XIX. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
XIX. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mart 2014 Perşembe

XIX. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ

Ø İnkılâp: Siyasi ve hukuki niteliği bulunan bir topluluk içerisinde eskilerin yerini yenilerin almasıdır. Siyasi, sosyal ve kültürel alanda meydana gelen köklü değişikliklerdir.

Ø Diğer bir deyişle İnkılâp; halk hareketi sonucu mevcut düzenin zor kullanılarak yıkılması ve yıkılan düzenin yerine çağın ihtiyaçlarını karşılayacak yeni bir düzenin kurulmasıdır.

NOT: Yapılan hareket ileriye dönük bir düzeni getiriyorsa “inkılâp”, geriye dönük bir düzeni getirmeyi amaçlamışsa “irtica” olarak nitelendirilir.

Ø Atatürk’ün İnkılâp Anlayışı: Atatürk’e göre inkılâp, mevcut kurumları zorla değiştirmek demektir. Türk milletini son asırlarda geri bırakmış olan kurumları yıkarak yerlerine milletin en yüksek medeni icaplara göre ilerlemesini sağlayacak yeni kurumlar açmaktır.

Ø Türk İnkılâbı’nın Özellikleri:

 Dışarıda işgalci devletlere, içeride sultan ve halifeye karşı yapılan bir ulusal bağımsızlık ve egemenlik mücadelesidir.

 Tarihi gelişmelerin izin vermemesi nedeniyle teorik ve ideolojik bir hazırlığı yoktur.

 Toplumun her kesiminden insanların katılımıyla gerçekleşen bir halk hareketidir.

NOT: Toplumun geneli tarafından benimsenmeyen bir inkılâp hareketi başarıya ulaşamaz.

 Türk toplumunun gereksinimlerinden doğan bir yenilik ve diriliş hareketidir (Türk inkılâbı statik yani durağan değildir ve gelişmelere açıktır.).
 Türk inkılâbını en başından sonuna kadar gerçekleştirenler aynı kişilerdir.
 Bağımsızlık yolunda savaşan sömürge uluslara örnek olduğu için evrenseldir.
 Her alanda çağdaş bir yapı kurmayı hedeflemiştir.

Þ Demokratik yollarla yürütülmüştür (Örnek; Bölgesel ya da ulusal kongrelerin düzenlenmesi, TBMM’nin açılması).
 Türk inkılâbının yapılması, egemenliğin millete ait olduğu yeni bir devletin kurulmasında etkili olmuştur.

XIX. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ’NİN GENEL DURUMU
Ø Bu yüzyılda Osmanlı Devleti, parçalanma ve çöküş sürecini yaşamıştır. Mevcut durumunu koruma ve toprak kayıplarını önleme düşüncesiyle Avrupalı büyük devletler arasında denge politikası izlemiştir.
Ø Yüzyıl başında, Rusya’ya karşı İngiltere ve Fransa’nın desteğini alırken, yüzyıl sonlarında ise İngiltere, Fransa ve Rusya’ya karşı kalkındırma ve yardım görünümü altında kendisine yaklaşan Almanya ile birlikte hareket etmiştir.
Ø Osmanlı Devleti bu yüzyılda, Fransız İhtilali sonrasında yayılan milliyetçilik akımından olumsuz yönde en fazla etkilenen imparatorluk olmuştur. Özellikle Balkan ulusları Osmanlı’ya karşı isyan edip imparatorluktan kopmaya başlamışlardır.
Ø Osmanlı Devleti, imparatorluğun bütünlüğünü korumak düşüncesiyle 1839’da Tanzimat Fermanı’nı, 1856’da Islahat Fermanı’nı ilan etmiş, 1876’da da Kanun-u Esasi’yi kabul ederek, meşruti yönetime geçmiş; fakat dağılmayı durduramamıştır.
Ø Osmanlı Devleti bu yüzyılda, devlet yapısını çağdaşlaştırma düşüncesiyle, Batılı tarzda ıslahat hareketlerine hız vermiştir (eğitim, öğretim, askerlik, yönetim ve hukuk alanlarında).
Ø Bu yüzyılda Osmanlı toplumu içerisinde bir kültür çatışması yaşanıyordu (medreseler ve batılı eğitim kurumları nedeniyle). Ayrıca Tanzimat Dönemi’nde de yabancı okulların
açılması farklı kültürel yapılara sahip nesillerin yetişmesine neden olmuştur.
Ø Askeri alanda yapılan ıslahat hareketlerinin en önemlisi, 1826’da gerçekleşen Vaka-i Hayriye’dir. Bu olayla Yeniçeri Ocağı kaldırılmıştır. Yerine Batılı tarzda eğitim yapan Asakir-i Mansure-i Muhammediye Ordusu kurulmuştur.
NOT: Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması, padişahı devlet yönetiminde ve ıslahatları yapma konusunda daha etkili hale getirmişse de askeri alandaki ıslahatlar, savaşlardaki yenilgileri durduramamıştır.
Ø Osmanlı ekonomisi bu yüzyılda daha da kötü bir duruma düşmüştür. Osmanlı, bu yüzyılda Batı’da meydana gelen Sanayi İnkılâbı’nı takip edemediği gibi, Batılı devletlere verdiği geniş ticari imtiyazlarla (Kapitülasyonlar), Avrupa’dan Osmanlı ülkesine sanayi ürünleri girişini de hızlandırmıştır.
Ø Dışarıdan bol ve ucuz mal girişi loncaları zor durumda bırakmıştır. Fabrikalarla rekabet edemeyen loncalar dağılmıştır.
Ø Alınan borçlar geri ödenemeyince Batılı büyük devletler, alacaklarını tahsil etmek için 1881’de Duyun-u Umumiye (Genel Borçlar) idaresini kurarak Osmanlı’nın gelir kaynaklarına el koymuşlardır.
Ø Osmanlı Devleti’nin bu çöküş sürecini durdurabilmek için bir kısım Osmanlı aydınları ve devlet adamları bazı görüşleri (fikir akımları) ortaya atmışlardır.

§ Osmanlı Devleti’ni Çöküşten Kurtarmak Amacıyla Ortaya Atılan Fikir Akımları

1. Osmanlıcılık:

 Bu görüş, Genç Osmanlılar (Jön Türkler) tarafından ortaya atılmıştır (Mithat Paşa, Ziya Paşa, Namık Kemal, Hüseyin Avni Paşa ve Ali Suavi).
 İmparatorluk sınırları içerisinde yaşayan herkesi din, dil, ırk ve mezhep ayrımı yapmaksızın kanun önünde eşit görmeyi amaçlıyordu.
Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, Kanun-i Esasi ve I. Meşrutiyet’in ilanı bu fikir esasları içinde gerçekleştirildi.
 Bu görüşü savunanlar, devletin kurtuluşunu meşruti yönetime geçmekte görüyorlardı. I. Meşrutiyet’in ilanıyla bu durum gerçekleşmiş ve herkese temsil hakkı tanınmıştır.

Þ Osmanlı sınırları içerisinde yaşayan her milletin temsilcilerinden oluşan Mebusan Meclisi açılmıştır.
NOT: Osmanlı’daki bu meclis, oluşumu itibariyle (çok uluslu) dünya demokrasilerinde ilktir.
 1877 - 1878 Osmanlı - Rus Savaşı (93 Harbi) ile Balkan Savaşları bu fikir akımının başarılı olamayacağını ortaya koymuştur; çünkü bu savaşlar sonucunda bazı azınlıklar Osmanlı Devleti’nden ayrılarak bağımsız olmuşlardır.

NOT: Osmanlıcılık fikrine en büyük darbe, milliyetçilik akımından gelmiştir. Balkan uluslarının Osmanlı Devleti’nden ayrılması, bu görüşün gerçekçi temeller üzerine dayanmadığını göstermiştir.
2. İslamcılık (Ümmetçilik):

 Osmanlıcılık fikrinin etkisini kaybetmesinden sonra, II. Abdülhamit ve taraftarlarınca ortaya atılmıştır. İstibdat Dönemi’nde geçerli olmuştur.
 Bu fikir akımının savunucuları arasında Mehmet Akif, İskilipli Mehmet Atıf ve Sait Halim Paşa da vardır.
 Bu görüşe göre devletin kurtuluşu, halifelik makamının bütünleştirici etkisiyle Müslümanların bir çatı altında toplanmasıyla olacaktır.
 Panislamizm olarak da nitelendirilen bu görüşe, Osmanlıcılık fikrinde olduğu gibi, en büyük darbe milliyetçilik akımından gelmiştir.

NOT: I. Dünya Savaşı’nda Kanal Cephesi’nde Müslüman Arapların İngilizlerle işbirliği yapıp Osmanlı Devleti’ne karşı savaşmaları, ümmetçilik görüşünün geçerliliğini kaybettiğini göstermiştir.
3. Türkçülük (Turancılık):

 Milliyetçilik akımından en son etkilenen Osmanlı toplumu, Türkler olmuştur.
 Türkçülük fikrini ortaya atan Ziya Gökalp’tir. Bu görüşe göre devletin kurtuluşu, Türkler üzerinde oluşturulacak bir yönetimde görülmüştür.
 Bu fikir rakımının savunucuları arasında Mehmet Emin Yurdakul, Ömer Seyfettin, Yusuf Akçura, İsmail Gaspıralı ve Mehmet Emin Resulzade de vardır

Þ Ancak bu görüş, daha sonraki dönemde İttihat ve Terakkiciler tarafından benimsenmiş ve Pantürkizm (Turancılık) şeklinde yorumlanarak, bütün dünya Türklerinin bir çatı altında toplanması çalışmalarına dönüşünce, gerçekleştirilmesi hayal olmuştur. Enver Paşa’nın “Sarıkamış Harekâtı” Turancı düşüncenin etkisiyle yapılmıştır.
 İttihat ve Terakkiciler döneminde devlet siyaseti haline gelen bu görüş Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girmesinde de etkili olmuştur.
 Türkçülük görüşü, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasında etkili olurken; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında temel fikir olmuştur.

4. Batıcılık:

 Temelini Tanzimat ve ondan önceki yenilikçi padişah ve devlet adamlarından alan düşüncedir.
 Bu düşünce Gerileme Dönemi’nde padişahlar, Dağılma Dönemi’nde Aydınlar tarafından benimsenmiştir. İçtihat isimli dergide Batıcılık düşüncesinin programı açıklanmıştır. Bu fikir akımının savunucuları arasında; Abdullah Cevdet, Celal Nuri ve Süleyman Nazif adlı aydınlar da vardır.
 Devletin kurtuluşunu, Batı’nın ilerlemiş teknolojisini ve felsefi düşüncesindeki gelişmişliğini Osmanlı ülkesine getirmekte görmüştür.
 Bu amaçla II. Mahmut Dönemi’nden itibaren Avrupa’ya öğrenciler gönderilmiştir. Amaç; Batı’dan bilimsel ve teknolojik gelişmelerin transfer edilmesidir.

Þ Ancak Batılılaşma, bilim ve teknik alanlarından ziyade, kültürel alanda gerçekleşmiştir.
NOT: Osmanlı Devleti’nin Batılı ıslahatlar yapmaya başladığı ilk dönem Lale Devri (1718 - 1730)’dir.
NOT: Batılılaşma, yeni Türk Devleti’nin de amaçları arasında yer almıştır. Günümüze kadar devam eden bir görüştür.
5. Adem-i Merkeziyetçilik (Federal Yönetim):

 Ahrar (Hürler) Partisi’nin temel düşüncesi olan bu görüşte, azınlıkların, içişlerinde serbest dışişlerinde Osmanlı yönetimine bağlı kalması savunulmuştur. Ayrıca bu görüşe göre liberal ekonomiye geçilmesi gerektiği de belirtilmiştir.
Prens Sabahattin (Ahrar Fırkası’nın kurucusu) tarafından savunulan bu düşünce fazla etkili olamamış ve uygulanamamıştır.

19. YÜZYILIN SONU VE
20. YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI DEVLETİ
I. MEŞRUTİYET
(23 ARALIK 1876)
Ø 1870’li yıllarda Osmanlı Devleti, Balkan milletlerinin isyanlarıyla karşılaşmış (milliyetçilik) ve dönemin padişahı Abdülaziz, bu ayaklanmaları sert bir şekilde bastırmıştır.
Ø Balkanlarda bu gelişmelerin yanında, Osmanlıcılık görüşünü savunan ve devletin kurtuluşunu meşruti yönetime geçmekte gören Genç Osmanlıların yenilik çalışmaları karşısında Abdülaziz’in tavrı oldukça sert olmuştu.
Ø Yenilik taraftarları 1876’da Abdülaziz’i tahttan indirip yerine V. Murat’ı tahta çıkarmışsalar da ruh sağlığının bozuk olması nedeniyle 3 ay sonra tahttan indirilmiştir.
Ø Osmanlı tarihinde meşrutiyetin ilan edilmesinde Genç Osmanlıların (Jön Türkler, Yeni Osmanlılar) etkisinin yanı sıra;

 Azınlıkları yönetime katarak birlik ve beraberliği sağlamak,
 Avrupalı devletlerin, azınlıklar sorununu bahane ederek devletin içişlerine karışmasını engellemek,
Azınlık (bağımsızlık) isyanlarını durdurmak,
 Osmanlı halkının yönetime katılmasını sağlamak,

Þ 1876’daki İstanbul (Tersane) Konferansı’nda Osmanlı Devleti aleyhine kararlar çıkmasını engellemek düşünceleri de etkili olmuştur.

Ø Yenilik taraftarları bu düşüncelerle Kanun-i Esasi’yi ilan etmesi ve meşruti yönetime geçmesi şartıyla II. Abdülhamit’i tahta çıkardılar.
NOT: Osmanlı Devleti’nde II. Osman ve III. Selim yenilik yaptıkları gerekçesiyle tahttan indirilirken, Sultan Abdülaziz ise yenilik karşıtı olduğu için tahttan indirilmiştir (Meşrutiyeti ilan etmeyi kabul etmediği için).
Ø Batılı devletler bu sırada Balkanlar’daki gelişmeleri değerlendirmek için İstanbul’da bir konferansın toplanmasına karar verdiler (1875 Bosna – Hersek ve Sırp isyanları nedeniyle).
Ø Osmanlı devlet adamları bu konferansı içişlerimize karışma olarak gördükleri için karşı çıkmışlar ve meşruti yönetime geçileceğini ve bütün Osmanlı uluslarına temsil hakkı vereceklerini bildirmişlerdir.
Ø Buna rağmen İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, Almanya ve İtalya temsilcileri, İstanbul’da konferans düzenlediler (Tersane Konferansı).
Ø Bütün bu gelişmeler sonucunda sultan II. Abdülhamit, Sadrazam Mithat Paşa başkanlığındaki devlet adamlarıyla birlikte 23 Aralık 1876’da Türk Tarihi’nin Avrupa tarzındaki ilk anayasası sayılan Kanun-i Esasi’yi kabul edip, meşrutiyeti ilan etmiştir (119 madde).

NOT: Kanun-i Esasi’nin ilanında Osmanlıcılık ve Batıcılık fikir akımları etkili olmuştur.
Kanun-i Esasi’nin Önemli Maddeleri
 Osmanlı soyunun en büyük erkek evladı saltanat ve hilafet makamının da sahibidir.

§ Bu madde Osmanlı meşrutiyetinin monarşik karakter taşıdığını gösterir.

 Devletin dini İslam’dır. Yasalar dini hükümlere aykırı olamaz.

§ Bu madde Osmanlı anayasasının teokratik ağırlıklı bir yapıya sahip olduğunu gösterir.

 Yasama (Kanun yapma) görevi, Ayan ve Mebusan meclislerine aittir.

Þ Ayan Meclisi üyeleri, padişah tarafından seçilir ve ömür boyu bu görevde kalabilir.
 Mebusan Meclisi üyeleri, her 50.000 erkek nüfusa bir milletvekili olmak üzere dört yılda bir seçilir.

§ Meclisin açılmasıyla Osmanlı Devleti’nde ilk kez parlamenter (Anayasal devlet düzenine) sisteme geçilmiş ve ilk kez rejim değişikliği yaşamıştır.
§ Osmanlı Devleti’nde halk ilk defa padişahın yanında yönetime ortak olmuştur.
§ I. Meşrutiyet çift meclislidir (Mebusan Meclisi ile Ayan Meclisi); bu yönüyle 1961 Anayasası’na benzer (Millet Meclisi ile Cumhuriyet Senatosu).
§ Padişahın Ayan Meclisi üyelerini kendisinin seçmesi ulus egemenliği ilkesine ters düşmektedir.

 Yürütme yetkisi, padişahın başında bulunduğu Bakanlar Kurulu’na (Heyet-i Vükela’ya) aittir.
 Padişah Bakanlar Kurulu’nun üyelerini atama ve görevden alma hakkına sahiptir. Kanun teklifini sadece hükümet yapabilecektir. Kanunların yapılmasında son söz padişahındır (Padişahın mutlak veto yetkisi vardır.).
 Meclis üyelerinin yasa önerisinde bulunabilmesi padişahın iznine bağlıdır.

§ Bu maddeler Mebusan Meclisi’nin etkinliğini azaltmış ve bu meclisi bir danışma meclisi durumuna düşürmüştür. Padişahın meclis üzerindeki etkinliği artmıştır.

Meclisi açma - kapatma yetkisi padişaha aittir. Hükümet meclise karşı değil, padişaha karşı sorumludur.

§ Bu madde padişahın yetkilerinin halk iradesinden üstün olduğunu gösterir. Hükümetin meclis denetiminde olmaması demokratik olmayan uygulamalardır.

 Padişah, meclisi toplantıya çağırabilir.

 Anayasada;

F   Vatandaşlık hakkı
F   Kişi hürriyeti
F   Kişi venliği
F   Eğitim özgürlüğü
F   Din ve basın özgürlüğü
F   Mülkiyet hakkı
§ Bu maddelerle kişisel haklar ve özgürlükler anayasal güvence altına alınmıştır (ilk kez).

 Mebuslar kendilerini seçen yerin değil, bütün Osmanlı vatandaşlarının vekilidir.

§ Bu madde ile azınlık mebuslarının ayrılıkçı çalışmalarını önlemek amaçlanmıştır.

 Devletin dili, Türkçedir.
 Padişah, devletin güvenliğini bozanlara yönelik polis araştırması yaptırabilecek ve bu kişileri sürgün edebilecektir (113. madde).

v Meşrutiyetin Sona Ermesi ve Sonraki Gelişmeler:

Ø Meşrutiyetin ilanından sonra Batılı devletler Londra Konferansı’nı topladılar ve Balkan uluslarının durumlarının iyileştirilmesi yönünde Osmanlı’dan talepte bulundular.
Ø Osmanlı Devleti, konferansta alınan kararları reddetti ve bu durum 1877 – 1878 Osmanlı - Rus Savaşı’nın nedenlerinden biri oldu.
Ø 1877 Şubat’ında seçimler yapıldı, 1877 Mart’ında halkın temsilcilerinden oluşan Mebusan Meclisi ile padişahın seçmiş olduğu temsilcilerden oluşan Ayan Meclisi açıldı.
Ø Azınlıkların mecliste aşırı bir şekilde bağımsızlık talebinde bulunmaları, devletin işlerinin yavaşlaması ve yürümemesi sonucunda II. Abdülhamit, Osmanlı - Rus Savaşı’nı (93 Harbi) bahane ederek, 14 Şubat 1878’de meclisi kapattı.
Ø II. Abdülhamit, 1908 yılına kadar ülkeyi sıkı ve otoriter bir yönetimle (İstibdat Dönemi) idare etmiştir.
NOT: I. Meşrutiyet anayasası (Kanun-i Esasi) en kısa süre yürürlükte kalan anayasadır.
Ø I. Meşrutiyet’in sona erme nedenleri şunlardır;

§ Meşrutiyet’in bir halk hareketi sonucunda ilan edilmemesi, halkın bilinçli olmayışı ve
II. Abdülhamit’in meşrutiyet yönetiminden yana olmayışı
§ Rejimi savunacak sistemli parti örgütlerinin olmaması
§ Çok uluslu olan parlamentoda Müslümanlarla birlikte diğer ulusların temsilcilerinin de yer alması ve onların aşırı isteklerinin imparatorluğun geleceğini tehlikeye düşürmesi

Ø Osmanlı Devleti 1877 - 78 Osmanlı -Rus Savaşı’nı kaybetmiş ve sonucunda Rusya’yla Ayestefanos Antlaşması’nı imzalamışsa da Batılı devletlerin itirazı üzerine bu antlaşma yürürlüğe girmemiş ve yerine Berlin Antlaşması (1878) yapılmıştır.
Ø Berlin Antlaşması’nda Osmanlı Devleti; Sırbistan, Karadağ ve Romanya’nın bağımsızlığını tanırken, Bulgaristan’a da özerklik vermiştir. Ayrıca “Ermeni Meselesi” de ilk defa uluslar arası bir antlaşmaya konu olmuştur.
Ø Berlin Antlaşması’ndan sonra İngiltere ve Fransa, Osmanlı toprak bütünlüğü politikasını terk ederek parçalamaya yönelik siyaset izlemeye başlamışlardır.
Ø İngiltere bu politika doğrultusunda 1878’de Kıbrıs’ı, 1882’de Mısır’ı işgal ederken Fransa da 1881’de Tunus’u ve Fas’ı (1904) ele geçirmiştir.
Ø 1881’de kurulan Duyun-u Umumiye (Genel Borçlar) İdaresi’yle alacaklı büyük devletler, Osmanlı’nın gelir kaynaklarına el koymuşlardır.
Ø Devletler arasında yaşanan bu gelişmeler Osmanlı’yı Almanya’ya yakınlaştırmıştır.
Ø Osmanlı Devleti 1897’de Girit’te başlayan isyanlar nedeniyle Yunanistan’la savaşmış ve sonucunda İstanbul Antlaşması’nı imzalamıştır. Bu antlaşmayla da Girit’e özerklik verilmiştir.
Ø Dışarıda bu gelişmeler yaşanırken İstanbul’da da Ali Suavi adında bir gazeteci Çırağan Sarayı’nı basarak (Çırağan Vakası) II. Abdülhamit’i tahttan indirip meclisi tekrar açmak istemiş ancak bu saray darbesi başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Ø 1889’da Askeri Tıp Okulu öğrencileri “İttihat-ı Osmanî” adlı bir cemiyet kurdular. Daha sonra bu cemiyet “İttihat ve Terakki Cemiyeti” adını aldı.
Ø İttihat ve Terakki Cemiyeti bir süre sonra Mustafa Kemal’in Şam’da kurduğu ve Selanik’te şubesini açtığı Vatan ve Hürriyet Cemiyeti (1905) ile birleşecek ve parti şekline dönüşecektir.
NOT: Mustafa Kemal; İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin askeri kanadının siyasi işlerin odağında olmasını eleştirmiş ve cemiyetten ayrılmıştır (Balkan Savaşları’nda alınan yenilgi Mustafa Kemal’i haklı çıkaran ilk gelişmedir.).
Ø İstibdat Dönemi’nde ayrıca;

F Basına sansür konularak; gazete basılması, yönetim anlayışına ters düşen kitapların okunması yasaklanmıştır.
  
F Denizden uzak Yıldız Sarayı yapılarak, devletin idaresi bu saraydan yapılmaya başlandı.
F Hafiyelik teşkilatı kuruldu; haber getirenler ödüllendirildi.
F İç idare ve dış ilişkilerde Panislamist bir politika (İslamcılık) benimsenmiştir.
F Doğu Anadolu’da merkezi otoriteyi arttırmak ve Ermeni faaliyetlerine engel olmak amacıyla “Hamidiye Alayları” kuruldu.
F Donanma Haliç’e kapatıldı (çürümeye başladı.).
F Berlin – Bağdat Demiryolu Hattı Alman şirketine ihale edildi.
F Orduda gerçek silahlar ve mermiler ile talim yapılması yasaklandı.
II. MEŞRUTİYET
(23 TEMMUZ 1908)
§ İlan Edilme Nedenleri:

 İttihat ve Terakki Cemiyeti (Birlik ve İlerleme Derneği)’nin meşrutiyet çalışmaları
Reval Görüşmeleri’nde (8 Temmuz 1908) İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışma niteliğinde kararlar alması (İstanbul ve Boğazlar Ruslara bırakıldı, Makedonya’da ıslahat yapılması kararını aldılar, İngiltere Rusya’yı Balkanlarda serbest bıraktı.)

NOT: Tersane Konferansı’nın toplanması I. Meşrutiyet’in, Reval Görüşmeleri ise II. Meşrutiyet’in ilanını hızlandıran gelişmelerdir.
 Balkan ayaklanmalarını önleyerek İmparatorluğun birliğini koruma düşüncesi
 Ordudaki İttihatçıların ayaklanmalarından çekinilmesi

Ø İttihatçılar Reval Görüşmeleri’ne tepki göstererek, kendilerine bağlı birliklerle  Manastır ve Selanik’te ayaklanmışlar ve meşrutiyetin yeniden ilan edilmesini istemişlerdir. II. Abdülhamit, Rumeli’deki gösterilerin artması sonucunda meşrutiyeti ikinci kez yeniden ilan etmek zorunda kalmış ve Kanun-i Esasi’yi yürürlüğe koymuştur.

§ Sonuçları:

İlk defa çok partili hayata geçilmiştir. Bu partiler; İttihat ve Terakki Fırkası, Osmanlı Ahrar Fırkası (Türk Tarihi’nin ilk siyasi partisidir.), İttihad-ı Muhammediye Fırkası, Hürriyet ve İtilaf Fırkası, Osmanlı Demokrat Fırkası, Islahat-ı Esasiye-i Osmaniye Fırkası, Mutedil Hürriyetperveran Fırkası ve Fedakaran-ı Millet Fırkası’dır.
NOT: II. Meşrutiyet’in ilanından sonra parti haline gelen İttihat ve Terakki Fırkası iktidara gelmiştir ancak yönetime tam hâkim olamamıştır. Bunun üzerine muhalefeti sindirme politikası uygulamıştır (İttihat ve Terakki’nin yayın organları; Meşveret Gazetesi ve Mizan Gazetesi’dir.).
NOT: II. Meşrutiyet’in ilanından I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar İttihat ve Terakki Partisi dönemin en güçlü siyasi partisi oldu.
 Meşrutiyet yönetiminin ilk günlerindeki karışık ortam bazı devletlerin işine yaramıştır;

v Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti.
v Avusturya - Macaristan, Bosna -Hersek’i ilhak etti.
v Yunanistan, Girit’i işgal ederek kendi topraklarına kattığını açıkladı.

31 MART OLAYI (13 NİSAN 1909)
Ø II. Meşrutiyet düzenine geçildikten sonra;
F Ümmetçi – meşrutiyetçi basının sert tartışmalara başvurması,
F Rejim karşıtı hareketlerin artması,
F İttihatçıların yönetime tam olarak egemen olamaması,
F Avrupalı devletlerin kışkırtması,
F Halkın dini duygularının istismarı,
F Temelde ise kurulmaya çalışılan demokratik düzeni devirmek amacıyla (Volkan Gazetesi yazarı Derviş Vahdeti önderliğinde) İstanbul’da yönetime karşı büyük bir ayaklanma çıkmıştır (Rumi 31 Mart 1325).


Ø Bu ayaklanma karşısında İttihat ve Terakkiciler, Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Harekât Ordusu’nu İstanbul’a getirerek ayaklanmayı bastırdılar. Bu orduda Mustafa Kemal Kurmay Yüzbaşı olarak görev yapmıştır.
Ø 31 Mart Ayaklanması’ndan sonra İttihat ve Terakkiciler mecliste çoğunluğu ele geçirdiler.
Ø Padişah II. Abdülhamit meclis kararıyla tahttan indirilmiş ve V. Mehmet Reşat padişah ilan edilmiştir.
NOT: Meclis kararı ile tahtan indirilen ilk padişah II. Abdülhamit’tir (İkincisi Vahdettin’dir.).
NOT: Harekât Ordusu’nun bu ayaklanmayı bastırmasıyla; Sarayın yönetimdeki etkisi kırılmıştır, Ordu yeniliklerin ve rejimin koruyucusu olmuştur, Kanun-u Esasi’de köklü değişiklikler yapılmıştır.
NOT: 31 Mart Olayı rejimi yıkmaya yönelik olan dini nitelikli ilk ve tek isyan hareketidir. Bu yönüyle Cumhuriyet Dönemi’ndeki Şeyh Sait ve Menemen isyanlarıyla benzerlik gösterir.
Kanun-u Esasi’de Yapılan Önemli Değişiklikler:

Ø Padişahın mecliste anayasaya bağlılık yemini etmesi kararlaştırılmış, ödenekleri yasaya bağlanmış, hükümetin oluşumu üzerindeki yetkileri azaltılmıştır (Hükümet üyelerini sadrazam seçmeye başlamıştır.).

 Böylelikle kanun üstünlüğü ilkesi pekişmiş ve padişahlık sembolik hale gelmiştir.

Ø Hükümet (Bakanlar Kurulu) Mebusan Meclisi’ne karşı sorumlu hale getirilmiştir.

 Padişahın hükümet üzerindeki yetkileri kısıtlanmış, meclis üstünlüğü ilkesi benimsenmiştir.

Ø Padişahın meclisi kapatma yetkisi sınırlandırılmıştır (parlamentonun ancak kabinenin güvenoyu alamaması durumunda feshedilebileceği belirtilmiştir.).
Ø Padişahın sürgüne gönderme yetkisi kaldırılmıştır.
Ø Mebusan ve Ayan meclisleri padişahtan izin almadan kanun teklifi verebilecektir.
Ø Yasalara aykırı tutuklama yasaklanmıştır.
Ø Sansür yasağı kaldırılmıştır.

Ø Padişahın veto ettiği bir yasa tasarısı mecliste değişmeden aynen kabul edilirse, Padişahın tasarıyı onaylaması zorunluluğu (2 ay) getirilmiştir (Padişahın mutlak veto yetkisi kaldırılmıştır.)
Ø Toplanma, dernek ve parti kurma hakkı ve hürriyetleri kabul edilmiştir.
NOT: II. Meşrutiyet Dönemi’ndeki bu gelişmeler, Kanun-i Esasi’nin daha demokratik hale getirildiğinin bir göstergesidir.
NOT: Bu düzenlemelerle padişah, yasama ve yürütme organları üzerindeki yetkilerini yitirmiştir.
NOT: II. Meşrutiyet’in ilanından sonra açılan mecliste, Ayan Meclisi’ne yer verilmemiştir. Ancak üyeler, ödeneklerini almaya devam etmişlerdir.
§ I. Meşrutiyet ile II. Meşrutiyet Arasındaki Farklar

Þ I. Meşrutiyet’te siyasi partiler yoktur. II. Meşrutiyet’te çok partili siyasi hayat vardır.
 I. Meşrutiyet çift meclisli, II. Meşrutiyet tek meclislidir.
 I. Meşrutiyet’te padişahın yetkileri fazla iken, II. Meşrutiyet’te meclisin yetkileri arttırılmıştır.
 II. Meşrutiyet’te temel haklar genişletilmiştir (dernek kurma, miting yapma gibi).

TRABLUSGARP SAVAŞI
(1911 – 1912)
§ Nedenleri:

 Siyasi birliğini geç tamamlayan İtalya’nın, gelişen sanayisine hammadde ve pazar araması
 Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp’ı koruyabilecek güçte olmaması
 Trablusgarp’ın coğrafi konumu itibariyle İtalya’ya yakın olması
 Trablusgarp’ın ticaret yolları üzerinde bulunması ve zengin petrol kaynaklarına sahip olması

NOT: İngiltere ve Fransa’nın kendi sömürgelerini güvence altında tutmak ve İtalya’yı Almanya’nın yanından ayırma düşüncesi de İtalya’yı Trablusgarp’a yönlendirmiştir.
NOT: 1909’da İtalya ve Rusya arasında imzalanan Racconigi Antlaşması ile İtalya, Rusya’nın Boğazlardaki, Rusya da İtalya’nın Trablusgarp’taki çıkarlarını karşılıklı olarak tanımıştır.
§ Savaş:

Ø İtalya, 28 Eylül 1911’de Trablusgarp’la ilgili isteklerini, Osmanlı Devleti’ne bir nota ile bildirdi (İtalya, Osmanlı’nın Trablusgarp’ı gelişmekte geri bıraktığını ve bölgedeki İtalyanlara kötü davrandığını iddia etmiştir.). Osmanlı’nın bu istekleri reddetmesi üzerine de İtalya Trablusgarp’a asker çıkardı (ilk kez uçak kullanılmıştır – İtalya).
Ø Osmanlı Devleti, bu gelişme karşısında bölgeye denizden ve karadan asker gönderemedi. Bunun nedeni de Haliç’te demirlenmiş olan Osmanlı donanmasının kullanılamayacak durumda bulunması ve Mısır’ın da İngiltere’nin işgali altında olmasıdır.
Ø Osmanlı Devleti bölgeye sadece gönüllü subaylarını gönderebildi. Bu subaylar arasında Enver Paşa, Fethi Bey ve Mustafa Kemal de bulunmaktaydı.
Ø Mısır üzerinden gizlice Trablusgarp’a ulaşan gönüllü subaylar, yerli halkı İtalyanlara karşı örgütleyerek Derne ve Topruk’ta başarılı savunmalar yapıldı (Mustafa Kemal’in ilk askeri başarısıdır).
Ø İtalyanlar bu direniş karşısında, Trablusgarp’tan çekilerek Çanakkale Boğazı’na yöneldiler. Amaçları, Osmanlı’ya baskı yaparak barışa zorlamaktı.
Ø İtalyanlar Rodos ve Oniki Ada’yı da işgal ettiler. Bu sırada Balkan Savaşları başlayınca, Osmanlı Devleti çaresiz barış istemek zorunda kaldı.

Ø Uşi Antlaşması (18 Ekim 1912)

a) Trablusgarp ve Bingazi İtalyanlara bırakılacak,
b) Trablusgarp Müslümanları halifelik yoluyla Osmanlı Devleti’ne bağlı kalacak (Amaç; Trablusgarp halkıyla dini - kültürel bağları devam ettirmektir.)
c) İtalya, Trablusgarp ve Bingazi’nin Duyun-u Umumiye Komisyonu’na ödemesi gereken taksitleri üstlenecekti.
d) Rodos ve Oniki Ada geçici olmak şartıyla (Balkan Savaşları’nın sonuna kadar), İtalya’nın koruyuculuğuna bırakılacak (Yunanistan’a karşı önlem olarak).
NOT-1: Osmanlı Devleti bu madde ile Yunanistan’ın adalar üzerindeki emellerini önlemek istemiştir. Ancak İtalya, Rodos ve Oniki Ada’yı II. Dünya Savaşı sonuna kadar boşaltmamıştır. İtalya’nın çekilmesi üzerine de Adalar Yunanistan’a geçmiştir (1947 Paris Antlaşması ile).
NOT-2: Uşi Antlaşması ile Osmanlı Devleti, Kuzey Afrika’daki son toprak parçasını kaybederek üç kıtada toprağı olan devlet özelliğini de yitirmiştir (Kuzey Afrika’da kaybettiğimiz ilk toprak Cezayir’dir.).
NOT-3: Osmanlı Devleti’nin siyasi, askeri ve ekonomik alanlardaki güçsüzlüğünü ortaya çıkaran Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları’na ortam hazırlamıştır.
NOT-4: Mustafa Kemal’in Trablusgarp’taki başarıları sonucunda rütbesi Binbaşılığa yükseltilmiştir. Bu savaş aynı zamanda Mustafa Kemal’in sömürgeciliğe karşı giriştiği ilk fiili mücadelesidir.




BALKAN SAVAŞLARI
(1912 – 1913)
v I. Balkan Savaşı

§ Nedenleri:

 Fransız İhtilali sonrasında yayılan milliyetçilik akımının Balkan ulusları üzerindeki etkisi
 Balkan Devletleri’nin Osmanlı’nın Balkanlardaki topraklarını paylaşmak istemeleri
 Rusya’nın sıcak denizlere inebilmek amacıyla Balkanlarda uyguladığı Panslavizm (Slav birliği) politikasının etkisi

Þ Osmanlı Devleti’nin Almanya’ya yakınlaşmasından rahatsızlık duyan İngiltere’nin Reval Görüşmeleri (1908) sonucunda Rusya’yı Balkanlarda serbest bırakması
 Batılı büyük devletlerin, Balkan devletlerini Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtması
 Osmanlı Devleti’nin eski güç ve otoritesini kaybetmiş olması ve bu durumun Trablusgarp Savaşı’nda da açıkça ortaya çıkması
 İttihat ve Terakkicilerin izledikleri yanlış politikalar sonucu, Balkan devletlerinin Osmanlı’ya karşı birleşmesi (1913 Kiliseler Kanunu)

§ Savaş:

 Osmanlı Devleti kendisine karşı Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ’dan oluşan ittifaka karşı savaşmak zorunda kaldı.
 8 Ekim 1912’de Karadağ’ın Osmanlı’ya saldırısıyla başlayan savaşta, Osmanlı Devleti bütün cephelerde yenilmiştir.
 Bulgarlar Edirne’yi aldılar ve Çatalca önlerine kadar geldiler. Makedonya; Sırplar, Karadağlılar ve Bulgarlar tarafından işgal edildi. Selanik Yunanlıların eline geçti.
 Ayrıca Yunanistan, Ege Adaları’na asker çıkararak bu adaları ele geçirdi. Böylece Oniki Ada dışındaki bütün adalar Yunanlıların eline geçti.
 I. Balkan Savaşı, Batılı büyük devletlerin beklentilerinden farklı gelişince (Örneğin; Bulgaristan’ın İstanbul’a yaklaşması ve Yunanistan’ın Çanakkale Boğazı’nın Ege çıkışına hâkim olması Rusya’nın Boğazlar konusundaki endişelerini harekete geçirdi.), bu devletler durumu değerlendirmek ve Balkanlardaki savaşı sona erdirmek amacıyla Londra (Büyükelçiler) Konferansı’nı topladılar (17 Aralık 1912).
NOT: Bu konferansın toplanmasındaki asıl amaç; Balkanların yeni haritasını belirlemekti.
Ø I. Balkan Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin yenilmesinin nedenleri şunlardır;

 Büyük devletlerin Balkan devletlerini desteklemesi,
 Balkanlar’daki Osmanlı ordusunun dağınık olması ve askerlerin bir kısmının (65 bin eğitimli asker) savaştan önce terhis edilmesi,
Ordu içerisine siyaset karışması ve subaylar arasında ikiliğin meydana gelmesi (en önemlisi),
 Osmanlı ordusunun çok cephede birden savaşması,
 Orduyu nakledecek vapur ve tren taşımacılığı ile iletişim imkânlarının yetersiz olması,
Ege Denizi’ndeki üstünlüğün Yunanistan’da bulunması

Londra Barış Antlaşması
(30 Mayıs 1913)
a) Osmanlı Devleti, Edirne’nin de dâhil olduğu Midye – Enez hattının batısında kalan bütün topraklarını kaybetti. Midye - Enez hattı Osmanlı – Bulgar sınırı oldu.
b) Ege Adaları’nın geleceği ve Arnavutluk’un sınırlarının çizilmesi işi büyük devletlere bırakıldı (Oniki Ada dışındakiler).
c) Selanik, Güney Makedonya ve Girit Yunanistan’a bırakıldı.
d) Kavala, Dedeağaç ve Midye – Enez hattının batısında kalan bütün Trakya Bulgaristan’a bırakıldı.
e) Makedonya’nın Orta ve Kuzey bölümleri Sırbistan’a bırakıldı.

§ Savaşın Sonuçları:

 Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda ve Ege Denizi’ndeki hâkimiyeti tamamen sona ermiştir (Makedonya, Arnavutluk, Ege Adaları, Batı Trakya, Edirne ve Kırklareli kaybedilmiştir.).
 I. Balkan Savaşı sırasında Arnavutluk bağımsızlığını ilan etmiştir (1912).
NOT: Arnavutluk, Osmanlı Devleti’nden ayrılarak bağımsızlığını kazanan son Balkan devletidir (ilk Balkan ulusu Yunanlılardır).
 Londra’da barış görüşmeleri devam ederken İttihat ve Terakki Partisi, I. Balkan Savaşı’ndaki yenilgiden dolayı yıpranan Kamil Paşa Hükümeti’ni “Bab-ı Ali Baskını” ile devirerek iktidarı ele geçirmiştir (23 Ocak 1913).

NOT: Bab-ı Ali Baskını bir hükümet darbesidir. Bu olayla yürütme organı olan hükümet, İttihat ve Terakkicilerin eline geçmiştir. Böylece Osmanlı Devlet yönetimi tamamen İttihat ve Terakkicilerin kontrolüne girmiştir. Bu durum I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar devam etmiştir.
 Osmanlıcılık fikrinin başarılı olamayacağı görülmüş ve Türkçülük akımı güçlenmiştir.
 Balkanlarda kaybedilen topraklarda kalan Türkler azınlık durumuna düşmüş, Osmanlı’nın elinden çıkan topraklarda yaşayan birçok Türk ve Müslüman Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmıştır.
Mustafa Kemal’in “ordunun siyasete karışmaması gerektiği” görüşü haklı çıkmıştır.
 Bulgaristan’ın aşırı derecede güçlenmesi ve Ege Denizi’ne açılacak konuma gelmesi II. Balkan Savaşı’nın çıkmasına neden olmuş ve böylece Londra Antlaşması geçersiz hale gelmiştir.

v II. Balkan Savaşı (1913)

§ Nedenleri:

 Osmanlı Devleti’nin Balkanlardan çekilmesiyle doğan otorite boşluğu
 Osmanlı Devleti’nden geriye kalan toprakların, Balkan devletleri arasında paylaşılamaması

§ Savaş:

Ø I. Balkan Savaşı’ndan sonra en fazla toprak alan devlet, Bulgaristan olmuştur. Bu durum diğer Balkan devletlerini rahatsız etmiştir.
Ø Bu savaşta Sırbistan, Karadağ, Yunanistan ve Romanya Bulgaristan’a karşı savaşmıştır.
Ø Bulgar kuvvetleri bütün cephelerde yenilmiştir.
Ø Osmanlı Devleti, Romanya’nın Bulgaristan’a saldırmasından yararlanıp savaşa katılmış ve Bulgarlardan Edirne ve Kırklareli’ni geri almıştır.
NOT: Osmanlı Devleti’nin Midye - Enez hattını geçmesi Londra Konferansı kararlarını kabul etmediğini gösterir.
Ø Bulgaristan, bu yenilgilerden sonra barış istemiştir.

NOT: Romanya, sadece II. Balkan Savaşı’na katılmıştır.
II. Balkan Savaşı’nı Bitiren Antlaşmalar
§ Bükreş Antlaşması (10 Ağustos 1913)

Ø Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Romanya arasında yapıldı.
Ø Bu antlaşma ile Bulgaristan, I. Balkan Harbi’yle ele geçirdiği birçok toprağı kaybetti;

F Dobruca’nın bir kısmı Romanya’ya bırakıldı.
F Manastır, Ürküp ve Piriştine Sırbistan’a verildi.
F Girit, Makedonya ve Selanik Yunanistan’a bırakıldı.


Ø Bulgaristan bu antlaşma sonucunda Balkanlardaki üstünlüğünü kaybetmiştir.

NOT: Bu gelişmeler Bulgaristan’ın I. Dünya Savaşı’nda İttifak Devletleri’nin yanında savaşa girmesine neden olmuştur.
§ İstanbul Antlaşması (29 Eylül 1913)

Ø Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında yapılmıştır. Buna göre;

a) Meriç Irmağı iki devlet arasında sınır olacak;
b) Edirne, Kırklareli ve Dimetoka Osmanlı’da kalacak,
c) Dedeağaç ve Kavala Bulgaristan’a verilecek,
d) Bulgaristan’da kalan Türkler isterlerse dört yıl içinde Osmanlı topraklarına göç edebilecek,
e) Bulgaristan’da kalan Türkler Bulgarlarla eşit haklara sahip olacaklar,
f) Türklere mülkiyet hakkı verilecek, ilk ve ortaokullarda eğitim dili Türkçe olacak, din ve mezhep hürriyeti sağlanacaktı.

NOT: Bu antlaşma ile Bulgaristan’da yaşayan Türkler, azınlık statüsüne düşmüştür (ilk kez).
NOT: Bu antlaşmayla bugünkü Türkiye – Bulgaristan sınırı çizilmiştir.

§ Atina Antlaşması (14 Kasım 1913)

Ø Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında imzalanmıştır. Buna göre;

a) Osmanlı Devleti; Selanik, Yanya ve Girit’in Yunanistan’a ait olduğunu kabul etti.
b) Yunanistan’da kalan Türklerin hakları güvence altına alınmıştır (Türklere azınlık statüsü verildi.).
c) Adaların geleceği büyük devletlerin kararına bırakılmıştır.
NOT: 14 Şubat 1914’te büyük devletler, İmroz (Gökçeada), Bozcaada dışındaki adaların (Ege Adaları) Yunanistan’da, Meis Adası hariç Oniki Ada’nın da İtalya’da kalmasına karar verdiler.
NOT: Gerek Bulgaristan’da, gerekse Yunanistan’da yaşayan Türklerin durumu, günümüze kadar devam eden Batı Trakya Türkleri (Gümülcine, Dedeağaç, İskeçe, Kavala, Yanya, Serez, İşkodra) Sorunu’nun da doğmasına neden olmuştur.
§ İstanbul Antlaşması (13 Mart 1914)

Ø Osmanlı Devleti ile Sırbistan arasında yapılmıştır.
Ø Bu antlaşmada Sırbistan’la ortak sınırımız kalmamasından dolayı sadece, bölgedeki Türklerin haklarıyla ilgili konular karara bağlanmıştır.

Balkan Savaşları’nın Sonuçları
Þ Osmanlı Devleti, Makedonya, Arnavutluk, Ege Adaları, Batı Trakya’yı kaybetmiştir. Yani bu savaşlar sonucunda Osmanlı’nın Balkanlar ve Ege Denizi hâkimiyeti sona ermiştir.
 Balkanlarda yaşayan binlerce Türk, Anadolu’ya göç etmiş, bu da Anadolu’da Türk nüfusunun artmasına neden olmuştur. Türkçülük akımı güçlenmiştir.
 İttihat ve Terakki yönetiminin orduyu ıslah etme girişimleri Osmanlı - Alman yakınlaşmasını hızlandırmıştır.

 Balkan Savaşları, Batılı devletler arasındaki rekabeti iyice arttırmış, bu durum I. Dünya Savaşı’na giden süreci hızlandırmıştır