KURTULUŞ
SAVAŞI HAZIRLIK DÖNEMİ
§ KUVA-İ
MİLLİYE HAREKETİ VE BATI CEPHESİ’NİN KURULMASI
İtilaf
Devletleri’nin Mondros Ateşkes Antlaşması (7. madde) doğrultusunda Anadolu’da
başlattıkları işgallere karşı Türk halkının kurduğu silahlı direniş örgütlerine
“Kuva-i Milliye” denir.
Kurulma
nedenleri;
F Osmanlı Devleti’nin I.
Dünya Savaşı’ndan yenik çıkması,
F Mondros Ateşkes
Antlaşması’yla Osmanlı ordusunun büyük bir bölümünün terhis edilmesi,
F Osmanlı yönetiminin işgallere
kayıtsız kalması ve işgalci güçlerle işbirliği yapması,
halkın can ve mal güvenliğini koruyamaması,
F İtilaf
Devletleri’nin Mondros’un hükümlerini tek taraflı olarak uygulamaları ve Anadolu’yu
yer yer işgal etmeleridir.
Düşmana karşı ilk
direnme hareketi; Kara Hasan Paşa önderliğinde Güney Cephesi’nde
Dört Yol adı verilen yerde Fransızlara karşı verilmiştir
(19 Aralık 1918).
NOT:
Güney Cephesi’ndeki Kuva-i Milliye birliklerinin çalışmaları
sonucu Urfa, Antep ve Maraş düşman işgalinden
kurtarılmıştır.
İkinci
direnme hareketi İzmir’in işgalinden sonra Batı Anadolu’da
Yunanlılara karşı olmuştur (15 Mayıs 1919).
NOT:
İlk Kuva-i Milliye teşkilatı, İzmir’in işgalinden sonra
Batı Anadolu’da Yunanistan’a karşı olmuştur.
Yunan işgali karşısında örgütlenmeye karar veren Ege Halkı Balıkesir
(26 – 30 Temmuz 1919) ve Alaşehir (16 – 25 Ağustos 1919)
kongrelerini düzenlemiştir.
Bölgedeki bütün
direniş güçlerinin ortak bir cephe oluşturmasına ve Batı
Anadolu’daki Kuva-i Milliye birliklerinin insan ve malzeme
yönünden desteklenmelerine karar verilen bu kongrelerin ardından Soma,
Akhisar, Nazilli, Salihli kasabalarının batısından geçen ve Ayvalık kıyılarını
da içine alan bir hat üzerinde Batı Cephesi kurulmuştur. Bu
cephenin merkezi Balıkesir olmuştur.
NOT:
Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, Sivas Kongresi’nde Batı
Anadolu’daki Kuva-i Milliye birliklerinin genel komutanlığına tayin edilmiştir.
Kuva-i
Milliye’nin Olumlu Yönleri
F Düzenli ordu
kuruluncaya kadar düşmanı yıpratarak ilerleyişlerini yavaşlatmışlar ve
TBMM’ye ve düzenli ordunun kurulup teşkilatlanmasına zaman
kazandırmışlardır.
F Azınlıkların zararlı
faaliyetlerine karşı Türk köy ve kasabalarını korumuşlardır.
F TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmaların
bastırılmasında etkili olmuşlardır.
F Ulusal
bilincin doğmasına ve yaygınlaşmasına yardımcı
olmuşlardır.
F Düzenli
ordunun çekirdeğini oluşturmuşlardır.
Kuva-i Milliye’nin
Olumsuz Yönleri
F Askeri
disiplinden yoksun olmaları
F Bazı
Kuva-i Milliye şeflerinin, TBMM’nin otoritesine girmeyi kabul etmeyerek
ayaklanmaları (Demirci Mehmet Efe, Çerkez Ethem gibi)
F Bölgesel
hareket etmeleri, işbirliği ve uyum içinde çalışmamaları
F İhtiyaçlarını
karşılayabilmek için, zaman zaman halktan zorla para ve yardım
toplamaları
F Suçlu
gördükleri kişileri kendi kurallarına göre cezalandırmalarıdır.
Yukarıda sayılan
nedenler dâhil Kuva-i Milliye birliklerinin düşman işgalini
engelleyememesi, düzenli bir orduya ihtiyaç duyulmasından
dolayı 8 Kasım 1920’de bütün askeri birlikler düzenli ordu haline
getirilmiş ve Genelkurmay Başkanlığı’na bağlanmıştır.
NOT:
Düzenli ordunun kurulmasında 24 Ekim 1920’de Gediz
Muharebeleri’nde Yunanlılara karşı Kuva-i Milliye’nin başarısız olması
ve bunun sonucunda Bursa ile Uşak’ın elimizden çıkması da etkili olmuştur ((TBMM’de
ilk defa tartışmalar oldu.).
MUSTAFA
KEMAL’İN SAMSUN’A ÇIKIŞI
(19 MAYIS 1919)
Ø Mondros Ateşkes
Antlaşması imzalandığı sırada Mustafa Kemal, Suriye’de Halep’in
kuzeyinde Yıldırım Orduları Grup Komutanı olarak İngilizlerle
mücadele etmekteydi.
Ø Mondros’un özellikle 7.
maddesine dikkat edilmesi yönünde İstanbul’a telgraflar çeken Mustafa
Kemal, Hükümet tarafından İstanbul’a çağırıldı.
Ø 13 Kasım 1918’de
İstanbul’a gelen Mustafa Kemal, Boğaz’a demirlemiş İtilaf Donanması’nı görünce
o meşhur “Geldikleri gibi giderler” sözünü söylemiştir.
Ø Yaklaşık 6 ay
İstanbul’da kalan Mustafa Kemal, kurtuluş için Anadolu’ya geçip halkı
harekete geçirmekten başka çare olmadığını anladı.
Ø Aynı
tarihlerde Karadeniz bölgesindeki karışıklıklardan dolayı,
İngiliz Hükümeti’nin isteği sonucunda bu bölgeye bir ordu müfettişi
gönderilmesi gündeme gelince, Mustafa Kemal aradığı fırsatı buldu.
Ø Mustafa
Kemal’in Anadolu’ya geçerken “9. Ordu Müfettişi ve İstanbul Hükümeti
Komiseri” sıfatıyla resmi görevleri şunlardı;
F Karadeniz bölgesinde Rum çetelerine
karşı, Türk halkının, İtilaflarca dağıtılan askerlerle birleşerek başlattığı
direniş hareketlerini önlemek,
F Halkın elindeki silah
ve cephaneleri toplamak,
F İşgallere karşı
oluşturulan Milli Cemiyetlerin faaliyetlerini durdurmak,
F Mondros’a uymayarak dağıtılmamış olan,
Erzurum’daki 15. Kolordu’yu dağıtıp, silahlarını İtilaf Devletleri’ne teslim
etmektir.
NOT: Mustafa Kemal, bu görevleri gerçekleştirebilmesi için geniş
yetkilerle donatılmış, Samsun’dan doğudaki tüm illerde askeri ve sivil
makamlara emir verme yetkisi almıştır.
Ø 16
Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan yola çıkan Mustafa Kemal Paşa 19
Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmıştır.
NOT:
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasıyla milli mücadele fiilen başlamıştır.
Ø Samsun’a
çıkışından itibaren, Mondros’a uyulmamasını isteyen Mustafa Kemal’in asıl
amaçları;
F Ulusal
bilinci uyandırmak ve yaygınlaştırmak
F Ulusal birliği
gerçekleştirerek, bağımsızlık savaşını başlatmak,
F Bölgesel
kurtuluş ve başka bir devletin güdümünde yaşamak yerine ulusal egemenliğe
dayanan, kayıtsız, şartsız, bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmaktır.
Ø Samsun
ve çevresindeki ilk incelemelerinden sonra Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti’ne ilk
raporu olan “Samsun Raporu”nu göndermiştir (22 Mayıs
1919). Bu raporda;
ü Samsun bölgesinde Rumlar
siyasi emellerinden vazgeçerlerse, asayiş kendiliğinden düzelir.
ü Türklüğün yabancı
mandasına ve kontrolüne tahammülü yoktur.
ü Yunanlıların İzmir’de
hakları yoktur. Bu işgal geçici ve haksızdır.
ü Ulus,
ulusal egemenlik esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul
etmiştir ve bunu gerçekleştirmeye çalışacaktır.
NOT:
Bu raporla Mustafa Kemal, ilk kez resmi görevine ters
düşmüştür.
Ø Samsun,
İngiliz işgalinde olduğundan güvenli değildi. Bu nedenle Mustafa Kemal Paşa 25
Mayıs 1919’da Havza’ya geçti.
HAVZA
GENELGESİ
(28
MAYIS 1919)
Ø Bütün yurtta ulusal
bir örgüt kurulmasının gerekliliğini vurgulayan Mustafa Kemal, Havza
Genelgesi’ni yayınladı ve ülkenin her yanındaki askeri ve sivil makamlara
gönderdi.
Ø Genelgenin
amacı; Türk halkını tehlikelere (işgallere) karşı uyarmak ve kitlesel
olarak harekete geçirip, tepki göstermesini sağlamaktır.
Ø Genelge
ile Mustafa Kemal Paşa Türk halkından;
ü İşgallere karşı protesto
mitingleri ve gösteriler yapılmasını,
ü İstanbul Hükümeti’ne işgalleri
kınayan protesto telgrafları çekilmesini,
ü Azınlıklara karşı taşkınlıklar
yapılmamasını,
ü Komuta
görevlerinin ve silahların hiçbir şekilde terk ve teslim
edilmemesini, yurdun her tarafında direniş cemiyetleri
kurulmasını istemiştir.
NOT:
Mustafa Kemal Paşa’nın genelgedeki duyurularına Türk halkının
uyduğunun kanıtı; Havza’dan başlayarak İstanbul’a kadar Anadolu’nun her
tarafında mitingler düzenlenmesidir.
Ø 29
Mayıs’ta Havza mitingi (ilk miting), aynı tarihlerde İstanbul’da Fatih, Sultan
Ahmet ve Üsküdar mitingleri düzenlendi. Bu gelişmeler karşısında İtilaf
Devletleri, 67 Türk aydınını tutuklayıp Malta’ya sürgüne göndermiştir.
Ø İstanbul
yönetimi ise Mustafa Kemal Paşa’yı geri çağırmış, fakat Paşa geri dönmediği
gibi 1 Haziran 1919’da İstanbul’a çektiği telgrafta; “Anadolu’da oluşmaya
başlayan ulusal hareketi hiçbir gücün durduramayacağını” bildirmiştir (I.
Çağırılış).
NOT:
Bu tutum, Mustafa Kemal Paşa’nın ulusun çıkarlarını işgalci
güçlere ve İstanbul Hükümeti’ne karşı çekinmeden savunmaya
çalıştığını gösterir.
NOT:
Havza Genelgesi, Milli Mücadele döneminde yayınlanan ilk
ulusal genelgedir.
AMASYA
GENELGESİ (TAMİMİ)
(22
HAZİRAN 1919)
Ø Havza’da
çalışmalarını tamamlayan Mustafa Kemal Paşa, Amasya’ya geçti.
Ø Mustafa Kemal
tarafından önceden hazırlanmış olan genelge metni, yakın silah arkadaşları Rauf
(Orbay) Bey, Refet (Bele) Bey, Ali Fuat (Cebesoy) Paşa, Kazım Karabekir Paşa (Erzurum’daki
15. Kolordu Komutanı) ve Cemal Paşa (Konya’daki Ordu Müfettişi)
tarafından onaylandıktan sonra Anadolu’daki tüm askeri ve sivil makamlara gizli
olarak bildirilmiştir.
Ø Genelgenin diğer
komutanlara da onaylatılmasının amacı; bireyselliğe son verme, halk
üzerindeki etkisini artırma ve geçerliliğinin devam etmesini
sağlamaktır.
Ø Genelgenin
yayınlanma amacı; işgallere karşı halkın oluşturduğu direnme
cemiyetlerini tek bir çatı altında birleştirmek için Sivas’ta ulusal bir kongre
toplanmasını sağlamaktır. Ayrıca Milli Mücadele’yi kişisel ve
bölgesel olmaktan kurtarıp halka mal etmek de amaçlanmıştır.
Ø Maddeleri;
1) Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir.
2) İstanbul
Hükümeti ve Padişah, üzerlerine düşen görev ve sorumluluğun gereklerini yerine
getirememektedir. Bu durum, milletimizi yok olmuş gibi göstermektedir.
F Kurtuluş
Savaşı’nın amacı, gerekçesi belirtilmiştir (Milli
Mücadele’yi niçin yapıyoruz?).
F İstanbul
Hükümeti’ne ilk defa açıkça karşı çıkılmıştır.
3) Milletin
bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
F Kurtuluş Savaşı’nın yöntemi
yani nasıl yapılacağı belirtilmiştir.
F Üstü kapalı olarak ulusal
egemenlikten ilk defa bahsedilmiştir. Yönetim şeklinin değişeceğini
göstermiştir (ilk kez Cumhuriyetin mesajı verilmiştir.).
F Wilson İlkeleri’ndeki
“Her millet kendi geleceğine kendisi karar verecektir.”
maddesiyle paralellik gösterdiği için Türk İnkılâbı’na evrensellik kazandırmıştır.
F Genelgeye
ihtilalci bir karakter kazandırmıştır.
4) Milletin
sesini dünyaya duyurmak için her türlü etki ve denetimden uzak milli bir
kurulun oluşturulması gerekmektedir.
F Kurtuluş Savaşı kurumsallaştırılmak
istenmiştir.
F Ulusal örgütlenmenin
ve hükümetin görevini üstlenecek olan bir Temsil Heyeti (Kurulu)’nin
oluşturulması fikri ilk defa ortaya atılmıştır.
F Bu
maddenin bir sonucu olarak ilk kez Erzurum Kongresi’nde “Temsil
Heyeti” adıyla bölgesel bir kurul oluşturulmuştur. Bu
kurul Sivas Kongresi’nde ulusal hale getirilmiştir.
5) Anadolu’nun en güvenilir yeri olan Sivas’ta, milli bir
kongrenin toplanması gerekmektedir.
6) Bu kongreye her ilden, milletin güvenini kazanmış üçer delege
katılacaktır.
7) Bu delegeler Müdafaa-i Hukuk, Redd-i İlhak Cemiyetleri ve
belediyeler tarafından seçilecektir.
8) Bu
mesele milli bir sır olarak gizlenmeli ve gerekirse delegeler, yolculukları
sırasında değişik isimler ve güzergâhlar kullanmalıdır (İstanbul
Hükümeti’nden, İtilaflar’dan ve azınlıklardan durumu gizlemek amaçlanmıştır.).
F Milletin güvenini
kazanmış ve Milli Mücadele taraftarı kişilerin seçilmesi amaçlanmıştır.
F Vatanın geleceği ile
ilgili kararların halkın istekleri doğrultusunda alınmasını sağlamak amaçlanmıştır.
F Demokratik
bir düzene geçileceğinin işaretlerini vermiştir.
9) 10
Temmuz’da Doğu illeri adına Erzurum’da toplanacak olan kongreye katılacak
delegeler,
dağılmadan Sivas’a gelerek buradaki kongreye de katılacaklardır.
10) Ordular
kesinlikle dağıtılmayacak, askeri ve sivil yöneticiler, görevlerini terk ve
teslim etmeyeceklerdir.
F İlk
defa Mondros Mütarekesi’ne, İtilaf Devletleri’ne ve İstanbul yönetimine açıkça
karşı çıkılmıştır.
F Gerektiğinde
silahlı ve topyekûn bir mücadelenin yapılabileceğinin
işaretleri verilmiştir.
Ø İtilaf Devletleri
genelgeye tepki gösterip İstanbul Hükümeti’ne baskı yapınca Hükümet,
Mustafa Kemal Paşa’yı 9. Ordu Müfettişliği görevinden almıştır (II.
Çağırılış).
Ø Buna
karşılık Mustafa Kemal Paşa, 7 - 8 Temmuz 1919 gecesi Erzurum’dan
Padişaha ve Harbiye Nezareti’ne çektiği telgrafta; 9. Ordu
Müfettişliği’nden ve çok sevdiği askerlik mesleğinden istifa
ettiğini, İstanbul’a dönmeyeceğini ve Anadolu’da mücadeleyi
sürdüreceğini bildirmiştir.
NOT:
Mustafa Kemal, TBMM’nin 5 Ağustos 1921’de kendisine “Başkomutanlık”
yetkilerini vermesine kadar sivil bir vatandaş olarak
mücadelesine devam etmiştir.
Ø Amasya
Genelgesi’nin Önemi;
F Kurtuluş Savaşı’nın amacı,
gerekçesi ve yöntemi ilk kez bu belge ile belirtilmiştir.
F İlk
kez ulusal egemenlik temeline dayalı bir devlet düzeni öngörülmüştür.
F Ümmetçi düşünce
yerine, ulus düşüncesini savunmuştur.
F Ulusal
hareketi başlatan ilk resmi belgedir.
F Türk İnkılâbı’nın “ihtilal”
safhasını başlatmıştır.
F Mustafa
Kemal’in resmi görevle yaptığı son çalışmadır.
NOT:
Mustafa Kemal Paşa, genelgeyle birlikte, her ilin vali ve
komutanlarına yazdığı özel bir mektupla; “Artık İstanbul, Anadolu’ya
hâkim değil, tabi olmak mecburiyetindedir.” görüşünü de belirtmiştir.
ERZURUM
KONGRESİ
(23
TEMMUZ – 7 AĞUSTOS 1919)
Ø Kongreyi toplayan; Doğu
Anadolu Müdafaa-i Hukuk ve Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleridir.
Ø Toplanma amacı; Doğu
Anadolu’yu ve Doğu Karadeniz’i Ermeni ve Rum
saldırılarına karşı savunmaktır.
Ø Erzurum
Kongresi, Erzurum, Bitlis, Van, Sivas ve Trabzon illerini temsil eden 54
kişinin
katılımıyla gecikmeli olarak 23 Temmuz’da toplanmıştır.
Ø Mustafa
Kemal, Amasya’dan Sivas’a geçecekti. Ancak Erzurum’dan aldığı davet üzerine, 3
Temmuz 1919’da bu şehre gelerek kongreye katıldı.
NOT:
Mardin, Diyarbakır ve Elazığ delegeleri Elazığ valisi Ali Galip ve
Diyarbakır valisinin engellemelerinden dolayı kongreye katılamamıştır.
Ø Mustafa
Kemal’in amacı; ulusal kongre için Doğu illerinin desteğini almak ve
Amasya Genelgesi’nin esaslarının, bölgedeki delegeler tarafından
benimsenmesini sağlamaktı.
Ø Mustafa
Kemal’in milli mücadeleyi Erzurum’da başlatmasında;
F Erzurum’un işgal altında olmaması,
F İtilaf Devletleri’nin
birliklerine uzakta ve güvenlikli bir yerde olması,
F Kazım
Karabekir Komutası’nda dağıtılmamış bir ordunun bulunması gibi faktörler etkili
olmuştur.
Ø Kazım
Karabekir’in çalışmalarıyla Mustafa Kemal, Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne
üye oldu ve Erzurum Kongresi’ne başkan seçildi.
NOT:
Mustafa Kemal’le birlikte Rauf (Orbay) Bey’in de kongreye
katılması sorun oldu. Bu sorun iki delegenin (Kazım Bey ve Cevat Bey)
istifasıyla çözümlendi.
NOT:
Kongre öncesinde yaşanan bir diğer sorun Temsilciler Kurulu
Başkanlığı sorunuydu. Mustafa Kemal’in kongre ve ardında da Temsil
Heyeti başkanı olmasıyla bu sorun da giderilmiştir.
Ø Mustafa
Kemal’in kongreye katılması ve başkan seçilmesi, kongrede ulusal
nitelikli kararlar alınmasını sağladı.
NOT:
Mustafa Kemal Paşa’nın sivil olarak ilk görevi Erzurum
Kongresi Başkanlığı’dır.
Ø Kongrede
Alınan Kararlar;
1) Ulusal
sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez.
F İlk
defa milli sınırlardan bahsedilmiştir.
F Bu
karar, daha sonra toplanacak olan son Osmanlı Mebuslar Meclisi’nin aldığı Misak-ı
Milli kararlarında da aynen kabul edilmiştir.
2) Her
türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı, Osmanlı Devleti’nin dağılması
halinde millet birleşerek kendini savunacaktır.
F Ulusal
bağımsızlıktan taviz verilmeyeceği belirtilmiştir.
3) İstanbul
Hükümeti yurdun bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını sağlayamazsa geçici
bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümetin üyeleri ulusal kongre tarafından
seçilecektir. Eğer kongre toplanmamışsa, hükümet kurma işini Temsil Heyeti
yapacaktır.
F İlk
kez İstanbul Hükümeti’ne alternatif bir hükümet kurmaktan bahsedilmiştir.
F Ulus
iradesine önem verildiğini gösterir.
4) Saltanat
ve Hilafeti baskı ve zordan kurtarmak için Kuva-i Milliye’yi etkin,
İrade-i Milliye’yi hâkim kılmak esastır.
F Ulusal
egemenliğe dayalı bir düzenin kurulacağının işaretleri
verilmiştir (İlk defa ulusal egemenliğin koşulsuz olarak
gerçekleştirileceği belirtilmiştir.).
F Bu madde ileride saltanatın
kaldırılacağı ve cumhuriyetin kurulacağı mesajını
vermiştir.
F Bu
kararın başına ulusal egemenlik anlayışına ters olmasına rağmen saltanat ve
hilafet ifadelerinin konmasının nedeni; ortamın böyle bir değişikliğe
hazır olmayışı ve ulusal birliğin zedelenebileceği kaygısıdır.
5) Manda
ve Himaye kabul edilemez.
F Türk
Milleti’nin başka bir devletin güdümünde yaşamak yerine koşulsuz olarak tam
bağımsızlığı hedeflediği belirtilmiştir (ilk defa).
6) Hıristiyan
unsurlara, siyasi egemenliğimizi ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar
verilemez.
F Azınlıkların
bağımsızlıkçı çalışmalarına tepki maddesidir (ilk
defa).
F Her yönüyle tam
bir bağımsızlığın hedeflendiği ve içişlerimize hiçbir devletin
karışamayacağı ifade edilmiştir.
F Bu
maddeye ek olarak “Bağımsızlığımıza saygı duyan, yurdumuza karşı istila
amacı
taşımayan
devletlerin teknik ve ekonomik yardımlarını hoşgörü ile karşılar; devletlerin
eşitliği ilkesini gözeten, adil ve insancıl bir barışa hazır olunduğunu
duyururuz.” ifadesi yer almıştır.
7) Mebusan
Meclisi’nin derhal toplanmasına ve hükümet işlerinin meclis denetiminde
yürütülmesine çalışılacaktır.
F Mücadelenin
ulus iradesine dayanacağı vurgulanmıştır.
F Ulus
egemenliğine önem verildiğini gösterir.
F İstanbul
Hükümeti, meclis aracılıyla denetim altına alınmak istenmiştir.
Ø Bu kongre sonrasında
Doğu illerindeki Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri, Doğu Anadolu (Şark
Vilayetleri) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla birleştirildi.
Ø Ayrıca
Doğu illerini Sivas Kongresi’nde temsil etmek üzere Mustafa Kemal başkanlığında
9 kişilik “Temsil Heyeti” seçildi ve “Temsil Heyeti Doğu
illerini temsil eder.” kararı alındı (bölgesel).
NOT:
Amasya Genelgesi’nde yayınlanan esaslar ilk defa Erzurum
Kongresi’nde benimsenmiş ve karara dönüştürülmüştür.
Ø Erzurum
Kongresi’nin Önemi ve Özellikleri;
Toplanış şekli, amacı ve yapısı bakımından
bölgeseldir. Ancak aldığı kararlar yönünden ulusal ve ihtilalci
bir kongredir.
İç ve dış politikayı ilgilendiren kararlar alması meclis
gibi hareket ettiğini gösterir.
İlk defa ulusal egemenliğin kayıtsız şartsız
gerçekleştirilmesinden bahsedilmiştir.
Milli mücadelenin temel programı belirlenmiştir.
Sivas Kongresi’ne ve ondan sonraki ulusal nitelikli
çalışmalara ön hazırlık olmuştur.
İlk kez milli sınırlardan ve bir hükümet
kurmaktan bahsedilmiştir.
Kongre kararlarının
“Doğu” ile başlayanları bölgesel (yerel), Manda ve Azınlıklar
ile ilgili maddeleri dış politika, diğerleri ulusal
nitelikli kararlardır.
BALIKESİR
KONGRELERİ
§ I.
KONGRE (27 HAZİRAN – 12 TEMMUZ 1919)
§ II.
KONGRE (26 – 30 TEMMUZ 1919)
Ø Bölgesel
nitelikli olan ve Mustafa Kemal Paşa’nın katılmadığı bu
kongrenin amacı; Ege Bölgesi’ni (Batı Anadolu’yu) Yunan işgallerine karşı
savunmaktır.
Ø Bu kongrede, Ayvalık
kıyılarından başlayıp Soma, Akhisar, Nazilli kasabalarına kadar uzanan bir hat
üzerinde “Batı Cephesi”nin kurulmasına karar verilmiştir (Kurtuluş
Savaşı’nın ilk cephesi).
Ø Bu gelişmelerle Batı
Cephesi’nin ve Kuva-i Milliye’nin kurulması resmiyet kazanmıştır.
Ø Padişaha
(Saltanat) bağlılık bildirilmiştir.
Ø Bu
kongrenin Amasya Genelgesi’nin bağımsızlık yönündeki çağrısına katılması
olumlu, padişaha bağlılık bildirmesi olumsuz bir gelişmedir.
ALAŞEHİR
KONGRESİ
(16
– 25 AĞUSTOS 1919)
Ø Toplanma amacı;
Balıkesir Kongresi kararları doğrultusunda, Ege Bölgesi’nde Yunan
işgallerine karşı önlemler almak ve Kuva-i Milliye güçlerini
asker ve malzeme yönünden desteklemektir.
Ø Bu kongre de bölgeseldir.
Ø Mustafa Kemal Paşa, bu
kongreye de katılmamıştır.
Ø Alaşehir
Kongresi, padişaha ve hilafete bağlı kalınması kararının yanı sıra; “gerekirse
İtilaf Devletleri’nden de yardım alınabileceği” görüşünü kabul
etmiştir.
NOT-1: Bu iki kongre kararları doğrultusunda oluşturulan Batı
Cephesi, Temsil Heyeti’nin işini kolaylaştırmış, Sivas Kongresi’nden sonra Ali
Fuat (Cebesoy) Paşa Temsil Heyeti tarafından BatıCephesi’ne komutan olarak
atanmış, böylece Batı’daki direniş kontrol altına alınmıştır.
NOT-2:
Her iki kongre delegeleri de ulusal egemenliği
onaylamamıştır yani yeni bir devlet düzeni kurma düşünceleri
olmamıştır. Padişaha bağlılık bildirip Sivas Kongresi’ne
katılmamışlardır. Sadece gözlemci göndermişlerdir.
NOT-3:
Her iki kongrenin de en önemli eksikliği bölgesel hareket
etmeleri ve birleştirici bir lider ve kurumdan
yoksun olmalarıdır.
NOT-4:
6 Ağustos 1919’da toplanan Nazilli Kongresi’nde de
milis güçlere asker sağlanması kararlaştırılmış ve Kuva-i Milliye birlikleri
arasında uyum sağlanması esası öngörülmüştür.
SİVAS
KONGRESİ
(4 –
11 EYLÜL 1919)
Ø Bu kongreyi diğer
kongrelerden ayıran en önemli özelliği; temsil edilen yerler ve
aldığı kararlar itibariyle ulusal bir karaktere sahip olmasıdır.
Ø Amacı;
Amasya Genelgesi’nde belirtildiği üzere, ulusal güçleri
birleştirmek ve ulusal hareketi idare edebilecek bir teşkilat
kurmaktır.
Ø Kongrenin
toplanmasına yakın, Damat Ferit Hükümeti ve İngilizler,
Sivas Kongresi’nin dağıtılması, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının tutuklanması
için Elazığ Valisi Ali Galip’i görevlendirmiştir.
Ø Mustafa
Kemal olaydan haberdar olarak, Malatya yakınlarında kuvvet toplamaya başlayan
Ali Galip’in üzerine milli güçleri gönderip kuvvetlerini dağıtmıştır. Böylece
kongrenin toplanmasını engelleme girişimleri sonuçsuz kalmıştır.
NOT:
Bu olaydan sonra Mustafa Kemal Paşa, İstanbul Hükümeti’ne çektiği
telgrafta; “Yaptıklarınızın hesabını bu millet, elbet bir gün sizden
soracaktır.” demiştir.
Ø Sivas Kongresi, 4
Eylül 1919’da 38 delegenin katılımıyla toplanmıştır.
Ø Kongrenin
ilk günü bazı delegeler Mustafa Kemal’i Kongreye başkan seçmek
istemediler. Ancak genel oyların çoğunu alan Mustafa Kemal, Kongre
başkanlığına, kongre sonunda da Temsil Kurulu Başkanlığı’na
seçildi.
NOT: Bu gelişmelerle Mustafa Kemal, ulusal bir lider haline
geldi.
Ø Kongrede
Alınan Kararlar;
1) Erzurum
Kongresi’nde alınan kararlar, burada yeniden görüşülerek, ulusal kararlar
olarak aynen kabul edilmiştir.
2) Bütün
yararlı cemiyetler (Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri); Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti olarak birleştirildi.
F Amaç; Kurtuluş
Savaşı’nı tek elden yönetmektir.
F Siyasi
örgütlenmede ilk büyük adım atılmıştır.
F Cepheler
arasında birlik sağlanmak istenmiştir.
3) Tam
bağımsızlıkta karar kılınarak manda ve himaye düşüncesi bir daha
gündeme gelmemek üzere kesin olarak reddedilmiştir.
F Kongrenin ilk günü
bazı delegeler özellikle ABD mandasını tekrar gündeme getirmiş ancak bu durum ulusal
bağımsızlığa ve ulusal egemenliğe ters olduğu için Erzurum
Kongresi’nden sonra bir daha reddedilmiştir.
F Bu
kararın çıkması Türk Milleti’nin kayıtsız şartsız tam bağımsızlığı
hedeflediğini göstermektedir.
4) İlk
kez Erzurum’da oluşturulan ve sadece doğu illerinde yetkili kılınan 9 kişilik Temsil
Heyeti, “Yurdun bütününü temsil eder” şeklinde yeniden düzenlenerek, ulusal
hale getirildi ve üye sayısı 16’ya yükseltildi (Mustafa Kemal
yeniden Temsil Kurulu Başkanlığı’na getirildi.).
Kongre
Sonrası Gelişmeler
Temsil Kurulu, Türk Milleti adına iç ve dış politikada siyasi
ve idari karar almak için tek yetkili organ haline getirildi.
Temsil Kurulu, ilk defa yürütme yetkisini (hükümet görevi)
kullanarak Ali Fuat Paşa’yı Batı Cephesi Komutanlığı’na atadı ve Güney
Cephesi’ne bazı subaylar gönderdi.
Bu kongredeki ulusal çalışmalar, ileride TBMM’nin
açılmasına da ivme, hareketlilik kazandırmıştır.
Kongreye katılanların halk temsilcileri olması, ulusal egemenliğin
işlerlik kazandığını gösterir.
Kongre ile Misak-ı
Milli’nin özü, çerçevesi ve esasları hazırlanmıştır.
Temsil
Kurulu, Ali Galip Olayı nedeniyle tüm yurda çektiği telgraflarda;
F İstanbul ile tüm haberleşmelerin
kesilmesini,
F Yapılacak tüm çalışmalarda Sivas’a
bağlı kalınmasını,
F
Her türlü haberleşme
ve danışma merkezinin Sivas olduğunu,
F İstanbul’un
Anadolu’ya atadığı komutan ve valilerin kabul edilmeyerek, geri gönderilmesini
istemiştir.
NOT:
Temsilciler Kurulu, bu çalışmalarıyla İstanbul Hükümeti’ne
bağlı olmadığını göstermeyi amaçlamıştır.
Bu kararlara uyulması sonucu, İstanbul’un Anadolu’yla bağlantısı
kopmuş, bu gelişme üzerine Padişah Vahdettin, Damat Ferit’i (Sadrazamı)
görevden almıştır (30 Eylül 1919).
Damat Ferit Hükümeti’nin düşürülmesi, Temsil Kurulu’nun
ilk siyasi başarısıdır.
Sivas Kongresi’nden
sonra yayın yoluyla propaganda yapmak, ulusu milli mücadele etrafında
toplamak ve ulusal hareketin haklılığını duyurmak için,
Sivas’ta “İrade-i Milliye” adlı bir gazete çıkarılmaya başlandı
(Daha sonra Ankara’da “Hâkimiyet-i Milliye” olarak çıkarılacak
olan bu gazete, ulusal mücadelenin ilk yarı resmi yayın organı oldu.).
NOT-1:
Bununla birlikte Milli Mücadeleyi destekleyen diğer yayınlar şöyle
sıralanabilir; Tasvir-i Efkar, Vakit, İkdam, Albayrak, Yeni Gün, Ses,
İzmir’e Doğru, Doğru Söz, Açıksöz, Babalık, Öğüt, Mimber, Yeni Adana, İstikbal,
Ahali, Emel,
İleri,
Hukuk-u Beşer, Küçük Mecmua, Akşam, Tercüman gazeteleri
ve Sebilürreşad dergisidir.
NOT-2:
Milli Mücadele’ye karşı olan yayınlar ise; Alemdar, Peyam-ı
Sabah, Ferda, Türkçe İstanbul, Jurnal Köylü, Aydede, Ümit, Güleryüz, İrşad,
Tan, Yeni Dünya, Şarkın Sesi, Zafer, Zincirbent gazeteleridir.
Ayrıca Ankara’da “Anadolu Ajansı” (A.A) adıyla bir
de radyo kuruldu.
Temsil Kurulu, TBMM
açılıncaya adar görevini sürdürmüş, TBMM’nin açılmasıyla da görevini
“İcra Vekilleri Heyeti”ne devretmiştir.
AMASYA
(PROTOKOLÜ) GÖRÜŞMELERİ
(20
– 22 EKİM 1919)
Ø Sivas
Kongresi sonrasında İstanbul’da Damat Ferit Hükümeti düşmüş, yerine Ali
Rıza Paşa Kabinesi kurulmuştu (2 Ekim 1919).
Ø Ali Rıza Paşa
sadrazam (başbakan) olunca, “Anadolu hareketine kayıtsız olmadıklarını” ifade
eden ılımlı bir açıklama yaptı. Buna karşılık Temsilciler Kurulu da bir
açıklama yaparak, “İstanbul’da kurulan Ali Rıza Paşa Hükümeti’ni, ulusal
kararlara karşı çıkmaması koşuluyla desteklediklerini” belirtmiştir.
Ø Taraflar arasındaki
ilişkilerin yumuşaması üzerine Ali Rıza Paşa, Bahriye Nazırı (Bakanı)
Salih Paşa’yı Temsil Heyeti ile görüşmeler yapmak üzere Amasya’ya
gönderdi.
Ø Amasya
Görüşmeleri’ni, Temsilciler Kurulu adına Mustafa Kemal Paşa, Rauf ve
Bekir Sami Beyler yapmıştır.
Ø Salih
Paşa ile Temsilciler Kurulu Başkanı Mustafa Kemal arasında üç gün süren
görüşmeler sonucunda Amasya Protokolü imzalanmıştır.
Ø Buna
göre;
1) İşgallere karşı hep birlikte karşı konulacak, Türklerin
çoğunlukta olduğu yerlerin işgaline izin verilmeyecektir.
2) İstanbul Hükümeti, Temsil Heyeti ile Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni ve Sivas Kongresi kararlarını
tanıyacaktır.
3) İstanbul Hükümeti, Temsil Kurulu’nun rızası olmadan
düşmanlarla barış görüşmesine gitmeyecek; bundan sonra yapılacak
görüşmelere Temsil Heyeti’nin uygun göreceği kişiler de katılacaktır.
4)
Mebusan Meclisi, İstanbul dışında, İstanbul Hükümeti’nin de uygun göreceği bir
şehirde derhal toplanacaktır.
Mustafa Kemal
Paşa’nın Mebusan Meclisi’nin İstanbul dışında toplanmasını istemesinin
nedenleri;
İstanbul’un
İtilaf
Devletleri’nce
fiilen
işgal
edilip baskı altında tutulması
İstanbul’da saltanat taraftarlarının çoğunlukta
olması
Bütün zararlı cemiyetlerin merkezinin İstanbul olması
Tüm
bu nedenlerden dolayı
İstanbul’da sağlıklı
karar alınamayacağını düşünmesidir.
5)
Mebusan Meclisi’nin toplanması için seçimlere gidilecek, seçimler tam bir
serbestlik içinde yapılacak; yalnız İttihatçıların
seçilmemesi için telkinler yapılabilecektir.
Ø Salih
Paşa bu kararların dışında, eğer şartlar müsait olursa uygulanabilme sözü
verdiği şu gizli kararları da kabul etmiştir;
İzmir’in kurtarılmasına çalışılacaktır.
Milliyetçi basın üzerindeki sansür
kaldırılacaktır.
İşgalcilerle işbirlikçilik yapan
cemiyetler ile basın – yayın organlarının çalışmalarına engel
olunacak, yine bu davranışlarda bulunan kamu
görevlilerine de işten el çektirilecektir.
Ø Salih Paşa, bu
kararları İstanbul Hükümeti’ne kabul ettireceğini, ettiremezse istifa edeceğini
belirterek İstanbul’a dönmüştür.
Ø Salih Paşa,
İstanbul’da kararları kabul ettiremedi ama istifa da etmedi.
Ø Yürürlüğe
giren tek karar, seçimlere gidilip Mebusan Meclisi’nin açılması oldu.
NOT:
İstanbul Hükümeti’nin bu kararları biri hariç kabul etmemesinin
nedeni; merkezi otoritesini korumak istemesi ve Anadolu
hareketinin daha da güçleneceğinden endişe duymasıdır.
Ø İlk
kez İtilaf Devletleri, İstanbul Hükümeti ve Temsil Kurulu farklı
amaçlar için de olsa, ortak bir karara varmış oldular. Bu
kararda;
F Temsil
Kurulu’nun amacı; Ulusal bağımsızlık hareketini
meşrulaştırmak, bunu başaramazsa da İstanbul’da sağlıklı kararlar
alınamayacağını ispatlamaktır.
F İstanbul
Hükümeti’nin amacı; Kendi çıkarları doğrultusunda kararlar
çıkartarak, Temsil Kurulu’nu etkisiz ve yetkisiz kılabilmektir.
F İtilaf
Devletleri’nin amacı; Toplanacak olan Mebusan Meclisi’ne,
işgalleri onaylatarak resmileştirmektir.
Ø Amasya
Görüşmeleri’nin Önemi
§ İstanbul Hükümeti; bu
görüşmeyle Temsil Heyeti’ni Sivas Kongresi kararlarını ve Anadolu
ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni resmen tanımış oldu.
§ Amasya Protokolleri, Temsil
Kurulu’nun ikinci siyasi başarısıdır.
§ Ayrıca bu görüşmeler Temsil
Kurulu’nun siyasi etkinliğini daha da artırmıştır.
§ Osmanlı
Mebusan Meclisi’nin açılmasını kesinleştirmiştir.
TEMSİL
KURULU’NUN ANKARA’YA GELİŞİ
(27
ARALIK 1919)
Ø Amasya
Görüşmeleri’nde alınan kararlar doğrultusunda Anadolu’da seçimler yapılmıştır.
Ø Erzurum
Milletvekili seçilmiş olan Mustafa Kemal, İstanbul’da toplanacak olan Mebusan
Meclisi’nin güven içinde çalıştığı görülene kadar, Temsilciler
Kurulu ile birlikte Sivas’tan Ankara’ya gelmiş ve burada kalmaya karar
vermişlerdir.
Ø Ankara’nın
Milli Mücadele’nin fiili merkezi olarak seçilme nedenleri;
F Hiç işgal edilmemiş, savunmaya
elverişli, müstahkem (korunaklı) bir şehir olması
F Anadolu’nun
her yanı ile ulaşım ve haberleşme ağının iyi olması (telgraf
hatları, tren yolları v.b.)
F Yunanlılarla mücadele
edilen Batı Cephesi’ne ve Fransızlarla mücadele edilen Güney
Cephesi’ne yakın olması
F İstanbul’a yakın
olması ve Mebusan Meclisi’nin çalışmalarını daha yakından izleme
imkânının bulunması
F Ankara’da
ulusal örgütlerin güçlü olmasıdır.
Ø Temsil Kurulu’nun
Ankara’ya geliş nedenlerinden biri de yeni seçilen ve İstanbul’a gidecek
mebuslarla tek tek görüşerek, onlara, İstanbul’da ulusal kararlar doğrultusunda
çalışmalar yapmaları için telkinde bulunmaktır.
Ø Ankara’nın
yerli halkı Seymenler, Temsil Kurulu’nu ve Mustafa Kemal’i çok
sıcak karşılamışlar ve “Seni görmeye geldik, uğrunda ölmeye geldik” sözleriyle
bu kadronun etrafında bütünleşmişlerdir.
SON
OSMANLI MEBUSAN MECLİSİ’NİN TOPLANMASI VE MİSAK-I MİLLİ’NİN KABULÜ (12 OCAK
1920 – 28 OCAK 1920)
Ø Amasya Görüşmeleri
sonucunda İstanbul Hükümeti; Meclis-i Mebusan’ın toplanmasını kabul etmişti. Bu
nedenle Kasım ayında seçimler yapıldı.
Ø Anlaşma
Devletleri, işgal altındaki bölgeler de dâhil olmak üzere seçimleri
engelleyecek bir harekette bulunmadılar.
NOT:
İtilaf Devletleri İstanbul’u denetim altında tuttukları ve meclisin,
kendilerinin sunacağı barış koşullarını kabul edeceğini umdukları için seçimlere
ve meclisin toplanmasına karışmamışlardır.
Ø Seçimleri
genelde Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin desteklediği adaylar kazandı.
Seçimlerde Mustafa Kemal Erzurum’dan milletvekili seçilmiştir.
Ø Mustafa
Kemal Paşa, İstanbul’a gidecek milletvekilleriyle Ankara’da bir ön
görüşme yaptı ve şu kararlara uymalarını istedi;
F Mustafa
Kemal, gıyaben Meclis Başkanı seçilecek,
NOT:
Mustafa Kemal’in İstanbul’da toplanacak olan Mebuslar Meclisi’ne
başkan seçilmek istemesinin nedeni; dağıtılması halinde başkanlık
yetkisini kullanarak, Meclisi Anadolu’da daha güvenli bir yerde
toplayabilmektir.
F Meclis’te Müdafaa-i
Hukuk Grubu oluşturulacak
F Vatanın
bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı ile ilgili kararlar
alınacak
NOT:
Mustafa Kemal’in İstanbul’a gidecek milletvekilleriyle Ankara’da
görüşme girişimlerini İstanbul Hükümeti engellemeye çalışmıştır. Bunun nedeni; Meclisin
(yasama gücünün) etki altında kalacağından kaygı duymasıdır.
Ø Hazırlıklar
tamamlandıktan sonra 12 Ocak 1920’de İstanbul’da Osmanlı Mebusan Meclisi
toplanarak çalışmalarına başladı.
Ø Mustafa
Kemal, meclis başkanlığına seçilemedi (Reşit Hikmet Bey seçildi),
Müdafaa-i Hukuk Grubu oluşturulamadı. Bunun yerine Felah-ı
Vatan (Vatanın Kurtuluşu) adlı yeni bir grup kuruldu.
NOT:
Mustafa Kemal’e söz verip amaçlarından uzaklaşan
milletvekillerinin bu davranışlarının nedeni; saltanata bağlı olduklarını
göstermek istemeleri ve İtilaf Devletleri’nin baskısından
çekinmeleridir.
Ø Meclisteki
çalışmalar her ne kadar Mustafa Kemal’in istediği yönde gerçekleşmemişse de 28
Ocak 1920’de Mebusan Meclisi’nin gizli oturumunda Türk milleti için çok önemli
olan Misak-ı Milli (Milli Ant / Yemin) kabul edilmiştir.
NOT:
Misak-ı Milli kararları bir parlamento kararı olup,
padişah tarafından onaylanmamıştır.
Ø Misak-ı Milli Kararları
1)
Sınırlar: Mondros Ateşkesi’nin imzalandığı güne kadar Türk ordularının
koruduğu; henüz işgale uğramamış, Müslüman Türk nüfusun çoğunluğu
oluşturduğu vatan toprakları bir bütündür parçalanamaz.
F Bu karar daha önce Erzurum
Kongresi’nde benimsenmiştir.
F Milli
sınırlara son ve kesin şekli verilmiştir.
F Ulusal
sınırlar Wilson İlkeleri’ne uyumluluk gözetilerek çizilmiştir.
2)
Boğazlar: İstanbul ve Marmara’nın güvenliği sağlandığı takdirde, Boğazlar
uluslararası ticarete açılabilir. Ayrıca Boğazlardan geçecek gemilerin
durumu, bizimle birlikte diğer ilgili devletlerin de ortak kararlarıyla tespit
edilmelidir.
F Bu
kararla siyasi ve askeri bağımsızlık vurgulanmıştır.
3)
Azınlık Hakları: Sınırlarımız dâhilinde yaşayan azınlıklara, komşu
ülkelerdeki Türk azınlıklara tanınan haklar oranında hak tanınacaktır.
F Avrupalı Devletlerin içişlerimize
karışmasını engellemek ve bağımsız bir devlet olduğumuzu kabul
ettirmek amaçlanmıştır.
F Devletlerin
eşitliği prensibine uygun hareket edilmiştir.
4)
Kapitülasyonlar: Politik, ekonomik ve mali gelişmemizi engelleyen ve hukuk alanında
hâkimiyetimizi sınırlayan imtiyazlar kabul edilemez
F Bu karar ile kapitülasyonların
kaldırılması amaçlanmıştır. (Kapitülasyonlara ilk defa karşı
çıkılmıştır.).
F Bağımsızlık
ve egemenlik haklarımızdan taviz verilemeyeceği vurgulanmıştır.
5)
Arap Ülkeleri: Ateşkes imzalandığı sırada işgal altında bulunan ve halkın
çoğunluğunu Arap Müslümanların oluşturduğu ülkelerin geleceği, o ülke
halklarının kararına göre belirlenmelidir.
6)
Batı Trakya: Bölgenin geleceğini belirlemek üzere halkoyuna
başvurulmalıdır.
7)
Vilayet-i Selase: Kendi istekleriyle Türkiye’ye katılmış
olan Kars, Ardahan ve Batum (Artvin)’da gerekirse bir daha halkoyuna
başvurulmalıdır (Daha önce Temmuz 1918’te halkoylaması yapılmıştı.).
NOT:
Bu bölgelerde, halkın çoğunluğu Türk ve Müslüman olduğundan,
serbest oylamanın çıkarlarımıza uygun olacağı düşünülmüştür.
8)
Osmanlı Borçları: Sınırlar, Boğazlar ve İstanbul ile
ilgili şartlarımız kabul edilirse Osmanlı dış borçları ödenecektir.
Bu şartlar kabul edilmeden barış yapmak mümkün değildir.
F Kayıtsız,
şartsız bağımsızlık amaçlanmıştır.
Ø Misak-ı
Milli Kararları’nın Önemi
ü Ulusal
sınırlarımız kesin olarak çizilmiştir.
ü Misak-ı Milli, Türk
milletinin ulusal sınırlar içerisinde bağımsız yaşama yeminidir.
ü Ulusal
bilince erişildiğini göstermiştir.
ü Misak-ı Milli’de
ulusal bağımsızlık ve ülke bütünlüğü ile ilgili konular gündeme gelmiş ancak
padişahın meclisteki etkinliği nedeniyle ulusal egemenlik ilkesi ön plana
çıkarılmamıştır.
ü Wilson
İlkeleri’ne uygun bir barışa hazır olunduğu vurgulanmıştır.
ü Ulusal
bağımsızlık mücadelesine yasallık kazandırmıştır (ikinci
kez)
ü Kurtuluş
Savaşı’nın programını ve temelini oluşturmuştur (kesin
şekli verilmiştir.).
Ø İtilaf
Devletleri’nin Misak-ı Milli Kararlarına Tepkileri
Þ Mebuslar
Meclisi, Misak-ı Milli kararlarını 28 Ocak 1920’deki gizli oturumda kabul
etmiş,
ancak kararlar 17 Şubat 1920’de basına duyurulmuştur.
Bu kararlardan
rahatsızlık duyan işgalci güçler, önce Hükümet ve Meclise baskı yaparak alınan
bu kararların değiştirilmesini istediler.
NOT:
İşgalci güçlerin bu tutumlarının nedeni; alınan bu kararları
beklentilerine aykırı bulmalarıdır.
İtilafların ve padişahın baskıları sonucu, Sadrazam Ali
Rıza Paşa istifa etti (3 Mart 1920). Yerine getirilen Salih Paşa
da baskılar sonucu istifa etmiştir (2 nisan 1920).
İstekleri kabul
edilmeyen işgalci güçler, 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal ederek,
Mebusan Meclisi’ni basıp dağıtmışlar ve 150 kadar milletvekilini
ve aydını tutuklayarak Malta Adası’na sürgüne göndermişlerdir (İşgal, Mondros’un
7. maddesine dayandırılmıştır.).
NOT:
Mebusan Meclisi’nin dağıtılması işgalci güçlerin, Türk
halkının iradesini yok saydıklarını gösterir.
NOT:
Kanun-u Esasi’ye göre, Mebusan Meclisi’ni açma – kapatma yetkisi
padişahın elinde olmasına rağmen, İngilizlerin meclisi basıp dağıtmaları,
anayasaya aykırı bir durumdur.
İşgalden
hemen sonra yayınlanan bildiride işgalci güçler;
v İşgalin geçici olduğunu,
v Amaçlarının
saltanat makamının nüfuzunu kırmak değil, aksine padişahın Osmanlı
idaresinde kalacak yerlerdeki nüfuzunu kuvvetlendirmek olduğunu,
v Anadolu’da karışıklık
devam ederse, İstanbul’un Türklerden alınacağını,
v Herkesin
saltanat makamı olan İstanbul’un emirlerine uyması gerektiğini belirtmişlerdir.
NOT:
İtilaf Devletleri, İstanbul’un işgalinin dünya kamuoyunda kendileri
hakkında oluşturacağı olumsuz imajı yok etmek, işgalden Anadolu
hareketinin sorumlu olduğunu göstermek ve Milli Mücadele’yi
engelleyerek halkın tepkisini azaltmak amacıyla bildiri yayınlamışlardır.
NOT:
İstanbul’un İtilaflar tarafından işgal edilmesi ve Mebusan
Meclisi’nin dağıtılması Türk halkının İstanbul Hükümeti’ne olan güvenini
sarsmıştır.
Ø Mustafa
Kemal’in İşgale ve İtilaf Devletleri’ne Tepkisi (19 Mart 1920)
Mustafa Kemal işgali
öğrenince tüm yurdu bu işgalden haberdar eden bir genelge yayınlamış,
ayrıca İstanbul’daki İtilaf Devletleri temsilcileri ve bütün
tarafsız ülkelere protestoda bulunarak aşağıdaki tedbirleri almıştır;
F İstanbul ile tüm
ilişkiler kesilecektir.
F İstanbul’daki
tutuklamalara karşılık Anadolu’daki İtilaf subayları tutuklanacaktır.
F Bundan sonra İstanbul’a
hiçbir ilden vergi gönderilmeyecek, İstanbul Hükümeti’nin gelirleri
Ankara’da toplanacaktır.
F İstanbul ve Adana’dan
Anadolu’ya düşman askerlerinin sevkiyatının engellenmesi için Geyve ve
Ulukışla demiryolları tahrip edilecektir.
F Padişah tutsak olduğu
için bundan sonra Milli Mücadele padişah adına da yürütülecektir.
F İstanbul’dan
Anadolu’ya kaçabilen milletvekillerinin hakkı saklıdır. Ankara’da yeni
açılacak olan Meclise katılabileceklerdir.
NOT-1:
Bütün bu gelişmeler, saltanat ve hilafet
yanlılarını da ulusal mücadelecilerin yanına yöneltmiş ve Ankara’da TBMM’nin
açılmasına zemin hazırlamıştır.
NOT-2:
Mustafa Kemal’in, İstanbul’da meclisin sağlıklı kararlar
alamayacağı görüşü haklılık kazanmış, gerçekçiliği ve ileri
görüşlülüğü kanıtlanmıştır.
NOT-3: Salih Paşa’nın istifası üzerine 5 Nisan 1920’de Damat Ferit
Paşa yeniden sadrazamlığa getirilmiş ve hükümeti kurmuştur. 11 Nisan
1920’de de Padişah, Mebusan Meclisi’ni süresiz olarak kapatmış (3. Kapatılış), böylece
Osmanlı Parlamento Tarihi de sona ermiştir.
I.
TBMM’NİN AÇILMASI
(23 NİSAN
1920)
Ø 16 Mart 1920’de İstanbul’un
İtilaf Devletleri tarafından resmen işgal edilmesi ve Mebusan
Meclisi’nin dağıtılması, Saltanat tutsak duruma düştüğü için İstanbul
Hükümeti’nin görev ve sorumluluklarını yerine getirememesi gibi
nedenler, Mustafa Kemal’e düşüncelerini gerçekleştirme fırsatı vermiş ve
I. TBMM’nin açılmasına zemin hazırlamıştır.
Ø Mustafa
Kemal 19 Mart 1920’de bir genelge yayınlayarak İstanbul’un işgalini
protesto etmiş; Ankara’da yeni bir meclisin açılacağını, Anadolu’ya
kaçabilen milletvekillerinin haklarının saklı olduğunu (14 milletvekili) ve
açılacak olan Millet Meclisi’ne onların da katılabileceğini bildirmiştir.
NOT:
Bu genelge ile İstanbul’daki milletvekillerine sahip çıkılması, ulusal
iradenin pekiştirilmeye çalışıldığını gösterir.
Ø İlk TBMM, Mart ayının
son günlerinde yapılan seçimlerle Anadolu’dan seçilen milletvekilleri ve
İstanbul’dan Ankara’ya kaçabilen milletvekillerinin katılımıyla 23 Nisan
1920’de en yaşlı üye olması sebebiyle Sinop Milletvekili Şerif Bey’in
geçici başkanlığında açıldı (120 milletvekili ile).
Ø Mustafa Kemal Paşa,
ilk Meclise Ankara Milletvekili olarak katıldı ve 24 Nisan
1920’de Meclis Başkanlığı’na seçildi (TBMM’nin ilk resmi
başkanı).
Ø Mustafa
Kemal’in 24 Nisan 1920’de Meclis’e yazılı olarak sunduğu önerge onaylanarak
aynen kabul edilmiştir.
Ø Bu
önergeye göre;
1) Mecliste
toplanmış olan ulusal iradeyi doğrudan vatanın geleceğine hâkim kılmak
esastır. TBMM’nin üstünde hiçbir güç ve makam
yoktur.
Osmanlı Hükümeti ve Saltanat yok sayılmıştır.
Meclisin “ihtilalci” özelliğini gösterir.
İleride Cumhuriyet
yönetimine geçileceğini belirtmektedir (ulusal egemenlik).
2) Yasama
(kanun yapma) ve Yürütme (Hükümet) yetkileri TBMM’ye aittir (Güçler
birliği).
Bu sistemin kabul edilmesinin temel amacı; Meclisi,
milletin tek temsilcisi haline getirmek ve Milli Mücadele’de
çabuk karar alıp uygulayabilmektir.
Yasama ve Yürütme yetkilerinin TBMM’de toplanması, Cumhuriyet
yönetimine geçileceğinin kesin bir göstergesidir.
Bütün yetkilerin TBMM’nin elinde toplanması demokrasiye
terstir.
Meclis, gerekli
gördüğü hallerde İstiklal Mahkemeleri’ni kurarak yargı gücünü
de kullanmıştır.
3)
Hükümet kurmak zorunludur.
Yeni Türk Devleti’ne işlerlik kazandırmak amaçlanmıştır.
İstanbul
Hükümeti’nin yerine başka bir hükümet kurulacağı belirtilmiştir.
4) Geçici
kaydıyla bir hükümet başkanı tanımak veya padişah vekili
atamak doğru değildir.
Meclisin,
kararlarında bağımsız olması gerektiği ve sürekli olacağı
vurgulanmıştır.
5) Hükümet
işleri, Meclis içerisinden seçilecek bir heyet tarafından yürütülecektir.
Meclis Başkanı bu heyetin de başkanıdır.
Bu kararla Meclis Hükümeti Sistemi kabul
edilmiştir.
Bu karar aynı zamanda güçler birliğinin bir sonucudur.
Meclis Hükümeti
sisteminden Kabine sistemine geçiş, Cumhuriyetin ilanı ile birlikte olacaktır.
NOT:
Meclisin açılması ve hükümetin kurulması ile Temsil Kurulu’nun
görevi sona ermiştir.
6)
Padişah ve halifenin geleceği, işgalcilerin baskısı bittikten sonra Meclis
tarafından belirlenecektir.
Bu ilke ile meclis, saltanat makamının üzerinde yer
almaktadır.
Ulusal egemenlik
anlayışına ters olmasına rağmen böyle bir karar alınmasının nedeni; ortamın
böyle bir değişikliğe hazır olmaması ve halkın tepki
gösterebileceği endişesidir.
NOT:
İlk TBMM’nin yeni bir devlet düzenine geçilmesini sağlayıcı
yönleri bulunmasına rağmen, bu yönleri ön plana çıkarılmamış, herkesin
ortak tutkusu olan vatanın kurtarılmasına öncelik verilmiştir.
I.
TBMM’NİN ÖZELLİKLERİ
ü TBMM’nin açılmasıyla “Milli
Egemenlik” ilkesi tam olarak ilk kez gerçekleştirilmiştir.
ü Yeni bir devletin
kurulmasını sağladığından “Kurucu Meclis” sıfatını almıştır
(Anayasa yapması bu duruma örnektir.). Ancak ulusal birlik ve beraberliği
zedelememek için “olağanüstü yetkilere sahip meclis” tanımlaması
yapılmıştır.
ü Yeni
bir yönetim anlayışını ve egemenliğin kaynağını
değiştirmeyi öngördüğü için “ihtilalci” bir karakter
taşımıştır.
ü Ulusal iradeyi vatanın
geleceğine egemen kılmak istemesi, azınlıklara yer vermemesi,
Misak-ı Milli’yi ve İstiklal Marşı’nı kabul etmesi “Ulusal bir
meclis” olduğunu gösterir.
ü Üyeleri seçimle
belirlendiği için “Demokratik”, toplumun her kesiminden temsilcilere
yer vermesi nedeniyle de “çok sesli” bir meclistir.
ü Güçler birliği
ilkesini benimsediği için “olağanüstü yetkilere sahip” bir
meclistir.
ü İstanbul’daki Mebusan
Meclisi’nin devamı olmayıp tamamen halk egemenliği ilkesiyle
kurulmuştur (Aynı zamanda Ayan Meclisi’nden de bu yönüyle ayrılır.).
ü Kurtuluş Savaşı’nı
yönettiği için “savaş meclisi”dir.
ü Yasalar önünde halkın
eşitliği prensibini benimsediği için “halkçı” bir meclistir.
ü Partileşme
yoktur, gruplaşma vardır; Halk Zümresi (Bolşevikçiler), Islahat Grubu
(Saltanatçılar), İstiklal Grubu (M. Kemal taraftarları), Müdafaa-i Hukuk Grubu
(Mustafa Kemal tarafından kurulmuştur.),
Tesanüd (Dayanışma) Grubu (Eski İttihatçılar), Yeşil
Ordu (Çerkez Ethem yanlıları) ilk mecliste yer alan gruplardır.
ü Teokratik
bir meclistir; din ve şeriat işlerini yürütme görevini TBMM üstlenmiştir (1921
Anayasası’nın kabulü ile).
ü Meclis
Hükümeti Sistemi’ni benimsemiştir; Meclis Başkanı Hükümetin de başkanıdır. Hükümet
üyeleri (bakanlar) meclis içerisinden tek tek oylanarak seçilir, istenmeyen
hükümet üyesi değiştirilebilir fakat hükümet düşmez. Bu sistemde Başbakan ve
Cumhurbaşkanı gibi makamlar yoktur. TBMM bu makamların kendisidir.
I. TBMM;
¨ Düzenli
orduyu kurmuştur (8 Kasım 1920).
Anayasayı yapmıştır (Teşkilat-ı Esasiye – 1921).
Ülkeyi işgalden kurtarmıştır.
Saltanatı kaldırmıştır (1 Kasım 1922).
Lozan’a heyet
göndermiştir.
NOT-1:
25 Nisan 1920’de Mustafa Kemal’in başkanlığında 7 kişilik geçici
bir icra heyeti “yürütme kurulu” oluşturulmuş, 3 Mayıs 1920’de “İcra
Vekilleri Heyeti” genişletilmiş ve Yeni Türk Devleti’nin ilk
hükümeti kurulmuştur.
NOT-2:
I. TBMM, Milli Mücadele yıllarında iyice yıprandığı için 1
Nisan 1923’te kendisini feshetmiş, yeni meclis 11 Ağustos 1923’te resmen
göreve başlamıştır (1927’ye kadar).
I. TBMM’nin
otoritesini güçlendirdiğinin kanıtları;
Yasama ve yürütme yetkilerini kendinde
toplaması
İstanbul Hükümeti’nin
yaptığı ve yapacağı her türlü işlemi yok sayması
Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nu kabul etmesi
İstiklal Mahkemeleri’ni kurması
Ayaklanmaları bastırması
Vergi oranlarını arttırması
Kurtuluş Savaşı’nı kazanması
NOT-3: Ceride-i Resmiye: İlk resmi gazetedir. 7 Şubat 1921’de ilk sayısı
yayınlanmıştır. TBMM Hükümeti’nin yaptığı atamalar, genelgeler ve yasaları
yayınlamıştır. 10 Eylül 1923’te “Resmi Ceride” adını almış, Cumhuriyet’in
ilanından sonra “Türkiye Cumhuriyeti’nin Resmi Gazetesi’dir.” kaydıyla
çıkmıştır.
Þ I.
TBMM’nin Çıkardığı Kanunlar
F Ağnam (hayvan
vergilerinin 4 katına çıkarılmasına dair) Kanunu (ilk kanun – 24 Nisan 1920)
F Hıyanet-i Vataniye
Kanunu (29 Nisan 1920)
F İstiklal Mahkemeleri
Kanunu (11 Eylül 1920)
F Firariler Hakkında
Kanun (11 Eylül 1920)
F Düzenli Ordu Kanunu (8 Kasım 1920)
F Nisab-ı Müzakere
Kanunu (Meclis içtüzüğü - 5 Eylül 1920)
F Men-i Müskirat Kanunu
(Milli Mücadele’ye mali kaynak sağlamak amacıyla içki ve tütün mamulleri
yasaklanmıştır - 10 Eylül 1920)
F Men-i İsrafat Kanunu
(Her türlü israf yasaklanmıştır - 25 Kasım 1920)
F Teşkilat-ı Esasiye
Kanunu (20 Ocak 1921)
İstiklal Marşı Hakkında Kanun (12 Mart 1921)
Başkomutanlık Kanunu (5 Ağustos 1921)
I.
TBMM’YE KARŞI AYAKLANMALAR
§ Nedenleri:
Saltanat ve hilafetin otoritesini devam ettirme düşüncesi (Damat
Ferit’in amacı)
Ulusal bilinci yok ederek TBMM’yi halktan uzaklaştırmak (İtilafların
ve İstanbul Hükümeti’nin amacı)
Vatanı bölerek yeni devletler kurma düşüncesi (Rum ve
Ermeni azınlıkların amacı)
Büyük bir devletin himayesine girme isteği (Bazı manda
yanlılarının amacı)
Boğazları daha uzun süre elde tutma planı (İngilizlerin
amacı)
Bazı Kuva-i Milliye
birliklerinin disiplinsiz hareketleri
Ø Damat
Ferit, Ulusal Hareketi engellemek için;
F 4 Mayıs 1920’de
Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını idama mahkûm ettirmiş, resmi
rütbe ve nişanlarının alınması emrini vermiştir.
F Düşmanla işbirliği
yaparak, irticayı harekete geçirmiş, TBMM’yi etkisiz ve yetkisiz
duruma düşürmeye çalışmıştır.
F Halifenin ve
Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi’nin fetvasıyla ulusal hareketin
lider kadrosunu din düşmanı ilan etmiştir.
F İtilaf
Devletleri’yle bir an önce bir barış antlaşması (Sevr) yaparak işgalleri
resmileştirmek istemiştir.
Ø Ayaklanmalar
Dört Gruba Ayrılır;
A.
Doğrudan İstanbul Hükümeti Tarafından çıkarılan Ayaklanmalar
1)
Ahmet Anzavur Ayaklanması
Þ Balıkesir ve
çevresindeki Kuva-i Milliye güçlerini dağıtmak amacıyla, İngiliz
desteğiyle; ordudan atılmış eski bir subay olan Ahmet Anzavur
tarafından çıkarılmıştır.
Bu isyan Çerkez
Ethem’e bağlı Kuva-i Seyyare ve Ali Fuat Paşa’ya bağlı mili
güçler tarafından bastırılmıştır (16 Nisan 1920).
2)
Kuva-i İnzibatiye (Halifelik Ordusu) Ayaklanması
Þ Damat Ferit
tarafından milli güçleri dağıtmak amacıyla İzmit ve çevresinde
çıkartılan isyandır.
Bu isyan Ali Fuat Paşa’nın
birlikleri tarafından bastırıldı. Birçok Kuva-i İnzibatiye eri milli güçlere
katıldı (25 Nisan 1920).
NOT:
Bu isyanlar İngilizlerin, Boğazları daha fazla elde tutmak
amacıyla padişah ve hilafet makamını kullanarak İstanbul Hükümeti’ne
çıkarttıkları isyanlardır.
B)
İstanbul Hükümeti’nin ve İşgal Güçlerinin Kışkırtmaları Sonucu Çıkan
Ayaklanmalar
Þ Bu ayaklanmaların
çıkmasında halkın dini duygularını istismar ederek Milli Mücadele’yi
engellemek, İtilaf Devletleri’nin işgal ettikleri topraklara
yerleşmesini sağlamak, İngilizlerin Boğazlar ve çevresini denetim altına
almak ve azınlıklardan yararlanmak gibi nedenler etkili
olmuştur.
Bolu, Düzce,
Hendek, Adapazarı (Boğazlar için), Bozkır, Delibaş Mehmet (Konya
– en geniş kapsamlı dini ayaklanma), Şeyh Eşref (Bayburt),
Şeyh Recep (Sivas), Ali Batı (Mardin), Koçgiri
(Sivas ve Erzincan), Çapanoğulları (Yozgat), Çopur
Musa (Afyon), Milli Aşiret (Urfa), Cemil Çeto (Batman
- Garzan) bu ayaklanmaların başlıcalarıdır.
C)
Önceden Kuva-i Milliye Yanlısı Olup Sonradan Ayaklanma Çıkaranlar
Þ Düzenli
ordunun kuruluş aşamasında belirli bir disiplin ve otorite altına girmek
istemeyen
bazı Kuva-i Milliye şefleri tarafından çıkartılmıştır.
Bunların başlıcaları; Çerkez Ethem (Kütahya), Demirci
Mehmet (Denizli) ve Yörük Ali (Manisa) ayaklanmalarıdır.
Bu isyanlar, I.
İnönü Zaferi’nin kazanılmasının ardından 20 Ocak 1921’de kesin olarak
bastırılmıştır.
D)
Azınlıklar Tarafından Çıkarılan Ayaklanmalar
Osmanlı Devleti’nin iyice zayıflamasına paralel olarak Ermeniler
Doğu Anadolu’da, Rumlar da Doğu Karadeniz’de bağımsız bir devlet
kurabilmek amacıyla ayaklandılar.
Batı Anadolu’da ise
işgalci Yunan ordusundan aldıkları destekle isyan etmiş olan
Rumların bu isyanları Büyük Taarruz sonucunda sona ermiştir.
NOT:
I. TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmaların içerisinde en uzun
süreli olanları azınlık ayaklanmalardır. Özellikle de Rumların
isyanı düzenli ordunun kurulabilmesiyle 6 Şubat 1923’te bastırılabilmiştir.
§ TBMM’nin
Ayaklanmalara Karşı Aldığı Önlemler
29 Nisan 1920’de “Hıyanet-i
Vataniye Kanunu” (Vatana İhanet Yasası) çıkarıldı. Buna göre;
F TBMM’ye sözle veya
fiili olarak karşı çıkan herkes vatan haini kabul edilecektir.
F İstanbul’dan
gelen hiçbir evrak kabul edilmeyecek, edenler vatan haini sayılacaktır (Sevr’i
imzalayanlar ve kabul edenler vatan haini ilan edilmiştir.).
Vatan hainlerini yargılamak amacıyla, Meclis içersinden salt
çoğunluğun oyuyla 3 milletvekili seçilerek İstiklal Mahkemeleri kuruldu
(18 Eylül 1920).
İstanbul Hükümeti’nin fetvasına karşılık olarak Ankara
Müftüsü Rıfat Börekçi ve 150 din adamının imzasıyla karşı fetva
hazırlandı.
Ankara’da açılan radyo (Anadolu Ajansı) ve gazete
(Hâkimiyet-i Milliye) ile İstanbul Hükümeti’nin basın – yayın
yoluyla yaptığı aleyhte propagandalara karşılık verildi.
Halkı
bilinçlendirmek için “İrşad (Öğüt) Heyetleri” kurulmuştur.
Þ İleriki
dönemde Kuva-i Milliye birlikleri kaldırılmış ve yerlerine Düzenli Ordu kurulmuştur.
NOT-1:
TBMM’nin Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nu çıkarıp İstiklal
Mahkemeleri’ni kurması, ayaklanmaları önlediği gibi düzenli ordunun
kurulmasını da hızlandırmıştır. Böylece TBMM’nin Anadolu’daki
gücü ve otoritesi artmıştır.
NOT-2:
İstiklal Mahkemesi üyelerinin Meclis içerisinden seçilmesi
TBMM’nin yargı yetkisini de kullandığını gösterir.
NOT-3:
İstiklal Mahkemeleri ileriki dönemde, Tekalif-i Milliye
Emirleri’nin uygulanışı sırasında, Şeyh Sait İsyanı sonucunda,
Mustafa Kemal’e suikast girişimi nedeniyle ve Menemen İsyanı
sonucunda tekrar kurulacaktır. Ancak 1924 Anayasası’nda yapılan
değişiklikle 1949’da kaldırılmıştır.
§ Ayaklanmaların
Sonuçları
Ayaklanmaları bastırmasındaki başarılarından dolayı, TBMM’nin
halk üzerindeki gücü ve otoritesi arttı.
TBMM, elindeki insan ve malzeme gücünü ayaklanmaları bastırmak
için kullandığından, düzenli ordunun kurulması ve Kurtuluş
Savaşı’nın başarıya ulaşması gecikti.
İtilaf Devletleri
ve Yunanlılar, TBMM’nin ayaklanmalarla uğraşmasından yararlanarak
işgallerini genişlettiler (İngilizler Bandırma yakınlarına kadar,
Yunanlılar ise Doğu Trakya, Bursa ve Uşak çizgisine kadar ilerlediler.).
NOT: Bu ayaklanmaların İstanbul Hükümeti’nce desteklenmesi “Ulusal
Egemenlik”, İtilaflarca desteklenmesi “Ulusal Bağımsızlık”ı
engellemeye yöneliktir.
SEVR
BARIŞ ANTLAŞMASI
(10
AĞUSTOS 1920)
Ø Sevr’in
I. Dünya Savaşı’nı bitiren diğer barış antlaşmalarına göre geç
imzalanmasının nedenleri şunlardır;
F Mondros Ateşkesi’nin
bir barış antlaşması gibi geniş ve işgal içeren maddeler
taşıması,
F İtilaf Devletleri
arasında Osmanlı topraklarının paylaşımıyla ilgili anlaşmazlık yaşanması,
(Rusya’nın savaştan çekilmesiyle bu devlete vaat edilen toprakların ne olacağı
konusu),
F Paris Konferansı’nda
İzmir’in Yunanlılara verilmesinden dolayı İngiltere ve İtalya
arasında çıkan anlaşmazlık ve İtalya’nın konferansı terk etmesi,
F İtilaf Devletleri’nin
ayaklanmalar yoluyla amaçlarına ulaşabilecekleri düşüncesi,
F Anadolu’da Milli
Mücadele’nin başlaması
(en önemlisi)
¨ Sevr’e
Doğru Hazırlıklar
İtilaf Devletleri, Osmanlı
Devleti ile yapılacak olan barış antlaşmasının şartlarını belirlemek üzere
İtalya’nın San Remo kentinde bir konferans düzenlediler (18 – 26
Nisan 1920).
Bu konferansa Osmanlı Hükümeti adına katılan Tevfik Paşa önerilen
taslağı kabul etmeyince İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti’ni antlaşmayı
imzalamaya zorlamak için 23 Nisan 1920’de Yunan ordusunu Bursa –
Uşak çizgisi yönünde ve Trakya’ya kadar ilerlettiler.
Yunan ordusu kısa zamanda Batı Anadolu’yu da işgal etti. Hem Kuvai Milliye, hem
de Osmanlı askerleri yenildi.
Bu gelişmeler üzerine daha fazla toprak kaybına uğramaktan
ve Yunan ordusunun İstanbul’a gelebileceğinden çekinen Padişah
Vahdettin ve Damat Ferit Hükümeti “Saltanat Şurası (Komisyonu)”nı
derhal toplayarak barış taslağının kabul edilmesini kararlaştırdılar (22 Temmuz
1920).
Antlaşma; Osmanlı
Hükümeti adına Osmanlı delegeleri Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı)
Bağdatlı Hadi Paşa, Şuray-ı Devlet (Danıştay) Başkanı Rıza Tevfik Bey ve
Bern Sefiri (Elçisi) Reşat Halis Beyler tarafından Paris’in Sevr
kasabasında imzalandı (10 Ağustos 1920).
¨ Antlaşmanın
Maddeleri
A)
Sınırlar:
Güneydoğu Anadolu, Çukurova, Lübnan ve Suriye Fransa’ya bırakılacaktır.
Doğu Trakya, Batı Anadolu ve Ege Adaları Yunanistan’a
bırakılacaktır.
Arabistan ve Irak (Ortadoğu) İngiltere’ye bırakılacaktır.
Güneybatı Anadolu (Antalya, Konya, İç Batı Anadolu, Göller
Bölgesi, Muğla), Rodos ve Oniki Ada İtalyanların egemenliğine girecektir.
Giresun, Ordu,
Samsun, Tokat, Amasya, Sinop, Çorum, Kayseri’nin doğusu, Çankırı, Ankara,
Eskişehir, Bolu, Zonguldak ve Bilecik Osmanlı Devleti’nin elinde
kalacaktır.
NOT:
Bu maddelerle Osmanlı Devleti’nin bütün stratejik noktaları İtilaf
Devletleri arasında paylaşılmıştır.
B)
Siyasi Hükümler:
İstanbul, Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak
kalacak, ancak Osmanlı Devleti barış şartlarını ve azınlık
haklarını koruyamazsa İstanbul da Türklerin elinden alınacaktır.
Boğazlar, aralarında Türk temsilci olmayan uluslar arası
bir komisyon tarafından yönetilecek, tüm devletlerin gemilerine açık
olacak (savaş zamanı dâhil) ve bu komisyonun ayrı bir bayrağı ve bütçesi
olacak, geçişler paralı yapılacaktır.
Azınlıklara geniş haklar verilecektir.
Doğu Anadolu’dan
başlayıp sınırları Karadeniz’e kadar ulaşacak, ABD mandasında bir Ermenistan
ve buna bağlı özerk bir Kürdistan kurulacaktır.
NOT:
Bu maddelerle Osmanlı Devleti’nin hukuki varlığı devam
ettirilmiş, ancak siyasi yönden varlığı sona ermiştir.
C)
Askeri Hükümler:
Osmanlı ülkesinde mecburi askerlik kalkacak ve
askerlik paralı olacaktır.
Osmanlı ordusu 50.700 kişiye indirilecek ve ordu
ağır silahlardan arındırılacaktır.
Ordudaki subayların
% 70’i yabancı olacak, ordu sadece sınırları korumak ve iç
asayişi sağlamak (jandarma görevi) için kullanılacaktır.
Þ Deniz
gücü sınırlı olacak, donanma 13 küçük gemiden oluşacaktır.
NOT:
Bu maddelerle Osmanlı Devleti savunmasız hale getirilmiştir.
D)
Ekonomik Hükümler:
Osmanlı maliyesinin kontrolü İtilaf Devletleri’nin oluşturduğu Mali
Komisyon’a bırakılacaktır. Bu komisyonun izni olmadan iç ve dış
borçlanma yapılmayacaktır.
Kapitülasyonlar yeniden yürürlüğe girecek ve bu
kapitülasyonlardan bütün devletler yararlanacaktır.
Osmanlı Devleti savaş tazminatı ödeyecektir.
Osmanlı uyruğundaki
herhangi bir kişi, İtilaf Devletleri’nin vatandaşlığına geçebilecek,
vatandaşlığa geçtiği tarihten itibaren her türlü kapitülasyondan
yararlanabilecek, askerlik yapmayacak, Osmanlı’ya vergi vermeyecek, tekrar
Osmanlı vatandaşlığına geçemeyecektir.
NOT: Bu maddelerle İtilaf Devletleri, Osmanlı ekonomik hayatında
daha fazla etkinlik kazanmayı ve Türk ulusunu yasal yollarla yok
etmeyi amaçlamışlardır.
¨ Antlaşmanın
Önemi:
F Osmanlı
Devleti’nin imzaladığı en son antlaşmadır.
F Osmanlı
Devleti bu antlaşma ile fiilen sona ermiştir.
F Sevr
ölü doğmuş ve hiçbir zaman uygulanamamış bir antlaşmadır.
NOT: 1878’de imzalanan Ayestefanos Antlaşması ve Sevr
Antlaşması’nın ortak özelliği;
imzalandıkları
halde yürürlüğe girmemiş olmalarıdır.
F Osmanlı Anayasası’na
(Kanun-u Esasi) göre padişah veya hükümetin imzaladığı bir antlaşma, Mebusan
Meclisi’nde onaylanırsa resmen yürürlüğe girerdi.
F 11 Nisan 1920’de
Mebusan Meclisi dağıtıldığı için Sevr Antlaşması Meclis’te onaylanamamıştır. Bu
nedenle antlaşmanın hukuki bir geçerliliği yoktur.
F Sevr Antlaşması’nın
yürürlüğe konamamasının en önemli nedeni; Milli Mücadele’nin başarıya
ulaşmasıdır.
F Bu antlaşma, ülkenin
parçalanmasına neden olduğu için Misak-ı Milli’ye aykırıdır. Aynı
zamanda padişah bu antlaşmayı onaylamakla halkın iradesine yani
çoğunluğun görüşüne ters düşmüştür.
F Osmanlı yönetiminin
teslimiyetçi bir tutum sergilemesi, TBMM’ye katılımları arttırmış ve
ulusal bilinci kamçılamıştır.
F Wilson
İlkeleri’ne (12. maddeye) rağmen, Türk ulusunun bağımsız yaşama hakları gasp
edilmiştir. Bu nedenle Ulusal Kurtuluş Savaşı, Türk ulusunun haklarını
koruyabilmesi için son ve tek çözüm haline gelmiştir.
Sevr
Antlaşması’na Karşı Tepkiler ve Sonraki Gelişmeler:
Antlaşmanın imzalanması İstanbul ve Anadolu’da tepkiyle
karşılanınca Damat Ferit Hükümeti istifa etmiştir.
TBMM, antlaşmayı kabul etmediğini açıklarken; bu
belgeyi imzalayanları ve Saltanat Şurası’nda onaylayanları, ayrıca uygulatmaya
çalışanları vatan haini ilan etmiş ve Hıyanet-i Vataniye
Yasası’na göre yargılanmalarını kararlaştırmıştır.
Sevr
Antlaşması’ndan sonra Ermenistan ve Kürdistan devletlerini
kurma çalışmaları da hızlanmıştır.
BİLECİK GÖRÜŞMESİ
(5 ARALIK 1920)
Ø TBMM adına Mustafa
Kemal ile İstanbul yönetimi adına Tevfik Paşa Hükümeti’nden Ahmet
İzzet Paşa ve Salih Paşa arasında yapılmıştır.
Ø Görüşmelerden
herhangi bir sonuç çıkmamış; İstanbul’dan gelenler zoraki Ankara’ya
götürülmüşlerdir.
Ø Bundan amaç; İstanbul
yönetiminin Ulusal Harekete katıldığı izlenimini vermektir.
Ø Ankara’ya gelenlerin
Mart 1921’de İstanbul’a dönmelerine izin verilmişse de Münir Bey
(Ertegün) kendi isteği ile Ankara’da kalmıştır.
Ø Bu görüşmeler, TBMM’nin yasal (siyasi)
varlığını tanıtması ve gücünü kanıtlaması açısından önemlidir.