin bulunmasını
istediler.
NOT:
İtilaf Devletleri’nin, Londra Konferansı’na hem Osmanlı
Hükümeti’ni hem de TBMM Hükümeti’ni çağırmalarının amacı, iki hükümet
arasındaki görüş ayrılıklarından yararlanmak istemeleridir.
Mustafa kemal
bu durumu kabul etmeyince İtilaf Devletleri, İtalya’nın aracılığıyla
TBMM Hükümeti’ni konferansa resmen çağırmak zorunda kalmışlardır.
NOT:
Böylece TBMM Hükümeti, İtilaf Devletleri tarafından hukuksal
olarak ilk defa tanınmış oldu.
Görüşmelerde
TBMM’yi Bekir Sami Bey başkanlığındaki bir heyet temsil etmiştir.
Görüşmeler sırasında İstanbul Hükümeti adına söz alan Tevfik Paşa’nın,
“Söz hakkı milletimin gerçek temsilcisi olan TBMM üyelerinindir.” diyerek,
söz hakkını Ankara Hükümeti temsilcisine bırakması, İtilaf Devletleri’nin
ikilik ve çatışma planlarını bozmuştur.
NOT:
Tevfik Paşa’nın söz hakkını TBMM temsilcisine bırakması, Türk
ulusunu temsil eden tek makamın Ankara’daki TBMM olduğunun kabul edilmesi anlamına
gelir.
TBMM bu
konferanstan Türklerin lehine bir karar çıkmayacağını bildiği halde;
F Türk ulusunun haklı
davasını ve Misak-ı Milli’yi dünyaya duyurmayı,
F İtilaf Devletleri’nin
“Türkler barış görüşmelerine katılmayarak savaşı devam ettiriyor.” gibi
propagandalarına engel olmayı,
F Türk
ulusunun yasal temsilcisinin TBMM olduğunu ve TBMM’nin
hukuksal varlığını kanıtlamayı amaçlamıştır.
İtilaf Devletleri,
konferansta Sevr’in biraz yumuşatılmış şeklini teklif edince
konferanstan
bir sonuç alınamadı ve konferans dağıldı (12 Mart 1921).
Konferans’ın
Önemi:
ü İtilaf
Devletleri, TBMM Hükümeti’ni toplantıya çağırmakla TBMM’nin varlığını ilk
kez resmen ve hukuken tanımışlardır.
ü Sevr
Antlaşması’nda değişiklik gündeme gelmesi Milli Mücadele hareketinin
başarıya doğru gittiğini ortaya koymuştur.
ü İtilaf
Devletleri arasındaki görüş ayrılıkları derinleşmeye başlamıştır.
ü TBMM,
Misak-ı Milli’yi dünya kamuoyuna duyurmayı başarmıştır.
ü Konferansta
Sevr’in kabul ettirilememesi, II. İnönü Savaşı’na neden olmuştur.
NOT:
Konferans dağılırken Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey, İngiltere
ile esir değişimi; Fransa ve İtalya ile de bu
ülkelere ekonomik ayrıcalıklar tanıyan ikili antlaşmalar imzaladı.
Ancak TBMM bu antlaşmaları fazla tavizkar ve ulusal
bağımsızlığa aykırı bulduğu için onaylamamıştır.
Ø Afgan
Dostluk Antlaşması (1 Mart 1921)
Londra Konferansı devam ederken bir elçilik heyeti de Sovyet
Rusya ile görüşmeler yapmak için Moskova’ya gönderilmiştir.
Bu heyet, Sovyet
Rusya ile görüşmelere başladığında Moskova’da bulunan Afganistan
temsilcileriyle de bir antlaşma imzalamıştır. Bu antlaşmayla;
F Afganistan TBMM
Hükümeti’nin, TBMM’de Afganistan’ın bağımsızlığını tanımıştır.
F Taraflardan birinin
saldırıya uğraması durumunda diğerinin yardım etmesi kararlaştırılmıştır.
F Türkiye’nin
kültürel yardım amacıyla Afganistan’a en az beş yıl kalmak
şartıyla öğretmenler ve subaylar göndermesi karara bağlanmıştır.
NOT:
Bu antlaşma ile Yeni Türk Devleti’ni tanıyan ilk İslam
Devleti Afganistan olmuştur. Bu antlaşma aynı zamanda TBMM’nin dünya
kamuoyunda tanınmasına yardımcı olmuştur.
Ø Moskova
Dostluk Antlaşması (16 Mart 1921)
I. Dünya Savaşı
sırasında Rusya’da Bolşevik İhtilali meydan gelmiş, Çarlık Rusya yıkılarak
Sovyet yönetimi kurulmuştu. Sovyet Rusya, İtilaflardan ayrılarak
sömürgeciliğe karşı
çıkan uygulamalar yapmıştır (gizli antlaşmaları
deşifre etmiştir.).
TBMM ile siyasi
ilişki kuran ilk devlet 3 Haziran 1920’de Sovyet Rusya olmuştur. Ancak
Sovyet Rusya’nın TBMM’nin geleceği konusunda bazı endişeleri vardı. TBMM’nin;
F Doğu’da
Ermenileri yenilgiye uğratması,
F I.
İnönü Savaşı’nı kazanması,
F Batılı
devletler tarafından Londra Konferansı’na çağırılması gibi
başarıları Sovyet Rusya’daki endişeyi ortadan kaldırmıştır;
TBMM Hükümeti
ile Sovyet Rusya arasında Moskova Antlaşması’nın imzalanmasında;
F İki yeni devletin de düşmanlarının
ortak (İtilaf Devletleri) olmasından dolayı Boğazlar üzerinde ve
güney sınırında güçlü Türkiye’nin varlığının Rusya’nın güvenliği
açısından önemli olması,
F Türkiye ile Sovyet
Rusya’nın diplomasi alanında birbirine ihtiyaç duyması,
F Rusya’nın Ermenilerle
ilgili taleplerden Türkiye lehine vazgeçmesi,
F Rusya’nın, Yeni
Türk Devleti’nin Batılı büyük devletlerle yakınlaşmasını istememesi,
F Sovyet Rusya’nın iç
kargaşaları ortadan kaldırarak yeni rejimi ülkesine yerleştirmek istemesi,
F TBMM’nin Sovyet Rusya
gibi büyük Batılı bir devletin siyasal ve ekonomik dış desteğini
sağlama düşüncesi,
F TBMM’nin
Doğu Cephesi’ni kesin olarak kapatma isteği gibi nedenler etkili
olmuştur.
§ Antlaşmanın
Maddeleri:
1) Her
devlet (taraflar) kendi geleceğine kendisi karar verecektir.
F Bu
madde ile Sovyet Rusya ve TBMM Hükümeti, birbirlerinin bağımsızlıklarına
saygılı olacaklarına dair birbirlerine güvence vermiştir (Wilson
İlkeleri’ne uyumluluk gösterilmiştir.).
2) Taraflardan
birinin tanımadığı uluslar arası bir antlaşma veya senedi, diğeri de
tanımayacaktır.
F Bu madde iki
hükümetin uluslar arası siyasette birlikte hareket edeceği anlamını
taşır.
F Yani
bu madde ile Sovyet Rusya Misak-ı Milli’yi tanıyor, kapitülasyonları
(ilk kez) ve Sevr Antlaşması’nı reddediyordu.
3) Osmanlı
Devleti ile Çarlık Rusya’nın daha önceden imzaladığı bütün antlaşmalar geçersiz
sayılacaktır.
F Bu madde iki
ülkede de köklü rejim değişikliği olduğunu gösterir.
F Bu
madde ile aynı zamanda Sovyet Rusya, Sevr’i reddetmiş oluyordu.
4) Batum’un
Gürcistan’a (dolayısıyla Rusya’ya) bırakılması şartıyla Sovyet Rusya daha önce
Ermenistan ve TBMM Hükümetleri arasında imzalanan Gümrü Antlaşması’nı ve
çizilen Doğu sınırını onaylayacaktır.
F Batum’un
bırakılması, Misak-ı Milli’den verilen ilk tavizdir.
5) Boğazların uluslar arası ticarete açılması için Karadeniz’e
kıyısı olan devletlerin katılacağı bir konferans toplanacaktır.
6) Taraflar
arasında ekonomik ve kültürel ilişkiler sıklaştırılacak,
diplomatik alanda işbirliği yapılacaktır.
F Kurtuluş
Savaşı süresince dış yardımın büyük çoğunluğu Sovyet Rusya tarafından
gerçekleştirilmiştir. Bu yardımlarla TBMM ordularının lojistik
eksiklikleri giderilmiştir.
§ Antlaşmanın
Önemi:
ü İlk
defa bir büyük Batılı devlet TBMM’yi ve Misak-ı Milli’yi tanımıştır.
ü Sovyet Rusya’nın
Misak-ı Milli’yi kabul etmesiyle Doğu Cephesi tam anlamıyla güvenlik
altına alındı ve buradaki birliklerimiz diğer cephelere kaydırıldı. (Doğu
sınırımız büyük ölçüde kesinlik kazanmıştır.).
ü TBMM
Hükümeti aradığı siyasi ve ekonomik dış desteği bulmuştur.
II.
İNÖNÜ MUHAREBESİ
(23
MART – 1 NİSAN 1921)
§ Nedenleri:
Londra Konferansı’ndan bir sonuç alınamaması,
Sevr’i TBMM’ye zorla kabul ettirmek,
İngiltere’nin Yunanlıları kışkırtması,
Yunanistan’ın dostlarına
gücünü kanıtlamak istemesi
§ Savaş:
Yunanlılar 23 Mart’ta Bursa ve Uşak üzerinden saldırıya geçmiş
ancak başarılı olamayarak geri çekilmek zorunda kalmışlardır.
Yunanlıların geri
çekilmesinden sonra Aslıhanlar ve Dumlupınar çevresinde
Yunan kuvvetlerine taarruzlar düzenleyen Türk birlikleri beklediği
sonuçları alamamıştır.
NOT:
Bu durum Türk ordusunun henüz taarruz gücüne ulaşamadığını gösterir.
§ Sonuçları:
Halkın TBMM Hükümeti’ne ve düzenli orduya olan güveni
artmıştır.
Savaşın sonucu meclise ulaştığında, TBMM Başkanı Mustafa Kemal
Paşa, Meclis adına Batı Cephesi komutanlığına çektiği kutlama telgrafında: “Siz
orada yalnız düşmanı değil, aynı zamanda Türk Milleti’nin makûs (kötü giden,
ters) talihini de yendiniz.” diyerek zaferin önemini vurgulamıştır.
Batı Cephesi’nin kuzey ve güneyindeki birlikler birleştirilerek
İsmet Paşa’nın komutasına verildi (Daha önce Refet Paşa da Batı Cephesi’nin
güney kanadındaki birliklere komuta ediyordu.).
İtalyanlar Anadolu’da
işgal ettiği yerleri boşaltmaya başlamışlardır (5 Temmuz 1921).
NOT:
İtalya, Sakarya Savaşı’ndan sonra tamamen Anadolu’dan
çekilecektir.
İngilizler barış koşullarını yeniden görüşmek için girişimlerde
bulunup, Malta’daki bazı tutukluları (40 kişi) serbest bırakmışlardır.
Fransızlar da barış
görüşmeleri yapmak amacıyla tam yetkili bir diplomat ve heyeti
Ankara’ya göndermişler, ayrıca Zonguldak’ı da boşaltmışlardır (19
Haziran 1921).
NOT:
İnönü Savaşları’nın Kurtuluş Savaşı’ndaki başlıca rolü, düşmanı
oyalamak ve zaman kazanmak olmuştur.
ESKİŞEHİR
– KÜTAHYA MUHAREBELERİ
(10
– 24 TEMMUZ 1921)
Yunanlılar, İnönü Savaşları’nın intikamını almak,
TBMM Hükümeti’ni ortadan kaldırıp Milli Mücadele hareketini engellemek,
Sevr Barışı’nı Türk milletine kabul ettirmek amacıyla İngiltere’den aldıkları
silah ve askeri malzemelerle yeni bir saldırı için tekrar hazırlıklara
başladılar.
10 Temmuz 1921 günü
üstün kuvvetlerle Eskişehir ve Afyon yönünde saldırı başlatan Yunanlılar, Türk
ordusunu geri çekilmeye zorladılar (aldığımız ilk ve tek yenilgi).
Bu yenilgi üzerine Türk
kuvvetleri Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle;
F Yeniden toparlanmak
için zaman kazandırmak,
F Düşmanla arasında doğal
bir engel oluşturmak,
F Yunan kuvvetlerini ordu
merkezlerinden uzaklaştırmak,
F Taarruz
gücüne erişebilmek için ihtiyaçlarını karşılamak ve
eksikliklerini gidermek amacıyla Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilmiştir.
§ Sonuçları:
Kütahya, Eskişehir ve Afyon Yunanlıların eline geçti. Yunan
ordusu Ankara’nın Polatlı ilçesine kadar ilerledi.
TBMM’de olumsuz
tartışmalar yaşandı ve Mustafa Kemal Paşa’ya karşı tepkiler
yoğunlaştı (ikinci defa siyasi tartışmalar yaşanmıştır.).
NOT:
İlk defa siyasi tartışmalar, Kuva-i Milliye’nin
dağıtılıp düzenli ordunun kurulması sırasında ortaya çıkmıştır.
Þ TBMM’ye duyulan güven geçici
bir süre de olsa sarsıldı ve Meclis’in Kayseri’ye taşınması fikri gündeme
geldi. Fakat bu düşünce reddedildi.
TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa; 3 Ağustos 1921’de General İsmet
Paşa’yı Genelkurmay Başkanlığı görevinden almış ve Milli Savunma Bakanı
Orgeneral Fevzi Paşa’yı bu vazifeyle de görevlendirmiştir.
Dış politikada İtalya
geri çekilme işlemini durdururken, Fransa da barış görüşmelerini
uzatmıştır.
§ Başkomutanlık
Yasası (5 Ağustos 1921)
Eskişehir – Kütahya Muharebeleri sonucunda, Türk ordusunun
Sakarya’nın doğusuna çekilmesi, TBMM’de Mustafa Kemal’e yönelik
tartışmaların başlamasına neden oldu.
Mustafa Kemal,
Meclisin tüm yetkilerinin üç aylık bir süre için kendisine verilmesi şartıyla, Başkomutanlığı
kabul edeceğini belirtti.
NOT:
Mecliste Mustafa Kemal Paşa’yı sevenler ve ona karşı olanlar onun
başkomutan olması konusunda birleştiler. Mustafa Kemal Paşa’ya karşı
olanlar (II. Grup milletvekilleri) onun başarısızlığa
uğrayacağını ve yıpranacağını; sevenler (Kemalistler) ise, orduyu
ve Türk ulusunu içine düştüğü zor durumdan Mustafa Kemal Paşa’nın
kurtarabileceğini düşünüyorlardı.
Yoğun tartışmalardan
sonra 5 Ağustos 1921’de kabul edilen kanunla, Mustafa Kemal Paşa’ya
Meclisin tüm yetkileri verilerek (yasama, yürütme, yargı), üç aylık bir süre
için Başkomutan seçildi.
NOT:
Böylece Mustafa Kemal Paşa, Erzurum Kongresi öncesinde 7 – 8
Temmuz 1919 gecesi istifa ederek ayrıldığı askerlik görevine yeniden
dönmüştür.
Mustafa Kemal
Paşa’nın bu yetkiyi istemesindeki temel amaç; hızlı karar alıp
uygulayabilmek ve devlet işlerinde tek başına hareket
edebilmektir.
NOT: Mustafa Kemal Paşa’nın Başkomutanlık yetkisi, ilerleyen zaman
dilimi içerisinde kesin sonuç alınamadığından 20 Temmuz 1922’de süresiz
hale getirilmiştir. Bu durum Meclisin Mustafa Kemal Paşa’ya karşı
güveninin arttığını gösterir.
NOT:
Başkomutanlık Yasası, Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhurbaşkanı
seçilmesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.
§ Tekalif-i
Milliye Emirleri (7 – 8 Ağustos 1921)
Başkomutan Mustafa
Kemal Paşa; ordunun acil ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yetkisini
kullanarak, 7 – 8 Ağustos 1921’de Tekalif-i Milliye Emirleri’ni (Ulusal
Yükümlülük Buyrukları) yayınlamıştır.
Bu emirlere
göre;
Her aile bir çift çorap, çarık, çamaşır ile bir
elbise verip bir askeri giydirecektir.
Kamyon lastiği satanların
ve akaryakıt istasyonları olanların mallarının % 40’na bedeli
sonradan ödenmek üzere el konulacaktır.
Herkes elindeki tüm silah ve cephaneyi
üç
gün içerisinde orduya teslim edecektir.
Ulaşım aracı olanlar, ayda 100 km’lik mesafe için savaş araç ve gereci taşıyacaktır.
Silah yapımını
bilen zanaatkârlar ordu
hizmetine girecektir.
Eli silah tutan herkes orduya katılacaktır.
F Bu
yardımların mümkün olan en kısa sürede toplanabilmesi için her ilçede bir “Tekalif-i
Milliye Komisyonu” kurulacak ve bu komisyonların hızlı çalışmasını
sağlamak için de İstiklal Mahkemeleri kurulacaktır.
NOT-1:
1920 – 1921 yıllarında Yeni Türk Devleti’nin gelirleri savaş
giderlerini karşılayamadığından bu durum Tekalif-i Milliye Emirleri
çıkartılarak giderilmeye çalışılmıştır.
NOT-2:
İstiklal Mahkemeleri’ne gerek kalmadan Türk halkı
kendisinden istenilen yardımları fazlasıyla verdi ve bir hafta
içerisinde ordunun ihtiyaçları büyük ölçüde karşılanmış oldu.
NOT-3: Tekalif-i Milliye Emirleri’nin yayınlanması, “Topyekün
Seferberlik” halinin başlatıldığını gösterir.
SAKARYA
MEYDAN MUHAREBESİ (23 AĞUSTOS – 12 EYLÜL 1921)
§ Nedenleri:
Sevr’i Türklere zorla kabul ettirme düşüncesi,
Yunanlıların son
bir saldırı ile Ankara’yı alarak TBMM’yi ve Milli Hareketi yok etmek istemeleri
§ Savaş:
Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ile
birlikte Polatlı’ya gelerek, Başkomutanlık karargâhını burada kurdu.
Yunan ordusunun 23 Ağustos 1921’de Sakarya Nehri’nin doğusuna
geçerek Türk mevzilerine saldırısıyla savaş başladı.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa; “Hatt-ı müdafaa yoktur,
Sath-ı müdafaa (alan, yüzey savunması) vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın
her karış toprağı, vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz.” emrini
vererek savaşın planını açıklamıştır.
Bu savaş taktiği ile klasik cephe savaşı yerine “alan
savaşı” yapıldı.
Türk ordusu bu plan
doğrultusunda tüm vatan topraklarını savunmaya başladı. 5 Eylül’de Yunanlıların
saldırı gücü kırıldı. Geri çekilmeye zorlanan Yunanlılar 12 Eylül 1921’de
bozguna uğratıldı. Bu tarihte Sakarya Irmağı’nın doğusu düşmandan tamamen
temizlenmiş oldu.
§ Sonuçları:
§ İç
Siyasetteki Sonuçları:
Yunan ordusunun saldırı gücü kırılarak savunma durumuna
çekilmesi sağlandı. Taarruz sırası Türk ordusuna geldi.
Türk ordusunun 1683 II. Viyana Bozgunu’ndan beri Avrupa
karşısında devam eden gerileyişi ve çözülüşü sona erdi.
TBMM, Mustafa Kemal
Paşa’ya “Mareşallik” rütbesi ve “Gazilik” ünvanı
verdi (19 Eylül 1921).
NOT:
Türk ordusu çok sayıda subayını kaybettiği için Sakarya Muharebesi
“Subaylar Savaşı” olarak da bilinir.
§ Dış
Siyasetteki Sonuçları:
İtalyanlar, Anadolu’da işgal ettikleri yerlerden tamamen
çekildiler.
Yunalıların Sevr’i uygulamada başarılı olamayacağını anlayan İngilizler,
askeri yardımı kesmişlerdir.
İtilaf Devletleri arasındaki görüş ayrıkları iyice arttı ve
birlik tamamen bozuldu.
İtilaf Devletleri,
Türkiye ve Yunanistan’a ateşkes teklifinde bulunmuşlardır.
NOT:
Bu durum TBMM Hükümeti’nin varlığını askeri alandaki
başarılarıyla kabul ettirdiğini gösterir.
Çizgisel (klasik) cephe anlayışı yerine, tüm alanın
savunulması gibi yeni bir taktik, savaş tarihine geçti.
İngiltere, 23 Ekim 1921’de
TBMM ile imzaladığı İstanbul Sözleşmesi ile Malta
sürgünlerinin tamamını serbest bıraktı (Bir kısmını II. İnönü
Savaşı’ndan sonra serbest bırakmıştı.).
Sovyet Rusya’nın
isteği ile Kafkas Cumhuriyetleri ile (Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan)
TBMM Hükümeti arasında Kars Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması imzalandı
(13 Ekim 1921). Buna göre;
Moskova
Antlaşması’nın onaylanması
niteliğindedir.
Doğu sınırımız kesin şeklini almıştır.
Nahçivan, Azerbaycan’a bağlı özerk bir bölge
kabul edilmiştir.
Taraflar
arasında sağlık,
güvenlik,
ticaret ve
gümrük konularında işbirliği yapılmasına karar verilmiştir.
İstanbul’un güvenliğinin sağlanması
ve
Boğazların ticarete
açılması karara
bağlanmıştır.
Fransızlar, İngilizleri Türkiye’ye karşı yalnız bırakarak 20 Ekim 1921’de
Ankara
Antla şm
a sı ’nı imzaladılar ve
işgal ettikleri bölgelerden çekildiler. Bu antlaşmaya göre;
İki taraf arasındaki silahlı mücadele
sona
erecek,
Fransızlar,
Adana, Maraş, Antep ve Urfa’yı
boşaltacak,
Savaşılan
bölgelerde genel af ilan edilecek ve esirler karşılıklı olarak serbest bırakılacak,
Türk ordusu
bugünkü Suriye
sınırının
kuzeyine,
Fransız
ordusu ise güneyine
çekilecek,
Hatay ve İskenderun Fransa’nın mandası Suriye’de kalacak fakat bu bölgelerde
dili Türkçe olan özel bir yönetim kurulacak
Fransa Suriye’den
çekilirse Hatay halkı kendi
geleceğini belirlemek üzere halk oylamasına gidebilecek
NOT:
Bu durum Hatay’da Türk kültürünün korunmasını kolaylaştırmış
ve Hatay’ın 1939’da anavatana katılmasına katkı sağlamıştır.
NOT:
Hatay’ın Fransa’ya bırakılması Misak-ı Milli’den verilen
ikinci tavizdir.
F Caber
Kalesi Türk toprağı sayılacak ve Türk askeri tarafından korunacaktır (Anadolu
Selçuklu Devleti’nin kurucusu Süleyman Şah’ın türbesi burada
olduğu için bu şekilde bir karar alınmıştır.).
Þ Ankara
Antlaşması’nın Önemi:
ü TBMM’yi ve Misak-ı
Milli’yi tanıyan ilk İtilaf Devleti Fransa’dır.
ü İtalyanlardan sonra
Fransızların da Anadolu’yu boşaltmaları sonucunda İtilaf Bloğu tamamen
parçalandı ve İngilizler TBMM karşısında yalnız kaldılar.
ü Hatay
ve İskenderun dışında bugünkü Suriye sınırımız çizildi (Bu
antlaşmayla belirlenen güney sınırımız, Lozan Barış Antlaşması’nda da (24
Temmuz 1923) aynen kabul edilmiştir.).
ü Güney
cephesi de kapandı ve bundan sonra bütün birliklerimiz Batı
Cephesi’ne kaydırıldı.
NOT:
Sovyet Rusya bu antlaşmayı protesto etmiştir. Bu durum Sovyet
Rusya’nın; TBMM’nin Batı ile yakınlaşmasını istemediğini gösterir.
NOT:
I. İnönü ve Sakarya Savaşları’ndan sonra çeşitli antlaşmaların
yapılması; “dış politikada güçlü ve sözü geçer olmanın ön koşulunun içte
de güçlü olmak” olduğunu gösterir.
2 Ocak 1922’de Ukrayna
Cumhuriyeti (Sovyet Rusya’ya bağımlı) ile TBMM Hükümeti arasında bir
dostluk antlaşması daha imzalanarak, Sovyet Rusya’nın, TBMM’ye yapacağı
destek ve yardımlara kesinlik kazandırılmıştır.
İtilaf
Devletleri’nin Barış Teklifleri
İtilaf Devletleri,
22 Mart 1922’de Paris’te bir konferans düzenleyerek Türkiye ve Yunanistan
arasındaki savaşı durdurmaya yönelik ateşkes ve barış önerileri
hazırlamışlardır (Paris Mukarreratı). TBMM’yi temsilen Dışişleri
Bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk katılmıştır. Buna göre;
İki tarafta savaş hazırlığı yapmayacaktır.
İki
taraf arasında tampon
bölge oluşturulacaktır.
Ateşkes 3 ay sürecek, gerekirse uzatılabilecektir.
İtilaf Devletleri tarafından kurulan
bir komisyon Türk
ordusunun askeri durumunu
denetleyecektir.
NOT:
İtilaf Devletleri bu öneriyle Yunanistan’ı gözetmişlerdir.
Türk Devleti, bu öneriyi bağımsızlık ilkesine ters düştüğü için kabul
etmemiştir.
Þ İtilaf Devletleri 26 Mart
1922’de TBMM’ye sundukları barış önerisinde de Sevr’in biraz yumuşatılmış
şeklini teklif ettiler. TBMM bu öneriyi de bağımsızlık ve
devletlerin eşitliği ilkesine ters düştüğü için reddetmiştir.
Ateşkes ve barış
görüşmeleri tıkanınca Büyük Taarruz hazırlıkları hızlanmıştır.
BÜYÜK
TAARRUZ VE BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ (26 AĞUSTOS – 18 EYLÜL 1922)
Türk Ordusu’nun taarruz hazırlıkları uzun sürünce Meclis’te
Başkomutan’a karşı olumsuz tavırlar ve muhalefet başladı.
Taarruzu kasten geciktirme ve Meclisi oyalamayla suçlanan
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Meclise gelerek yaptığı konuşmada; “Efendiler
bizim de amacımız taarruzdur. Fakat yarı hazırlanmış bir orduyla taarruz etmek,
kaybedilmiş bir savaştan daha kötü sonuçlar doğurabilir.” diyerek
hazırlıkların sürdüğünü vurgulamış ve muhalefeti etkisizleştirmiştir.
Mustafa Kemal Paşa’nın Başkomutanlık yetkisi, 6 Mayıs
1922’ye kadar 3 kez uzatıldı.
Meclisin 5 Mayıs 1922’deki toplantısında Mustafa Kemal’e muhalif
olanlar Başkomutanlık yetkisinin uzatılmasını engellediler.
Bu olay üzerine ertesi gün (6 Mayıs 1922) hasta yatağından
kalkıp Meclise gelen Mustafa Kemal; “Efendiler böylesine kritik bir
ortamda ordumuz başsız bırakılamaz. Bu bakımdan Başkomutanlığı bırakmadım, bırakamam
ve bırakmayacağım.” demiştir.
Uzun açıklamalar ve sert tartışmalardan sonra “Başkomutanlık
Kanunu” yeniden kabul edildi (6 Mayıs 1922).
20 Temmuz 1922’de
“Başkomutanlık Yasası”nın yürürlü süresinin tekrar uzatılması gündeme
geldiğinde, bu sefer Mustafa Kemal sürenin uzatılmasını istememiştir. Buna
rağmen Meclis, Başkomutanlığın süresiz olarak Mustafa Kemal’de kalmasına
karar vermiştir.
NOT:
Meclisin bu tutumu Mustafa Kemal’e duyulan güvenin arttığını
gösterir.
Mustafa Kemal Paşa, 6 Ağustos 1922’de taarruz kararı aldı ve
komutanlarına hazır olmaları emrini verdi.
20 Ağustos 1922’de Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve
Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ile birlikte Akşehir’e gelen
Mustafa Kemal Paşa, ordu birliklerine saldırı planını açıkladı: “Yunan
ordusu ani bir baskınla çevrilecek ve imha edilecektir.”
26 Ağustos 1922
sabahı taarruz günü olarak kararlaştırıldı. Kumandanlık Karargâhı olarak da Afyon’un
Kocatepe ilçesi seçildi.
§ Savaş:
26 Ağustos 1922 günü sabah saat 05:30’da yoğun topçu atışıyla
başlayan Türk taarruzu karşısında Yunan siperleri altı saatte aşıldı ve
Yunan ordusu panik içinde kaçmaya başladı.
Süvari
birliklerimiz kaçan Yunan ordusunu Eskişehir civarında çevirme hareketine
başladı. Kaçış yolları tıkanan Yunan ordusu Afyon’un Dumlupınar bölgesinde
kuşatıldı. 30 Ağustos 1922’de yapılan Başkomutanlık
(Dumlupınar) Meydan Muharebesi’nde Yunan ordusunun büyük bir bölümü yok
edildi.
NOT:
Yunan Başkomutanı da savaşa katıldığı için bu savaşa “Başkomutanlık
Meydan Savaşı” adı da verilmiştir.
Kaçan Yunan askerlerinin İzmir ve çevresindeki Yunan
kuvvetleriyle birleşmesine engel olmak için Atatürk’ün 3 Eylül tarihli, “Ordular!
İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” tarihi emrini alan kahraman Türk
ordusu, 9 Eylül günü İzmir’e, 11 Eylül günü Bursa’ya
ve 18 Eylül günü Balıkesir – Ayvalık’a (Çanakkale Boğazı’na)
ulaşarak tüm Batı Anadolu’yu düşmandan temizledi.
Türk ordusunun Boğazlara
(İstanbul’a) taarruz edeceği telaşına kapılan İngilizler, acilen
Mudanya Mütarekesi sürecini başlattılar.
§ Sonuçları:
Batı Anadolu Yunan işgalinden kurtarılmıştır.
Kurtuluş Savaşı’nın askeri safhası başarıyla tamamlanmıştır.
Türk ordusu, işgal
altındaki Marmara ve Trakya Bölgesi’ne yönelince İngilizlerle ilk kez
savaş ihtimali doğmuştur.
Þ Türk ordusunun kesin zaferi
nedeniyle İtilaf Devletleri TBMM’ye ateşkes teklifinde bulunmuşlar,
bunun sonucunda da Mudanya Ateşkesi imzalanmıştır.
Savaştaki üstün
hizmetlerinden dolayı Fevzi Çakmak’ın rütbesi “Mareşalliğe” yükseltilmiştir.
NOT:
Büyük Taarruz, düzenli ordu savaşları içerisinde farklı bir
özelliğe sahiptir. Tamamen taarruza ve toprak kazanmaya
yöneliktir.
MUDANYA
ATEŞKES ANTLAŞMASI (3 – 11 EKİM 1922)
§ Ateşkesin
İmzalanmasına Ortam Hazırlayan Nedenler:
F Yunanistan’ın
Türk ordusu karşısında kesin olarak yenilgiye uğraması
F İngiltere’nin
Türkiye ile yeni bir savaş olasılığı karşısında yalnız kalması
F İngiliz
kamuoyunun sonu belirsiz bir savaş istememesi
F İngiliz
dominyonlarından (sömürge) gelen yardımın kesilmesi
F Fransa
ve İtalya’nın Türkiye’ye karşı yeniden savaşa girmek istememesi
F Mustafa
Kemal’in diplomatik atağa geçerek Boğazlar üzerinde olası bir savaşta, Sovyet
Rusya’nın da Türkiye’yi destekleyeceğini dünyaya ilan etmesi
Görüşmelere; İngiltere, Fransa, İtalya ve TBMM
Hükümeti adına General İsmet Paşa katılmıştır.
Yunan temsilcileri
ateşkes görüşmelerine katılmamış, görüşmelerde Yunanistan’ı İngiltere
temsil etmiştir.
NOT:
Yunanistan’ın görüşmelere katılmadığı halde alınan kararları
İngiltere’nin direktifleri doğrultusunda kabul etmesi, kendi iradesiyle
hareket etmediğinin bir göstergesidir.
§ Alınan
Kararlar:
Türk ve Yunan kuvvetleri arasındaki savaş sona erecektir.
Yunanistan, 15 gün içinde Doğu Trakya’yı (Edirne,
Kırklareli ve Tekirdağ) boşaltacaktır.
Yunan birliklerinin
yerini alacak olan İtilaf Devletleri’nin oluşturacağı ortak askeri güç, Trakya’da
Meriç Nehri’ne kadar olan bölgeyi en geç 30 gün içinde TBMM Hükümeti’ne
teslim edecektir.
Þ TBMM Hükümeti, barış
antlaşması imzalanıncaya kadar bölgede 8.000 jandarma kuvveti bulundurabilecektir.
İstanbul ve
Boğazlar, TBMM Hükümeti’ne bırakılacaktır. Ancak İtilaf
Devletleri’ne ait birlikler, kesin barış yapılıncaya kadar burada varlıklarını
sürdüreceklerdir.
NOT:
Bu madde Osmanlı Devleti’nin hukuken sona erdiğinin bir
göstergesidir.
Türk birlikleri
kesin barışa kadar Çanakkale Boğazı’nda belirtilen çizgide bekleyecektir.
§ Ateşkesin
Önemi ve Sonuçları:
ü Türk Kurtuluş
Savaşı’nın silahlı mücadele dönemi sona erdi, diplomatik süreç başladı.
ü Doğu
Trakya (Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ) ve İstanbul savaş
yapılmadan diplomatik yollarla kurtarılmıştır.
ü Türk – Yunan
mücadelesi kesin olarak sona ermiştir.
ü Mudanya Ateşkesi ile Mondros
Ateşkes Anlaşması geçerliliğini kaybetmiştir.
ü İtilaf Devletleri’nin
tümü (özellikle İngiltere ve İtalya), bu antlaşmayı imzalamakla Yeni Türk
Devleti’nin siyasi varlığını tanımış oldular.
ü İngiltere’de
Lloyd George (Loid Corc) Hükümeti (Türk düşmanı) istifa etmiştir.
NOT: İsmet Paşa’nın Mudanya’da büyük bir diplomatik zafer kazanarak,
milli çıkarlarımızı korumuş olması, Lozan Barış Görüşmeleri’ne de
katılmasına zemin hazırlamıştır.
SALTANATIN
KALDIRILMASI
(1
KASIM 1922)
§ Nedenleri:
F Osmanlı
Devleti’nin Mondros Ateşkesi ile fiilen sona ermesi
F TBMM’nin
açılmasıyla Anadolu’da ulusal egemenlik ilkesinin yerleşmeye başlaması
F Osmanlı
Devleti’nin Sevr’i kabul etmekle kendi kendini yok sayması
F TBMM’nin
1921 Anayasası’nı kabul ederek Osmanlı’nın egemenlik haklarını ve
yetkilerini elinden alması
F Osmanlı
Devleti’nin Mudanya Ateşkesi’nde Avrupalı devletler tarafından hukuken
yok sayılması
F Saltanatın
ulusal egemenliğe ters düşmesi (en önemli neden)
F Lozan
Barış Görüşmeleri’ne Osmanlı Hükümeti’nin de çağrılmış olması
(hızlandırıcı neden)
NOT:
İtilaf Devletleri’nin Lozan Görüşmeleri’ne Ankara ve İstanbul
Hükümetleri’ni birlikte çağırmalarının amacı; Türk tarafını bölerek, iki
hükümet arasındaki ikilikten yararlanmak istemeleridir.
İstanbul Hükümeti’nin, Ankara’ya Lozan’a birlikte katılma
çağrısı yapması üzerine, TBMM bu olasılığı ortadan kaldırmak ve İtilafların
planlarını bozmak için 1 Kasım 1922’de aldığı kararla saltanatı
kaldırmıştır.
Sadece Halifelik
yetkileri kalan son Osmanlı Padişahı Vahdettin, 17 Kasım 1922’de bir
İngiliz zırhlısıyla İngiltere Hükümeti’ne sığınarak yurdu terk etmiştir.
NOT:
Vahdettin’in İngilizlere yazdığı sığınma mektubunda yalnızca, “Müslümanların
Halifesi” ünvanını kullanması, siyasi yetkilerinin kalmadığını
kabul ettiğinin göstergesidir.
TBMM, İngiltere’nin
Vahdetin aracılığı ile Müslüman Anadolu halkını kışkırtmasını önlemek
amacıyla 18 Kasım 1922’de Osmanlı hanedanından “Abdülmecit
Efendi”yi Halife ilan etti.
NOT:
II. Abdülmecit, meclis iradesiyle seçilen ilk ve son
halifedir. Böylece halifelik milletin egemenliğine bağlanmıştır.
NOT:
Halifelik makamının saltanatla birlikte kaldırılmamasının nedeni, kamuoyu
ve şartların hazır olmamasıdır.
Vahdettin önce
İngilizlere ait Malta Adası’na gitti. Buradan Mekke Emiri Şerif
Hüseyin’in çağrısı üzerine Mekke’ye gitti. Burada yayınladığı
bildiriden de sonuç alamayınca, İtalya’da San Remo şehrine yerleşti ve
1926 yılında burada vefat etti.
§ Önemi:
ü Osmanlı Devleti kesin
olarak resmen sona erdi.
ü İtilaf Devletleri’nin
Lozan’da ikilik çıkarma planları bozulmuştur.
ü Laikliğe
geçişte ilk adım atılmış oldu.
ü TBMM’nin siyasi
alanda gerçekleştirdiği ilk büyük inkılaptır (Aynı zamanda tek
inkılap hareketidir.).
ü Cumhuriyet
yönetimine geçiş sürecini hızlandırmıştır.
NOT: Saltanatın kaldırılması, Atatürk’ün ulusal egemenlik ve
Cumhuriyetçilik ilkeleriyle paralellik göstermektedir.
LOZAN
BARIŞ ANTLAŞMASI
(24
TEMMUZ 1923)
Mudanya Ateşkesi’nden sonra
Türkiye barış konferansı için çeşitli hazırlıklara girmiştir.
Bu dönemde; konferansın toplanma yeri, Türkiye’yi
temsil edecek kişinin belirlenmesi ve konferansta görüşülecek
konuların tespit edilmesi görüşülmüştür.
İtilaf Devletleri
barış konferansı için Lozan’ı (İsviçre) önerince, TBMM, Lozan ile Türkiye
arasında haberleşmenin zor olacağını söyleyerek İzmir’i önerdi.
NOT:
TBMM’nin amacı; Mustafa Kemal Paşa’nın görüşmelere doğrudan
müdahale edebilmesini sağlamaktı.
NOT:
Devletler arası geleneklere göre barış görüşmeleri tarafsız
bir devletin şehrinde yapılması gerektiğinden Lozan kabul edilmiştir.
Görüşmelere Bakanlar Kurulu (Vekiller Heyeti) Başkanı Rauf
Bey katılmak istedi. Fakat kendisi daha önce Mondros Ateşkesi’ni
imzaladığı için siyasal gelenek açısından uygun görülmedi.
Onun yerine konferansa Türkiye’yi temsilen, Mudanya
Ateşkes Antlaşması’nda Türkiye’yi başarılı bir şekilde temsil ederek diplomatik
bir zaferin altına imza atan İsmet Paşa, Dışişleri Bakanlığı’na
getirilerek baş temsilci olarak gönderilmiştir (İsmet Paşa,
Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey (Tengirşenk) istifa ettikten sonra bu göreve
gelebilmiştir.).
TBMM, Lozan’a
gidecek İsmet Paşa başkanlığındaki heyetten, Kapitülasyonlar ve Ermeni
Yurdu (Azınlıklar) konularında kesinlikle taviz verilmemesini
istemiş, diğer konularda Ankara’yla irtibat kurularak esnek
davranılabileceğini belirtmiştir.
NOT:
Azınlıklar ve kapitülasyonlar konusunda Türk tarafının kesin
tavrını koyması, tam bağımsızlıktan ödün verilmeyeceğini gösterir.
İsmet Paşa
başkanlığındaki Türk heyetinin konferansta en çok üzerinde durduğu ilkeler devletlerin
eşitliği ve tam bağımsızlıktır
Þ Konferansa; İngiltere,
Fransa, İtalya, TBMM Hükümeti, Yunanistan, Sovyet Rusya, Japonya, Bulgaristan,
Romanya, Yugoslavya, Belçika ve Portekiz doğrudan
katılırken, ABD görüşmelere katılmamış sadece gözlemci
göndermiştir.
Konferansta TBMM
temsilcilerini en fazla uğraştıran devletler başta İngiltere
olmak üzere İtalya ve Fransa’dır.
Konferansa;
F Sovyet Rusya, Japonya
ve Bulgaristan “Boğazlar” konusunda,
F Bulgaristan, Romanya
ve Yugoslavya “Borçlar” konusunda,
F Belçika
ve Portekiz “ticaret” ve “iskan (yerleşme)” konularında
katılmıştır.
İsmet İnönü, Lozan
Konferansı’nın iç tüzük çalışmalarında Türkçe’nin resmi konferans dili
olmasını, “Karadeniz’e kıyısı olan devletler” ifadesi yerine bu
devletlerin isimlerinin yazılmasını, komisyon başkanlıklarından birinin
de Türkiye’ye verilmesini önermiştir.
NOT:
İsmet İnönü, bu önerileriyle konferansta uluslar arası
eşitlik kurallarına uyulmasını sağlamaya çalışmıştır.
I. Konferans Dönemi
20 Kasım 1922’de başladı. Boğazlar, Ermeni Yurdu,
Kapitülasyonlar (en önemlisi), Musul Sorunu, Osmanlı
Borçları, İstanbul’un İtilaflarca boşaltılması, Yunanistan’ın Karaağaç’ı vermek
istememesi ve Savaş tazminatı konularında antlaşma sağlanamadığı için
görüşmeler 4 Şubat 1923’te kesildi.
Türk Heyeti bu
gelişmeler üzerine Ankara’ya döndü ve Türk Ordusu alarma geçirilerek, Musul
ve Boğazlar üzerine yürümek için hazırlıklara başladı.
NOT:
Görüşmelere ara verildiği dönemde, iç politikada bağımsız, milli
bir ekonomi sisteminin benimsendiği “İzmir İktisat Kongresi” düzenlenmiştir
(18 Şubat 1923).
Ancak her iki taraf
da yeni bir savaşı göze alacak durumda değildi. İtilaf
Devletleri’nin isteğiyle 23 Nisan 1923’te görüşmelere yeniden başlandı ve 24
Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasıyla sona erdi.
Antlaşmanın
Maddeleri:
A)
SINIRLAR
§ Rus
Sınırı:
F Sovyet
Rusya ile imzalanan Moskova ve Kafkas Cumhuriyetleri ile
imzalanan Kars Antlaşması (1921) ile belirlenen sınır kabul
edildi.
§ İran
Sınırı:
F 1639
Kasr-ı Şirin Antlaşması ile belirlenen sınır aynı şekilde kabul
edildi.
§ Suriye
Sınırı:
F Fransa
ile imzalanan 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Antlaşması ile çizilen
sınır kabul edildi (1939’da Hatay’ın Anavatan’a katılmasıyla bugünkü şeklini
almıştır.).
§ Irak
Sınırı:
F Musul
– Kerkük Sorunu yüzünden çözümlenemedi. Türkiye ile İngiltere arasında 9 ay
içerisinde çözümlenmek üzere ileri bir tarihe ertelendi.
F 5 Haziran 1926’ta
imzalanan “Ankara Antlaşması” ile Musul, İngiltere mandasındaki Irak
Hükümeti’ne bırakıldı.
F Lozan’da
çözüme kavuşturulamayan, sonraya bırakılan tek konu Musul Sorunu olmuştur.
NOT: Lozan Barış Antlaşması’nda bugünkü şekliyle belirlenen tek
sınırımız Batı Sınırı olmuştur.
§ Bulgaristan
Sınırı:
F 1913 İstanbul
Antlaşması ve Bulgaristan’ın I. Dünya Savaşı sonunda yaptığı Nöyyi
Antlaşması ile belirlendiği gibi kaldı.
F Bulgaristan,
Nöyyi Antlaşması ile Batı Trakya’yı Yunanistan’a bırakmıştı.
Burası bu nedenle geri alınamadı.
§ Yunanistan
Sınırı:
Mudanya Ateşkesi’nde öngörüldüğü
gibi
Meriç Nehri sınır olmak üzere düzenlendi.
Yunanistan’dan
savaş tazminatı yerine
Edirne’nin Karaağaç bölgesi alındı.
§ Adalar:
F Bozcaada, Gökçeada
(İmroz) ve Tavşan Adaları Türkiye’ye,
F Rodos, Oniki Ada ve Meis
İtalya’ya,
F Kıbrıs İngiltere’ye,
F Diğer
bütün adalar Yunanistan’a bırakıldı. Fakat Yunanistan, Anadolu
kıyılarına yakın olan adalarda silah ve asker bulunduramayacaktı.
B)
KAPİTÜLASYONLAR
F Tam bağımsızlığımızı
engelleyen ve ülkemizi yarı sömürge durumuna düşüren yabancıların bu
hakları bütünüyle ortadan kaldırıldı (bağımsız devlet anlayışı
sağlandı.).
F Türkiye’de
bulunan yabancı ticaret kuruluşlarına (şirketlerine) Türk yasalarına uyma
zorunluluğu getirilmiştir.
C)
BOĞAZLAR
F Yönetimi,
Milletler Cemiyeti’nin garantisinde, Türkiye’nin başkanlığındaki uluslar
arası bir komisyona bırakıldı.
NOT:
Bu komisyonda yer alan diğer devletler; İngiltere, Fransa, İtalya,
Japonya, Yunanistan, Sovyet Rusya, Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya ve ABD’dir.
F Türkiye, Boğazların
her iki yakasını 15’er km. mesafe ile askerden arındıracaktı.
F Boğazlardan
bütün dünya ticaret gemilerinin geçişi serbest, savaş gemilerinin geçişi
ise sınırlı (tonaj ve gün olarak) olacaktı.
NOT-1:
Yeni bir savaş tehlikesinin belirmesi halinde Türkiye, Boğazların
çevresine askeri yığınak yapabilecek ve sorunu yeniden görüşmeye
açabilecekti.
NOT-2:
Boğazların yönetiminin uluslar arası bir komisyona bırakılması Türkiye’nin
egemenlik haklarını zedeleyici niteliktedir.
NOT-3:
Türkiye, 1936’da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile
Boğazlarda tam denetim sağlamıştır.
D)
AZINLIKLAR
F Türkiye’deki
tüm azınlıkların Türk vatandaşı olduğu, Türkiye Devleti’nin
kanunları ile güvence altında bulunduğu, bu nedenle dışarıdan herhangi
bir şekilde koruyucularının bulunamayacağı kararı kabul edilmiştir.
NOT: Azınlık sorunu tamamen çözümlendiği için içişlerimize
karışılma problemi de ortadan kalktı ve böylece tam
bağımsızlığımız sağlanmış oldu. Ayrıca Doğu Anadolu’da bir Ermeni
Devleti kurma projesi de tarihe karıştı.
E)
NÜFUS MÜBADELESİ (DEĞİŞ - TOKUŞ)
F Türkiye’deki Rumlar
ile Yunanistan’daki Türklerin karşılıklı olarak değiş – tokuş
edilmesi kararı alındı.
F Yalnız
Batı Trakya’daki (Gümülcine, Selanik) Türkler ile Bozcaada,
Gökçeada ve İstanbul’daki Rumların bu değişimin dışında
tutulması, Yunanistan’ın ısrarı üzerine kabul edildi.
F)
SAVAŞ TAZMİNATI (TAMİRATI)
F I.
Dünya Savaşı’nın galiplerine savaş tazminatı verilmedi.
NOT:
Wilson İlkeleri, yenilen devletlerden savaş tazminatı almayı
yasakladığı için tazminat, “tamirat masrafı” adıyla ifade
edilmiştir.
F Buna
karşılık Türkiye, Anadolu’da büyük yıkımlara neden olan Yunanistan’ın
savaş tamiratı ödemesini talep etti. Türkiye’nin bu isteğine karşılık
olarak Yunanistan, Edirne’nin Karaağaç bölgesini savaş tamiratı
olarak Türkiye’ye vermiştir.
G)
DEVLET BORÇLARI (DIŞ BORÇLAR)
F Osmanlı Devleti’nin
1854’ten itibaren aldığı dış borçlar, İmparatorluktan ayrılan devletlere de yüzölçümleri
ve gelirlerine orantılı olarak bölündü.
F Türkiye’nin payına
düşen borçların, faizsiz taksitlerle ve Türk Lirası olarak
kâğıt para üzerinden ödenmesi kabul edildi.
F Ayrıca dış borçların
ödenmesi sırasında her türlü yabancı ekonomik denetim ve gözetimine
de son verilerek, 1881’de kurulmuş olan Duyun-u Umumiye (Genel
Borçlar İdaresi) Komisyonu da kaldırıldı.
F Türkiye en son borcunu 1954’te ödemiştir
NOT:
Borçlar konusunda Türkiye’ye en fazla direnen devlet Fransa
olmuştur.
H)
YABANCI OKULLAR
F Türkiye’deki bütün
yabancı okulların Türk Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenleyeceği esaslara
göre eğitim yapmaları kararlaştırıldı.
F Türkiye’deki en
fazla yabancı okul Fransızlara aitti.
F 1926’da
Fransa’nın Ankara Büyükelçisi Türk Hükümeti’ne bu konuda yeniden görüşme teklif
etti. Türk Hükümeti, bu sorunun bir iç sorun olduğunu ve bu
isteğin bağımsızlık anlayışına ters düştüğünü belirterek, Fransa’nın
görüşme teklifini sert bir şekilde reddetmiştir.
İ)
FENER RUM PATRİKHANESİ
F Türk Hükümeti’nin
bütün baskılarına ve ısrarlarına rağmen Patrikhane İstanbul dışına
çıkartılamadı.
F Ancak,
Patrikhane Ekümen (evrensel) olmaktan çıkarıldı. Türkiye’nin
dinsel kurumlarından biri haline getirildi (Siyasi ayrıcalıkları
kaldırılmış oldu.).
F 1926’da
Medeni Kanun’un kabulü ile Patrikhane’nin azınlıklar üzerindeki din dışı (evlenme,
boşanma, miras paylaşımı vb.) yetkileri de tamamen sona erdirildi.
J)
İSTANBUL’UN DURUMU
F Lozan Barış
Antlaşması’nın TBMM tarafından onaylanmasından 6 hafta sonra İstanbul ve
Boğazlardaki İtilaf Devletleri askerlerinin topraklarımızı boşaltması
kararlaştırıldı.
F Lozan
Barış Antlaşması 23 Ağustos 1923’te II. TBMM tarafından onaylandı. İtilaf
Devletleri 2 Ekim 1923’te İstanbul ve Boğazları boşaltmaya başladılar ve 6
Ekim 1923’te tamamen topraklarımızdan çekildiler. Aynı gün Türk ordusu
halkın büyük sevgi gösterileri içerisinde İstanbul’a girmiştir.
Önemli
Detaylar
Þ Lozan’da
Aleyhimize Çözümlenen Konular:
F Batı Trakya, Ege Adaları, Hatay ve İskenderun (Suriye sınırı), Boğazlar,
Patrikhane’nin
İstanbul dışına çıkartılamaması
Þ Aleyhimize
Çözümlenen Ama Daha Sonra Lehimize Dönüştürülenler:
F Boğazlar (Uluslar
arası komisyonun kaldırılması - 1936)
F Hatay
ve İskenderun’un Türkiye’ye katılması – 1939)
NOT:
Lozan’da Türkiye ve İngiltere arasında ikili görüşmelere bırakılan
Musul (Irak) Sorunu daha sonra aleyhimize çözümlenmiştir.
Lozan’da
Lehimize Çözümlenen Konular:
F Kapitülasyonlar, Azınlıklar, Devlet Borçları,
Savaş Tazminatı,
Yabancı Okullar, İstanbul’un Boşaltılması
Þ Lozan’da
Çözümlenen Ama Daha Sonra Uygulamada Sorun Olanlar:
F Musul, Hatay, Boğazlar, Rum Patrikhanesi
F Yunanistan
ile Nüfus Mübadelesi (1926 – 1930) ve Ege Adaları’nın silahsızlandırılması
Þ Lozan’da
Tam Çözüme Kavuşmayan Konular:
F Musul, Hatay, Boğazlar, Rum Patrikhanesi
Lozan
Barış Antlaşması’nın Önemi
ü Yeni Türk Devleti’nin
bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü tüm dünya devletleri tarafından tanındı.
ü Misak-ı Milli
sınırları büyük ölçüde gerçekleştirildi.
ü Osmanlı Devleti’nin
artık resmen sona erdiği belgelendi.
ü Devletler arası eşitlik
ilkesine göre hazırlanması ve emperyalizme karşı başarılı olması yönüyle
sömürge halindeki uluslara örnek olmuştur.
ü Geçerliliğini
günümüze kadar koruyan uluslar arası bir antlaşmadır (Bu
yönüyle de sömürge milletlere örnek olmuştur.).
ü Avrupa devletlerinin “Şark
Meselesi (Doğu Sorunu)”ni kendi çıkarları doğrultusunda çözümledikleri Sevr
Antlaşması’nı çürüten, Türk Milleti’nin bağımsızlık ve egemenlik
haklarını emperyalist devletlere kabul ettiren bir belgedir.
ü I.
Dünya Savaşı’nı bitiren son antlaşmadır.
NOT: Mustafa Kemal, Lozan Barış Antlaşması için şu değerlendirmeyi
yapmıştır; “Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine asırlardan beri
hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın
yıkılışını ifade eder bir vesikadır. Osmanlı Devri’ne ait tarihte örneği
bulunmayan bir siyasi zafer eseridir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder