İLK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE MEDENİYET
Ø Türk
Devletleri isimlerini;
F Kurucularından
(Osmanlı ve Selçuklu),
F Kuruldukları
bölgelerden (Gazneliler),
F Devleti kuran etnik
unsurlardan (Avarlar, Kırgızlar),
F Kuruldukları
bölgedeki ırmaklardan (İdil ve Tuna Bulgarları) almışlardır.
Ø Hükümdarlık
Alametleri (Sembolleri);
F Lakap ve ünvanlara (Elkab)
sahip olunması
F Hutbe okutulması
F Para
(sikke) bastırılması
F Halifeden
menşur (onay) alınması
F Asa (halifenin
gönderdiği değnek)
F Tahtının
bulunması
F Sancağının
olması
F Sarayın bulunması
F Arma, Tuğra ve Çetr (saltanat
şemsiyesi)’in bulunması
F Tuğ (mızrağa
bağlanan at kuyruğu)’un olması
F Hilat giyme
ve kılıç kuşanma törenlerinin yapılması
F Nevbet
(mehter) çalınması
F Toy düzenleyerek
halkına ziyafet çekmesi
F Otağ-ı
Şerif adı verilen büyük çadırın kurulması
F Sorguç
(kaftana takılan püskül)
Devlet
Yönetimi
Ø Devletin başında hanedana
mensup bir hükümdar bulunurdu (Memlükler hariç).
Ø Yönetme hakkının
İslamiyet öncesinde olduğu gibi tanrı tarafından hükümdara
verildiğine inanılırdı (Kut). Bu durum taht kavgalarına
ve kurulan devletlerin zayıflamasına neden olmuştur (Veraset
Sistemi).
Ø Yönetim, hükümdarın mutlak
otoritesinde toplanırdı. Bununla beraber ikili devlet teşkilatı da
uygulanmaya devam etmiştir.
Ø Gaznelilerle
birlikte, İslamiyet’in de etkisiyle, Kut anlayışı “Sultan”
anlayışına dönüşmüş ve hükümdar Allah’ın yeryüzündeki gölgesi
sayılmıştır.
NOT-1: Gazneli
Mahmut; Abbasi Halifesi’ni Şii Büveyhoğulları’nın baskısından kurtarmıştır.
Abbasi Halifesi; İslamiyet’in koruyuculuğunu yaptığı için Gazneli Mahmut’a “Sultan” ünvanını
vermiştir.
NOT-2: Türk
tarihinde ilk kez “Sultan” ünvanını Gazneli Mahmut
kullanmıştır.
NOT-3: Büyük
Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey 1055’de Bağdat Seferi’ne çıkarak, Abbasiler’i
rahatsız eden Şii Büveyhoğulları’nı yıkıp Abbasi Halifesini baskıdan
kurtarmıştır. Abbasi Halifesi; Tuğrul Bey’e “Doğu’nun
ve Batı’nın Hükümdarı” unvanını vermiştir. Böylece İslam
Dünyası’nın siyasi liderliği ve koruyuculuğu Selçuklulara geçmiştir (laik bir
yönetim uygulanmıştır).
Ø Ayrıca bu anlayışın
(Kut) bir sonucu olarak Gazneli ve Selçuklu hükümdarları, hükümdarlıklarını halifeye
tasdik (menşur alma) ettirmişlerdir. Ancak hâkimiyetlerini
Abbasi halifeleriyle paylaşmamışlardır (Dini ve siyasi otorite
birbirinden ayrı tutulmuştur.).
Ø Karahanlılar
klasik Türk geleneklerini devam ettirmişler ama Gazneliler İran İslam geleneğinden etkilenmişler ve Orta Asya devlet
yapısını koruyamamışlardır.
Ø Selçuklular zamanında
Türk İslam geleneği yerine oturmuştur. Selçuklular Türk devlet geleneğinin
temel yapısını bozmadan İran ve Abbasi devlet yapısından faydalanmışlardır.
Ø Gazneliler,
Selçuklular ve Harzemşahlar Türk unsurlardan oluşmakla beraber zamanla imparatorluk
karakteri kazanmışlardır.
Ø Hükümdarların
kullandığı ünvanlar; Karahanlılarda Han,
Hakan, Kara, Kadir; Gaznelilerde Tegin,
Sultan, Padişah; Büyük Selçuklu Devleti’nde Bey, Melik, Sultan, Sultan’ül-Âlem,
Sultan-ı Âzam, Sultan-ı Muazzam’dır.
Ø Bununla birlikte Türk
İslam devletlerinde hükümdarlar İlig, Buğra, Nasr, Şahinşah gibi
ünvanlar da kullanmışlardır.
Ø Devlet
işlerinde hükümdara yardımcı olmak üzere Vezirlik Kurumu
oluşturulmuştur. Karahanlılar Dönemi’nde hükümdara “Noyan”
adı verilen vezirler yardımcı olmuştur (Memluklular’da Emir-i
Kebir).
NOT: Mısır’da kurulan ilk
Türk - İslam Devleti olan Tolunoğulları’nda, hükümdarlar yetkilerini aracısız
kullanmak istediklerinden, vezirlik makamı yoktur.
Ø Orta Asya Türk Devletlerinde
görülen kurultay ve toy geleneği “Divan” adıyla
devam ettirilmiştir. Önemli devlet işleri, Divan adı
verilen kurulda görüşülürdü.
Ø Divan, devletin en
önemli yönetim organıydı ve buna Divan-ı
Ali (Büyük Divan, Divan-ı Saltanat) deniyordu. Bu divan Hükümet
görevini yerine getiriyordu.
Ø Karahanlılarda
“Büyük Divan”ın başında bulunan kişiye “Yuğruş”,
Büyük Selçuklu Devleti’nde ise “Vezir” (Sahib-i
Divan-ı Devlet veya Hace-i Buzurg) adı verilmekteydi.
Ø Büyük
Divan’ın dışında görevleri farklı başka divanlar da vardır. Bunlar;
F Divan-ı
Arz (Ordu – Başkanı “Emir-i Arz veya
Arzü’l Ceyş),
F Divan-ı
İstivfa (Mali - Başkanı “Müstevfi”)
F Divan-ı
Tuğra (İnşaa) (Yazışma – Başkanı “Tuğrai”),
F Divan-ı
İşraf (İdari ve Adli – Başkanı “Müşrif”)’dır.
Ø “Divan-ı
İşraf” aynı zamanda devlet memurlarını denetleyen bir müfettişlik
kurumudur.
Ø Saray
Teşkilatı: Devletin yönetimi ile ilgili bütün işlerin yürütüldüğü ve aynı
zamanda hükümdar ve ailesinin günlük yaşamını sürdürdüğü yerdir.
Ø Hükümdarın
halk ve yöneticilerle görüşmelerini düzenleyen “Tayangu”
denilen memurlar vardı. (Büyük Selçuklular’da “Hacip”)
Ø Saray
işlerinin yürütülmesinde birçok görevli bulunmaktaydı. Bunlar;
F Hacibü’l-hüccab
(Has Hacib): Saray teşkilatının başında bulunan kişiye verilen ünvan
F Emir-i
Candar: Saray muhafız komutanı
F Kapucubaşı:
Sarayın her türlü hizmetinden sorumlu kişi
F Emir-i
Ahur: Atların bakımından sorumlu kişi
F Emir-i
Alem: Devlete ait bayrak ve sancaklardan sorumlu kişi
F Emir-i
Silah: Silahlardan sorumlu görevli
F Camedar:
Hükümdarın kıyafetleriyle ilgilenen görevli
F Şarabdar:
Meşrubatla ilgilenen görevli
F Taştdar
– Abdar: Temizlik işlerinin başındaki görevli
F Çaşnigir:
Yemek işlerini organize eden görevli (Anadolu Selçukluda Emir-i
Meclis)
F Emir-i
Şikar: Av organizasyonundan sorumlu görevli
F Devaddar:
Hükümdarın yazı takımlarını muhafaza eden görevli
F Üstaduddar:
Saray harcamalarından sorumlu görevli
F Havayic
Salar: Sarayın aşçısı
F Serhenk
(Çavuş): Seferler ya da saltanat gezileri sırasında hükümdara ait
kuvvetlere yol açan görevli (Ayrıca yol boyunca halkın dert, istek ve
şikâyetlerini hükümdara iletir.)
NOT: Bütün saray
görevlileri Kapıkulları’ndan seçilirdi.
NOT: Karahanlı devlet
yönetimi; küçük farklar ile Gazneli, Selçuklu ve Eyyubiler’de de aynı idi.
Ülke
(Taşra) Yönetimi
Ø Ülke yönetiminde Eyalet
sistemi vardı. Taşra teşkilatında yer alan eyaletlerin yönetiminden “Şıhne”
adı verilen askeri valiler sorumluydu.
Ø Bazı
eyaletlerin başına Melik adı verilen Hanedan mensubu şehzadeler atanmıştır.
Meliklerin yanında Atabey adlı tecrübeli devlet
adamları yer alırdı
ve onların yetiştirilmesinden sorumluydu.
NOT: Atabeyin Osmanlılarda
karşılığı “Lala”ydı. Atabeyler devletin zayıf olduğu anlarda bulundukları
bölgelerde bağımsızlıklarını ilan ederek kendi devletlerini kurmuşlardır.
NOT: Meliklerin siyasi ve askeri bakımdan oldukça geniş
yetkileri vardı. Bu nedenle Büyük Selçukluda merkezi devlet otoritesini
korumak oldukça güç olmuştur. Bu durum taht mücadelelerini arttırmıştır.
Ø Her eyalette devlet
merkezinde olduğu gibi görevleri farklı divanlar bulunurdu.
Ø Türk - İslam
devletlerinde merkez ile taşra arasındaki iletişimi sağlamak için güçlü bir posta teşkilatı
kurulmuştur. Bunun ilk örnekleri Karahanlılar’da görülmüştür.
Ø Eyaletlerin
dışında sultana bağlı “Metbu (tabi) devletler” bulunmaktaydı.
Bunların başında “Sultan-ı Azam” denilen yöneticiler
bulunmaktaydı.
Ø Bunların
dışında eyaletlerde bulunan diğer yöneticiler ve kurumlar ise şunlardır;
F Amid: Şehir
ve kasabaların mülki idaresinden sorumludur.
F Amil: Şehir
ve kasabaların mali idaresinden sorumludur.
F Muhtesip:
Belediye işlerinden sorumludur. Aynı zamanda çarşı ve pazarları
denetlerdi.
F Ulag: Posta
teşkilatında görevli olanlara verilen isimdir.
F Kadı: Yargı
işlerinden sorumludur. Günümüzdeki noter görevini yapar ve tüm bilgileri ilgili
deftere kaydederdi.
F Hatip:
Din işlerinden sorumlu görevlidir.
F Reis: Halk
tarafından seçilen sivil yöneticilerdir.
F Subaşı:
Taşrada şehirlerin güvenliğinden sorumlu görevlidir.
F İğdişbaşı:
Yaşadığı şehrin halkını temsil eden en yüksek görevli yani bir tür
Belediye Başkanıdır. Özellikle ticaretle ilgili olan iğdişbaşı, şehre gelip
giden tüccarlarla da yakından ilgilenirdi. İğdişbaşı’nın bir görevi de merkezi
idarenin o şehirden istediği verginin halktan adilane bir şekilde toplanmasını
da sağlamaktır.
Ordu
Ø İlk Türk – İslam
devletlerinin ordularını büyük ölçüde Türkler oluşturuyordu.
Ø Karahanlılarda ordu
geleneksel Türk ordu anlayışına paralel olarak gelişse de zamanla Saray
Muhafızları, Hassa Ordusu (doğrudan hükümdara bağlı askerler), Eyalet Ordusu
gibi birimler de oluşturulmuştur.
Ø Gaznelilerin ordusu
ise çeşitli etnik unsurlardan oluşmuş ücretli bir ordu yapısına sahiptir. Bu
durum yıkılışlarında etkili olacaktır.
Ø Gaznelilerin
ordusunda ayrıca Gulam Askerleri, Eyalet Askerleri ve Gönüllüler gibi birimler
de vardı.
Ø Büyük
Selçuklu ordusu ise 5 bölümden meydana gelmekteydi;
Gulaman-ı
Saray: Genellikle gayr-i müslim esir çocuklarının ya da satın alınan
kölelerin yetiştirilmesiyle oluşan ordudur (Memluk
/ Köle / Kul). Bu uygulamaya Gulam (Kölemen) Sistemi (Osmanlı’da
Devşirme Sistemi – Kapıkulu Askerleri) adı
verilmiştir. Bu bölümdeki ordu doğrudan Sultana bağlıydı.
Bunlar sürekli asker olup, 3 ayda bir “Biştegani” adı
verilen maaş alırlardı. Saray muhafızları, ordu komutanları ve valiler bu
bölümdeki askerler arasından seçilirdi. Bu sistem Gazneli
ve Eyyubi ordularında da uygulanmıştır.
NOT: Gulam Sistemi’ne göre
yetişenlerin yetenekli olanları uzun bir eğitimden sonra saray ve devlet
yönetiminde en üst kademelere kadar yükselebiliyorlardı.
Bunların dışındakiler ise Hassa Ordusu’nda görevlendirilirlerdi.
Hassa
Ordusu: Her an savaşa hazır atlı birliklerdi. Çeşitli Türk boylarından
toplanan askerlerden meydana gelirlerdi. Her türlü masrafları devlet tarafından
karşılanırdı.
NOT: Selçuklularda Hassa
Ordusu ilk defa Tuğrul Bey tarafından kurulmuştur.
Eyalet
Askerleri: Eyaletlerdeki ikta sahiplerince
yetiştirilen atlı askerlerdir (Büyük Selçuklu ordusunun en
kalabalık bölümüdür.).
NOT: Askeri İkta sistemi ilk
kez Büyük Selçuklu Devleti’nde vezir Nizamülmülk
tarafından uygulanmıştır. Bununla beraber İkta
ordusuna Karahanlılarda rastlanmamaktadır.
NOT: Bu sistem
Osmanlılarda Dirlik adıyla devam ettirilmiştir.
Türkmenler:
Sınırlarda yaşayan göçebe Türk topluluklarından savaş zamanı
Sultanın emri altında toplanan askerlerden oluşurdu.
Yardımcı
Kuvvetler: Bağlı beylik ve devletlerden (Metbu - Tabi
Devletler) savaş zamanı alınan askerlerden oluşurdu.
NOT: Ordu yönetiminden “Subaşı”
sorumluydu.
Karahanlılar
tarihte ilk defa “askeri hastane” ve “askeri
posta teşkilatını” kurmuşlardır.
Þ Selçuklu
ordusunun büyük bölümü süvarilerden (silahtarlar gibi) oluşuyordu.
Sefer sırasında ordunun arkasından gezici hastaneler ve hamamlar
gelirdi.
Sosyal
Hayat
Ø Türk İslam
devletlerinde toplumsal alanda herhangi bir sınıf ayrımı
yoktu ve bütün halka karşı hoşgörülü bir siyaset izlenmiştir.
Ø Müslümanlar kadar gayrimüslimler
de devletin en üst memurluklarına kadar çıkabiliyorlardı.
Ø Türklerin, İslamiyet
sonrası yerleşik hayata geçme süreçleri hızlanmış ve
ticari hayatları canlılık kazanmıştır.
Ø Karahanlılar, tarım,
ticaret ve hayvancılıkta, Gazneliler ise İpek
ve Baharat yollarını denetimleri altına alarak ticarette ve
sulama kanalları açarak da tarımda ilerlemişlerdir.
Ø Büyük
Selçuklu Devleti’nin sınırlarının genişlemesi Arap,
Fars, Ermeni, Süryani ve Rumlarla etkileşim yaşanmasını sağlamıştır.
Ekonomik
Hayat
Ø Türk İslam
devletlerinde ekonomik hayatın gelişmesinde; siyasi
istikrar ve güvenliğin sağlanması, ticaret yollarının korunması etkili
olmuştur.
Ø Türk devletlerinde ticaretin
yanında tarım, demircilik, dokumacılık, el sanatları, hayvancılık, bakırcılık
ve dericilik gelişmiştir.
Ø Müslüman esnaf kendi
arasında Fütüvvet (Ahilik) adı verilen dini ve ikdisadi
bir teşkilatlanma kurmuşlardır.
Ø Selçuklular
ithal mal olarak şeker ve eşya almışlar, ihraç malı olarak da at, halı, ipek ve
maden satmışlardır.
Ø Selçukluların
gelir kaynakları şunlardır;
F Gayrimüslimlerden
alınan, ürün vergisi olan haraç,
F Müslümanlardan
alınan, ürün vergisi olan öşür,
F Gayrimüslim
erkeklerden askere gitmemeleri karşılığında alınan cizye,
F Ganimet,
F Bağlı
ve komşu devletlerden gelen hediyeler ve yıllık vergiler
Toprak
Yönetimi
Ø Türk
İslam devletlerinde toprak, genel olarak devletin malıydı.
Bunun nedeni; feodal (özerk) bir yapının oluşmasını engelleme düşüncesidir.
Ø Büyük
Selçuklu Devleti’nde toprak, kullanılış amaçlarına göre dörde ayrılmıştır;
F Has
Arazi: Vergi gelirleri hükümdara ve hanedan üyelerine ait arazilerdir.
F Mülk
Arazi: Şahsa ait topraklardır. Alınıp satılabilir, miras olarak
bırakılabilirdi (Özel mülkiyet).
F Vakıf
Arazi: Geliri hayır kurumlarına bırakılan arazilerdir. Bu topraklara devlet
el koyamazdı. Vakıf arazilerin gelir ve giderlerini düzenleyen kişiye “Mütevelli”
adı verilirdi. Bu arazilerin gelirleri ile hanlar, kervansaraylar,
imarethaneler, camiler, hastaneler, çeşmeler ve yollar yapılmıştır.
F İkta
Arazi: Gelirleri devlet memurları ve savaşta yararlılık gösterenlere maaş
karşılığı olarak verilen arazilerdir. Buna göre; ikta sahibi gelirinin bir
kısmıyla atlı asker (sipahi) beslerdi.
Ø İkta
sisteminin faydaları;
Hazineden para harcanmadan büyük bir ordu oluşturulmuştur.
Üst üste toprağı ekmeyenden toprağın alınması cezası ile üretimin
sürekliliği ve artışı sağlanmıştır.
İkta sahipleri bulundukları bölgelerin devlet adına
güvenliğini sağlamışlardır.
İkta sistemi göçebe
Türkmenlerin yerleşik hayata geçmesinde de etkili olmuştur.
Ø İkta topraklarının mülkiyeti
devlete, vergisi ve geliri sipahiye, toprağı işleme hakkı halka aitti.
Ø İkta sahibi eğer
mesleğinden ayrılır ya da men edilirse iktası elinde alınırdı. İktalar babadan
oğula geçerdi. Toprak sahibi üç yıl üst üste toprağı boş bırakırsa toprak
elinden alınıp başkasına verilirdi. Amaç; üretimde sürekliliği
sağlamaktı.
Ø Hz.
Ömer Dönemi’nden itibaren Müslümanların kullanmaya başladığı bu sistem ilk
önce Karahanlılar tarafından uygulanmıştır. Ancak ikta topraklarından
asker yetiştirme uygulamasına ise ilk kez Büyük
Selçuklular Devleti Dönemi’nde (Nizamülmülk) başlanmıştır.
Bu sistem Osmanlılarda “Dirlik” adıyla
devam ettirilmiştir.
F Türk
– İslam devletlerinde çiftçi toprağı kullanma hakkına sahiptir, toprağı
işleyebildiği sürece miras bırakabilir, ürettiği ürünün
vergisini ikta sahibine verir ve haksızlığa uğradığı takdirde ikta sahibini
şikâyet etme hakkına sahiptir. Ayrıca ikta sahibi köylüyü
yargılayamazdı.
F Bununla
beraber Türk – İslam devletlerinde kişiler (reaya – halk) ev,
bağ, bahçe üzerinde özel mülkiyet hakkına sahiptir.
Ancak diğer topraklar olan otlak, yaylak, orman ve tarım
arazileri ise devlete aittir.
Hukuk
Ø Hukuk
Sistemi 2’ye ayrılırdı;
§ Şer’i
Hukuk: İslam
din kurallarına göre düzenlenmiş hukuk sistemidir. Kadılar
Şer’i davalara bakardı ve başlarında Kadi’l-Kudat
(Kadılar Kadısı) bulunurdu (Bağdat’ta bulunurdu). Kadıların kararları üzerinde devletin
bir yaptırım gücü yoktu, kararları kesindi. Şer’i Hukuk’ta evlenme,
boşanma, miras, velayet, hayır işleri, nafaka, vakıflar, ticaret ve noterlik
gibi alanlardaki davara bakılırdı.
§ Örfi
Hukuk: Örf, adet, gelenek ve göreneklerdeki kuralların İslamiyet’e aykırı
olmamak şartıyla düzenlenmesi sonucu oluşan hukuk kurallarıdır. Örfi hukuktan Emir-i
Dad sorumluydu. Toplumun huzur ve asayişini bozan ve kanunlara
uymayanların davalarına bakardı. Bu kurum aynı zamanda “Adalet
Bakanlığı” niteliğindeydi.
NOT: Emir-i Dad,
gerektiğinde devlet ileri gelenlerini (vezir ve divan üyelerini) de
yargılayabilirdi.
Ø Askeri
davalarla Kazasker (Kadıasker -Kadıy-ı Leşker) ilgilenirdi.
Ø Hukuki
tüm itirazlara ve ağır siyasi suçlarla ilgili davalara hükümdar başkanlığında
toplanan Divan-ı Mezalim (Yüksek Mahkeme)’de
bakılırdı. Ayrıca Sultan burada haftanın belirli günlerinde halkın
şikâyetlerini dinler ve karar verirdi.
Dil ve
Edebiyat
Ø İslamiyet’ten sonra
Türkçeye Arapçadan ve Farsçadan kelimeler girmeye başlamıştır.
Ø Karahanlılar
Dönemi’nde resmi yazı dili Türkçe (Hakaniye Lehçesi) olmuş
ve Türk kültürüne büyük önem verilmiştir (Yazışmalarda Uygur
yazısı kullanılmıştır.). Bu dönemde ilk Türkçe kitaplar basılmıştır.
Ø Gaznelilerde Arapça
(Resmi dil) ve Farsça
(Bilim dili) etkisini arttırmıştır. Halk, ordu ve
saray ise Türkçe konuşuyordu. Selçuklularda ise resmi
yazı dili Farsça, bilim dili Arapça olmuştur. Selçuklularda halk
Türkçe konuşuyordu.
Ø Harzemşahlar’da
resmi dil Farsça, bilim
dili ise Arapçaydı. Halk da Türkçe konuşuyordu.
Ø Memlükler’de
sarayda ve orduda Türkçeden başka bir dil konuşulmamıştır. Resmi
dil Türkçedir.
NOT: İlk Müslüman - Türk
devletlerinde dil konusunda görülen bu farklılıkların temelinde yatan sebep; İslam
dini ve kuruldukları bölgenin etnik yapısıdır.
NOT: Büyük Selçuklularda
Arapça ve Farsçanın etkili kullanımı, Türkçenin gelişimini
yavaşlatmıştır. Ancak Türkçe günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Bunun nedeni
de; Türklerin çok eski ve köklü bir kültüre sahip
olmaları ve Türkçenin zengin bir dil olmasıdır.
Ø İslami
Türk Edebiyatı’nın ilk örnekleri şunlardır;
F Yusuf
Has Hacip - Kutadgu Bilig; İdeal devlet yönetiminin
nasıl olması gerektiği üzerinde durulan bir siyasetnamedir (Türk
Tarihi’nin
ilk
siyasetnamesidir.). Uygur Türkçesiyle yazılmış ve Hakani
Lehçesi kullanılmıştır. Karahanlılar Dönemi’nde yazılmıştır.
F Kaşgarlı
Mahmut - Divan-ı Lügat-it Türk: İlk Türkçe Lügat’tır.
Türk dilinin zenginliğini ve güzelliğini göstermek ve Araplara Türkçe’yi
öğretmek amacıyla yazılmıştır. Karahanlılar Dönemi’nde kaleme alınmıştır. Bu
eser aynı zamanda ilk Türkçe Ansiklopedi olarak da bilinir (1069).
NOT: Divanü
Lugati’t-Türk’ün pek çok önemli özelliği arasında eserin ilk sayfalarında yer
alan bir de harita bulunmaktadır. Bugünkü bilgilerimize göre bu, bir Türk’ün
çizdiği ilk dünya haritasıdır. Kâşgarlı Mahmud,
dönemindeki Türk topluluklarının hangi bölgelerde yaşadığını göstermek amacıyla
çizdiği bu haritaya bazı ulusların yaşadığı bölgeleri de ekleyerek yeryüzündeki
belirli bölgeleri gösteren bir dünya haritası oluşturmuştur.
F Hoca
Ahmet Yesevi - Divan-ı Hikmet (Kutlu Bilgeler Divanı): Dini
bir eserdir. İlk Türk mutasavvıfı olan Yesevi’nin tasavvufi
şiirlerini içermektedir. Arap harfleriyle Türkçe yazılmış en önemli
eserdir (Türk tasavvuf edebiyatının ilk örneğidir).
Karahanlılar döneminde yazılmıştır.
F Edip
Ahmet Yükneki - Atabet-ül Hakayık (Hakikatlerin Eşiği): 12.
yüzyılda Uygur alfabesi ve Hakaniye Lehçesi’yle
yazılmıştır. Ahlak yönü ağır basan eğitici ve öğretici bir eserdir.
Bilimin yol gösterici olduğundan ve insanları üstün kılan erdemlerden
bahsedilmiştir.
Ø Selçuklu Dönemi’nde
yazılan diğer bir eser Vezir Nizamülmülk’ün
yazdığı Siyasetname’dir (Selçuklu Devleti’nin anayasası
olarak kabul edilir).
Ø Gazneliler Dönemi’nde
İranlı şair Firdevsi tarafından yazılıp Gazneli
Mahmut’a sunulan ve Farsça olarak kaleme alınan Şehname
de bu dönemin önemli eserlerindendir (İran etkisi). Aynı zamanda
bu eser İran’ın milli destanı olarak benimsenmiştir.
Ø Bu dönemde yazılan
diğer eserler şunlardır; Tarih-i Yemin (Utbi),
Asar-ı Bakiye (El-Biruni), Rubailer (Ömer
Hayyam), Kasideler (Enveri)’dir.
Ø Harzemşahlar
Dönemi’nde yaşamış olan Zemahşeri’nin, Keşşaf ve Mukkaddimet’ül-Edeb
adlı gramer kitabı önemli eserlerdendir.
Ø Türk
- İslam devletlerinde sözlü edebiyatın ilk ürünü Satuk
Buğra Han Destanı’dır.
Ø Ayrıca
Moğollar Dönemi’nde yazılan “Cengizname” de
önemli eserler arasındadır.
Bilim
Ø Bilimsel çalışmalar, Medreselerde
yapılmış ve Dini bilimlerle, Pozitif
bilimler birlikte okutulmuştur.
Ø İlk
medreseler, Karahanlılar Dönemi’nde kurulmuş ve bu
dönemde ilk defa programlı bir eğitim verilmiştir.
Ø Karahanlılar
Dönemi’nde birçok şehirde medreseler açılmış ve eğitim
masrafları devlet tarafından karşılanmıştır.
Yine dünya tarihinde ilk kez burslu öğrencilik sistemi Karahanlılar
döneminde uygulanmıştır.
Ø Karahanlılar
Dönemi’nde Buhara, Semerkant, Balasagun ve Kaşgar
önemli bilim ve kültür merkezleri olmuştur.
Ø Büyük Selçuklu
Devleti’nde ilk medrese Tuğrul Bey tarafından Nişabur’da
açılmıştır.
Ø Bu dönemin en
yüksek medresesi ise, Büyük Selçuklular döneminde açılan Nizamiye
Medreseleri’dir. Bu medreselerde din bilimlerinin dışında ilk
defa pozitif bilimlere de yer verilmiştir. Ayrıca özerk bir yapıdadır.
Bu nedenle Dünya Tarihi’nin ilk üniversitesi olarak
bilinir.
Ø Selçuklu sultanları ülke
genelinde medreselerin yaygınlaştırılmasına büyük
önem vermişlerdir. Bunun nedeni; yönetici ihtiyacının giderilmesi ve yetenekli
öğrencilerin topluma kazandırılmak istenmesidir.
Ø Bununla
beraber Selçuklular Dönemi’nde kurulan “Bimaristan”lar
(Bimarhane) hem hastaların tedavi edildiği yer olarak kullanılmış hem de tıp
fakültesi görevini üstlenen kurum olmuştur.
Ø İlk
Müslüman Türk devletlerinde birçok bilim adamı yetişmiş ve
önemli çalışmalar yapmışlardır. Bunlardan bazıları şunlardır;
§ Farabi:
Kendisi Muallim-i Sani (İkinci
Öğretmen) olarak da bilinir. Aristo’nun
fikirlerini en iyi açıklayan kişidir. Türk toplumları
arasında Pozitif bilimlerle uğraşı Farabi ile
başlamıştır. Batı’da “Alfarabyus” olarak
tanınır. Eserleri; İlimlerin sınıflandırılmasını ilk defa yapan “İhsaü’l İlim
(İlimlerin Tasnifi)”, devlet başkanlarının vasıflarını anlatan “El-Medinetü’l
Fazıla (Erdemli Kent)”, musiki ile ilgili
olan “Kitabü’l Musiki” adlı
eserleri önemlidir.
§ İbn-i
Sina: En önemli etkinliği Tıp alanındandır.
En önemli eseri olan “El Kanun Fi’t-Tıp (Tıbbın Kanunu) ileriki
dönemlerde Avrupa’daki okullarda Latince’ye çevrilerek okutulmuştur Avrupa’da “Avicenna”
diye tanınmıştır. Kan dolaşımı üzerine çalışmalar yapmıştır.
§ İbn-i
Rüşd: Felsefe, tıp ve astronomi alanında çalışmalarda bulunmuş ve ortaya
koyduğu fikirle Avrupa’da Rönesans’ın doğmasına ve skolâstik
düşüncenin yıkılmasına neden olmuştur. Aristo’yu Batı’ya
tanıtan filozoftur. Batı dünyasında “Averreos” olarak
tanınır.
§ İmam
Gazali: İslam felsefesi alanında önemli çalışmalar yapmıştır. Büyük
Selçuklular zamanında yaşamıştır. Nizamiye Medreseleri’nde müderrislik
yapmıştır. Siyasi ve bölücü din anlayışlarıyla mücadele etmiştir. “İhyaü’l-Ulumiddin
(Din ilimlerinin yeniden yapılanması)” en önemli eserlerinden
biridir.
§ El
Harezmi: Dünyaca ünlü matematikçidir. Sıfır (0) sayısını bulmuştur. En ünlü
eseri “Kitabü’l Cebr Ve’l-Mukabele”dir.
§ El
Biruni: Matematik, Fizik ve Coğrafya alanında çalışmalar yapmıştır. Enlem ve boylam
hesaplamalarını yapmıştır. Dünya’nın Güneş etrafındaki dönüşünün bir
yılda gerçekleştiğini söylemiştir. “Asarü’l
Bakiye” adlı eserinde Asyalı milletler hakkında bilgiler vermiş ve
astronomiden bahsetmiştir. Hint Tarihi’nde
Hindistan hakkında bilgiler vermiştir. Fizik alanında 16
maddenin özgül ağırlığını hesaplamıştır.
§ Uluğ
Bey: Astronomi alanında önemli çalışmalar yapmıştır. “Heyet
Cetveli ile Yıldızların Fihristi”ni yapmıştır. “Zici”
adlı eseri çok ünlüdür. Semerkand’da rasathane açmıştır. Ali
Kuşçu’nun hocasıdır.
§ Ömer
Hayyam: Matematik ve Astronomi ilmiyle uğraşmıştır. Celali
(Meliki) Takvimi hazırlamıştır. Edebiyatla da
uğraşmıştır, Rubaileri ile ünlüdür.
§ Ali
Şîr Nevai: Timur Devleti zamanında yaşamıştır. Çağatay Türkçesi’nin en büyük
şairi olarak bilinmektedir. Türkçe’nin Farsça’dan daha zengin olduğunu
göstermek için “Muhakemet’ül Lügateyn” isimli eseri yazmıştır.
§ Buhari;
En ünlü hadis bilginleri arasındadır (Camii Sahih).
§ El
Razi: Kimyagerdir. Sülfirik asidi bulmuştur.
§ İbn-i
Yusuf: Sarkacı bulmuştur.
§ İslam
Tarihçileri: İranlı Taberi, Mesudi, İbn-i Haldun (Dünyaca ünlü sosyolog ve
tarihçidir. Modern tarih anlayışının temelini atmıştır.).
§ Coğrafya
Bilginleri: İbn-i Havkal, İbn-i Batuta
§ Matematik
Bilginleri: Muhammed Bin Musa, İbn-i Ceşmit
Sanat
ve Mimari
Ø Türk - İslam
Devletleri’nde sanat, İslam dinine göre şekillenmiştir. Resim ve heykelcilik
yasak olduğu için onun yerine Mimari, Hat (güzel
yazı), Minyatür (çizgi resim sanatı), Çinicilik,
Tezhip (yazı ve kitap süsleme sanatı), Ebru (desen
sanatı), Nakkaşlık (yazı ve taş işleme sanatı), Kakmacılık
(kabartma sanatı), Oymacılık (el
oyması ve işlemeciliği), Mücellitlik (kitap
ciltleme sanatı), Fresko (yaş alçı üzerine yapılan resim) gibi
sanatlar gelişmiştir.
Ø Türk – İslam
devletlerinde en fazla gelişme gösteren güzel sanat dalı mimari
olmuştur.
Ø Bunun yanı sıra dokumacılık, kuyumculuk,
bakır işlemeciliği de gelişmiştir.
Ø İlk
minyatür okulu Selçuklu Dönemi’nde Bağdat’ta açılmıştır.
Ø Mimari
eserlerin en güzel örnekleri; Camiler, Türbeler (çadırın mimariye
yansımasıdır),
Kümbetler (iki katlı mezar), Kervansaraylar, hastaneler
(Darüşşifalar) ve Medreselerdir.
Ø Türk – İslam
Mimarisinin karakteristik özelliklerinden biri haline gelen “Kubbe”,
şeklini eski Türk çadırlarından almıştır.
Ø Türk
- İslam mimarisi Karahanlılar Dönemi’nde ortaya çıkmıştır. İlk
yapılar genellikle kerpiçten yapıldığı için zamanımıza
çok az eser gelebilmiştir.
Ø İlk kervansaray
örneklerine de Karahanlılar (en eski kervansaraylar) ve
Gazneliler Dönemlerinde rastlanmaktadır. Selçuklularla birlikte kervansaraylar
en gelişmiş şeklini alacaktır. Karahanlılar Dönemi’ndeki kervansaraylara “Ribat”
denilmiştir.
Ø İlk
defa Karahanlılar’da başlatılan “Darüşşifa (Hastane)” kurma
faaliyetleri Selçuklular’da zirveye ulaşmıştır.
Ø Selçuklular
Dönemi’nde, mimaride “medrese-cami” tarzı
oluşturulmuştur. Bunun ilk örneği, “Ulu
Camii” (Mescid-i Cuma)’dır.
Ø Türkler
İslam mimarisine bazı yeni unsurlar eklemişlerdir.
Bunlar; kervansaray, medrese-cami, külliye, kemer, imarethane, kümbet (iki
katlı mezar), (ilk Karahanlılar), türbe (çadırın mimariye yansıması), kubbe,
üst üste çift kubbe, Türk üçgeni tarzı kubbeye geçiş, silindirik ve yivli
minareler, dikdörtgen ve beş köşeli mihraptır.
Ø Selçuklu
mimari eserlerini bezeyen figürler ise şunlardır;
F Aslan,
kartal ve hayvan mücadele sahneleri (Hayvan figürleri)
F Hayat ağacı, ejder ve sfenks
(insan başlı, hayvan vücutlu) figürleri
F Doğa
kabartmaları (Bitki motifleri), melek ve burç tasvirleri
F Oniki hayvanlı
Türk-Çin takvimindeki figürler
F Hat
(Yazı) sanatı
Ø İlk
Türk - İslam devletlerine ait başlıca eserler şunlardır;
§ Tolunoğulları:
Tolunoğlu Ahmet Camii, Ulu Camii
§ Karahanlılar:
Buranakale Hazara (Degaron) Camii, Buhara Camii, Şir Kebir Camii,
Arap Ata Türbesi (Fergana - Bu dönemden kalan en
eski mimari eser), Ayşe Bibi Türbesi, Balacı Hatun Türbesi, Ribat-ı Melik (en
eski kervansaray), Semerkant Medresesi
§ Gazneliler:
Zafer Kuleleri, Leşker-i Bazar Ulu Camii (Afganistan), Leşker-i
Bazar Sarayı, Arasü’ül Felek Camii, Beyhakiye Medreseleri (Bu döneme ait ilk
medrese)
§ Selçuklular:
Mescid-i Cuma (Ulu
Camii) (İsfahan)
Mescid-i Cuma
(Kazvin)
Sultan Sencer Türbesi
(Merv)
Haydariye Mescidi
Tuğrul Bey Türbesi
(Rey)
İmam-ı Gazali Türbesi
(Tus)
Mümine Hatun Türbesi
(Nahçivan)
Ribat-ı Şerif
(Nişabur)
Ribat-ı Anuşirvan
Nizamiye Medreseleri
(Bağdat)
ÖNEMLİ
HATIRLATMALAR
Toplu olarak
İslamiyet’i kabul eden ilk Türk boyu “Karluklar”dır
(751).
Þ İslamiyet’i kabul eden ve
resmi din olarak ilan eden ilk Türk devleti
“Karahanlılar”dır. (840 - 1212)
Orta Asya’da İslamiyet’i
kabul eden ilk Türk devleti Karahanlılar’dır.
Müslüman Türkler tarafından kurulan ilk Türk
devleti “Tolunoğulları”dır. (868 - 905)
Karahanlılar, yöneten ve yönetilenleri
Türk olan ilk Türk - İslam devletidir. Bu yüzden
Karahanlılarda, Gazneli ve Selçuklulardaki gibi Arap -
İran etkisi yoktur.
Türk - İslam Edebiyatı’nın ilk örneği olan,
Yusuf Has Hacib’in yazdığı Kutadgu
Bilig (Mutluluk Veren Bilgi) ve Kaşgarlı
Mahmut’un yazdığı Divan-ı Lügat-it Türk adlı
eserler Karahanlılar Dönemi’nde yazılmıştır ve Karahanlı hükümdarına
sunulmuştur.
Karahanlılar tarihte ilk defa “askeri hastane” ve “askeri
posta teşkilatını” kurmuşlardır.
İkta sistemini ilk uygulayan
Karahanlılardır (Askeri ikta sistemini ilk uygulayan
ise Büyük Selçuklulardır.).
Türk – İslam mimarisinde ilk defa kervansarayları
Karahanlılar inşa etmişlerdir.
Türk – İslam mimarisinin temelleri Karahanlılar Dönemi’nde
atılmıştır.
İlk Türkçe siyasetname Yusuf Has Hacib tarafından
yazılan Kutadgu Bilig’dir.
Karahanlılar dönemi; İslamiyet öncesi Türk kültüründen Türk –
İslam kültürüne geçişin ilk halkasıdır.
Mısırda kurulan ilk Türk
- İslam Devleti Tolunoğulları’dır.
Mısır’da kurulan ikinci Türk
- İslam devleti İhşitler (Akşitler)’dir.
Hicaz Bölgesi’ne
hâkim olan ilk Türk devleti İhşitler (Akşitler)’dir.
NOT: Tolunoğulları ve
İhşitler (Akşitler)’de yönetici ve askeri kadro genellikle
Türklerden oluşmuş ise de halk
Arap ve Berberilerden oluşmuştur. Bu durum kısa
sürede yıkılmalarına neden olmuştur.
Afganistan’da kurulmuş ilk Türk
devleti Gazneliler’dir.
İmparatorluk karakteri taşıyan ilk Türk
- İslam Devleti Gazneliler’dir.
Abbasi Halifesini
Şii Büveyhoğullarına karşı koruyan ilk Türk
- İslam Devleti Gazneliler’dir (ikinci Türk
devleti ise Büyük Selçuklulardır.).
Þ Gaznelilerin
en ünlü hükümdarları Gazneli Sultan
Mahmut’tur (998 - 1030).
NOT: Gazneli Mahmut Türk -
İslam Dünyası’nda Hindistan’a yapmış olduğu ve 25 yıl süren 17
seferiyle tanınmıştır (İslamiyet’i Hindistan’a yaymış (ilk
kez) ve Kast sistemine ilk büyük darbeyi indirmiştir.).
Türk tarihinde Sultan ve Padişah
ünvanını kullanan ilk Türk
hükümdarı Gazneli Mahmut’tur.
Büyük Selçuklularda ilk parayı
Tuğrul Bey bastırmıştır (Altın para – Dinar, Gümüş para – Dirhem).
Anadolu’ya yerleşmek amaçlı ilk Türk
akınları Büyük Selçukluları tarafından yapılmıştır (ilk sefer
Çağrı Bey tarafından 1015 – 1021 yıllları arasında yapılmıştır.).
Büyük Selçuklular zamanında ilk kez İslam
Dünyası’nın siyasi liderliği ve koruyuculuğu Türklere geçmiştir.
1048 Pasinler Savaşı, Büyük Selçukluların Bizans’a karşı
kazandığı ilk büyük zaferdir.
Pasinler Savaşı ile Bizans’ın direnci kırılmış ve Türkleri
Anadolu’ya olan akınları yoğunluk kazanmıştır.
Büyük Selçukluların ilk başkenti
Nişabur’dur.
Büyük Selçuklular ile Bizans arasında yapılan 1071 Malazgirt
Savaşı sonucunda Anadolu’nun kapıları Türklere açılmış, Anadolu’da “Türkiye
Tarihi” başlamış ve ilk Türk Beylikleri
kurulmuştur (Alparslan Dönemi).
1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’da kurulan ilk Türk
Beylikleri; Danişmentliler, Saltuklular, Mengücekler, Artuklular ve Çaka
Beyliği’dir.
İlk İslam minyatür okulu Bağdat’ta Büyük Selçuklu
Devleti zamanında açılmıştır.
Büyük Selçuklu Devleti, Melikşah Dönemi’nde en
geniş sınırlarına ulaşmış ve en parlak dönemini
yaşamıştır.
Babür krallarından Şah Cihan eşi Mümtaz Mahal için Hindistan’ın
Agra kentinde “Tac Mahal” adlı ünlü anıt mezarı yaptırmıştır.
Moğolları durdurabilen ilk devlet
ve dört savaşta da yenebilen tek devlet
Memlükler’dir (1260 Ayn Calut, 1277 Elbistan, 1282 Humus ve 1303 Merc-i Suffar
savaşları).
Saltanatla yönetilmeyen
tekmdevlet Memlükler’dir (Memlük sultanları komutanlar arasından
seçimle belirlenirdi.).
TÜRKİYE TARİHİ
ANADOLU’YA
YAPILAN İLK TÜRK AKINLARI
Ø Anadolu’ya ilk
Türk akınları, Avrupa Hunları tarafından yapılmıştır (395 -398).
Ø Anadolu’ya ikinci
Türk akınları ise Sibir (Sabar) Türkleri tarafından gerçekleştirilmiştir (516).
Ø Anadolu’ya üçüncü
Türk akınları ise Abbasilere bağlı Müslüman Türk komutanları tarafından
Bizans’a yönelik yapılmıştır.
Ø Anadolu’ya yapılan bu
akınlar keşif amaçlı olup yerleşme amacı taşımamaktadır.
Anadolu’yu Türk vatanı haline getirenler ise Oğuz
Türkleridir.
Ø Anadolu’yu yurt
edinmek amacıyla keşif ve yıpratmaya yönelik akınları başlatan; Büyük Selçuklu
liderlerinden Çağrı Bey’dir (1015 - 1021).
Ø Çağrı
Bey’in bu akınları sonucunda Anadolu’nun Türklere
uygun bir coğrafya olduğu anlaşılmıştır.
Ø 1040
Dandanakan Savaşı sonrasında Anadolu’ya düzenlenen akınlar
daha da artmıştır.
Ø Çağrı
Bey’den sonra Büyük Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey tarafından
Selçuklu prensleri İbrahim Yınal ve Kutalmış
Anadolu’nun fethi için görevlendirilmişlerdir. Bu amaçla yapılan
akınlar Selçuklular ile Bizans - Gürcü
kuvvetlerini karşı karşıya
getirmiştir.
İki taraf arasında yapılan 1048 Pasinler Savaşı sonucunda
Bizans yenilmiş ve Türklerin Anadolu’daki etkinliği iyice artmıştır (Anadolu’da
Bizans’la yapılan ilk savaş).
NOT: Malazgirt’e kadar
Anadolu’ya yapılan Türk akınlarının amacı; keşif ve Bizans’ı
yıpratmaya yöneliktir.
Ø Türkleri Anadolu’dan
atmak isteyen Bizans ile Selçuklular arasında yapılan 1071
Malazgirt Savaşı sonucunda Bizans’ın direnci kırılmış ve Türkler kısa sürede Ege
sahillerine kadar ulaşmayı başarmışlardır.
Ø Bu
zaferin kazanılmasında Bizans ordusundaki Uz ve Peçenek
Türklerinin Selçuklu ordusu tarafına geçmelerinin
etkisi büyüktür.
Ø 1071
Malazgirt Savaşı Sonucunda;
Türklere Anadolu’nun kapıları açılmıştır.
Türklerde Anadolu’yu yurt edinme düşüncesi hâkim
olmuştur.
Türkler Anadolu topraklarına yerleşmeye başlamışlardır.
Orta Asya’daki Türk boyları Anadolu’ya
gelmeye başlamışlardır.
Bizans’ın çağrısıyla Haçlı Seferlerinin düzenlenmesine
neden olmuştur.
Anadolu’da ilk
Türk Beylikleri ortaya çıkmaya başlamıştır.
Ø Böylece
XI. yüzyılda başlamış olan Türkiye Tarihi 5 bölüme ayrılarak incelenmektedir;
F I.
Beylikler Dönemi
F Anadolu
(Türkiye) Selçuklu Dönemi (1077 - 1308)
F Osmanlı
Devleti Dönemi (1299 - 1922)
F Osmanlı
Devleti Dönemi (1299 - 1922)
F Türkiye
Cumhuriyeti Dönemi (1923- )
I.
BEYLİKLER DÖNEMİ
Ø 1071 Malazgirt
Savaşı’ndan sonra yapılan antlaşmaya Bizans’ın yeni yönetimi uymayınca Sultan Alparslan
komutanlarına Anadolu’nun tamamen fethedilmesini ve fethettikleri
yerlerde Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı beylikler kurmalarını emretmiştir.
Ø Bu durum Anadolu’nun
hızlı bir şekilde fethedilmesini sağlasa da devletin feodal
bir yapı içerisine girmesine neden olmuştur.
Ø Selçuklu
komutanları fethettikleri topraklarda devlete bağlı beylik kurmalarına rağmen
I.
BEYLİKLER DÖNEMİ
Ø 1071 Malazgirt
Savaşı’ndan sonra yapılan antlaşmaya Bizans’ın yeni yönetimi uymayınca Sultan Alparslan
komutanlarına Anadolu’nun tamamen fethedilmesini ve fethettikleri
yerlerde Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı beylikler kurmalarını emretmiştir.
Ø Bu durum Anadolu’nun
hızlı bir şekilde fethedilmesini sağlasa da devletin feodal
bir yapı içerisine girmesine neden olmuştur.
Ø Selçuklu
komutanları fethettikleri topraklarda devlete bağlı beylik kurmalarına rağmen
Melikşah’ın ölümünden sonra başlayan taht kavgaları sırasında
bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir (1092 - 1117).
Ø Bu
beylikler şunlardır; Danişmentliler, Saltuklular, Artuklular, Mengücekliler ve
Çaka Beyliği’dir.
1)
Saltuklular (1072 - 1202)
Ø Ebu’l
Kasım Saltuk tarafından Erzurum ve
çevresinde kurulmuştur.
Ø Anadolu’da kurulan ilk
Türk beyliğidir.
Ø Gürcülere ve Haçlılara
karşı başarılı mücadeleler vermişlerdir.
Ø Anadolu
Selçuklu Sultanı Rükneddin Süleyman Şah tarafından yıkılmışlardır.
2)
Danişmentliler (1080 - 1178)
Ø Melikşah’ın
komutanlarından Danişmentoğlu Ahmet Gazi tarafından Sivas merkez
olmak üzere kuruldu.
Ø Kayseri, Tokat ve
Amasya’ya kadar sınırlarını genişletmişlerdir.
Ø Haçlılar ve Bizans’a
karşı mücadele etmişlerdir. Haçlılarla yapılan savaşları anlatan “Danişmendname
Destanı” günümüze kadar gelmiştir.
Ø Kısa sürede
Anadolu’daki ilk Türk Beylikleri içerisinde en
güçlüsü haline gelmiştir.
Ø Anadolu Selçuklu
Devleti’nin Anadolu Türk Birliği’ni sağlama konusundaki en
büyük rakibi olmuştur.
Ø Anadolu’da ilk
medreseyi Niksar’da kurmuşlardır (Yağıbasan Medreseleri).
Ø Anadolu da kurulan ilk uç
teşkilatıdır.
Ø Anadolu
Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan tarafından yıkılmışlardır.
3)
Mengücekliler (1080 - 1228)
Ø Mengücek
Gazi tarafından Erzincan, Kemah ve Divriği
dolaylarında kurulmuştur.
Ø Bizans ve Gürcülere
karşı başarılı savaşlar yapmışlardır.
Ø Anadolu
Selçuklu sultanı I. Alâeddin Keykubat tarafından yıkılmışlardır.
4)
Artuklular (1102 - 1409)
Ø Selçuklu
komutanlarından Artuk Bey tarafından Mardin
ve çevresinde kurulmuştur.
Ø Daha
sonra Hasankeyf (Diyarbakır), Mardin
ve Harput olmak üzere üç kol halinde
yaşamışlardır.
Ø Hasankeyf kolu
Haçlılarla mücadele etmiştir, Eyyubiler tarafından yıkılmıştır. Mardin kolu Haçlılarla
mücadele etmiş, Karakoyunlular tarafından yıkılmıştır. Harput kolu Anadolu
Selçuklu Devleti tarafından yıkılmıştır.
Ø Anadolu’da
ilk köprüleri yapan beyliktir (Malabadi
Köprüsü).
5)
Çaka Beyliği (1081 - 1093)
Ø Çaka Bey tarafından
İzmir’de kurulmuştur.
Ø İlk
denizci Türk beyliğidir. Çaka Bey de ilk
Türk denizcisidir.
Ø Türk Deniz
Kuvvetleri’nin kuruluş tarihi Çaka Beyliği ile başlar.
Ø Türk Tarihi’nde
denizcilik faaliyetlerinin bu kadar geç başlamasının nedeni; Türklerin daha
önce denize kıyı coğrafyalarda egemenlik kuramamış olmalarıdır.
Ø Çaka Bey kurduğu
donanma ile Bizans ile mücadele etmiş ancak Bizans’ın kışkırtmaları sonucu
Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan tarafından
öldürülmüştür, toprakları da Bizans’ın eline geçmiştir.
Ø Türk - İslam
Tarihi’nde İstanbul’u kuşatan ilk Türk hükümdarı Çaka
Bey’dir.
Ø Batı
Anadolu’da ilk Türk hâkimiyeti bu beylikle başlamış ve 12
yıl sürmüştür. Çaka Beyliği’nin yıkılışı Türk denizciliğinin
gelişmesini 150 yıl geciktirmiştir.
NOT: Bu dönemde bu
beyliklerden başka Anadolu’da Ahlat ve çevresinde Sökmenliler
(Ahlatşahlar), Bitlis ve Erzen’de Dilmaçoğulları, Diyarbakır’da
İnaloğulları (Yınaloğulları), Harput’ta Çubukoğulları,
Denizli ve Ladik dolaylarında İnançoğulları ile
Efes ve çevresinde Tanrıvermişoğulları adlı beylikler de
kurulmuştur.
Ø I.
Beylikler Dönemi Eserleri
F Saltuklular
Dönemi Eserleri
ü Erzurum Kale Camii
ü Erzurum Ulu Camii
ü Erzurum Tepsi Minare
(Saat Kulesi)
ü Erzurum (Tercan) Mama
Hatun Kervansarayı ve Kümbeti
ü Erzurum
Emir Saltuk Kümbeti (Anadolu’nun en eski anıtsal mezar yapısıdır.)
F Mengücekliler
Dönemi Eserleri
ü Divriği (Sivas) Ulu
Camii (Hat işlemeleriyle ünlü bir eserdir.).
ü Divriği Külliyesi
ü Divriği Sitte Melik
Kümbeti
ü Divriği Turan Melik
Darüşşifası
ü Divriği Kale Camii
ü Kemah Sultan Melik
Kümbeti
ü Kayıtbay
Camii
F Artuklular
Dönemi Eserleri
ü Diyarbakır Artuklu
Sarayı
ü Silvan (Meyyafarkin)
Ulu Camii
ü Mardin Ulu Camii
ü Harput Ulu Camii
ü Mardin - Dunaysır
(Kızıltepe) Ulu Camii
ü Urfa Ulu Camii
ü Malabadi
Köprüsü
F Danişmentliler
Dönemi Eserleri
ü Tokat ve Niksar
Yağıbasan Medreseleri (Anadolu’daki ilk medrese)
ü Niksar Ulu Camii
ü Kayseri Ulu Camii
ü Kayseri Gülük Camii
ü Kayseri Melik
Danişment Gazi Kümbeti
ü Emir Gazi Kümbeti
ü Amasya
Fethiye Camii
İlk
Türk Beylikleri’nin Ortak Özellikleri
ü Malazgirt Savaşı sonrası
Alparslan’ın fetih politikası sonucunda
kurulmuşlardır.
ü Anadolu’nun Türkleşmesi
ve İslamlaşması sürecini hızlandırmışlardır.
ü Fetihleri
arttırmışlar ve yer isimlerini Türkçeleştirmişlerdir.
ü Anadolu’ya kalıcı
kültür ve sanat eserleri bırakmışlardır.
ü Bir kısmı Haçlılara
karşı başarılı mücadeleler vermiştir.
ü Anadolu
Selçuklu Devleti tarafından Anadolu Türk Siyasi Birliği’ni
sağlamak amacıyla yıkılmışlardır.
KÜLTÜR VE MEDENİYET
Devlet
Yönetimi
Ø Anadolu Selçuklu
Devleti’nin devlet yönetimi, temelde Büyük Selçuklular ile aynıdır.
Ø Beylikler ise,
Selçukluları taklit ederek daha küçük ölçülerde de olsa kurumlarını
oluşturmuşlardır.
Ø Daha önceki Türk
devletlerinde de görüldüğü üzere, “Devlet hükümdar ailesinin
(Hanedanın) ortak malıdır” anlayışı hâkimdi. Bu anlayış
sık sık taht kavgalarına neden olmuştur.
Ø Ancak Anadolu
Selçukluları, Anadolu coğrafyasının bir bütün olması sayesinde merkeziyetçi
bir yönetim anlayışı oluşturmaya çalışmışlardır.
Ø Şehzadeler
(melikler), çeşitli bölgelerde atabeylerin denetiminde eğitilir ve yöneticilik
yaparlardı. Amaç meliklerin yönetim tecrübesi kazanmasını sağlamaktı.
Ø Büyük Selçuklularda
görülen, Meliklerin (Şehzadelerin) kendi adlarına para
bastırma, ordu kurma ve savaş açma gibi
yetkileri Anadolu Selçukluları’nda kısıtlanmıştır.
Bunun nedeni merkezi otoriteyi korumaktır.
Ø Anadolu
Selçuklularında sultanlar, güçlerinin büyüklüğünü yansıtması için Keykubat,
Keyhüsrev, Keykavus gibi eski İran hükümdarlarının adlarını
lakap olarak kullanmışlardır.
Ø Hükümdarlar “Sultan”
ünvanını taşıyordu. Bunun yanında Rükneddin,
Keykubat, Sultan-ı Azam, Sultan-ı Galip, Emir’ül
Müminin, İzzeddin, İmameddin, Alaaddin, Gıyaseddin ünvanlarını
da kullanmışlardır.
Ø Hükümdarlık sembolleri;
Unvan ve lakaplar, para (sikke), tuğra, sancak, nevbet (bando - davul), otağ,
saray, taht, taç, hutbe, tuğ, sikke (para), yüzük v.s.’dir.
Ø Ayrıca hükümdarlar
Abbasi halifesinden menşur (onay)
alırlardı.
Ø Anadolu Selçuklu
Devleti’nde hükümdarların yetkileri sınırsız değildi (töre
ve din kurallarına uymak zorundaydı.).
Ø Devlet
işleri Divan-ı Saltanat adı verilen Büyük
Divan’da (Divan-ı Ali) görüşülmüştür. Bu divan hükümdar ya da
“vezir” başkanlığında toplanır ve güvenliğinden “Emir-i
Şemşir” sorumluydu. Divana; İnşa, arz, işraf, istifa divanlarının
başkanları katılma hakkına sahiptiler.
Ø Büyük
Divana bağlı olarak;
Hükümdar başkentte olmadığı zaman devlet işlerinin naiblerce
(naib-i sultan - vekil) yürütüldüğü Niyabet-i Saltanat Divanı,
Mali işlere bakan Divan-ı İstivfa,
Yönetimle ilgili işleri denetleyen Divan-ı
İşraf,
İç ve dış yazışmaları düzenleyen; hükümdarın nişan ve tuğrasını
çeken Divan-ı Tuğra,
Askeri işlerin
görüşüldüğü Divan-ı Arız bulunmaktaydı.
Ø Divan-ı
Ali üyeleri şunlardı;
§ Vezir:
Hükümdarlardan sonra gelen en yetkili kişiydi.
§ Naib: Hükümdar
başkentte olmadığı zamanlarda devlet işlerine vekâlet ederdi.
§ Pervaneci:
Arazi defterlerini tutar, iktaların dağıtımını yapardı. Ayrıca
devletin istihbarat teşkilatından sorumludur.
§ Müstevfi:
Mali işlerden sorumludur.
§ Tuğracı
- Münşi: Yazışmaları yürütür, sultanın emir ve fermanlarına tuğra çekerdi.
§ Müşrif:
İdari ve mali teftiş yapardı.
§ Emir-i
Arız: Ordunun maaş ve ihtiyaçlarına bakardı.
Ø Adalet
işlerinden Emir-i Dad sorumludur. Soruşturma ve tutuklamalara
bakardı.
Kararlarında bağımsız olabilmesi için Divan-ı Ali’ye dahil
edilmemiştir. (Adalet Bakanı).
Ø Anadolu
Selçuklularında Divan-ı Saltanat’tan başka Meşveret Meclisi de
bulunurdu. Bu mecliste, hükümdar olacak kişilerin belirlenmesinden, devletin iç
ve dış politikalarına kadar pek çok konu görüşülürdü.
Ülke
Yönetimi
Ø Ülke
bazı idari bölümlere ayrılmıştı;
F Meliklerin
Yönettiği Eyaletler: Yanlarına tecrübeli bir devlet adamı (Atabey)
verilerek gönderilirlerdi. Doğrudan hükümdara bağlıydılar.
F Divan’a
Bağlı Eyaletler: Divan tarafından görevlendirilen yüksek
rütbeli komutanlar tarafından yönetilirlerdi. Bunlara Emir-i
Sipehsalar (Subaşı) denilirdi.
F Uç
Eyaletleri: Bizans sınırında bulunan bu eyaletleri, merkeze bağlı kalmak
şartıyla Türkmen Beyleri yönetirdi.
Bunların dışında şehirlerde güvenlik işlerinden sorumlu askeri
yöneticiler olan Subaşılar ve adalet işlerinden sorumlu Kadılar
bulunmaktaydı.
Ayrıca yönetim alanında askeri vali olan Şıhne (önemli
şehir merkezlerinde bulunurdu), belediye işlerine bakan Muhtesip
adlı görevliler de şehirlerde görev yapardı.
Beyliklerde ise
hükümdarın temsilcisi olan iki yetkili bulunurdu. “Mirliva”
adlı kişiler siyasi, “Kadı” ise
yargı alanında yetkiliydi.
Ordu
ve Donanma
Ø Ordu
3 bölümden oluşurdu;
Guleman-ı
Saray (Hassa Ordusu): Devşirme usulüne göre oluşturulan
merkez ordusudur. Devletten üç ayda bir maaş alırlardı (Kapıkulu Teşkilatı). Bu
bölümdeki askerler Gulamhane denilen kışlalarda yetiştiriliyorlardı.
İkta
Askerleri (Tımarlı Sipahiler): Ordunun en
kalabalık bölümünü oluştururlardı. Tamamen Türklerden
oluşan bu askerlerin hepsi süvariydi.
Devletten maaş almazlar, bütün ihtiyaçları ikta sahiplerince karşılanırdı.
Türkmenler
ve Yardımcı Kuvvetler: Uç bölgelerinde (sınırlarda) daima
savaşa hazır durumda olan Türkmen aşiretleri ile bağlı beylik ve devletlerden
gelen askerlerden oluşturulurdu.
§ Ayrıca savaş
zamanlarında ihtiyaç olursa, geçici olarak ücretli asker de (Fecr-i
Has) toplanırdı.
§ Ordunun başkomutanı
Sultandır. O olmadığı zamanlarda başkomutanlığı Vezir veya
Beylerbeyi (Emir’ül-Ümera)
üstlenirdi.
§ Diğer ordu
komutanlarına subaşı (sipehsalar, serleşker)
denirdi.
§ Türkiye Selçukluları
donanmaya önem vermişlerdir. Antalya, Alanya, Sinop ve Samsun’da
tersaneler inşa edilmiş ve donanmalar kurulmuştu.
§ Donanma
komutanlarına “Reis’ül-Bahr” veya “Melikü’s-Sevahil”
denirdi (Deniz Kuvvetleri Komutanı).
NOT: Anadolu beyliklerinin
ordu teşkilatında Selçuklu askeri teşkilatının etkisi görülmekteydi. Ancak Dulkadiroğulları
ve Ramazanoğulları Beyliklerinde diğerlerinden
farklı olarak Memlüklerin etkisi görülmekteydi.
Toprak
Sistemi
Ø Toprak,
devletin malı olup (Miri Arazi),
kullanma hakkı halka aitti. Kullanılış amacına göre toprak, dört bölüme
ayrılmıştır;
Has Arazi: Geliri hükümdara ait topraklardı.
Dirlik (İkta) Arazi: Ordu mensupları ve devlet
memurlarına hizmet ve maaş karşılığı olarak verilen arazilerdi.
Mülk Arazi: Üstün hizmetleri görülen devlet
adamlarına verilirdi. Bu toprağa sahip olanlar tam bir tasarruf hakkına
sahipti. Devredebilir, satabilir veya miras bırakabilirdi.
Vakıf
Arazi: Geliri hayır hizmetleri ve ilmi kuruluşların masraflarına ayrılmış
arazilerdi. Vakıf arazisinin gelir ve giderlerini düzenleyen kişiye “Mütevelli”
adı verilirdi.
Hukuk
Ø Adli teşkilat bütün
beyliklerde ve Anadolu Selçuklu Devletinde “Şer’i” ve “Örfi”
olarak ikiye ayrılmıştır.
Ø Kadılar
Şer’i davalara bakardı ve başlarında Kadi’l-Kudat
(Kadılar Kadısı) yer alırdı (Konya’da bulunurdu).
Ø Örfi hukuktan Emir-i
Dad sorumluydu. Toplumun huzur ve asayişini bozan ve kanunlara
uymayanların davalarına bakardı. Bu kurum aynı zamanda “Adalet
Bakanlığı” niteliğindeydi.
Ø Emir-i Dad,
gerektiğinde devlet ileri gelenlerini (vezir ve divan
üyelerini) de yargılayabilirdi.
Ø Askeri
davalarla Kazasker (Kadıasker / Kadıy-ı Leşker) ilgilenirdi.
Ø Divan-ı
Mezalim adlı yüksek mahkemeye Sultan başkanlık eder ve
ağır siyasi suçlara bakardı.
Ekonomi
Ø Ekonomik uğraşları
tarım, hayvancılık, zanaat, dokumacılık, dericilik, madencilik, sanayi ve
ticaretten oluşan ülke ekonomisinde en çok ticaret belirleyici
olmuştur.
Ø Zanaatkârlar,
aralarında dayanışmayı sağlamak için Ahilik
teşkilatını kurmuşlardır. Her esnaf kendi mesleğiyle ilgili esnaf
loncasına üye olmuştur.
Ø Ahi teşkilatının
temelleri 12. yy'da Abbasiler zamanında düzenlenen “fütüvvet”
teşkilatına kadar uzanır. Anadolu Ahiliğinin kurucusu Ahi
Evran'dır (Osmanlı’daki adı “Lonca”dır.).
Ø Ahi
teşkilatının görevleri; aynı meslekten olan üyeler arasında dayanışmayı
sağlamak, üyeleri eğitmek, üretimde kalite ve standardı yükseltmek ve
denetlemek, sosyal adaleti sağlamak, Narh sistemiyle
fiyatları kontrol altında tutmak, devletle esnaf arasındaki ilişkileri
düzenlemektir.
NOT: Ahilik teşkilatının vergi
toplamak ve esnaflar arasındaki davalara bakmak gibi görevleri yoktur. Ayrıca
gayrimüslimler bu teşkilata üye olamazlardı.
Ø Ticareti geliştirmek devletin
temel politikası haline gelmişti. Bu dönemde Anadolu uluslararası
bir ticaret merkezi olmuştu.
Ø En
çok ticaret yapılan ülkeler Bizans, İran, Venedik, Ceneviz
ve Arap ülkeleriydi. Çeşitli tarım ürünleri ile
birlikte, yün, tiftik, ipek, halı, kilim ve deri satılırdı. Ayrıca koyun,
sığır, at gibi hayvanlar ve şap, tuz, demir, bakır ve gümüş gibi maddeler
alınır ve satılırdı.
Ø Anadolu
Selçukluları ticareti geliştirmek için;
§ Anadolu’nun çeşitli
yerlerine kervan yolları açmışlardır.
§ Tüccarların ücretsiz
olarak konaklayabilmeleri için ticaret yolları üzerinde kervansaraylar
yapmışlardır.
§ Yabancılardan düşük
gümrük vergisi almışlardır.
§ Tüccarların mallarına
devlet garantisi koymuşlardır (Sigorta sistemi).
§ Ticari amaçlı
fetihler yapmışlardır (Sinop, Antalya, Suğdak, Alanya’nın fethi gibi).
§ Çeşitli devletlerle ticaret
antlaşmaları imzalamışlardır.
§ Yabancı
tüccarları Antalya, Konya, Kayseri ve Sivas gibi şehirlere; Türk
tüccarları ise gayrimüslim memleketlerine yerleştirmişlerdir.
Ø Ayrıca Müslüman
çiftçilerden alınan Öşür, Hıristiyan
çiftçilerden alınan Haraç,
gayrimüslim erkeklerden alınan Cizye, Ağnam (hayvan
vergisi), Bac (pazar yeri vergisi), liman, gümrük, maden, tuzla,
orman gelirleri, ganimet ve hediyeler de
devletin önemli gelir kaynakları arasındaydı.
Ø Anadolu Selçuklu’da
iki türlü hazine vardır; Hazine-i Amire (Devlet
hazinesi), Hazine-i Hassa (Hükümdarın şahsına ait
hazine).
Ø Türkler
Anadolu'ya geldiklerinde bir süre yerli halkın kullandığı Bizans parasını
kullanmak zorunda kaldı. İlk Selçuklu paraları önce
bakır sonra gümüş ve altından basıldı. Gümüş paraya dirhem,
altın paraya dinar demişlerdir. İlk para Sultan
Mesut tarafından bastırılan bakır paradır (ekonomik bağımsızlık
kazanılmıştır.). İlk
altın paralar II. Kılıçarslan tarafından 13.yy'da bastırılmıştır (ekonominin çok
güçlü olduğunu gösterir.).
Sosyal
Hayat
Ø Halk şehirli,
köylü ve göçebe olmak üzere üçe ayrılıyordu.
Ø Anadolu Selçukluları
bünyelerinde farklı milletten ve dinden olan insanları hoşgörüyle
barındırmışlar ve onları huzur içinde yaşatmışlardır.
Ø Uygulanan iskân
siyasetiyle Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması sağlanmıştır.
Ø Yerleşik hayata geçen
Türkmenler üzerinde başta Ahilik (Ahi
Evran) olmak üzere Babailik (Baba İlyas), Bektaşilik
(Hacı Bektaşi Veli), Ekberilik (Sadrettin
Konevi), Mevlevilik (Mevlana), Kadirilik
(Abdülkadir Geylani), Kübrevilik (Şeyh
Necmettin Kübra), Yesevilik (Ahmet Yesevi’nin takipçileri) ve Rufailik
gibi tarikatlar etkili olmuştur.
Ø Bu tarikatlar,
fetihlerde önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Fetih hareketlerinde,
“baba, abdal, alp - eren ve ahilerin” önemli rolü
bulunmaktadır.
Ø Tarikatlar dışında
faaliyet gösteren dini nitelikli örgütler; Abdalan-ı Rum (Anadolu
dervişleri teşkilatı), Bacıyan-ı Rum (Anadolu
kadınları teşkilatı)), Gaziyan-ı Rum (Gaziler
teşkilatı), Feteyan-ı Rum (Gençler teşkilatı)’dur.
Ø Anadolu
da “Tasavvuf” anlayışı bu dönemde ortaya çıkmış ve bu
anlayışa paralel olarak Anadolu’nun birçok yerinde tekke
ve zaviyeler açılmıştır.
Yazı -
Bilim - Kültür ve Edebiyat
Ø Anadolu
Selçukluları resmi devlet dili ve edebiyat
dili olarak Farsça’yı, bilim
dili olarak da medreselerde Arapça’yı kullanmışlardı.
Saray ve orduda ise Türkçe konuşulmaktaydı.
NOT: Farsça’nın resmi dil
olarak kullanılmasının nedenleri; yüksek derecedeki devlet memurlarının Fars
(İran) asıllı olması ve Farsça’nın işlek ve yaygın bir dil olmasıdır. Bu durum Türk
kültürüne ve diline zarar vermiştir.
Ø Beyliklerde ve
Türkmenler arasında her alanda Türkçe kullanılmıştır.
Ø Beylikler
döneminde Karamanoğlu Mehmet Bey 13 Mayıs 1277’de yayınladığı
fermanla “Bugünden sonra divanda, dergâhta, bargâhta ve meydanda Türkçe’den
başka dil kullanılmaya” diyerek herkesi Türkçe konuşmaya
yöneltmiştir (İlk kez Türkçe, Anadolu’da resmi dil olmuştur.).
Ø Bununlar beraber
Moğol istilasından kaçıp Anadolu’ya gelen birçok şair, yazar ve bilim adamı Anadolu’da
Türk dilinin yaygınlaştırılmasında etkili olmuşlardır.
Ø XII. ve XIII. yüzyıl
Anadolu düşünce hayatının önemli isimleri olan Âşık
Paşa, Yunus Emre, Sadrettin Konevi ve Nesimi
gibi şahsiyetler her alanda Türkçeyi kullanmışlardır.
Ø Anadolu Türkçesi’nin ilk
eserlerini Ahmed Fakih, Sultan Veled, Şeyyad Hamza ve Yunus
Emre vermiştir. Bu nedenle özellikle beylikler ve Türkmenler Türk
dili ve edebiyatının yerleşip yayılmasında çok
önemli katkılarda bulunmuşlardır.
Ø Hoca
Dehhani ilk Türkçe divanı yazmıştır. Aruz veznini
Türkçeye uyarlayan Divan Edebiyatı onunla başlamıştır.
Ø Bu
dönemde Anadolu’da Halk Edebiyatı, Divan Edebiyatı ve Tasavvuf
Edebiyatı gelişme göstermiştir;
Battalname,
Danişmentname, Garipname (Aşık Paşa),
Dede Korkut Hikayeleri, Bektaşi ve Nasrettin Hoca Fıkraları, Mantıku’t Tayr-
Kuşların Dili, Felekname (Gülşehri)
Halk Edebiyatı’na ait önemli eserlerdir.
Mevlana (Mesnevi,
Divan-ı Kebir, Fihi Mafih, Divan-ı Şemsü’l Hakayık - Ayrılık Kasidesi),
Yunus Emre (Divan, Risaletü’n Nushiyye) ve Hacı Bektaş-i
Veli (Makalat), Muhyiddin Arabî Tasavvuf Edebiyatı
alanında yetişmiş önemli kişilerdir.
Hoca Dehhani (Selçuklu
Şehnamesi), Germiyanlı Ahmedi (Divan, İskendername ve Cemşid-ü
Hurşid) ve Hoca Mesut, Divan Edebiyatı’nın ünlü isimlerindendir.
Ø Türklerin Anadolu’ya
geldikleri yüzyıllardaki etkinliklerini anlatan Danişment
Gazi ve Battal Gazi destanları da bu döneme aittir.
Ø Anadolu’da ilk
medreseyi Danişmentliler kurmuştur. Selçuklu
sultanlarından II. Kılıçarslan, Konya ve Aksaray
medreselerini açmıştır.
Ø Ayrıca
şeyhlerin önderliğinde açılan tekke ve zaviyelerde Türkmen halkın çocukları
eğitilirdi.
Sanat
Ø Sanat
dalı olarak en çok Mimari gelişmiştir. Mimari eserler;
F Dini
Mimari: Cami, Medrese, Külliye, Kümbet, Türbe, Tekke, Zaviye, Mescit
F Sivil
Mimari: Köşk, Saray, Darüşşifa, Kervansaray, Han, Hamam, Köprü,
F Askeri
Mimari: Sur, Kale, Burç, Kule, Kışla, Tersane şeklinde ayrılmıştır.
Ø Mimaride ilk
yapılan eserler camilerdir. Anadolu’da yapılan ilk
camii; Diyarbakır Ulu Camii’dir (Arap orduları 639
tarihinde Diyarbakır’ı ele geçirdiği zaman buradaki büyük bir kiliseyi cami
olarak kullanmıştır.).
Ø Bunun yanı sıra mescitler,
medreseler, kümbetler (türbeler), külliyeler,
kervansaraylar, köprüler ve darüşşifalar
da yapılmıştır.
Ø Mimari eserlerde Orta
Asya Türk özelliklerini de görmek mümkündür (Kümbetler).
Ø Süsleme
sanatı oldukça gelişmiştir. Ayrıca halı dokuma sanatı, tezhip,
minyatür, hat, nakkaşlık, ebru, kakmacılık ciltçilik, kabartma, çinicilik (Mimaride
yüzeyleri süslemek için kullanılan bir yüzü sırlı pişmiş toprak levhalara çini
denir.) sanatları da gelişmiştir.
Ø İslam düşüncesine
aykırılık taşıdığı için resim ve heykeltıraşlığa
izin verilmemiştir.
Ø Süsleme
sanatında; bitki ve hayvan figürleri (kuş, balık), geometrik şekiller ve yazı
figürleri kullanılmıştır.
Ø Yapı
ve süsleme malzemeleri olarak taş, ahşap, çini, tuğla ve alçı kullanılmıştır.
Ø Konya
Sırçalı Medrese ve Karatay Medresesi çini sanatının en
güzel örnekleridir. Dış mimaride en çok taş işçiliği
kullanılmıştır.
Ø Anadolu
Selçukluları ve Beylikler armalarında ve paralarında arslan
resmi kullanmışlardır. Selçukluların sembolü haline gelen çift
başlı kartal ve diğer hayvan figürleri Konya surlarında
kullanılmıştır.
Ø Anadolu
Selçukluları ve beylikler, Anadolu’yu sayısız mimari eserle donatarak, Osmanlı’ya
iyi bir miras bırakmışlardır. Bu nedenle de Osmanlı Devleti, Anadolu’ya fazla
mimari eser yapmamış, daha çok İstanbul ve Balkanlara ağırlık vermiştir.
Ø Bu
dönemde Türkler tarafından İslam mimarisine önemli yapıtlar kazandırılmıştır.
Bunlar;
F Külliye:
Genellikle bir camii etrafında kurulmuş medrese, kütüphane,
imarethane, hamam ve şifahane (hastane) gibi yapıların bütünüdür.
Mengücekliler Dönemi’ne ait olan Divriği
Külliyesi, Anadolu’nun en eski külliyesidir.
Anadolu Selçuklu
Devleti’ne ait ilk külliye, Kayseri Hunat Hatun
Külliyesi’dir.
F Darü’ş-şifa:
Hastaların tedavisi için açılmış kurumdur. Anadolu’da ilk
şifahane, Kayseri’de açılan “Gevher Nesibe Şifahanesi”dir
(1205). Aynı zamanda bu yapıda dünyanın ilk psikiyatri kliniği de
bulunmaktadır (Bimarhane / Tımarhane).
F Kümbet
(Anıt Mezar): Dört duvar üzerine kubbeyle örtülmüş anıt mezarlardır. Türklerin
İslam mimarisine kazandırdıkları en önemli yapıttır.
Türkmen çadırlarının mimariye yansımasıdır.
F İmarethane:
Yoksul ve gurebaya (kimsesizlere) ücretsiz olarak yemek dağıtılan
kurumdur.
F Medreseler:
Türk İslam devletlerinde bilim ve düşünce hayatının merkezidir.
Anadolu Selçuklu ve Beylikler döneminin en önemli eğitim ve öğretim
kurumlarıdır.
Þ Danişmentlilerin yaptırdığı
Tokat ve Niksar’daki Yağıbasan Medreseleri,
Anadolu’da açılan ilk medresedir.
1193’de kurulan Kayseri
Koca Hasan Medresesi, Anadolu Selçuklularının açtığı ilk
medresedir.
F Kervansaray:
Ticaret yolları üzerine tüccarların konaklaması için yapılan,
amacı ticareti geliştirmek, yolların güvenliğini sağlamak olan yapılardır.
Kervansaraylar birbirlerinden bir günlük uzaklıkta inşa edilirdi.
Þ Anadolu’da yapılan ilk
kervansaray II. Kılıçarslan döneminde tamamlanan Aksaray – Kayseri yolu
üzerindeki “Alay Han”dır.
Konya – Aksaray
yolu üzerindeki “Sultan Hanı” ile Kayseri – Sivas yolu
üzerindeki “Sultan Hanı” dönemin en
büyük iki kervansarayıdır.
Anadolu
Selçuklu Devleti Dönemi Eserleri
F Anadolu
Selçuklu Camileri
Þ Konya Alâeddin Camii (1155 –
1219): Anadolu Selçuklu Devleti’ne ait Konya’daki en
eski eserdir.
Niğde Alâeddin Camii (1223): Çok kubbeli camilerin ilk
örneğidir.
Malatya Ulu Camii (1224): Anadolu’da yaptırılan en
eski camiidir.
Sivas Ulu Camii
Þ Konya Sahip Ata Camii ve
Külliyesi: Türbe, han ve hamamdan oluşur.
Afyon Ulu Camii: Ağaç direklidir.
Sivrihisar Ulu Camii: Ağaç direklidir.
Kayseri Hunad Hatun Camii (1238): Hunat Hatun Külliyesi’nin
içindedir.
Amasya Burmalı Minare Camii (1237 – 1247)
Sinop Ulu Camii (Alâeddin Camii) (1267)
Amasya Gökmedrese Camii (1266 – 1267)
Ankara Arslanhane Camii
Ayaş Ulu Camii
Kayseri Lale Camii
Kayseri Hacı Kılıç Camii ve Külliyesi
Kayseri Develi Ulu
Camii: (1281): Anadolu Selçuklularının son camisidir.
F Anadolu
Selçuklu Mescitleri
üKonya
Taş Mescit (12159
ü Konya
Sırçalı Mescit
ü Konya Karatay Mescidi
– 1248
ü Konya
Hoca Hasan Mescidi
ü Konya
Erdemşah Mescidi
ü Çankırı
Taş Mescid
ü Akşehir
Küçük Ayasofya Mescidi
ü Akşehir Güdük Minare
Mescidi – 1226
ü Harput
Alaca Mescit (Arap Baba Mescidi – 1279)
NOT: Mescit:
Minberi olmayan küçük camilerdir. Tek kubbeli veya düz çatılıdır.
F Anadolu
Selçukluları Dönemi Kümbet ve Türbeleri
· Konya
II. Kılıçarslan Kümbeti
· Kayseri
Döner Kümbet
· Kırşehir
Melik Gazi Kümbeti
· Kırşehir
Cacabey Kümbeti
· Ahlat
Ulu Kümbet
· Niğde
Hüdavent Hatun Kümbeti
F Anadolu
Selçuklu Medreseleri
v Kayseri
Koca Hasan Medresesi (1193): Anadolu Selçuklularına ait ilk
medresedir.
v Kayseri
Hunat Hatun Medresesi: Anadolu Selçuklu Devleti’nin ilk
komleks yapısıdır (Külliye).
v Konya
Karatay Medresesi (1251): Çini ve hat sanatı ile ünlüdür
v Konya
Sırçalı Medrese (1242 ): Çini ve hat sanatı ile ünlüdür. Açık avlulu medrese
örneklerindendir.
v Konya
Altun Aba Medresesi
v Konya İnce Minareli
Medrese (1260): Anadolu Selçuklu Veziri Sahip Ata yaptırmıştır.
v Konya Çifte Minareli
Medrese
v Kayseri Çifte Medrese
v Sivas Gök Medrese:
Anadolu Selçuklu Veziri Sahip Ata tarafından yaptırılmıştır. Kapısının
kenarında yaprak motifi vardır. Bunun üst kısmında Orta Asya hayvan takvimi
yerleştirilmiştir.
v Sivas Burûciye
Medresesi
v Sivas Şifaiye
Medresesi: Tıp okulu şeklinde yapılan en
eski yapıttır.
v Sivas Çifte Minareli
Medrese
v Kırşehir Cacabey
Medresesi (1272 - 1273): Rasathane niteliği vardır (ilk kez).
v Akşehir Taş Medrese
v Amasya Gökmedrese.
v Erzurum
Çifte Minareli Medrese: Anadolu'nun en büyük medresesidir.
F Anadolu
Selçuklu Darüşşifaları
¶ Kayseri Gevher Nesibe
Hatun Darüşşifası: Anadolu'nun en ünlü ve en eski
darüşşifasıdır.
¶ Konya I. İzzeddin
Keykavus Darüşşifası
¶ Aksaray Alâeddin
Keykubat Darüşşifası
¶ Amasya Torumtay
Darüşşifası
¶ Tokat Müineddin
Pervane Darüşşifası
¶ Kayseri
Gıyasiye Darüşşifası
F Anadolu
Selçuklu Sarayları
² Alanya
Alaiye Sarayı
² Beyşehir
Kubadabad Sarayı
²Kubadiye
Köşkü
F Anadolu
Selçuklu Kervansarayları
² Evdir
Han
² Kırkgöz
Hanı
² Öresun
Han
² Çiftlik
Han
² Ezine
Pazar Han
² Sultan
Han
² Zazadin
Han
² Alay
Han
² Sarı
Han
² Altınapa
Han
² Çay
Han
² İshaklı
Han
²
Ağzı Kara Han
ÖNEMLİ
HATIRLATMALAR
Þ 1071
Malazgirt Savaşı sonucunda Anadolu’da Türkiye Tarihi başlamış ve ilk
Türk Beylikleri kurulmuştur (Danişmentliler, Artuklular, Mengücekliler,
Saltuklular ve Çaka Beyliği).
Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu;
Selçuk Bey’in torunu olan Kutalmış’ın oğullarından Süleyman
Şah’tır.
Türkiye Selçukluları, merkezi Anadolu’da
olan ilk Türk-İslam devletidir.
I. Haçlı Seferi’nde Haçlılar, Anadolu’dan
geçmek isteyince I. Kılıçarslan onlarla savaşmış ve Haçlılara büyük kayıplar
verdirmiştir. Ancak İznik Haçlıların eline geçmiştir.
Bunun üzerine başkent Konya’ya taşınmıştır.
Anadolu Selçuklu Hükümdarı I. Mesut Dönemi’nde Anadolu,
Avrupalılar tarafından ilk defa “Türkiye”
adıyla anılmaya başlamıştır.
I. Mesut Dönemi’nde ayrıca İlk Türkiye Selçuklu
parası (Bakır) bastırılmıştır (Ekonomik bağımsızlı kazanıldı.).
Bununla beraber Türkiye Selçuklu Devleti’nin bayındırlık
ve kurumsallaşma faaliyetleri ilk
defa bu dönemde başlamıştır.
II. Kılıçarslan Dönemi’nde Bizans’ın Selçukluları Anadolu’dan
kesin olarak atmak istemesi üzerine Miryokefalon Savaşı (1176) yapılmıştır.
Bizans ordusu ağır bir yenilgiye uğramıştır. Bu savaş sonucunda;
F Anadolu’nun
Türk yurdu olduğu kesinleşmiştir.
F Bizans’ın Anadolu’yu
alma ümidi sona ermiştir.
FHaçlı
Seferleri’yle Bizans’a geçen üstünlük yeniden Türklere geçmiştir.
F Bizans savunmaya, Türkler
ise taarruza geçmiştir.
F Batılı
kaynaklarda Anadolu’ya “Türk İli” denilmeye
başlanmıştır.
NOT: Bu savaş, sonuçları
itibariyle Kurtuluş Savaşı’ndaki Sakarya ve Başkomutanlık
Muharebesine benzemektedir. Çünkü ikisinde de savunmadan
saldırıya geçilmiştir.
NOT: Türklerin Batılılar
karşısındaki bu taarruz üstünlüğü Osmanlı Devleti dönemindeki II.
Viyana Kuşatması’yla sona erecektir.
NOT: Türklere Anadolu’nun
kapılarını açan savaş 1071 Malazgirt Savaşı,
Anadolu’yu kesin Türk yurdu yapan savaş ise 1176
Miryokefalon Savaşı’dır.
II. Kılıçarslan
Dönemi’nde, ilk defa altın ve gümüş para bastırılmıştır ki bu
da ekonominin güçlendiğini gösterir.
Þ II. Kılıçarslan Dönemi’nde
ayrıca, kervansaraylar yapılmış ve ticaret
yolları ortaya çıkarılmıştır. Ticareti geliştirmek için tüccarların
can ve mal güvenliği sağlanmıştır.
II. Kılıçarslan Dönemi’nin diğer bir önemli olayı ise III.
Haçlı Seferi’nin meydana gelmesidir.
II. Kılıçarslan son yıllarında, veraset sistemi doğrultusunda
yani Türk hâkimiyet anlayışı gereği ülkeyi
11 oğlu arasında paylaştırdı. Bu durum ülkede kardeşler arasında taht
kavgalarına neden olmuş ve devletin merkezi otoritesi sarsılmıştır.
I. Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi’nde Antalya fethedilerek Anadolu
Selçuklu Devleti’nde ilk defa denizcilik faaliyetlerine başlanmıştır.
Ayrıca buranın alınmasıyla Anadolu Selçukluları ilk
defa Akdeniz’e inmiş oluyordu.
I. Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi’nde uluslararası ticareti teşvik
amacıyla Venediklilerle ilk defa bir ticaret antlaşması imzalanmıştır.
I. İzzeddin Keykavus Dönemi’nde Sinop’un alınmasıyla Anadolu
Selçuklu Devleti ilk defa Karadeniz’e ulaşmış oluyordu.
I. Alaaddin Keykubat Dönemi, Anadolu Selçuklu Devleti’nin en
parlak dönemidir.
I. Alaaddin Keykubat Dönemi’nde, Anadolu
Türk siyasi birliği büyük ölçüde sağlanmıştır.
I. Alaaddin Keykubat Dönemi’nde, Sinop’taki donanma ile Kırım’ın
Suğdak limanına ilk defa bir deniz aşırı sefer düzenlenmiştir.
I. Alaaddin Keykubat Dönemi’nde, Harzemşah Devleti’ne karşı 1230
Yassıçemen Savaşı kazanılmıştır (Bu savaştan kısa bir süre
sonra Harzemşahlar yıkılmış ve Anadolu Moğol istilasına açık
hale gelmiştir.).
II. Gıyaseddin
Keyhüsrev Dönemi’nde ortaya çıkan 1240 Baba İshak (Babailer)
İsyanı Türkiye Tarihi’nde çıkan ilk dini nitelikli
ayaklanmadır.
II. Gıyaseddin
Keyhüsrev Dönemi’nde İlhanlı Moğol Devleti iler yapılan 1243
Kösedağ Savaşı sonucunda;
F Anadolu Selçukluları,
Moğollara vergi veren bağımlı bir devlet haline
geldi.
F Taht kavgaları
başlamış ve merkezi otorite bozulmuştur.
F Anadolu
Türk siyasi birliği bozuldu. Anadolu’da yeniden birçok
beylik kuruldu (Kösedağ Savaşı bu yönüyle 1042 Ankara Savaşı’na benzer.).
F Anadolu Selçuklu
Devleti yıkılma sürecine girdi.
F Türklerin
batıya ilerleyişi durmuştur.
1243 Kösedağ
Savaşı’ndan sonra Anadolu’da başlayan II. Beylikler Dönemi’ne ait bazı
beylikler şunlardır;
F Osmanoğulları,
F Karamanoğulları
(Osmanlı’yı en çok uğraştıran beylik),
F Germiyanoğulları
(Osmanlı’ya kendi isteği ile katılmıştır.),
F Hamitoğulları,
bir kısın toprağını osmanlıya satmıştır
F Candaroğulları
(İsfendiyaroğulları - denizci),
F Saruhanoğulları
(denizci),
F Aydınoğulları
(denizci),
F Menteşeoğulları
(denizci),
F Karesioğulları
(denizci – Osmanlı’nın aldığı ilk beylik – kendi isteği ile katılmıştır.),
F Tacettinoğulları
(denizci),
F Ramazanoğulları
(Osmanlı’ya katılan son beylik),
F Dulkadiroğulları
(Yavuz Sultan Selim tarafından Turnadağ Savaşı’yla toprakları Osmanlı’ya
katılmıştır)
Þ Karamanoğlu
Mehmet Bey Dönemi’nde Türkçe resmi dil haline
getirilmiştir. Anadolu’da Türkçeyi ilk defa resmi dil
haline getiren beyliktir (13 Mayıs 1277).
Karamanoğulları, Anadolu Türk siyasi birliğinin sağlanması
sürecinde Osmanlıları en fazla uğraştıran beyliktir.
Germiyanoğulları, I. Murat Dönemi’nde, Şehzade Yıldırım’ın
Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın kızı Devletşah Hatun ile evlendirilmesi sonucu, topraklarının
bir kısmını Osmanlılara çeyiz olarak bıraktılar.
Hamitoğulları, I. Murat Dönemi’nde bir kısım topraklarını
Osmanlı’ya satmıştır (Isparta, Yalvaç, Eğirdir).
Karesioğulları,
Osmanlı’nın aldığı ilk beyliktir (Osmanlı donanmasının
temelini oluşturmuşlardır.).
Türk Tarihi’nde üç
önemli “Fetret Devri” yaşanmıştır. Bunlar;
F Melikşah’ın ölümüyle
başlayan, Sencer’in hükümdar olmasıyla sona eren dönem (1092 - 1117) (B.Selçuklu)
F Kösedağ Savaşı ile
başlayan, Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılması ile sona eren dönem (1243 -
1308) (A. Selçuklu)
F Ankara
Savaşı ile başlayan, Çelebi Mehmet’in hükümdar olması ile sona eren dönem (1402
- 1413) (Osmanlı Devleti).
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil